Esas No: 2021/1912
Karar No: 2021/9177
Karar Tarihi: 29.06.2021
Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2021/1912 Esas 2021/9177 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
Mahkemesi : ... 1. İş Mahkemesi
Dava, davalı Kurumca yapılan tespit nedeniyle dava dışı sigortalı hakkında belge istemine dair kurum işleminin iptali istemine ilişkindir.
İlk Derece Mahkemesince, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın reddine dair verilen karara karşı davacı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine ... Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesince davacının istinaf başvurusunun kabulüne, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, davalı Kurum aleyhine açılan davanın usulden reddine karar verilmiştir.
... Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesince verilen kararın, davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
I-İSTEM:
Davacı vekili, davacı şirkette çalışan ..."ın 14/10/2017 tarihinde iş kazası geçirdiğini, bu iş kazası ile ilgili olarak, iş müfettişlerince inceleme ve araştırma yapıldığını ve davalı SGK tarafından düzenlenen 09/01/2018 tarihli kayıt inceleme tutanağında, iş kazası geçiren ..."ın 24/04/2017 tarihinde işe başladığının ve oryantasyon eğitimi aldığının, işe bildiriminin 3 gün geç yapıldığının belirtildiğini, davalı kurum tarafından davacı şirkete, 3 gün ek prim tahakkuk ettirilerek, 20/03/2018 tarihinde yazı ile davacıya bildirildiğini, bu bildirime, 27/03/2018 ve 13/04/2018 tarihli dilekçeler ile itirazda bulunulduğunu, 27/03/2018 tarihli itirazın, davalı kurum tarafından reddedildiğini, söz konusu karara, davalı kurum nezdinde yapılan itirazın reddine dair davalı kurumun kararının, 16/04/2018 tarihinde davacı şirkete tebliğ edildiğini, söz konusu kararın iptaline ilişkin ... 5. İş Mahkemesi"nin 2018/120 Esas sayılı dosyası ile dava açıldığını, kazazede ..."a verilen eğitimin, işe başlamadan önce verilmesi gereken 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu"nun 17/1"de belirlenen şekilde bir eğitim olduğunu, kazazede ..."ın, işe başlamadan önce, ilgili kanun maddesine uygun olarak aldığı eğitimin tarihinin 21/04/2017 tarihi olduğunu, SGK işe giriş bildirgesinde iş başı tarihinin ise 24/04/2017 tarihi olduğunu ve bu tarihte iş başı yaptığını, ..."ın da bu durumu işe giriş bildirgesindeki imzası ile teyit ettiğini, davacı şirkette çalışan işçilerin tamamının sigortalarının kuruma bildirildiğini, sadece 3 gün için, bir işçinin sigortalı yapılmamış olmasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, davalı kurum tarafından belirlenen ek prim miktarının da çok cüz"i bir miktar olduğunu, bu tutarı ödememek için çalışanını sigorta ettirmemiş olmasının imkan dahilinde olmadığını, davalı kurum tarafından yapılan 3 günlük prim tahakkukuna ilişkin, haksız ve hukuka aykırı işlem ve sonrasında da teşviklerle ilgili olarak verdikleri ve bu dava konusunu oluşturan karara istinaden uygulanacağı bildirilen işlemlerin, davacı şirket açısından çok ciddi ve ileride telafisi imkansız sonuçlar doğurduğunu beyan ederek, davalı SGK ... İl Müdürlüğü"nün, 09/05/2018 tarihli, 72336406-952.02.07.03-E.4003402 sayılı "Ek Aylık Prim Hizmet Belgesi" konulu kararın iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
II-CEVAP:
