8. Hukuk Dairesi 2012/5568 E. , 2012/8252 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu iptali ve tescil
Davacı-birleşen dosya davalısı ..., birleşen dosya davacıları, ... ve müşterekleri ile davalılar Hazine ve ... aralarındaki tescil davasının reddine dair Elmadağ Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 22.02.2011 gün ve 187/67 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi birleşen dosya davacılar vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
KARAR
Asıl davada; davacı, imar-ihya ve kazandırıcı zilyetlik hukuksal nedenlerine dayanarak dava dilekçesinde mevkii ve sınırlarını belirttiği taşınmazların adına tapuya tesciline karar verilmesini istemiştir.
Birleşen davada; davacılar vekili, imar-ihya, miras yoluyla intikal ve eklemeli kazandırıcı zilyetlik hukuksal sebeplerine dayanarak dava dilekçesinde mevkii ve sınırlarını belirttiği taşınmazın vekil edenleri adına tapuya tesciline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Hazine vekili, aynı zamanda davalı ... vekili olarak, davacının davasının reddine, nizalı taşınmazların TMK"nın 713/6. maddesi uyarınca Hazine adına tapuya tesciline karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, asıl ve birleşen davada davacılar yararına zilyetlik yoluyla kazanma koşulları oluşmadığı gerekçesiyle davaların reddine, teknik bilirkişinin krokisinde A, B, C ve D harfi ile gösterilen taşınmazların Hazine adına tarla vasfıyla tapuya tesciline karar verilmiştir. Hüküm, birleşen dava ve asıl davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Toplanan deliller ve tüm dosya kapsamından; davada husumet, Köy Tüzel Kişiliğini temsilen Elmadağ Belediye Başkanlığına yöneltilmiştir. Öncelikle, Anayasa"nın 127. maddesi ile Belediye ve Köylerin birbirlerinden bağımsız ayrı kamu tüzel kişileri oldukları düzenlenmiştir. Bu nedenle; davada Belediye Başkanlığının, Köy Tüzel Kişiliğini temsil etme yetkisi bulunmamaktadır. Birleşen davada, nizalı yerin teknik bilirkişilerin 26.10.2010 tarihli krokisinde A harfi ile gösterilen 93.800 m2"lik taşınmaz olduğu; noksanın tamamlatılması yoluyla getirtilen tapu kayıtlarından ise dava konusu taşınmaza komşu parsellerin Elmadağ-Merkez Mahallesi idari sınırları içerisinde kaldığı anlaşılmaktadır. Ne var ki, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı 08.04.2009 tarihli karşılık yazısında, nizalı taşınmazın Edige Köyü idari sınırları içerisinde kaldığı kabul edilerek, anılan Köy"ün "2023 Başkent Ankara Nazım İmar Planı" kapsamında orman köyü statüsünde bulunduğunun bildirildiği görülmüştür. Bu kapsamda, dava konusu taşınmazın hangi mahalli idarenin (Elmadağ Belediyesi-Edige Köyü Tüzel Kişiliği) idari sınırları içerisinde kaldığı konusunda tereddüt oluşmuştur. Bu nedenlerle, mahkemenin öncelikle nizalı taşınmazın hangi mahalli idarenin idari sınırları içerisinde kaldığının ve Ankara Büyükşehir Belediyesi idari sınırları ile imar planı kapsamında kalıp kalmadığının (teknik bilirkişilerin rapor ve krokisi esas alınarak) tereddüte mahal bırakmayacak şekilde tespit edilmesi, bu doğrultuda TMK"nun 713/3. maddesi kapsamında taraf teşkilinin denetlenmesi ve idari sınırları veya imar planı kapsamında bulunuyorsa, davanın Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığına yöneltilmesinin sağlanması gerekmektedir
