
Esas No: 2020/8646
Karar No: 2021/7855
Karar Tarihi: 26.05.2021
Yargıtay 5. Hukuk Dairesi 2020/8646 Esas 2021/7855 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tapu kaydının mahkeme kararı ile iptal edilmesi nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı TMK"nun 1007. maddesi uyarınca tazmini davasından dolayı yapılan yargılama sonunda: Davanın kısmen kabulüne dair verilen yukarıda gün ve sayıları yazılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi, taraf vekillerince verilen dilekçeler ile istenilmiş olmakla, dosyadaki belgeler okunup uyuşmazlık anlaşıldıktan sonra gereği görüşülüp düşünüldü:
- K A R A R -
Dava, tapu kaydının mahkeme kararı ile iptal edilmesi nedeniyle uğranılan zararın 4721 sayılı TMK"nun 1007. maddesi uyarınca tazmini istemine ilişkindir.
Mahkemece, bozma kararına uyularak davanın kısmen kabulü ile 70.000,00 TL tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı Hazineden tahsili ile davacılara verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiş; hüküm, taraf vekillerince temyiz edilmiştir.
Dosyanın incelenmesinden, dava konusu ... Mahallesinde bulunan ... parsel sayılı arsa niteliğinde ve ... m2 yüzölçümündeki taşınmaz tashih suretiyle ... adına 15,09.1965 tarihinde kayıtlı iken alım ve satış işlemleri sonunda ½ hisse oranında ... adına, 1/2 hisse ... adına 21/08/1980 tarihinde 1838 yevmiye ile tescil edildiği, dava konusu taşınmazın kıyı kenar çizgisi içerisinde kalması nedeniyle Samandağı Asliye Hukuk Mahkemesinin 1995/227 Esas, 2000/203 Karar sayılı ilâmı ile taşınmazın tapu kaydının iptaline karar verildiği ve kararın temyiz edilmeyerek 27.05.2001 tarihinde kesinleştiği, eldeki davanın ise 09/05/2011 tarihinde 10 yıllık zamanaşımı süresi içerisinde açıldığı anlaşılmaktadır.
Bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır. Arsa niteliğindeki taşınmaza dava tarihi esas alınarak emsal karşılaştırması yapılmak suretiyle değer biçilmesinde ve TMK"nun 1007. maddesi gereğince bedelinin davalı Hazineden tahsiline karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir.
Bu nedenle; davalı Hazine vekilinin temyiz itirazları yerinde değildir.
Davacılar vekilinin temyiz istemine gelince,
1)Bozma ilamı öncesinde dava konusu taşınmazın metrekaresine aynı değerlendirme tarihi itibariyle 500,00 TL, bozma sonrası alınan raporda ise 147,00 TL değer tespiti yapıldığı gibi, hükme esas alınan bilirkişi raporunda yakın zamanda yakın bölgeden uygun emsal alınması gerekirken, 2001 tarihli eski satışı esas alan bu rapora göre hüküm kurulması doğru görülmemiştir.
Bu durumda; taraflara, dava konusu taşınmaza yakın bölgelerden ve yakın zaman içinde satışı yapılan benzer yüzölçümlü satışları bildirmeleri için imkan tanınması, lüzumu halinde re"sen emsal celbi yoluna gidilmesi, taşınmazın, değerlendirme tarihi itibariyle, emsal alınacak taşınmazın ise satış tarihi itibariyle imar ya da kadastro parselleri olup olmadığı ilgili Belediye Başkanlığı ve Tapu Müdürlüğünden sorulması, ayrıca dava konusu taşınmazın; imar planındaki konumu, emsallere ve değerini etkileyen merkezi yerlere olan uzaklığını da gösterir krokisi ve dava konusu taşınmaz ile emsal taşınmazların resen belirlenen vergi değerleri ve emsal taşınmazların satış akit tablosu getirtilerek, dava konusu taşınmazın değerlendirmeye esas alınacak emsallere göre ayrı ayrı üstün ve eksik yönleri ve oranları açıklanmak suretiyle yapılacak karşılaştırma sonucu değerinin belirlenmesi bakımından, yeniden oluşturulacak bilirkişi kurulu marifetiyle mahallinde keşif yapılarak alınacak rapor sonucuna göre hüküm kurulması gerektiğinin düşünülmemesi,
2)Kabule göre de;
Taleple bağlı hüküm kurulmuş olup hükmün gerekçe kısmında mahkemece kabul edilen kısmın yazılmamış olması,
Doğru olmadığı gibi;
3)7251 sayılı Yasa ile HMK’nın 177. maddesine eklenen 2. fıkrasında yer alan; “Yargıtayın bozma kararından veya bölge adliye mahkemesinin kaldırma kararından sonra dosya ilk derece mahkemesine gönderildiğinde, ilk derece mahkemesinin tahkikata ilişkin bir işlem yapması hâlinde tahkikat sona erinceye kadar da ıslah yapılabilir. Ancak bozma kararına uymakla ortaya çıkan hukuki durum ortadan kaldırılamaz.” hükmü 28.07.2020 tarih ve 31199 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.
Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, Dairemizce karar bozulmuş, bozma sonrası yapılan yargılamada davacı vekilinin talebini 20/02/2015 tarihinde ıslah ile arttırarak harcını yatırdığı ve mahkemece ıslaha itibar edilerek karar verildiği, söz konusu kararın (Kapatılan) 20. Hukuk Dairesinin 21/06/2017 günlü ve 2016/340 Esas - 2017/5805 Karar sayılı ilamı ile Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulunca alınan 04.02.1948 tarih ve 10/3 sayılı kararı doğrultusunda bozmadan sonra ıslah yapılamayacağı gerekçesi ile bozulduğu anlaşılmaktadır.
28.07.2020 yürürlük tarihli 7251 sayılı Kanun ile eklenen 6100 sayılı HMK’nın 177/2. maddesi ile Yargıtay’ın bozma kararından sonra tahkikata ilişkin bir işlem yapılması halinde, tahkikat sona erinceye kadar da ıslah yapılabileceğine dair açık düzenleme yapıldığı gözetilerek, yukarıda açıklandığı üzere usulü kazanılmış hakkın istisnası niteliğindeki yasa değişikliği uyarınca karar verilmesi gerektiğinden,
Davacılar vekilinin temyiz itirazları yerinde olduğundan hükmün açıklanan nedenlerle H.U.M.K.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, davalı Hazine harçtan muaf olduğundan harç alınmamasına, davacılardan peşin alınan temyiz harcının istenildiğinde iadesine ve temyize başvurma harcının Hazineye irad kaydedilmesine, 26/05/2021 gününde oybirliğiyle karar verildi.