17. Hukuk Dairesi 2014/9778 E. , 2016/4613 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :......Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tasarrufun iptali davasının yapılan yargılaması sonunda verilen hüküm davacı vekili ve temyize cevap dilekçesi ile davalılar ... ve ... vekillerince temyiz edilmiş, davacı vekilince de duruşma talep edilmiş olmakla duruşma için tayin edilen 12.04.2016 Salı günü davacı vekili Av. .... ile davalı ... vekili Av. ......., davalı ... vekili Av. ... ve davalı ... (Asil) geldiler. Diğer davalılar tarafından gelen olmadı. Temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşıldıktan ve hazır bulunan taraf vekilleri dinlendikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili, davalı borçlu ..."in alacaklılarından mal kaçırmak amacıyla adına kayıtlı 5034 ada 19 parselin 1/4 hissesini 21.12.2009 tarihinde davalı ..."a, ...."ın da anılan taşınmazda kat mülkiyetine geçerek 1 nolu bağımsız bölümü 10.11.2010 tarihinde davalı ..."a, 2 nolu bağımsız bölümü 26.7.2010 tarihinde davalı ..."na onun da 9.12.2010 tarihinde davalı ......."a, 3 nolu bağımsız bölümü 6.8.2010 tarihinde davalı ..."a, 4 nolu bağımsız bölümü de 2.7.2010 tarihinde davalı ... ile birlikte davalı ..."e, borçlu ..."in 5855 ada 5 parseldeki 7 ve 8 nolu bağımsız bölümleri 14.12.2009 tarihinde davalı ..."a, 2169 ada 6 parsel ve 2170 ada 18 parseldeki 3/16 hisse ile 5855 ada 5 parsel 5 nolu bağımsız bölümün 3/32 hissesini 2.7.2010 tarihinde davalı ..."e, 643 parseli 16.12.2009 tarihinde davalı ... Eşi"ye, 1158 ada 55 ve 61 parselde kayıtlı taşınmazlarını 16.12.2009 tarihinde davalı ..."e sattığının belirterek davalılar arasındaki tasarrufların iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı borçlu ..., ile davalılar ..., ... savunma yapmamıştır.
Davalı ... ve mirasçıları, ... ve .... vekili, iptali istenen tasarrufların borçtan önce yapıldığını, takibin kesinleşmediğini, aciz belgesi sunulmadığını, müvekkillerinin dava konusu taşınmazları iyiniyetle emlakçı aracığıyla banka kredisi kullanarak rayiç değerle aldıklarını, müvekkili ..."in 110.000 TL,...."un 87.000 TL, ...."ın da 87.000 TL ödeme yaptığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Davalı ..., oto elektrikçisi olduğunu, borçluyu müşterisi olarak tanıdığını, dava konusu taşınmazları rayiç bedelle alıp ödemeleri banka ile yaptığını belirterek davanın reddini istemiştir.
Davalı ... vekili, müvekkili hakkındaki davanın tefrik edilerek, 2010/550 Esas sayılı dava ile birleştirilmesini, aciz belgesi sunulmadığını, 2010/9494 sayılı takip dosyasında borçlunun taraf olmadığını, taşınmazları emlakçı aracılığıyla aldığını, satış konusunda da borçlu ile değil diğer hisseder Necla ile görüştüklerini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Davalı ... vekili, müvekkili hakkındaki davanın tefrikini, borçlu hakkındaki takibin kesinleşmediğini aciz belgesi sunulmadığını, takip dosyalarından birinde borçlunun taraf olmadığını, tasarrufun borçtan önce yapıldığını, dava konusu taşınmazı iyiniyetli 4.kişi olarak emlakçı aracığıyla ve banka kredisi ile 109.000 TL bedelle aldıklarını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Davalı ... Eşi vekili, davanın tefrikini, dava konusu taşınmazı iyiniyetli 4.kişi olarak davalı ..."den banka kredisi ile 337.5000 TL bedelle aldıklarını, yan parselde müvekkiline ait işletme bulunduğu için dava konusu taşınmazı aldıklarını, tasarrufun borçtan önce yapıldığını, aciz belgesi sunulmadığını, aynı konuda açılan 2010/525 Esas sayılı davanın sonucu beklenerek eldeki davanın reddini savunmştur.