Öte yandan, mahkemece yazılı gerekçe ile hüküm kurulmuş ise de, yapılan araştırma ve inceleme hüküm vermeye yeterli bulunmamaktadır. Şöyle ki, dava konusu taşınmaz 1956 yılında yapılan tapulama çalışmaları sırasında tespit harici bırakılmıştır. Uyuşmazlık, dava konusu taşınmazın tapulama tespitinden önceki ve sonraki niteliği ile üzerindeki zilyetlik süresi noktasında toplanmaktadır. Ne var ki, yapılan keşiflerde ve duruşmada dinlenilen yerel bilirkişi ve tanıkların beyanları kısmen birbirleri ile çeliştiği halde, mahkemece bu çelişki giderilmemiştir. Bundan ayrı, 30.12.2010 tarihli yargılama oturumunda dinlenen yerel bilirkişi ..., nizalı taşınmazın bulunduğu mevkiide yer alan su deposunun hemen yakınındaki tepelerin yirmi yıl önce mera niteliğinde olduğunu bildirmiştir. Ancak, mahkemece yöntemine uygun biçimde tahsisli ve kadim mera araştırması yapılmamıştır. Tüm bunlardan ayrı, taşınmazın idari sınırları içerisinde kalıp kalmadığı konusunda tereddüt oluşmakla birlikte, Edige Köyü"nün "orman köyü" statüsünde olması ve dava konusu yerin belirtilen köye yakın bulunması karşısında, nizalı taşınmaz bakımından orman araştırmanın yapılması gerekmektedir. Öte yandan, her ne kadar Jeodezi ve Fotoğrametri Mühendisi bilirkişi Levent Özmüş marifetiyle dava konusu yer bakımından hava fotoğrafı incelemesi yapılmış ise de; anılan bilirkişinin 26.10.2009 tarihli raporunda hava fotoğraflarının hangi yöntemle incelendiği hususunda açıklama yapılmamıştır. Bilirkişi raporlarının denetime olanak verecek şekilde düzenlenmesi gerektiğinden, bu durum usul ve yasaya aykırıdır.
Bu kapsamda, bir arazinin kullanım süresi, niteliği ve zilyetlik süresini en iyi belirleme yöntemi hava fotoğraflarıdır. Bu hava fotoğraflarının birleşen davanın açıldığı 2010 yılından önceki yıllara ait en az iki ayrı zamana ilişkin olması gerekir. Bu konuda sağlıklı bir yargıya ulaşmak için 2010 olan tespit tarihine göre, 20-30 yıl öncesine ait (1980-1990) stereoskopik hava fotoğraflarının istenilmesi ve bu fotoğrafların stereoskopla incelenmesi gerekir. Stereoskopik çift hava fotoğrafı, bir stereoskop altında incelendiğinde arazinin üç boyutlu görülebilmesi, taşınmazın sınırlarının açıkça belirlenebilmesi ve bu amaçla ekilemeyen bakir alanların net bir biçimde tespitinin yapılabilmesi mümkündür.
Bu durumda; mahkemece, birleşen davanın açıldığı tarihe göre 20-30 yıl öncesine ait iki ayrı tarihte çekilmiş stereoskopik çift hava fotoğraflarının bulunup bulunmadığının usulüne uygun ve tarihleri açıkça yazılmak suretiyle Harita Genel Komutanlığından sorularak getirtilmesi, dava konusu taşınmazın bulunduğu bölgede orman kadastro çalışmalarının yapılıp yapılmadığının Orman İdaresinden sorulması, yapılmış ise orman kadastrosuna ait kesinleşmiş harita ve belgeler ile tutanakların getirtilerek dosya arasına konulması, şayet dava konusu yerin bulunduğu yörede orman kadastro çalışmaları yapılmamış ise bu takdirde gizli memleket haritası, orman amenejman haritası ve hava fotoğraflarının bulundukları yerlerden getirtilerek dosyaya eklenmesi, yapılacak keşifte üniversite öğretim görevlileri arasından 3 kişilik ziraat mühendisi ile orman yüksek mühendisi bilirkişiler ve fen bilirkişisi, jeodezi ve fotoğrametri uzmanı harita mühendisinden oluşacak uzman bilirkişi kurulu marifetiyle yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda inceleme yaptırılması, orman mühendisinden nizalı taşınmazın kesinleşen orman sınırları içerisinde kalıp kalmadığının belirlenmesi, orman kadastrosu yapılmamış ise yukarıda belirtilen kayıt ve belgelerin keşifte uygulanması, dava konusu yerin 6831 sayılı Orman Kanununun 1.maddesi uyarınca orman veya orman toprağı sayılan yerlerden olup olmadığı yönünde gerekçeli denetime açık rapor alınması, taşınmazın tahsisli meralardan olup olmadığının araştırılması bakımından öncelikle bu yerde mera tahsisinin bulunup bulunmadığının İl Özel İdaresinden ve İl-İlçe Tarım Müdürlüğünden