Davacı şirketin 4447 sayılı Kanun"un 50. maddesinin 5. fıkrası ve 5510 sayılı Kanun"un 71. maddesi uyarınca kurumun 2017/9, 2017/10 ve 2017/24 sayılı genelgelerinde belirtilen teşviklerden yararlandığını, 23/01/2018 tarih ve 104676/03/İR/03 sayılı raporda, dava dışı işçi ..."ın iş yerinde hizmet akdiyle çalıştığının, sigortalı olduğunun, sigortalı işe giriş tarihinin 21/04/2017 tarihine çekilmesi gerektiğinin ifade edildiğini, yine aynı raporda, kazalı adına 2017 yılı Nisan ayında 3 günlük 238,68 TL sigorta primine esas kazanç üzerinden ek aylık prim hizmet belgesinin, 5510 sayılı Yasanın 17/04/2008 tarih ve 5754 sayılı Yasanın 50. maddesi ile değişik 86. maddesinin 7. fıkrası uyarınca ilgili ünitece işverenden yazılı olarak talep edilmesi gerektiğinin, verilmemesi halinde yine ilgili ünitece resen düzenlenerek hesap edilecek primlerin tebliği, tahakkuku ve tahsili gerektiğinin ifade edildiğini, davacı şirket tarafından 5510 sayılı Yasanın ek 14. maddesinde yer alan düzenlemeye aykırı işlemlerin tesis edildiğini ve bu işlemlerin kurumca tanzim edilen raporla tespit edildiğini, davacı hakkında uygulanan söz konusu davaya konu işlemlerin usule ve yasaya uygun olduğunu, davacı tarafından ... 5. İş Mahkemesi"nin 2018/120 Esas sayılı dosyasında kurum işleminin iptali istemiyle dava açıldığını ancak iş bu davanın reddedildiğini beyan ederek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
III-MAHKEME KARARI
A-İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Somut olayda, davalı kurum tarafından davacı şirket çalışanı dava dışı ..."ın işe giriş tarihinin 21.04.2017 tarihine çekilmesi ve sigorta primine esas kazanç üzerinden ek aylık prim ve hizmet belgesi düzenlenmesi gerektiğinin tespit edilmesi üzerine, 2017 yılı Nisan ayında 3 günlük 238,68 TL sigorta primine esas kazanç üzerinden ek aylık prim ve hizmet belgesinin bir aylık sürede düzenlenerek kuruma verilmesinin davacı şirketten talep edildiği, davacı şirket tarafından davalı kurum işlemine itiraz edildiği ve itirazın reddedildiği, ... 5. İş Mahkemesi"nde açılan davalı kurumun 21/02/2018 tarih ve 2430271 sayılı işleminin iptali davasının, dava dışı ..."ın davacıya ait işyerinde eğitimlere katıldığı 21/04/2017 tarihinden itibaren 5510 sayılı Yasa gereği sigortalı olduğu gerekçesiyle reddine karar verildiği, davacı şirketin, 5510 sayılı Yasanın ek 14. maddesi ile davalı kurumun 2017/18 sayılı genelgesi uyarınca, 4447 sayılı Yasanın 50/5. maddesi, 5510 sayılı yasanın 71. maddesi ve davalı kurumun 2017/9, 2017/10 ve 2017/24 sayılı genelgeleri gereği mevcut teşviklerden yararlanılması yönünde talepte bulunduğu, talebinin, davalı kurumun 09/05/2018 tarih ve E. 4003402 sayılı işlemi ile reddedildiği anlaşılmakla, 4447 sayılı Yasanın geçici 17. maddesinde, Kuruma kayıtlı işsizler arasından işe alınan işçiler için, 50/5. maddesinde ise, işsizlik ödeneği alanlar arasından işe alınan işçiler için sayılan şartları sağlamaları halinde işverene destek ödemesi yapılacağı, 3294 sayılı Yasanın ek 5. maddesinde işe başladığı tarihten önceki son bir yıl içerisinde nakdi düzenli sosyal yardımlardan en az bir defa yararlanmış olanların ikamet ettiği hanede bulunanlardan Türkiye İş Kurumu"na kayıtlı işsizler arasında olması kaydıyla istihdam edilen sigortalı için belirtilen şartları sağlamaları halinde işverenin destek unsurlarından yararlanacağı düzenlenmiş olduğundan ve 5510 sayılı Yasanın ek 14/2. maddesinde, ek 14. madde hükümlerinin 4447 sayılı Yasanın 50. maddesinin 5. fikrası ve geçici 17. maddesi ile bu yasanın geçici 71. maddesi; bildirilen sigortalıyı fiilen çalıştırmadığına yönelik tespitlerde ise 4447 sayılı Yasanın geçici 10. ve geçici 15. maddeleri ile 3294 sayılı Yasanın Ek 5. maddesi hakkında uygulanmayacağı hüküm altına alındığından, dava dışı ..."ın davacıya ait işyerinde eğitimlere katıldığı 21/04/2017 tarihinden itibaren 5510 sayılı Yasa gereği sigortalı olduğu, 5510 sayılı Yasanın ek 14/2. maddesinin, ek 14/1. maddesine karşı istisna getiren bir hüküm olduğu ve yine aynı Yasanın 14/3. maddesinin bu madde kapsamında uygulama alanı bulamayacağı dikkate alınarak, 5510 sayılı Yasanın geçici 71. maddesi ve 4447 sayılı yasanın geçici 17. maddesine istinaden, davalı kurumun uyuşmazlık konusu işleminin yerinde olduğunun kabulü gerekmektedir.
