Abaküs Yazılım
10. Hukuk Dairesi
Esas No: 2020/5117
Karar No: 2021/9179
Karar Tarihi: 29.06.2021

Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2020/5117 Esas 2021/9179 Karar Sayılı İlamı

10. Hukuk Dairesi         2020/5117 E.  ,  2021/9179 K.

    "İçtihat Metni"

    Bölge Adliye
    Mahkemesi : ... Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi
    No : 2019/863-2020/593
    İlk Derece
    Mahkemesi : ... 1. İş Mahkemesi
    No : 2013/114-2019/62

    Dava, 5084 sayılı Yasa kapsamında faydalanılan teşvik indirimlerinin iptali ile davalı Kurumca resen tahakkuk ettirilen prim borcunun iptali ile ihtirazı kayıt ile ödenen tutarın faizi ile istirdadı istemine ilişkindir.
    İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne dair verilen karara karşı davalı Kurum vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine ... Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesince davalı Kurumun istinaf başvurusunun esastan reddine dair karar verilmiştir.
    ... Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesince verilen kararın, davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
    I-İSTEM:
    Davacı vekili, ... Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğünün 05.01.2013 tarih ve 253.923 sayılı yazıları ile müvekkil şirketin 1925.58 sayılı dosyasında işlem gören işyerinden dolayı 2006/10-12. ayları sebebiyle resen 4.496,47 TL peşin, 35.691,09 TL gecikme zammı olmak üzere toplam 40.187,56 TL borç tahakkuk ettirildiğini, borç tahakkukunun “işveren prim teşvikleri” uygulamasına yönelik işlemlerden kaynaklandığını, yapılan işlemlerin mevzuata aykırı olduğunu, hak düşürücü süre ve zamanaşımı nedeniyle itirazın reddinin hukuka aykırı olduğunu, kurumun işyerlerinin sigorta primi işveren hissesi teşvikten yararlanmak için gerekli olan şartlan, müteakip aylarda da taşıyıp taşımadıklarının düzenli olarak kurum tarafından kontrol edilmesi gerekirken zamanında kontrol edilmeyip 8 yıl sonra prim ve gecikme zammı istemesinin kurumun geleneklerine de aykırı olduğunu, gecikme zammının ne şekilde hesaplandığının gösterilmediğini ifade ile ... Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğü Ünite İtiraz Komisyonu"nun 01.02.2013 tarih ve 2.062.756 sayılı itirazlarının reddine ilişkin kararına karşı yasal sürede itirazlarının kabulüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir
    II-CEVAP:
    Davalı SGK Başkanlığı vekili, işverenlerin sigorta primlerinin işverenin hissesi desteğinden yararlanması esaslarının yasada belirlendiğini, bu konu ile ilgili olarak yapılacak işlemlerin kurumun 16/344 ek sayılı genelgesinde açıklandığını, genel müdürlüklerince yapılan incelemeler sonucunda aylık prim ve hizmet belgelerini 85350 ve 05350 sayılı Kanun numarasını seçmek suretiyle düzenlenen bazı işverenlerin 5084 sayılı Kanunla değişik 4. maddesinde öngörülen şartları taşımadıklarının anlaşıldığını, davacının kayıtlarının esas alınarak işlem yapıldığını beyan ederek davanın reddini savunmuştur.
    III-MAHKEME KARARI
    A-İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
    İlk derece mahkemesi, 2004 yılı Kasım ayında davacı işyerinden bildirilen sigortalı sayısının 131 olduğu, 2006 yılı 10. ayında bildirilen sigortalı sayısının 171 kişi olduğu, buna göre davacı şirketin istihdamı %30,54 oranında artırdığı, 2006 yılının 12. ayında ise istihdam edilen kişi sayısının 173 kişi olduğu, istihdamı %31,30 oranında artırdığı, 5084 sayılı Kanun"a göre 2006/10. dönemi için faydalanabilecek sigortalı sayısının 120 kişi olduğu, 2006/12. Dönemi için ise 126 sigortalı olduğu, buna göre davacı şirketin Yasa"nın aradığı şartları yerine getirdiği ve bu kapsamda getirilen teşvikten faydalanabileceği, diğer taraftan SGK Başkanlığının 23.11.2018 tarihli yazısı ile davalı şirkette çalışması bulunan ... ve ..."na ait eksik bildirim formlarının Kurum"a bildirildiği dolayısıyla davacı işveren tarafından bildirim yükümlülüğünün yerine getirildiği, adı geçen sigortalıların toplam sigortalı sayısına dâhil edilmesi gerektiği, bu kapsamda davacı şirketin 2006/10 dönemi için 120, 2006/12 dönemi için 126 sigortalı için teşvikten yararlanmasının hukuka uygun olduğu kanaati oluşmuş ve davanın kabulü ile davacı tarafından yapılan itirazın davalı kurumca reddine ilişkin 01.02.2013 tarih ve 2.062.756 sayılı kararın hukuka uygun olmadığının tespitine, İtirazın reddine ilişkin kurum işleminin iptaline, dair karar vermiştir.
