8. Hukuk Dairesi 2012/5539 E. , 2012/8250 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Alacak
... ile ... aralarındaki alacak davasının reddine dair ... Asliye Hukuk (Aile) Mahkemesinden verilen 01.03.2011 gün ve 16/28 sayılı kararın Yargıtay"ca incelenmesi davacı vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili, müvekkili ile davalının 1988 yılında resmi nikahla evlendiklerini, tarafların halen Avusturya"da işçi olarak çalıştıklarını, davacı ve davalının 1999 yılında Türk vatandaşlığından çıkarıldıklarını, 122 ada 32 parsel üzerindeki üç katlı binanın davacıya ait olduğunu, esasen 122 ada 32 parselin 1996 yılında davacı tarafından arsa olarak satın alındığını, 1997 yılında bu taşınmazı tapuda davalıya satış göstererek temlik ettiğini, ancak, taşınmaz üzerindeki üç katlı binayı satmadığını binanın imar ve inşa bedelinin 150.000 YTL olması nedeni ile yarısı olan 75.000 YTL için iş bu davanın açıldığını, 01.01.2002 tarihinde yürürlüğe giren TMK.nu gereğince yasal mal rejimi edinilmiş mallara katılma rejimi olduğundan ve taraflarca aksine bir sözleşme yapılmadığından, tarafların eşit pay sahibi olmaları gerektiği kuralından hareketle ve açıklanan nedenlerle ½ oranında talepte bulunma gereği nedeniyle şimdilik 75.000 YTL’nin yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davacının hiçbir zaman işte çalışmadığını, bir geliri olmadığını, davaya konu binanın üzerine yapıldığı 122 ada 32 parsel sayılı taşınmazın davalının yurt dışından göndermiş olduğu paralarla davacı eş üzerine alındığını bilahare tapuda kendisine temlik edildiğini açıklayarak davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, 4721 sayılı TMK.nun 684, 705 ve 718. maddelerinden bahisle muhtesatlar arza (zemine) tabi olduğundan ayrı olarak değerlendirilemeyeceği, kaldı ki, binanın yapımı için gerekli olan malzemelerin alınması ve işçi paralarının ödenmesini de davalının yaptığını, davacı tarafın bu inşaatın yapımına ziynet eşyalarını satarak katkıda bulunduğunu da kanıtlayamadığı ve davacı tarafa yemin hakkı hatırlatılmasına rağmen yemin de teklif etmediklerinden ispat edilemeyen davanın reddine karar verilmiştir.
Hüküm süresi içerisinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Toplanan deliller tüm dosya kapsamından; taraflar 14.01.1988 tarihinde evlenmişlerdir. Davacı ve davalı 04.01.1999 tarihinde Türk vatandaşlığından çıkarılmıştır.
Meidling mahalli mahkemesinde 03.12.2004 tarihinde açılan boşanma davasının aynı gün sonuçlanması ve kesinleşmesi ile boşandıkları anlaşılmıştır. Bu durumda, öncelikle taraflar arasındaki uyuşmazlıkta hangi hukukun uygulanması gerektiğinin açıklanması icap etmektedir. 5718 sayılı Yasanın (MÖHUK) 15. maddesinin öncelikle uygulanması gerekir. Ne var ki, davacı taraf, dava dilekçesinde ve yargılama aşamasında Türk Hukukunun uygulanmasını talep etmiştir. Davalı yan ise 5718 sayılı Kanunun 15/son maddesine göre evlenmeden sonraki yeni tabi oldukları müşterek hukukun uygulanmasını savunmamış ve bu hususta taraflar arasında bir anlaşma olduğunu iddia etmemiştir. Öyle ise taraflar arasındaki uyuşmazlıkta Türk Hukukunun uygulanacağı tartışmasızdır.
Öte yandan, evlenme tarihi olan 14.01.1988 tarihinden 4721 sayılı TMK.nun yürürlüğe girdiği 01.01.2002 tarihine kadar 743 sayılı MK.nun 170. maddesi gereğince mal ayrılığı, 01.01.2002 tarihinden boşanma davasının açıldığı 2004 yılına kadar ise edinilmiş mallara katılma rejimi geçerlidir. TMK.nun 225/2. maddesi uyarınca boşanma davasının açıldığı tarih itibariyle eşler arasındaki mal rejiminin sona erdiği tartışmasızdır.
Uyuşmazlık, 122 ada 32 parsel sayılı taşınmaz; davacı tarafından davalı adına tapudaki satışla 16.07.1993 tarihinde tescil edilmesi nedeni ile bu parsel üzerine inşa edilen toplam üç katlı bina bakımından katkı payı/katılma alacağı istenilip istenilemeyeceğinde toplanmaktadır. Bir başka anlatımla, söz konusu binanın katları ayrı ayrı tarihlerde inşa edilmiştir. Bu durumda, katların inşa edildiği tarihlere göre uygulanacak yasa maddesi açısından davacının katkısının bulunup bulunmadığının belirlenmesi gerekir. Bu sebeplerle, yapılan araştırma ve inceleme hüküm vermeye ve kesin hükmün sonuçlarını almaya yeterli değildir. Şöyle ki, 122 ada 32 parsel sayılı taşınmaz üzerindeki ihtilafsız üç katlı binanın her bir bağımsız bölümünün inşaatına başlandığı ve bitirildiği tarihler ve 01.01.2002 ile boşanma davasının açıldığı 03.12.2004 tarihleri itibariyle fiili durumlarının saptanmaya çalışılması inşasına başlanan ve tamamlanan bağımsız bölümler için 743 ya da 4721 sayılı Yasalardan hangisinin uygulanacağının belirlenmesi, dosya kapsamındaki davalıya ait olduğu açıklanan ve ekonomik-sosyal durumuna ilişkin belgelerin yöntemine uygun olarak tercüme ettirilmesi, taraflarca sunulan ödemelere ilişkin makbuzların değerlendirilmesi TMK.nun 6. maddesi uyarınca belgelerin aksini savunan tarafların bu durumu ispatla yükümlü olduğunun gözetilmesi, davacının isteğinin katkı payı ya da katılma alacağı olarak nitelendirilmeye çalışılması, gerektiğinde işin uzmanı bilirkişilerden Yargıtay denetimine açık rapor alınması ve hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken nitelemede ve uygulanacak Yasa maddelerinde yanılgıya düşülerek yazılı olduğu üzere karar verilmesi doğru olmamıştır.
Davacı vekilinin bunlara ilişkin temyiz itirazları açıklanan nedenlerle yerindedir. Kabulü ile yerel mahkeme hükmünün 6100 sayılı HMK.nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla HUMK.nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK.nun 388/4. (HMK m. 297/ç) ve HUMK.nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve 18,40 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden davacıya iadesine, 28.09.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.