Tüm dosya kapsamı, toplanan deliller, SGK kayıtları ve ilgili mevzuat hükümleri birlikte değerlendirildiğinde, yukarıda yapılan açıklamalar çerçevesinde, dava dışı ..."ın davacıya ait işyerinde eğitimlere katıldığı 21/04/2017 tarihinden itibaren 5510 sayılı Yasa gereği sigortalı olduğu, 5510 sayılı Yasanın ek 14/2. maddesinin, ek 14/1. maddesine karşı istisna getiren bir hüküm olduğu ve yine aynı Yasanın 14/3. maddesinin bu madde kapsamında uygulama alanı bulamayacağı dikkate alınarak, 5510 sayılı Yasanın geçici 71. maddesi ve 4447 sayılı Yasanın geçici 17. maddesine istinaden Sosyal Güvenlik İl Müdürlüğü ... Sosyal Güvenlik Merkezi Müdürlüğü"nün 09/05/2018 tarih ...4003402 sayılı işleminin yerinde olduğu anlaşıldığından, davanın reddine karar verilmiştir.
B-BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ KARARI
... Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi, dava konusu edilen hususun iptalini istemekte davacının hukuki yararının bulunup bulunmadığının irdelenmesi gerektiğini, iptal kararı verilebilmesi için ortada bir idari kurum işleminin olması gerektiğini, dosya kapsamındaki bilgi ve belgeler incelendiğinde, davacının kurumdan prim teşviklerinden yararlanıp yararlanmayacağına ilişkin görüş sorduğu ve kurum tarafından davacıya yasa maddeleri açıklanarak uygulanacak usul ve yöntemin belirtildiği görülmektedir. Dolayısıyla iptali istenen husus kurumun görüş açıklamaktan ibaret olup, davacının kurumun görüş yazısını iptal isteminde hukuki yararı bulunmamaktadır. Dosya kapsamındaki bilgi ve belgeler ile davacının talepleri incelendiğinde, davacının amacının prim teşviklerinden yararlanmaya devam etmek ve daha önceki yararlandığı prim teşviklerinin iptaline yönelik kurumun tesis edebileceği işlemlerden korunmaktır. Ancak dosya kapsamındaki bilgilere göre davacı tarafın devam eden süreç içerisinde prim teşviklerinden yararlandırılmasına yönelik bir talebi olmadığı gibi, kurumun da bu yönde tesis ettiği bir işlem henüz mevcut değildir. Davanın açıldığı tarihe kadar kurum tarafından, davacının önceki dönemlerde yararlandığı prim teşviklerinin iptaline ilişkin de bir işlem tesis edilip edilmediği dosya kapsamından anlaşılamamaktadır. O halde davanın açıldığı tarih itibariyle ortada iptali talep edilebilecek bir kurum işlemi olmadığından, davacının açıkça kurumun görüş açıklamaktan ibaret yazısının iptalini talep ettiğinden ve söz konusu belge kurumun işlem niteliğinde olmadığından davacının kurumun görüş yazısının iptaline ilişkin dava açmakta hukuki yararı bulunmamaktadır. Bu haliyle davanın hukuki yarar yokluğu nedeniyle usulden reddine karar verilmesi gerekirken işin esasına girilmesi yerinde görülmemiş ve ilk derece mahkemesinin kararı kaldırılarak yeniden hüküm tesis edilmiştir.