    B-BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
    ... Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi, davanın yasal dayanağı olan 5084 sayılı Yatırımların ve İstihdamın Teşviki ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun"un uyuşmazlık konusu dönemde yürürlükte olan 4. Maddesinde, "b) 01.04.2005 tarihinden önce işe başlamış olan gelir ve kurumlar vergisi mükelleflerinin, 01.01.2005 tarihinden önce ilgili idareye vermiş oldukları en son aylık prim ve hizmet belgelerindeki işçi sayısını en az yüzde yirmi oranında artırmaları ve çalıştırılan toplam işçi sayısının asgari otuz kişiye ulaşması halinde, bu iş yerlerinde çalıştırılan toplam işçi sayısını geçmemek üzere, artırdıkları işçi sayısı ile mevcut işçilerden artırdıkları işçi sayısının iki katı kadar işçinin, Prime esas kazançları üzerinden 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununun 72 ve 73 üncü maddeleri uyarınca hesaplanan sigorta primlerinin işveren hissesinin; organize sanayi veya endüstri bölgelerinde kurulu iş yerleri için tamamı, diğer yerlerdeki iş yerleri için yüzde sekseni Hazinece karşılanır.
    Hazinece karşılanacak tutar, işçi sayısı ile Sosyal Sigortalar Kanununun 78 inci maddesi uyarınca belirlenen prime esas kazanç alt sınırına göre hesaplanan işveren hissesi prim tutarının çarpımı sonucu bulunacak değer üzerinden, yukarıda belirtilen oranlara göre saptanan tutarı aşamaz.
    İşveren hissesine ait primlerin Hazinece karşılanabilmesi için işverenlerin çalıştırdıkları sigortalılarla ilgili olarak 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu uyarınca aylık prim ve hizmet belgelerinin yasal süresi içerisinde Kuruma verilmesi ve sigortalıların tamamına ait sigorta primlerinin işçi hissesine isabet eden tutarı ile Hazinece karşılanmayan işveren hissesine ait tutarın ödenmiş olması şarttır. Bu maddeye göre işveren tarafından ödenmesi gereken primlerin geç ödenmesi halinde, Hazinece Kuruma yapılacak ödemenin gecikmesinden kaynaklanan gecikme zammı, işverenden tahsil edilir." denilmektedir.
    Uyuşmazlık, çalıştırılan işçi sayısı ile teşvik priminden yararlanacak işçi sayısının tespitinden kaynaklanmaktadır.
    Davalı Kurum, hatalı hesaplama yapıldığını ve 2006/10 ve 2006/12. aylarda raporlu olduğu belirtilen kişilerin aylık prim hizmet belgelerinde sigortalı gösterilmediğini belirtmiştir.
    Mahkemece yapılan araştırma sonucu, sigortalılar ... ve ...na ilişkin eksik gün bildirim formunun Kuruma süresinde ibraz edildiği anlaşılmıştır.