sorulması, varsa mera norm kararı ile tahsis tutanağı ve paftasının getirtilerek mahallinde uygulanıp nizalı taşınmazın bu belgeler kapsamında kalıp kalmadığının ve mera norm kararına göre tahsis edilen meranın menşei norm kararından araştırılarak tahsisin mevcut kadim meradan mı, yoksa 4342 sayılı Kanunun 5.maddesinde belirtilen yerlerden mi yapıldığının tahkik ve tespit edilmesi, taşınmazın öncesinin kadim mera niteliğinde olup olmadığının araştırılması bakımından ise, yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarına göre, komşu köylerden yerel bilirkişilerin tespit edilmesi, taraflara bu konuda tanıklarını ve delillerini bildirmeleri için süre ve imkan tanınması, tespit edilen komşu köy ile diğer yerel bilirkişileri ile tüm taraf tanıklarının HMK. nun 243 ve 244.maddeleri gereğince keşif yerine davetiyeyle çağırılmaları, aynı kanunun 259 ve 290/2.maddeleri uyarınca uyuşmazlığın taşınmaza ilişkin bulunması nedeniyle yerel bilirkişi ve tanıkların mümkün olduğunca keşif yerinde dinlenmeleri, dava konusu taşınmazın öncesinde ne niteliğinde bulunduğunun, taşınmazda kim ya da kimler tarafından ne şekilde hangi tarihte imar-ihya çalışmalarına başlandığının, imar-ihya işlemlerinin tamamlandığı tarih ile tarımsal amaçlı zilyetlik başlangıç tarihinin, zilyetliğin dava tarihine kadar ne şekilde ve kim tarafından sürdürüldüğünün yerel bilirkişi ve tanıklardan sorularak açıklığa kavuşturulması, beyanlar arasındaki çelişkinin HMK. nun 261.maddesi gereğince giderilmesi, bundan başka komşu parsellere tapulama çalışmaları sırasında uygulanan tapu ve vergi kayıtlarının getirtilerek keşifte uygulanması, nizalı taşınmaz yönünün ne ya da kim okuduğunun belirlenmesi gerekir.
Kabule göre de; her ne kadar Maliye Bakanlığı Baş Hukuk Müşavirliği ve Muhakemat Genel Müdürlüğü"nün 19.07.2007 tarih ve B.07.0.BHM.0.01-4313/664-25889 sayılı yazısı ile Hazine vekili ..."ın, 657 sayılı Yasanın 88. ve 175. maddeleri gereğince Elmadağ Belediye Başkanlığının avukatlığını ikinci görev olarak yürütmesine izin verildiği (Dairemize temyiz incelemesi için gelen başka dava dosyalarının kapsamından anlaşıldığı üzere) ve davada anılan izin kapsamında davalı ... Başkanlığını da temsil ettiği anlaşılmış ise de, adı geçen vekilin davalı Hazine vekili sıfatıyla, taşınmazın Hazine adına tapuya tescilini talep etmiş olduğu gözönüne alındığında, bu tescil talebi nedeniyle davada temsil ettiği Hazine ve Belediye Başkanlığı arasında menfaat çatışması meydana geldiğinin kabulü gerekir. Bu nedenle, 1136 sayılı Avukatlık Kanununun 38/1-b maddesine göre davalı Hazine vekilinin Belediye Başkanlığınca yapılan iş teklifini reddetmesi zorunluluğu bulunmaktadır. Hal böyle iken, anılan vekilin davada her iki davalıyı temsil edemeyeceği (davalılar kendilerini farklı vekiller ile temsil etseydi dahi AAÜT"nın 3/2 maddesi uyarınca davanın ret sebebi ortak olan davalılar lehine tek vekalet ücreti hükmedilebileceği) gözden kaçırılarak, Hazine ve Elmadağ Belediyesi Başkanlığı lehine yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince ayrı ayrı vekalet ücreti takdiri usul ve kanuna aykırıdır.
Birleşen dosya davacılar vekilinin, temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile yerel mahkeme hükmünün birleşen davaya yönelik bölümü bakımından 6100 sayılı HMK.nun Geçici 3.maddesi yollamasıyla HUMK.nun 428.maddesi uyarınca BOZULMASINA, HUMK.nun 388/4 (HMK.m 297/ç) ve HUMK.nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve 18,40 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden birleşen dosya davacılarına iadesine 28.09.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.