10. Hukuk Dairesi 2016/7749 E. , 2016/10320 K.
"İçtihat Metni"
Mahkemesi :Asliye Hukuk(İş) Mahkemesi
Dava, hizmet tespiti istemine ilişkindir
Mahkemece, ilamında belirtilen gerekçelerle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davacı ve davalılar avukatları tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Davanın yasal dayanağı, 506 sayılı Yasanın 79/10. maddesi ve 5510 sayılı Kanunun 86. maddesi olup anayasal haklar arasında yer alan sosyal güvenliğin yaşama geçirilmesindeki etkisi gözetildiğinde, sigortalı konumunda geçen çalışma sürelerinin saptanmasına ilişkin bu tür davalar, kamu düzeni ile ilgili olduğundan, özel bir duyarlılıkla ve özenle yürütülmeleri zorunludur. Hak kayıplarının ve gerçeğe aykırı sigortalılık süresi edinme durumlarının önlenmesi, temel insan haklarından olan sosyal güvenlik hakkının korunabilmesi için, tarafların gösterdiği kanıtlarla yetinilmeyip, gerek görüldüğünde, kendiliğinden araştırma yapılarak delil toplanabileceği açıktır.
Yine; 506 sayılı Kanunun 79/10. maddesi hükmüne göre; Kuruma bildirilmeyen hizmetlerin sigortalı hizmet olarak değerlendirilmesine ilişkin davanın, tespiti istenen hizmetin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içinde açılması gerekir. Çalışmanın tespiti istemiyle hak arama yönünden kanun ile getirilen süre, doğrudan doğruya hakkın özünü etkileyen hak düşürücü niteliktedir ve dolması ile hakkın özü bir daha canlanmamak üzere ortadan kalkmaktadır. 506 sayılı Kanunun kabul edilip yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla beş yıl olarak öngörülen süre, 09.07.1987 tarihinde yürürlüğe giren 3395 sayılı Kanunun 5. maddesiyle on yıla çıkarılmış, daha sonra 07.06.1994 tarihinde yürürlüğe giren 3995 sayılı Kanunun 3. maddesiyle yeniden beş yıl olarak belirlenmiştir. Bu yönde, anılan madde hükmünde yer alan hak düşürücü
süre; yönetmelikle tespit edilen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalışmaları Kurumca tespit edilemeyen sigortalılar için geçerlidir. Bir başka anlatımla; sigortalıya ilişkin olarak işe giriş bildirgesi, dönem bordrosu gibi yönetmelikte belirtilen belgelerin Kuruma verilmesi yada çalışmaların Kurumca tespit edilmesi halinde; Kurumca öğrenilen ve sonrasında kesintisiz biçimde devam eden çalışmalar bakımından hak düşürücü sürenin geçtiğinden söz edilemez.
Somut olayda, davacının 20.08.2004-15.07.2013 tarihleri arasında, davalı işveren nezdinde sürekli ve kesintisiz olarak çalıştığının tespitini istediği davada, dosyaya ibraz edilen belgelerin incelenmesinde; davalı işveren tarafından 10.05.2008-15.07.2013 tarihleri arasında hizmet cetvelinde görüldüğü üzere bazı aylar eksik gün üzerinden bildirimde bulunulduğu, talep döneminde çakışan başkaca hizmet bildiriminin olmadığı, davalı işyerinin de dava konusu dönemde kapsamda bulunduğu, dinlenen tüm tanıkların davacının işe giriş tarihini hatırlamamakla birlikte, beyan tarihleri itibariyle 4-5 yıl süre ile davalının işyerinde çalışmaya işaret ettikleri ancak bordrolarda adı geçen bir kısım tanıkların ise davacının 2004-2006 tarihleri arasında işyerinden ayrılıp dava dışı abisinin yanında çalıştığını beyan ettikleri anlaşılmakla, Mahkemenin 20.08.2004-09.05.2008 tarihleri arası döneme yönelik talebin hak düşürücü süreye uğradığına ilişkin kabulü, eldeki verilerle örtüşmediği gibi, yapılan araştırma eksik incelemeye dayanmaktadır.
Mahkemece yapılacak iş, yukarıda değinilen hukuki ve maddi bilgiler dahilinde öncelikle; sigortalının Kuruma bildiriminin işe giriş tarihinden sonra yapılması, bir başka ifade ile sigortalının hizmet süresinin başlangıçtaki bir bölümünün Kuruma bildirilmeyerek sonrasının bildirilmesi ve Kuruma bildirimin yapıldığı tarihten önceki çalışmaların, bildirgelerin verildiği tarihide kapsar biçimde kesintisiz devam etmiş olması halinde, Kuruma bildirilmeyen çalışma süresi yönünden hak düşürücü sürenin hesaplanmasında, bildirim dışı tutulan sürenin sonu değil, kesintisiz olarak geçen çalışmaların sona erdiği yılın sonu, başlangıç alınmalıdır. Bu anlamda davacının işe giriş bildirgesinin düzenlendiği 10.05.2008 tarihinden önceki döneme ilişkin talebi ile davalı işyerinden çıkışının verildiği 15.07.2013 tarihleri arasında iddia olunduğu üzere blok halinde çalışmanın kabulü halinde, istemin dava tarihi itibariyle hak düşürücü süreye uğramayacağı gözetilmelidir. Ardından elde edilecek sonuca göre 20.08.2004-10.05.2008 tarihleri arasındaki talebe yönelik olarak, davacının çalışmasının gerçekliği, işin kapsam ve niteliğiyle süresinin belirlenebilmesi amacıyla, davacının gösterdiği delillerle yetinilmeyip, kendiliğinden araştırma yapılarak, re"sen seçilecek bordro tanıkları ile aynı çevrede işyeri olan işveren ya da bu işverenlerin çalıştırdığı bordrolara geçmiş kişiler ilgili kolluk ve Kurumdan sorulmak suretiyle saptanarak bilgi ve görgülerine başvurulmalı, davacının 2004-2006 yılları arasında bir kısım tanık beyanlarında ileri sürüldüğü üzere abisinin yanında çalışıp çalışmadığı araştırılmalı; davacının kayıtlarda gözükmeyen çalışmalarının hangi nedenlerle kayıtlara geçmediği ya da bildirim dışı kaldığı hususu ile davacıya bildirim dışı kalan dönemde ödemelerin nasıl yapıldığı, çalışma gün ve saatleri gereğince yeterince araştırılmalı; dinlenen tanık beyanları arasında çelişki bulunması halinde bu çelişki giderilmeli; böylece gerekli
tüm soruşturma yapılarak uyuşmazlık konusu husus, hiçbir kuşku ve duraksamaya yer bırakmayacak biçimde çözümlenip, deliller hep birlikte değerlendirilip takdir edilerek varılacak sonuç uyarınca bir karar verilmelidir.
Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular göz ardı edilerek eksik araştırma ve inceleme sonucu yazılı şekilde karar tesisi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde, davacı ve davalılar vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
S O N U Ç : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalı ..."e iadesine, 21.06.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.