Davalı ... vekili, aciz belgesi sunulmadığını, iptali istenen tasarrufların borçtan önce yapıldığını, taşınmazları iyiniyetle ve rayiç bedelle aldıklarını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Davalı ... vekili, iptali istenen tasarrufların borçtan önce yapıldığını, aciz belgesi sunulmadığını, davalı borçlu açısından borcun kefil olduğu tarihte doğduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece iddia, savunma, toplanan delillere göre dava konusu taşınmazların farklı tarihlerde ancak borcun oluşmasından önce ve gerçek değerlerine yakın değerlerle satıldığı, borcun doğumunun tasarruf tarihinden önce oluşmasına yönelik dava şartının bulunmadığı, davalıların taşınmazları edinimlerinde iyiniyetli 3.kişi durumunda bulundukları, davacının davasını ispatlayamadığından davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı, davalılar ...... Eşi ve ... vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.
Dava İİK"nun 277 ve devamı maddeleri gereğince açılmış tasarrufun iptali istemine ilişkindir.
1-Davalı ... vekilinin 3.3.2014 tarihli temyize cevap dilekçesinde hükme ilişkin itirazlarını da ileri sürmüş ise de,temyiz dilekçesinin süresinde verilmediği, sözkonusu dilekçenin temyiz defterine kaydedilmemiş olduğu gibi, harcının da yatırılmadığı anlaşıldığından, davalı ... vekilinin temyiz isteminin bu nedenle reddi gerekmektedir.
2-İcra ve İflas Kanununun 277 ve izleyen maddelerinde düzenlenen tasarrufun iptali davalarında amaç, borçlunun haciz ya da iflasından önce yaptığı ve aslında geçerli olan bazı tasarrufların geçersiz ya da "iyiniyet kurallarına aykırılık" nedeniyle alacaklıya karşı sonuçsuz kalmasını ve dolayısıyla o mal üzerinden cebri icraya devamla alacağın tahsilini sağlamaktır.
Bu tür davaların dinlenebilmesi için, davacının borçludaki alacağının gerçek olması, borçlu hakkındaki icra takibinin kesinleşmiş olması, iptali istenen tasarrufun takip konusu borçtan sonra yapılmış olması ve borçlu hakkında alınmış kesin veya geçici aciz belgesinin (İİK.nun 277 md) bulunması gerekir. Bu ön koşulların bulunması halinde ise İİK.nun 278, 279 ve 280. maddelerinde yazılı iptal şartlarının bulunup bulunmadığı araştırılmalıdır. Özellikle İİK.nun 278.maddesinde akdin yapıldığı sırada kendi verdiği şeyin değerine göre borçlunun ivaz olarak pek aşağı bir fiyat kabul ettiği ve yasanın bağışlama hükmünde olarak iptale tâbi tuttuğu tasarrufların iptali gerektiğinden mahkemece ivazlar arasında fark bulunup bulunmadığı incelenmelidir. Aynı maddede sayılan akrabalık derecesi vs. araştırılmalıdır. Keza İİK.nun 280.maddesinde malvarlığı borçlarına yetmeyen bir borçlunun alacaklılarına zarar vermek kastıyla yaptığı tüm işlemler, borçlunun içinde bulunduğu mali durumu ve zarar verme kastının işlemin diğer tarafınca bilindiği veya bilinmesini gerektiren açık emarelerin bulunduğu hallerde tasarrufun iptal edileceği hususu düzenlendiğinden yapılan işlemde mal kaçırma kastı irdelenmelidir. Öte yandan İİK.nun 279.maddesinde de iptal nedenleri sayılmış olup bu maddede yazılan iptal nedenlerinin gerçekleşip gerçekleşmediği de takdir olunmalıdır.
İİK.nun 282. maddesi gereğince iptal davaları borçlu ve borçlu ile hukuki muamelede bulunan veya borçlu tarafından kendilerine ödeme yapılan kimseler ile bunların mirasçıları aleyhine açılır. Ayrıca, kötü niyetli üçüncü şahıslar hakkında da iptal davası açılabilir.
