8. Hukuk Dairesi 2012/1284 E. , 2012/8287 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tescil
... ile Hazine ve ... aralarındaki tescil davasının reddine dair ...(Kapatılan) Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 25.11.2011 gün ve 29/137 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
KARAR
Davacı vekili, mevki ve sınırlarını belirttiği 60.000 m2 miktarlı taşınmazı müvekkilinin 40 yılı aşkın zamandır zilyetliği altında bulundurduğunu, dava konusu yerde 1963 yılında tapulama çalışmalarının yapıldığını, bu yerin tescil harici bırakıldığını açıklayarak, imar-ihya ve zilyetlik hukuksal nedenine dayanarak tescil talep etmiştir.
Davalı Hazine vekili, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, dava konusu taşınmazın bulunduğu yerde 3302 sayılı Yasa ile Değişik Kadastro Kanununun 2/B maddesi gereğince kadastro tespitlerinin yapıldığı, bu işlemin 13.10.1997 tarihinde kesinleştiği, o tarihten, davanın açıldığı 20.04.2009 tarihi itibariyle 20 yıllık sürenin dolmadığı ve zilyetlik koşullarının gerçekleşmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Hüküm davacı vekili tarafından dilekçede yazılı sebeplerle temyiz edilmiştir.
Toplanan deliller, tüm dosya kapsamından; dava konusu taşınmazın bulunduğu mahalde tapulama çalışmalarının yapıldığı tarih belirtilmemekle birlikte, teknik bilirkişi raporundan tapulama çalışmaları sırasında "taşlık" olarak tescil harici bırakıldığı anlaşılmaktadır. Ziraat bilirkişi raporuna göre; nizalı taşınmaz tarım arazisi niteliğindedir. Orman yüksek bilirkişi raporundan ise; bu yerde 3116 sayılı Yasa uyarınca orman tahdit çalışmalarının yapılmadığı,1974 tarihli memleket haritasında kısmen çalılık rumuzlu yeşil alanda, kısmen de münferit yapraklı ağaç rumuzlu açıklık alanda kaldığı, 1966 tarihli 1/40.000 ölçekli hava fotoğrafında kısmen açıklık alanda, kısmen çalılık alanda kaldığı, 1996 yılında yapılan 3302 sayılı Yasa ile Değişik 2/B maddesi uygulamasında orman sayılmayan alan içinde kaldığı anlaşılmıştır. Tarımsal Hizmetler Müdürlüğü tarafından dava konusu taşınmazın Çavdır Göleti kapalı sistem yağmurlama sulama tesisinden sulanan arazilerden olduğu bildirilmiştir. Mahallinde iki kez keşif yapılmıştır. Dinlenen yerel bilirkişi ve tanıklar nizalı taşınmazın zilyetliğinin davacıda olduğunu söylemiştir. Açıklanan olgular tarafların ve mahkemenin kabulündedir. Uyuşmazlık, tapulama çalışmalarında tescil harici bırakılan yerin taraflarca HUMK.nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve HUMK.nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine dava tarihi itibariyle 3402 sayılı Yasanın 14 ve 17. maddeleri ile TMK.nun 713/1.maddesi uyarınca tescil koşullarının gerçekleşip, gerçekleşmediği noktasında toplanmaktadır.
Hemen belirtmek gerekir ki; 6831 sayılı Yasada değişiklik yapan 3302 sayılı Yasanın 2/B maddesinin uygulaması ile dava konusu yerlerin Devlet ormanı sınırı dışında kaldığı ve önceden Devlet ormanı olmadığı, bu nedenle 2/B maddesi uygulamasına tabi tutulmadığı dosyada mevcut Orman Yüksek Mühendisinin 11.10.2011 tarihli raporundan anlaşılmaktadır. Öte yandan mahalli mahkeme 3302 sayılı Yasanın 2/B madde çalışmasını kanunun lafzına ve ruhuna aykırı yorumlamıştır. Şöyle ki; 3302 sayılı Yasa Arazi Kadastro Yasası değildir. Orman kadastrosunda değişiklik yapan yasadır ve bu yer önceden hiçbir zaman orman toprağı olmamıştır. Gerekçenin aksine 2/B maddesi ile orman dışına çıkarılan yerlerin mülkiyeti yasa gereği Hazineye ait olmaktadır. Öyle bir yerin zilyetlik ve imar-ihya ile kazanılması olanaklı değildir.
Hal böyle olunca, mahkemece yapılacak iş; dava konusu yerin hangi tarihte ve hangi nitelikte tescil harici bırakıldığının Tapu ve Kadastro Müdürlüğünden ayrı ayrı sorulması, dava tarihi itibariyle geriye doğru imar-ihya tarihinin net bir biçimde belirlenmesi, ondan sonra 20 yıllık kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğinin gerçekleşip gerçekleşmediğinin taşınmaz başında yapılacak keşifte dinlenecek yaşlı ve yansız mahalli bilirkişi ile varsa taraf tanıklarının konuyla ilgili beyanlarının alınması, taşınmazların dosyada mevcut krokilerinin Tapu ve Kadastro Müdürlüğüne gönderilerek, öncesinden tapuya bağlanıp bağlanmadığı veya tahsis edilip edilmediğinin sorulması, bundan sonra bu yerlerin göletten sulandığı belirlendiğine göre 5403 sayılı Yasaya göre sulu arazi oldukları anlaşılmakla 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14.maddesindeki norm durumunun soruşturulması, ayrıca, dava tarihinden geriye doğru 20-30 yıl öncesine ait hava fotoğraflarının getirtilerek, işin uzmanı bilirkişiler aracılığıyla uygulattırılarak, nizalı yerlerin o tarih itibariyle durumlarının saptanması, tüm bu belirlemelerin tapu, fen memuru yetki ve yeteneğine haiz uzman bilirkişiye düzenlettirilecek ölçekli kroki ve rapora yansıttırılması ve hasıl olacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken kanun ve hukuki müesseseyi tavzihte yanlışa düşülerek, yazılı olduğu üzere karar verilmesi doğru olmamıştır. Davacı vekilinin temyiz itirazları açıklanan sebeplerle yerinde olduğundan kabulüyle, hükmün 6100 sayılı HMK.nun Geçici 3. maddesi yollaması ile halen yürürlükte bulunan 1086 sayılı HUMK.nun 428.maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK.nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve HUMK.nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve 18,40 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden davacıya iadesine 28.09.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.