    Emsal nitelikteki Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin 16.04.2015 tarihli ve 2014/14188 Esas, 2015/7325 Karar sayılı kararında, "Sosyal Güvenlik Kurumu"nun 16-344 sayılı genelgesi gereğince, 01.04.2005 tarihinden önce tescil edilmiş olmaları halinde 01.01.2005 tarihinden önce kuruma vermiş oldukları en son aylık prim ve hizmet belgelerindeki işçi sayısını en az %20 oranında artırmaları ve çalıştırılan toplam işçi sayısının asgari otuz kişiye ulaşması halinde, bu işyerlerinde çalıştırılan toplam işçi sayısını geçmemek üzere, artırdıkları işçi sayısı ile mevcut işçilerinden artırdıkları işçi sayısının iki katı kadar işçiden dolayı, sigorta primi işveren hissesi desteğinden yararlanabilmeleri mümkün kılınmakla birlikte, mahkemenin, hesaplamada dikkate alınan işçi sayısından, Kasım 2004 tarihindeki aylık prim ve hizmet bordrolarındaki devredilen işçi sayısı toplamının anlaşılması yönündeki görüşü yerinde bulunmakla birlikte, ilgili aylardaki raporlu olduğu iddia edilen işçilerin o dönemdeki aylık prim ve hizmet belgelerinde gösterilmemesi nedeniyle hesaplamaya katılmaması gerektiğinden, mahkemece yapılacak iş öncelikle 2004 Kasım ayına ilişkin aylık prim ve hizmet belgeleri eksiksiz getirtilerek devreden işçi sayısı net olarak tespit edilmeli, ihtilaf konusu 2005/9-2007/4 dönemleri arasında raporlu olduğu iddia edilen kişi sayısı çıkarılmak suretiyle (davalı kurumun 2005/9-2007/4 dönemlerinde temel aldığı sigortalı sayısı dikkate alınmalı) yeniden denetime elverişli bilirkişi raporu alınıp, kurumun fazladan tahakkuk ettirdiği prim miktarı tespit edilip sonucuna göre karar verilmesi gerekmektedir. " denilmekte olup, somut olayda ise raporlu işçilere ilişkin olarak Kuruma bildirimde bulunulduğu, eksik gün bildirim formunun ibraz edildiği, 2004 yılı Kasım ayında davacı işyerinden bildirilen sigortalı sayısının 131 olduğu, 2006 yılı 10.ayında bildirilen sigortalı sayısının 171 kişi olduğu, buna göre davacı şirketin istihdamı %30,54 oranında artırdığı, 2006 yılının 12.ayında ise istihdam edilen kişi sayısının 173 kişi olduğu, istihdamı % 31,30 oranında artırdığı, 5084 sayılı Kanun"a göre 2006/10. dönemi için faydalanabilecek sigortalı sayısının 120 kişi olduğu, 2006/12. Dönemi için ise 126 sigortalı olduğu, buna göre davacı şirketin Yasa"nın aradığı şartları yerine getirdiği ve bu kapsamda getirilen teşvikten faydalanabileceği anlaşılmaktadır.
    Diğer taraftan, davacı vekilinin 7103 sayılı yasa ile 5510 sayılı yasaya eklenen ve yürürlük tarihi 01.04.2018 olan ek 17. Madde uyarınca Kuruma başvuruda bulunduğu, Kurumca herhangi bir işlem yapılamayacağının belirtildiği, davanın konusuz kalmasının sözkonusu olmadığı, ayrıca anılan maddenin ".... Görülmekte olan davalarda ayrıca bir başvuru şartı aranmaksızın, dava öncesi yapılan idari başvuru tarihinden itibaren işleyecek kanuni faiziyle birlikte hesaplanacak tutar üçüncü fıkra hükümlerine göre mahsup veya iade edilir. Mahkemelerce, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce açılmış davalarda davanın konusuz kalması sebebiyle karar verilmesine yer olmadığına karar verilir. Yargılama giderleri idare üzerinde bırakılır ve vekalet ücretinin dörtte birine hükmedilir. Ayrıca, ilk derece mahkemelerince verilen kararlar hakkında Sosyal Güvenlik Kurumunca kanun yollarına başvurulmaz ve bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce yapılan kanun yolu başvurularından vazgeçilmiş sayılır." hükmünü içeren 4. Fıkrasının da 19.02.2020 Karar Günlü, 2018/139 Esas, 2020/12 Karar sayılı, 05.05.2020 tarih ve 31118 sayılı R.G.de yayımlanan Anayasa Mahkemesi Kararıyla iptal edildiği anlaşılmakla, Mahkemenin maddi vakıa ve hukuki değerlendirmesinde usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla davalı Kurum vekilinin istinaf isteminin 6100 sayılı HMK 353/1-b.1 maddesi uyarınca reddine dair, karar verilmiştir.
    IV-TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ:
    Davalı vekili, davacı hakkında kurumca yapılan işlemin yasal ve hukuka uygun olduğunu, bu nedenle davanın reddine dair karar verilmesi gerektiğini beyanla, kararın bozulmasını istemiştir.