İİK’nın 283/II maddesine göre de iptal davası, üçüncü şahsın elinden çıkarmış olduğu mallar yerine geçen değere taalluk ediyorsa, bu değerler nispetinde üçüncü şahıs nakden tazmine (davacının alacağından fazla olmamak üzere) mahkûm edilmesi gerekir. Bu ihtimalde 3. kişinin sorumlu olduğu miktar, elden çıkarılan malın o tarihteki gerçek değeridir. Bir başka anlatımla dava ve tasarrufa konu malı elinde bulunduran şahsın kötü niyetli olduğunun kanıtlanamaması halinde dava tümden reddedilmeyip borçlu ile tasarrufta bulunan şahıs tasarrufa konu malı elinden çıkardıkları tarihteki gerçek değeri oranında ve alacak miktarı ile sınırlı olarak tazminata mahkum edilmeleri gerekir.
Somut olayda, mahkemece davanın hem önşart olan iptali istenen tasarrufların takip konusu borçtan önce yapılmış olması nedeniyle hem de esasa ilişkin olarak bedel farkının bulunmaması ve davalı 3.kişilerin iyiniyetli olmaları nedeniyle esastan reddine karar verilmiş ise de varılan sonuç dosya kapsamı ve mevcut delil durumuna uygun düşmemektedir. Kural olarak davanın önşart yokluğundan reddi halinde esasa girilmeden önşart yokluğu nediyle usulden reddi ile yetinilmesi gereklidir.
Dosya kapsamından dava konusu 2010/9494 sayılı takip dosyası yönünden davalı ... anılan dosyanın borçlusu olmadığından bu dosya yönünden davalı ... ve lehine tasarrufta bulunduğu davalılar yönünden husumet yokluğu nedeniyle davanın reddine karar verilmesi gereklidir. Dava konusu 2010/5861 sayılı takip dosyası yönünden ise borç 24.2.2010 tanzim 6.3.2010-24.9.2010 tarihleri arasındaki vadeleri içeren 21 adet toplam 423.500 TL"lik alacağa ilişkin gözükmesine rağmen davacı vekili takip konusu senetlerin 23.3.2009-1.12.2009 tarihleri arasındaki ticari ilişkiden doğan 52 adet fatura karşılığı düzenlendiğini belirterek anılan faturaları delil olarak sunmuş; fatura içeriklerinden de davacı şirket tarafından davalı ... Titrek"in %98 ortağı ve temsilcisi olduğu şirkete (2010/9494 sayılı takip dosyasının borçlusu olan şirket)patates satıldığı anlaşılmaktadır. Uygulamada ticari hayatta yaygın olarak görülen vadeli senet ve çek düzenlenmesi davanın tarafı olan davacı ve borçlu arasında da uygulandığı anlaşılmaktadır. Bu durumda mahkemece 2010/5861 sayılı takip dosyası yönünden borcun 23.3.2009 tarihinde başlayıp 1.12.2009 tarihine kadar devam eden ticari ilişkiden doğduğu, dolayısıyla iptali istenen tasarrufların borcun doğumundan sonra yapıldığı, borçlu hakkındaki takibin kesinleştiği, 31.3.2010 tarihli haciz tutanağının İİK"nun 105.maddesi kapsamında geçici aciz belgesi niteliğinde olduğu, alacağın gerçek alacak olduğu davanın süresinde açılmış olması nedeniyle dava önkoşullarının varolduğu kabul edilerek dava konusu 5034 ada 19 parsele ilişkin davalı borçlu ile 3.kişi ... arasındaki 21.12.2009 tarihli satış senedi de istenerek dava konusu her tasarruf yönünden mevcut delillerin davalı 3.kişiler yönünden İİK"nun 278,279,280,283/2 maddeler gereğince, davalı 4.kişiler yönünden İİK"nun 280/1 maddesi gereğince değerlendirilmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesis isabetli görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda 1 nolu bentte açıklanan nedenlerle davalı ... vekilinin temyiz isteminin reddine, 2 nolu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre davalı ... vekilinin temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yerolmadığına, 12.4.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.