IV-TEMYİZ KANUN YOLUNA BAŞVURU VE NEDENLERİ:
Davacı vekili, davasının kabul edilmesi gerekirken yazılı şekilde reddinin usul ve yasaya aykırı olduğunu belirterek, kararın bozulmasını istemiştir.
V- İLGİLİ HUKUK KURALLARI VE İNCELEME:
Eldeki davada, davalı Kurumca yapılan tespit nedeniyle 4447 sayılı Yasanın geçici 17. madde ve 5510 sayılı Yasanın geçici 71. maddesi hükümlerince faydalanılan teşvik indirimlerinin iptaline ilişkin olarak gönderilen yazı nedeniyle, tespit edilen sigortalı hakkında bordro ve belge istemine ilişkin kurum işlemlerinin iptali istenmiştir.
01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununda öğreti ve yargısal kararların bu uygulaması aynen benimsenerek, davacının dava açmakta hukuki yararının bulunması “Dava Şartları” başlıklı 114 üncü maddesinin 1 inci fıkrasının (h) bendinde açıkça dava şartları arasında sayılmıştır.
Bir davada hukuki yarar ilkesinin dava şartı olarak gözetilmesinin yargılamanın amacına ve usul ekonomisi ilkesine uygun olarak yargılama yapılmasına yarar sağlayacağı her türlü duraksamadan uzaktır.
Bu ilkeden hareketle, dava şartı olarak hukuki yararın varlığının mahkemece taraflarca dava dosyasına sunulmuş deliller, olay veya olgular çerçevesinde, kural olarak davanın açıldığı tarihe göre, kendiliğinden ve yargılamanın her aşamasında gözetilmesi gerekir. Bu sayede iç hukukumuzun bir parçası olan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunmasına İlişkin Sözleşme)"nin 6 ncı maddesi ve 1982 Anayasasının 36 ncı maddesinde düzenlenen "hak arama özgürlüğü” nün dürüstlük kuralına uygun kullanılması sağlanabilecek; bu durum, haksız davalar açmak suretiyle, dava hakkının kötüye kullanılmasına karşı bir güvence oluşturacaktır.
Dava açmaktaki hukuki yarar; hukuk düzenince kabul edilmiş meşru bir yarar olmalı, bu yarar dava açan hak sahibi ile ilgili olmalı ve dava açıldığı sırada halen mevcut bulunmalıdır. Ayrıca açılacak davanın ortaya çıkacak tehlikeyi bertaraf edecek nitelikte olması gerekir. Bir kimsenin hakkına ulaşmak için mahkeme kararının o an için gerekli olması durumunda hukuki yararın olduğundan söz edilebilir. Bir mahkeme kararına ihtiyaç yoksa hukuki yarardan söz edilemez (Pekcanıtez, H., Atalay, O., Özekes, M.; Medeni Usul Hukuku, ... 2011, s.297).
Eldeki davada ise, davalı Kurumun 09.05.2018 tarihli işleminde davacı hakkında uygulanan teşvik indirimleri nedeniyle faydalanılan tutarların iptal edileceğinden söz edildiği, bu nedenle kurumca yapılan bu bildirim karşısında, davacının dava açmakta hukuki yararının bulunduğu dikkate alınmalı ve işin esasına girilmelidir.
Diğer taraftan, davaya konu uyuşmazlığın dava dışı sigortalıların çalışmalarının varlığı noktasında toplandığı dikkate alındığında, günlerinin eksik bildirildiği iddia edilen sigortalıların da davada taraf olmasında hukuki yararının olduğu anlaşıldığından, davanın sadece ... hakkında yürütülüp sonuçlandırılması isabetsizdir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 14.12.2011 günlü 2011/21-632 E;, 2011/784 K. sayılı ilamında da belirtildiği üzere dava sonucunda verilecek karar, günlerinin eksik bildirildiği iddia edilen sigortalının da hak alanını ilgilendirdiğinden, davacı tarafa harcı da yatırılmak suretiyle yöntemince söz konusu sigortalıların davaya HMK 124. Madde uyarınca katılımının sağlanması (davanın teşmil edilmesi) için süre verilmesi, anılan sigortalının gösterdiği deliller de toplanarak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, mahkemece, belirtilen eksiklik giderilmeden ve pasif ehliyet yönü halledilmeden yargılamanın sürdürülmesi, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
Yine belirtilmelidir ki, yazılı şekilde davanın hukuki yarar yokluğundan reddine dair karar verilmiş ise de, yargılama ve temyiz aşamasında 01.04.2018 tarihi itibari ile 5510 sayılı Yasanın ek 17. maddesi yürürlüğe girmiş, olup, bu maddenin ilk fıkrasında aynen:
“Bu Kanun veya diğer kanunlarla sağlanan prim teşviki, destek ve indirimlerinden yararlanılabileceği halde yararlanılmadığı ay/dönemlerde gerekli tüm koşulların sağlanmış olması ve yararlanılmayan ayı/dönemi takip eden altı ay içerisinde Kuruma müracaat edilmesi şartlarıyla, başvuru tarihinden geriye yönelik en fazla altı aya ilişkin olmak üzere, yararlanılmamış olan prim teşviki, destek ve indirimlerinden yararlanılabilir veya yararlanılmış olan prim teşviki, destek ve indirimleri başka bir prim teşviki, destek ve indirimi ile değiştirilebilir.” Hükmü ve ikinci fıkrasında ise;
“Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önceki dönemlere ilişkin olmak üzere tüm şartları sağladığı halde bu Kanun veya diğer kanunlarla sağlanan prim teşviki, destek ve indirimlerinden yararlanmamış işverenler ile bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce yararlanılan prim teşviki, destek ve indirimlerin değiştirilmesine yönelik talepte bulunan işverenler tarafından en son bu maddenin yürürlük tarihini takip eden aybaşından itibaren bir ay içinde Kuruma başvurulması halinde, yararlanılmamış olan prim teşviki, destek ve indirimlerinden yararlanılabilir veya yararlanılmış olan prim teşviki, destek ve indirimleri başka bir prim teşvik, destek ve indirimi ile değiştirilebilir.” şeklinde belirtilmiş hükümleri mevcut olup, bu yeni madde hükümleri ile tüm teşvik unsurlarından faydalandırılma veya fazla ödemelerin iadesi veya değiştirme istemleri hakkındaki uyuşmazlıklarda ek 17. maddede yer alan hükümlerin irdelenmesi gerektiği açıktır.
Değinilen Ek 17. maddenin üçüncü fıkrasında ise; “Bu maddenin ikinci fıkrası kapsamında talepte bulunan işverenlere iade edilecek tutar, maddenin yürürlük tarihinden önce talepte bulunanlar için maddenin yürürlük tarihini takip eden aybaşından, yürürlük tarihinden sonra talepte bulunanlar için ise, talep tarihini takip eden aybaşından itibaren kanuni faiz esas alınmak suretiyle hesaplanarak bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihi takip eden takvim yılı başından başlayarak üç yıl içinde ödenir. Ödeme, öncelikle bu Kanunun 88 inci maddesinin on dört ve on altıncı fıkralarına göre muaccel hale gelmiş prim ve her türlü borçlardan, sonrasında ise ilgili kanunlar uyarınca yapılandırma veya taksitlendirme de dâhil olmak üzere müeccel haldeki prim ve her türlü borçlarından mahsup yoluyla gerçekleştirilir. Ancak, üç yılsonunda ilgili kanunları gereği yapılandırılma veya taksitlendirilme sebebiyle vadesi gelmemiş taksit ödemelerinden peşinen mahsup edilir. Kuruma borcu bulunmayan işverenlere altı ayda bir eşit taksitlerle iade yapılır.” Hükümleri mevcuttur.
Eldeki davada ise, Ek 17. maddenin yürürlüğe girmesi ile birlikte “5510 sayılı Yasa veya diğer kanunlarla sağlanan prim teşviki, destek ve indirimlerinden yararlanılabileceği halde yararlanılmadığı ay/dönemlere ilişkin olarak 5510 sayılı Yasa ile birlikte anılan ilgili kanunların teşvik veya destek hükümlerinde yer alan yararlanma şartlarının mahkemelerce irdelenmesi gerekmekle birlikte, değiştirme veya oluşabilecek fark prim tutarlarının iadesi istemleri hakkında yapılacak değerlendirmede; aynı maddenin ikinci veya üçüncü fıkrasındaki hükümlerin de uygulanıp uygulanmayacağı hususunda bir değerlendirme yapılması ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekir.
Diğer taraftan Ek 17. maddenin 4. fıkrası hükmündeki “Görülmekte olan davalarda, ayrıca bir başvuru şartı aranmaksızın, dava öncesi yapılan idari başvuru tarihinden itibaren işleyecek kanuni faiziyle birlikte hesaplanacak tutar üçüncü fıkra hükümlerine göre mahsup veya iade edilir. Mahkemelerce, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce açılmış davalarda davanın konusuz kalması sebebiyle karar verilmesine yer olmadığına karar verilir. Yargılama giderleri idare üzerinde bırakılır ve vekâlet ücretinin dörtte birine hükmedilir. Ayrıca, ilk derece mahkemelerince verilen kararlar hakkında Sosyal Güvenlik Kurumu"nca kanun yollarına başvurulmaz ve bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten önce yapılan kanun yolu başvurularından vazgeçilmiş sayılır.” İbaresinin iptali için Anayasa Mahkemesi"ne başvuruda bulunulmuş ve Anayasa Mahkemesince 19.02.2020 gün ve 2018/139 E. 2020/12 K. sayılı karar ile bu hükmün iptaline karar verilmiş olup, karar 05.05.2020 tarih ve 31118 sayılı Resmi gazetede yayımlanmıştır.
Anayasa"nın 153. maddesi uyarınca, Anayasa Mahkemesi"nin iptal kararları gerekçesi yazılmadan açıklanamamakta ve ancak Resmi Gazete"de yayımlandıktan sonra yürürlüğe girmektedir. Anayasa Mahkemesi"nin iptal kararlarının yasama, yürütme ve yargı organları, idari makamlar, gerçek ve tüzel kişileri bağlayacağı açıktır. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 33. maddesi hükümlerine göre, Türk hukukunu resen uygulamakla yükümlü olan mahkemelerin ve giderek Yargıtay’ın iptal kararı ile yok hükmünde olan ve böylece yürürlükten kalkan bir yasa maddesine dayanarak inceleme yapma ve karar verme yetkilerinin bulunmadığının kabulü doğal olup, bu yönde bir uygulama yapılmasına imkânı yoktur. Belirtilmelidir ki, Anayasa Mahkemesi"nin iptal kararları, bozma kararları ile oluşan usulü kazanılmış hakların istisnasını teşkil ederler. Buna göre; usulü kazanılmış hak gereğince uygulanması gereken bir kanun maddesi Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edildiği takdirde artık usulü kazanılmış hakka göre değil, Anayasa Mahkemesi"nin iptal kararıyla ortaya çıkan yeni hukuki duruma göre karar verilir. Şu halde, Anayasa Mahkemesi"nin iptal kararı karşısında, yeni oluşan durumun kesin hüküm halini almamış derdest tüm davalar yönünden uygulanmasının zorunluluğu ortadadır.
Eldeki davada ise, mahkemece, yazılı şekilde karar verilmiş ise de, Ek 17. maddenin gelmesi ile oluşan bu yeni durumun dikkate alınması ile davacının bu davayı açmakta hukuki yararının varlığını kabul ederek, davaya konu uyuşmazlığa ilişkin yasal tüm dayanaklar ve teşvik hükümlerinden faydalandırılma, fazla ödenen tutarların iadesi/mahsubu istemleri bakımından ek 17. maddenin ilk üç fıkrası da dâhil olmak üzere yasal tüm dayanaklar irdelenmeli, teşvik veya destekten faydalandırılma şartlarının varlığı ile birlikte incelenmeli ve sonucuna göre bir karar verilmelidir.
Bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin, mahkemece yazılı şekilde hüküm tesisi, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, davacı şirket vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ... Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesinin istinaf başvurusunun kabulüne ilişkin kararı bozulmalıdır.
SONUÇ: ... Bölge Adliye Mahkemesi 10. Hukuk Dairesi kararının yukarıda açıklanan nedenlerle HMK"nın 373/2. maddesi gereği BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 29.06.2021 gününde oybirliğiyle karar verildi.
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.