    V- İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME:
    Eldeki davanın, sosyal güvenlik mevzuatında prim teşviki, destek ve indirim uygulamalarından kaynaklanan uyuşmazlığa ilişkin olduğu anlaşılmaktadır.
    5084 sayılı Yasanın 4. maddesinde yer alan teşvik indiriminden faydalanma hakkının tespiti istemine ilişkin olarak açılmış olan davada, davanın kabulüne dair karar verilmiş ise de, yargılama ve temyiz aşamasında 01.04.2018 tarihi itibari ile 5510 sayılı Yasanın ek 17. maddesi yürürlüğe girmiş, olup, bu maddenin ilk fıkrasında aynen:
    “Bu Kanun veya diğer kanunlarla sağlanan prim teşviki, destek ve indirimlerinden yararlanılabileceği halde yararlanılmadığı ay/dönemlerde gerekli tüm koşulların sağlanmış olması ve yararlanılmayan ayı/dönemi takip eden altı ay içerisinde Kuruma müracaat edilmesi şartlarıyla, başvuru tarihinden geriye yönelik en fazla altı aya ilişkin olmak üzere, yararlanılmamış olan prim teşviki, destek ve indirimlerinden yararlanılabilir veya yararlanılmış olan prim teşviki, destek ve indirimleri başka bir prim teşviki, destek ve indirimi ile değiştirilebilir.” Hükmü ve ikinci fıkrasında ise;
    “Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önceki dönemlere ilişkin olmak üzere tüm şartları sağladığı halde bu Kanun veya diğer kanunlarla sağlanan prim teşviki, destek ve indirimlerinden yararlanmamış işverenler ile bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce yararlanılan prim teşviki, destek ve indirimlerin değiştirilmesine yönelik talepte bulunan işverenler tarafından en son bu maddenin yürürlük tarihini takip eden aybaşından itibaren bir ay içinde Kuruma başvurulması halinde, yararlanılmamış olan prim teşviki, destek ve indirimlerinden yararlanılabilir veya yararlanılmış olan prim teşviki, destek ve indirimleri başka bir prim teşvik, destek ve indirimi ile değiştirilebilir.” şeklinde belirtilmiş hükümleri mevcut olup, bu yeni madde hükümleri ile tüm teşvik unsurlarından faydalandırılma veya fazla ödemelerin iadesi veya değiştirme istemleri hakkındaki uyuşmazlıklarda ek 17. maddede yer alan hükümlerin irdelenmesi gerektiği açıktır.
    Değinilen Ek 17. maddenin üçüncü fıkrasında ise; “Bu maddenin ikinci fıkrası kapsamında talepte bulunan işverenlere iade edilecek tutar, maddenin yürürlük tarihinden önce talepte bulunanlar için maddenin yürürlük tarihini takip eden aybaşından, yürürlük tarihinden sonra talepte bulunanlar için ise, talep tarihini takip eden aybaşından itibaren kanuni faiz esas alınmak suretiyle hesaplanarak bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihi takip eden takvim yılı başından başlayarak üç yıl içinde ödenir. Ödeme, öncelikle bu Kanunun 88 inci maddesinin on dört ve on altıncı fıkralarına göre muaccel hale gelmiş prim ve her türlü borçlardan, sonrasında ise ilgili kanunlar uyarınca yapılandırma veya taksitlendirme de dâhil olmak üzere müeccel haldeki prim ve her türlü borçlarından mahsup yoluyla gerçekleştirilir. Ancak, üç yılsonunda ilgili kanunları gereği yapılandırılma veya taksitlendirilme sebebiyle vadesi gelmemiş taksit ödemelerinden peşinen mahsup edilir. Kuruma borcu bulunmayan işverenlere altı ayda bir eşit taksitlerle iade yapılır.” Hükümleri mevcuttur.
    Eldeki davada ise, Ek 17. maddenin yürürlüğe girmesi ile birlikte “5510 Sayılı Yasa veya diğer kanunlarla sağlanan prim teşviki, destek ve indirimlerinden yararlanılabileceği halde yararlanılmadığı ay/dönemlere ilişkin olarak 5510 sayılı Yasa ile birlikte anılan ilgili kanunların teşvik veya destek hükümlerinde yer alan yararlanma şartlarının mahkemelerce irdelenmesi gerekmekle birlikte, değiştirme veya oluşabilecek fark prim tutarlarının iadesi istemleri hakkında yapılacak değerlendirmede; aynı maddenin ikinci veya üçüncü fıkrasındaki hükümlerin de uygulanıp uygulanmayacağı hususunda bir değerlendirme yapılması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekir.
    Diğer taraftan Ek 17. maddenin 4. fıkrası hükmündeki “Görülmekte olan davalarda, ayrıca bir başvuru şartı aranmaksızın, dava öncesi yapılan idari başvuru tarihinden itibaren işleyecek kanuni faiziyle birlikte hesaplanacak tutar üçüncü fıkra hükümlerine göre mahsup veya iade edilir. Mahkemelerce, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce açılmış davalarda davanın konusuz kalması sebebiyle karar verilmesine yer olmadığına karar verilir. Yargılama giderleri idare üzerinde bırakılır ve vekâlet ücretinin dörtte birine hükmedilir. Ayrıca, ilk derece mahkemelerince verilen kararlar hakkında Sosyal Güvenlik Kurumu"nca kanun yollarına başvurulmaz ve bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce yapılan kanun yolu başvurularından vazgeçilmiş sayılır.” İbaresinin iptali için Anayasa Mahkemesi"ne başvuruda bulunulmuş ve Anayasa Mahkemesince 19.02.2020 gün ve 2018/139 E. 2020/12 K. Sayılı karar ile bu hükmün iptaline karar verilmiş olup, karar 05.05.2020 tarih ve 31118 sayılı Resmi gazetede yayımlanmıştır.
    Anayasa"nın 153. maddesi uyarınca, Anayasa Mahkemesi"nin iptal kararları gerekçesi yazılmadan açıklanamamakta ve ancak Resmi Gazete"de yayımlandıktan sonra yürürlüğe girmektedir. Anayasa Mahkemesi"nin iptal kararlarının yasama, yürütme ve yargı organları, idari makamlar, gerçek ve tüzel kişileri bağlayacağı açıktır. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 33. maddesi hükümlerine göre, Türk hukukunu resen uygulamakla yükümlü olan mahkemelerin ve giderek Yargıtay’ın iptal kararı ile yok hükmünde olan ve böylece yürürlükten kalkan bir yasa maddesine dayanarak inceleme yapma ve karar verme yetkilerinin bulunmadığının kabulü doğal olup, bu yönde bir uygulama yapılmasına imkânı yoktur. Belirtilmelidir ki, Anayasa Mahkemesi"nin iptal kararları, bozma kararları ile oluşan usulü kazanılmış hakların istisnasını teşkil ederler. Buna göre; usuli kazanılmış hak gereğince uygulanması gereken bir kanun maddesi Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edildiği takdirde artık usuli kazanılmış hakka göre değil, Anayasa Mahkemesi"nin iptal kararıyla ortaya çıkan yeni hukuki duruma göre karar verilir. Şu halde, Anayasa Mahkemesi"nin iptal kararı karşısında, yeni oluşan durumun kesin hüküm halini almamış derdest tüm davalar yönünden uygulanmasının zorunluluğu ortadadır.
    Eldeki davada ise, mahkemece, yazılı şekilde karar verilmiş ise de, Ek 17. maddenin gelmesi ile oluşan bu yeni durumun dikkate alınması ile davaya konu uyuşmazlığa ilişkin yasal tüm dayanaklar ve teşvik hükümlerinden faydalandırılma, fazla ödenen tutarların iadesi/mahsubu istemleri bakımından ek 17. Maddenin ilk üç fıkrası da dâhil olmak üzere yasal tüm dayanaklar irdelenmeli, teşvik veya destekten faydalandırılma şartlarının varlığı ile birlikte incelenmeli ve sonucuna göre bir karar verilmelidir.
    Bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin, mahkemece yazılı şekilde hüküm tesisi, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
    O halde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve ... Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesinin istinaf başvurusunun reddine ilişkin kararı bozulmalıdır.
    SONUÇ: ... Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi kararının HMK’nın 373/1 maddesi gereği kaldırılarak temyiz edilen ilk derece mahkemesi hükmünün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, dosyanın kararı veren İlk derece Mahkemesine gönderilmesi ile kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 29.06.2021 gününde oybirliğiyle karar verildi.


    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi