Esas No: 2017/2033
Karar No: 2021/269
Karar Tarihi: 16.03.2021
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 2017/2033 Esas 2021/269 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
1. Taraflar arasındaki “kamulaştırmasız el atılan taşınmaz bedelinin tahsili” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Ankara 11. Asliye Hukuk Mahkemesince verilen davanın reddine ilişkin karar, davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 5. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.
2. Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin Yenimahalle ilçesi İvedik mahallesi 1100, 1101, 1102, 1104 parsel sayılı taşınmazlarda hissedar olduğunu, davalı tarafından kamulaştırma yapılmaksızın taşınmazlara el atıldığını ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydı ile 10.000,00TL nin fiili el atma tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
5. Davacı vekili 20.02.2012 tarihli dilekçesi ile; Ankara Su ve Kanalizasyon İdaresi (ASKİ) Genel Müdürlüğünün tüzel kişiliğinin olup olmadığı tam olarak bilinemediğinden ASKİ Genel Müdürlüğü aleyhine açılması gereken davalarını Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı aleyhine açtıklarını, husumette yanılgıya düştüklerini, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK)’nun 124. maddesi uyarınca taraf değişikliğinin kabulü ile davanın ASKİ Genel Müdürlüğüne yöneltilmesine karar verilmesini talep etmiş, ASKİ Genel Müdürlüğü 22.03.2012 tarihli beyanında taraf değişikliğine muvafakat etmediğini bildirmiş, mahkemece 24.05.2012 tarihinde taraf değişikliği talebinin HMK’nın 124. maddesindeki koşulları taşıdığı gerekçesiyle talebin kabulü ile, ASKİ Genel Müdürlüğünün davalı sıfatı ile davaya kabulüne karar verilmiştir.
6. Davacı vekili 13.06.2013 harç tarihli ıslah dilekçesi ile, talep edilen alacak miktarının 21.986,80TL ıslahı ile 31.986,80TL yükseltilmesine ve bu miktar üzerinden davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı Cevabı:
7. Davalı Ankara Büyükşehir Belediyesi Başkanlığı vekili cevap dilekçesinde; husumetin ASKİ Genel Müdürlüğüne yöneltilmesi gerektiğini beyanla kendileri yönünden husumet yokluğu nedeni ile davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
8. Davalı ASKİ Genel Müdürlüğü vekili cevap dilekçesinde, dava konusu taşınmazların 365 parsel sayılı taşınmazdan ifraz edildiğini, ifraz öncesi eski parselde davacının hisselerinin 24.01.1996 tarihli ve 45 sayılı kararla kamulaştırılmasına karar verildiğini, davacı tarafından bedelinin alındığını ve 21.10.1996 tarihinde idarenin ibra edildiğini, sonrasında Ankara 11. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1996/785 E. sayılı dosyası ile bedel artırım davası açıldığını, 09.03.1998 tarihinde karar verildiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme Kararı:
9. Ankara 11. Asliye Hukuk Mahkemesinin 03.07.2013 tarihli ve 2011/586 E. 2013/390 K. sayılı kararı ile; dava konusu taşınmazlar hakkında ifrazdan önceki 365 parselle ilgili kamulaştırma yapıldığı, bedel artırım davası açıldığı, bu hissenin bedelinin alındığı, ASKİ Genel Müdürlüğü adına tescil edilmesi gerekirken işlem yapılmayarak tapudaki ifraz işlemi sırasında bu parsellerin tescillerinin eski maliklere hisseleri oranında tescil edildiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
10. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davacı vekili temyiz isteminde bulunmuştur.
11. Yargıtay 5. Hukuk Dairesince 07.04.2014 tarihli ve 2013/27031 E. 2014/9802 K. sayılı kararı ile; “…Yapılan incelemede; dava konusu 1100, 1101, 1102 ve 1104 parsellerin, geldisi olan 365 parselin kamulaştırılması sonucu ifrazından oluştuğu, 1100 ve 1102 parsellerin kanal vasfı ile kamulaştırıldığı, davacı tarafından kamulaştırma bedelinin artırılması davası açıldığı ve kamulaştırma bedelinin kesinleştiği anlaşıldığından, 1104 parsele ise davalı idarece el atılmadığı belirlendiğinden bu parseller yönünden davanın reddine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir. Ancak;
Mahallinde yapılan keşif sonucu alınan bilirkişi raporlarına göre 1101 parsel sayılı taşınmazın etrafının tel örgü ile çevrildiği ve üzerinde ASKİ Yenimahalle Merkez şantiye binasının bulunduğu tespit edildiğine ve bu bölümün 365 parsel sayılı taşınmazın kamulaştırmaya konu kısmı dışında kaldığı anlaşıldığına göre davanın bu parsel yönünden kabulü gerekirken yazılı gerekçelerle reddine karar verilmesi,
Doğru görülmemiştir…” gerekçesi ile karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
12. Ankara 11. Asliye Hukuk Mahkemesinin 04.11.2014 tarihli ve 2014/383 E. 2014/468 K. sayılı kararı ile; 365 parsel sayılı taşınmazın, ifrazdan önceki ana parsel olduğu, imar uygulaması sonucu 5 ayrı parsel oluşturulduğu, davacının 365 parseldeki hissesinin işbu davaya konu edilen taşınmazlara gittiği, davacı, 365 parsel ile ilgili yapılan kamulaştırmada bedel artırım davası açarak bedelini aldığı ve o dönemde bu parsellerdeki hisselerin ASKİ Genel müdürlüğü adına tescil edilmesi gerekirken, zuhulen bu işlem yapılmayarak eski malikleri üzerinde kaldığı, akabinde de imar uygulaması sonucunda, eski parsel malikleri adına tescil edildiği, davacının hakkı kalmayan taşınmaz ile ilgili dava açması ve aldığı bedele ilaveten tekrar bedel ödenmesinin doğru görülmediği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
13. Direnme kararı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
14. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; ifraz öncesi ana parsel olan 365 parsel sayılı taşınmazın bir bölümü hakkında verilen Ankara 11. Asliye Hukuk Mahkemesinin 09.03.1998 tarihli ve 1996/785 E. 1998/177 K. sayılı kamulaştırma bedelinin artırılmasına yönelik davada verilen kararın, 365 parsel sayılı taşınmazın ifrazı sonucu oluşan 1101 parsel sayılı taşınmazı kapsayıp kapsamadığı noktasında toplanmaktadır.
III. GEREKÇE
15. Konunun açıklığa kavuşturulması için öncelikle kamulaştırmasız el atma kavramı ve ilgili yasal düzenlemelerin incelenmesinde yarar bulunmaktadır.
16. Kamulaştırmasız el atma müessesesi, mülkiyet hakkının özüne dokunan bir işlemdir. Kamulaştırmada, yöntem olarak Anayasa ve kanunlara uygun bir kamulaştırma işlemi yapılması söz konusu iken, kamulaştırmasız el atmada usulüne uygun bir kamulaştırma işleminden söz edilmesi olanaklı değildir.
17. Ancak kamulaştırmasız el atma ile kamulaştırmanın konu, amaç ve yetki yönüyle benzer yönleri bulunmaktadır. Her iki müessesenin de oluşması için, kamulaştırma yapmaya yetkili devlet kamu tüzel kişileri veya kamu kurumları tarafından kamulaştırma işleminin yapılması veya kamulaştırmasız el konulmuş olması gereklidir. Kamulaştırmasız el atmada da, kamulaştırmada olduğu gibi, taşınmazın edinilmesinde kamu yararının bulunması zorunludur. Gerek kamulaştırmanın gerekse kamulaştırmasız el atmanın konusu sadece özel mülkiyette bulunan taşınmaz mallardır.
18. Yukarıda açıklandığı üzere, kamulaştırmasız el atma müessesesi mülkiyet hakkının özüne dokunan ve onu ortadan kaldıran bir niteliğe sahip olmakla birlikte, çağdaş bir yaklaşımla ve sosyal devlet ilkesi gereği olarak uygulamada, taşınmaz malikine, dava yoluyla mülkiyetin bedele çevrilmesi ya da idarenin hakkın özünü zedeleyen el koyma eylemine son verilmesi yolu açılmıştır.
19. Kamulaştırmasız el atma hâlinde kamu kurumu, Kamulaştırma Kanununa uygun hareket etmeden, ferdin malını elinden almış olması sebebiyle kanunsuz bir harekette bulunmaktadır. Bu bakımdan dava, mülkiyete tecavüzün önlenmesi veya haksız fiil neticesinde meydana gelen zararın tazmini davasıdır (11.02.1959 tarihli ve 1958/17 E. 1959/15 K. sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı gerekçesinden).
20. Modern mülkiyet anlayışında mülkiyet hakkı yetki ve ödevlerden oluşmaktadır. Malikin hem yetkileri hem de yakınlarına ve topluma karşı ödevleri bulunmaktadır. Hakkın kapsamında yer alan ödevler, mülkiyet hakkına yabancı, ona dıştan ve sonradan yükletilen sınırlamalar olarak kabul edilmemeli, aksine bunları, kamu yararı amacıyla malike yükletilen ve mülkiyet hakkını oluşturan ödevler olarak düşünmelidir. Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz. Mülkiyet ancak kanunla ve kamu yararı amacı ile sınırlandırılabilir. Başka bir deyişle, kanun koyucunun malikin yetkilerini sınırlamak yetkisi, 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın (Anayasa) 35. maddesinin 2. fıkrasında sınırlandırılmıştır. Bu sınırlandırmanın özü “kamu yararı”, şekli ise “kanun” dur. Kanun koyucunun mülkiyet üzerinde yaptığı sınırlamalar bu hakkın özüne dokunamaz.
21. Anayasa’da modern mülkiyet anlayışı benimsenmiştir ve mülkiyet hakkına saygılı ve bu hakkı koruyan bir rejimi öngörmektedir.
22. Anayasa’nın, “Mülkiyet hakkı” başlıklı 35. maddesi:
“Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir. Bu haklar, ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir. Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz.”
düzenlemesini getirmiştir. 35. maddede mülkiyet hakkı üç aşamalı bir anlatımla açıklanmıştır:
23. Birinci fıkrasında “Herkes, mülkiyet ve miras haklarına sahiptir” denilerek bu hakkın varlığı anayasal bir hak olarak saptanmıştır. Böyle bir hak sahibi bu şeylerin mülkiyetini kazanabilir. Ona sahip olabilir. Mülkiyetinde olan şeyi dilediği gibi kullanabilir. Başkalarının o şeye el koyması durumunda onun el koymasının önlenmesini ve bu hakkının korunmasını dava yolu ile isteyebilir. Mülkiyet hakkının bu görünümü kural olarak sınırsız ve kısıtlamasızdır. Kutsal, sınırlamasız ve kısıtlamasız görünen bu hak anılan maddenin 2. ve 3. fıkraları ile genel bir sınırlamaya bağlı kılınmıştır.
24. İkinci fıkra uyarınca: “Bu haklar ancak kamu yararı amacıyla, kanunla sınırlanabilir”. Demek ki kamu yararı olan yerde veya bu amaçla kullanma gereksiniminde mülkiyet hakkı sınırlanabilir. Ancak bu sınırlama da kanunla yapılabilir. Kanunsuz olarak burada kamu yararı vardır, denilerek herhangi bir kamu kurumu veya tüzel kişisi mülkiyet hakkına herhangi bir sınırlama koyamaz. Öyle ise bu fıkranın içeriğine göre ancak kamu yararı bulunduğu durumlarda ve kanuna tutunarak sınırlama yapılabilir, yasal bir dayanak olmadan kamu yararı olsa bile mülkiyet hakkına el uzatılamaz. Kanunun olanak tanıdığı yerde de kamu yararı bulunmalıdır.
25. Anayasa’nın 35. maddesinin ikinci fıkrasında kastedilen kamu yararı nedeniyle mülkiyet hakkının sınırlanması, 46. maddede “Kamulaştırma” olarak ayrıntılı bir şekilde düzenlenmiştir. Anılan madde; “Devlet ve kamu tüzelkişileri; kamu yararının gerektirdiği hallerde, gerçek karşılıklarını peşin ödemek şartıyla, özel mülkiyette bulunan taşınmaz malların tamamını veya bir kısmını, kanunla gösterilen esas ve usullere göre kamulaştırmaya ve bunlar üzerinde idarî irtifaklar kurmaya yetkilidir.
Kamulaştırma bedeli ile kesin hükme bağlanan artırım bedeli nakden ve peşin olarak ödenir. Ancak, tarım reformunun uygulanması, büyük enerji ve sulama projeleri ile iskân projelerinin gerçekleştirilmesi, yeni ormanların yetiştirilmesi, kıyıların korunması ve turizm amacıyla kamulaştırılan toprakların bedellerinin ödenme şekli kanunla gösterilir. Kanunun taksitle ödemeyi öngörebileceği bu hallerde, taksitlendirme süresi beş yılı aşamaz; bu takdirde taksitler eşit olarak ödenir.
Kamulaştırılan topraktan, o toprağı doğrudan doğruya işleten küçük çiftçiye ait olanlarının bedeli, her halde peşin ödenir.
İkinci fıkrada öngörülen taksitlendirmelerde ve herhangi bir sebeple ödenmemiş kamulaştırma bedellerinde kamu alacakları için öngörülen en yüksek faiz uygulanır.”
hükmünü içermektedir.
26. Ancak anılan maddede öngörülen koşullar gerçekleştiğinde, mülkiyet hakkına sınırlama getirilmekte ve karşılığı ödenmek suretiyle malı elinden zorla alınmaktadır.
27. Anayasa’nın 35. maddesinin 3. fıkrası, mülkiyet hakkına bir sınırlama daha koymuştur. Bu fıkrada, “Mülkiyet hakkının kullanılması toplum yararına aykırı olamaz” ifadeleriyle, mülkiyet hakkı sahibine kendi kendini sınırlaması koşulunun ne olduğunu göstermiştir.
28. Dikkat edilecek olursa; Anayasa’da mal sahibinin kullanma hakkı, 35. maddenin 2. fıkrasında “kamu yararı”, 3. fıkrasında “toplum yararı” ile sınırlanmış ise de; her iki durumda da, taşınmazın mülkiyetine el uzatılamamakta, sadece kullanma hakkının hangi sınırlarla bağlı olduğu ifade edilmektedir.
29. Yine Anayasa’nın “mülkiyet hakkının kullanılmasının toplum yararına aykırı olamayacağını” içeren 35. maddesi ile 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) 683. maddesi (mülga 743 sayılı Türk Kanunu Medenisi m. 618) hükümlerinin birlikte incelenmesinden varılan sonuç, Türk hukukunda mülkiyet hakkının sosyal (modern) mülkiyet anlayışıyla düzenlenmiş olduğudur.
30. Türk Kanunu Medenisi ve bu Kanunu ilga eden TMK’nın Dördüncü Kitabında ilkin, mülkiyet hakkı düzenlenmiş; ne var ki 683. madde (Türk Kanunu Medenisi m. 618) ile bir tanım verilmemiş, sağladığı yetkilerin belirtilmesiyle yetinilmiştir.
31. TMK’nın “Mülkiyet hakkının içeriği” başlıklı 683. maddesine göre;
“Bir şeye malik olan kimse, hukuk düzeninin sınırları içinde, o şey üzerinde dilediği gibi kullanma, yararlanma ve tasarrufta bulunma yetkisine sahiptir.
Malik, malını haksız olarak elinde bulunduran kimseye karşı istihkak davası açabileceği gibi, her türlü haksız elatmanın önlenmesini de dava edebilir.”
32. TMK’nın 683. maddesi (Türk Kanunu Medenisi m. 618) uyarınca, malik, eşya üzerinde ancak hukuk düzeninin sınırları içinde tasarruf edebilecektir. Dolayısıyla mülkiyet, kişilere, eşya üzerinde en geniş yetkiler sağlamakla birlikte, ödevler de yükleyen bir hak olarak kabul edilmektedir. Bu hak, malikin gerek yetkilerini ve gerekse komşularla topluma karşı olan ödevlerini kapsamakta, böylece mülkiyetin özü, yetki ve ödevlerden oluşmaktadır.
33. Mülkiyet hakkının olumlu içeriğine göre malik, eşyayı eylemli olarak dilediğince kullanma, ondan ve semerelerinden yararlanma, eşyayı zilyedinde bulundurma, satış, bağışlama, nesnel haklar kurma, kişisel haklarla sınırlama gibi, eşya üzerinde dilediğince tasarrufta bulunma yetkileriyle donatılmıştır.
34. Malikin eşya üzerindeki egemenliği hukuk düzeninin sınırları içinde üçüncü kişilere karşı korunmuş bulunmaktadır. TMK’nın 683. maddesine (Türk Kanunu Medenisi m. 618) göre malik, eşyayı hukuka aykırı olarak elinde bulunduran ya da eşyaya el koyan kişilerden onun geri verilmesini isteyebileceği gibi, yine hukuka aykırı olarak zilyetliğine yapılan el koymaların önlenmesini, taşkınlıkların giderilmesini de isteme hakkına sahiptir.
35. Bu suretle, mülkiyet hakkının sağladığı yetkilerin müeyyidesi olan dava hakları malike tanınarak mülkiyet korunmuştur. Kanunun deyimiyle, “istihkak ve elatmanın önlenmesi” istemleri mülkiyet hakkından doğup, varlıklarını mülkiyet hakkına ayrılmaz bir biçimde bağlı olarak sürdürürler.
36. Mülkiyet hakkının içeriğine giren ödevler ise; yapmama, katlanma ve yapma ödevleridir. Komşuluk hukukuna ilişkin ödevler yapmama ödevine, kar, yağmur ve tutulamayan kaynak sularını kabule zorunluluk katlanma ödevine, taşınmaz mallar için vergi, resim ve harç ödeme yükümlülüğü de yapma ödevine örnek olarak gösterilebilir.
37. Bütün bu anlatılanların ortaya koyduğu sonuç şudur; mülkiyet, toplum yararı ile sınırlı, sahibine gerek yetki ve gerekse ödevler yükleyen kamu ve özel hukuk karakterli kendine özgü bir haktır.
38. O hâlde malik mülkiyet hakkına dayanarak, mülkiyete ilişkin yetkilerin kullanılmasında, hukuksal bir nedene dayanılmadan üçüncü kişilerin engellemesi ile karşılaştığı takdirde, el atmanın önlenmesi davası açabilecektir. Açıktır ki, bu gibi davranışlarla ihlâl edilen, Anayasal ve yasal bağlamda teminat altına alınmış bulunan, mülkiyet hakkıdır.
39. Burada davranışların haksız olması ve bir hakka dayanmaması yeterli olup, kusurun bulunması gerekli değildir. Malikin, mülkiyet hakkını, engellemenin varlığını ve nedensellik bağının bulunduğunu ispatlaması gerekli ve yeterlidir (Hukuk Genel Kurulunun 15.12.2010 tarihli ve 2010/5-662 E. K:2010/651 K. sayılı kararı).
40. Öte yandan, Türkiye’nin 18 Mayıs 1954 tarihinde onaylamış olduğu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) başlangıçta mülkiyete ilişkin bir kural içermemekle birlikte, sözleşmenin yürürlüğe girmesinden önce mülkiyet hakkının da yer almasına yönelik bir protokol oluşturulmuş ve İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunmasına İlişkin Sözleşme"ye Ek Protokol imzalanmıştır.
41. AİHS Eki Birinci Protokolün “Mülkiyetin Korunması” başlıklı 1. maddesinde:
“Her gerçek ve tüzel kişinin mal ve mülk dokunulmazlığına saygı gösterilmesini isteme hakkı vardır. Bir kimse, ancak kamu yararı sebebiyle ve yasada öngörülen koşullara ve uluslararası hukukun genel ilkelerine uygun olarak mal ve mülkünden yoksun bırakılabilir.
Yukarıdaki hükümler, devletlerin, mülkiyetin kamu yararına uygun olarak kullanılmasını düzenlemek veya vergilerin ya da başka katkıların veya para cezalarının ödenmesini sağlamak için gerekli gördükleri yasaları uygulama konusunda sahip oldukları hakka halel getirmez.”
şeklinde bir düzenlemeye yer verilmiştir.
42. Buna göre protokolün birinci maddesi mülkiyetin korunmasını düzenlemekte olup; bu madde üç kuraldan oluşmaktadır. Bu kuralların ilki mülkiyet hakkına saygı duyulması biçiminde genel ilkedir. İkincisi mülkiyet hakkından kamu yararı nedeniyle hukuka uygun olarak yoksun bırakılmasının meşruluğu ilkesidir ve nihayet üçüncüsü, mülkiyet hakkının kamu yararına uygun olarak kullanılmasının düzenlemesinin yine meşru bir müdahale sayılacağı ilkesidir.
43. Bu bağlamda kamulaştırmasız el koyma iddiaları Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi önünde ileri sürüldüğü zaman, mahkeme meşru müdahalelerin olup olmadığını incelemekte, meşru bir müdahale yoksa mülkiyet hakkına saygı duyulmadığına ve hakkın ihlâl edildiğine karar vermektedir.
44. Diğer yandan, 16.5.1956 tarihli ve 1956/1 E. 1956/6 K. sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da;
“Usulü dairesinde istimlak muamelesine tevessül edilmeksizin gayrimenkulü yola kalbedilen şahsın, esas itibariyle, gayrimenkulünü yola kalbeden amme hükmi şahsiyeti aleyhine meni müdahale davası açmağa hakkı olduğuna, ancak dilerse bu fiili duruma razı olarak, mülkiyet hakkının amme hükmi şahsiyetine devrine karşılık gayrimenkulünün bedelinin tahsilini de dava edebileceğine ve isteyebileceği bedelin de mülkiyet hakkının devrine razı olduğu tarih olan dava tarihindeki bedel olduğuna 16.05.1956 tarihinde ilk toplantıda ittifakla karar verildi.”
şeklinde bir değerlendirme yapıldığı görülmektedir.
45. Yine Yargıtayın 16.5.1956 tarihli ve 1954/1 E. 1956/7 K. sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında, “Usulü dairesinde istimlak muamelesine tevessül edilmeksizin gayrimenkulü yola kalbedilen şahsın, gayrimenkulünün bedelinin tahsiline ilişkin olarak, gayrimenkulünü yola kalbeden hükmü şahsiyeti aleyhine açacağı bedel davasında müruruzamanın mevzuubahis olamayacağına ve hu itibarla da, hadisede Borçlar Kanunu"nun 66. maddesinin tatbik kabiliyeti bulunmadığına...” karar verilmiş, kamulaştırmasız el koyma halinde açılacak bedel davalarının zamanaşımına bağlı olmadığı belirtilmiştir.
46. Mülkiyet hakkına ve kamulaştırmasız el atmaya ilişkin bu açıklamalardan sonra somut olaya bakıldığında; dosya kapsamı ve bilirkişi raporlarına göre Ankara ili Yenimahalle ilçesi İvedik mahallesi 365 parselin Macun Pissu Kollektörü kamulaştırma güzergahında kalması nedeniyle ASKİ Yönetim Kurulunun 24.01.1996 tarihli ve 45 sayılı kararı ile, 1490,00 m2’lik kısmında mülkiyet, 4244 m2’lik kısmında da 2 yıl süreli irtifak kamulaştırılmasına karar verildiği, eski 365 parselde davacı ...’ün 405/18560 payına karşılık 405 m2 hissesinin olduğu, bu parseldeki mülkiyet kamulaştırmasına konu alan içerisinde (1490x405/18560) 32,5 m2 hissesinin bulunduğu, davacının 365 parseldeki bu hisselerinin kamulaştırılmasına ilişkin Altındağ 1. Noterliği kanalı ile tebligatta bulunulduğu, davacının 21.10.1996 tarihli ibraname ile kamulaştırma bedeli olarak 51.035.297TL’yi nakten ve peşinen aldığını ve ASKİ Genel Müdürlüğünü ibra ettiğini beyan ettiği, akabinde davacı tarafından eski 365 parseldeki kamulaştırılan hisseler ile ilgili olarak dava açıldığı, Ankara 11. Asliye Hukuk Mahkemesinin 1996/785 E. 1998/177 K. sayılı kamulaştırma bedelinin arttırılmasına ilişkin karar ile idarece kamulaştırılan davacının 32,5 m2 lik hissesi yönünden kamulaştırma bedeli artırılarak yeniden belirlendiği, 365 parsel sayılı 18.560 m2 yüzölçümündeki taşınmazın 14.06.2000 tarihli ve 6273 yevmiye numarası ile 5 parçaya ifraz edilmesi sonucu 1100 (57 m2), 1101 (5622 m2), 1102 (1433 m2), 1103 (3019 m2) ve 1104 (8429 m2) parsellerin oluştuğu, eski 365 parseldeki mülkiyet kamulaştırmasına konu olan 1490 m2 lik alanın, ifraz neticesinde oluşan 1100 ve 1102 parsellerin toplam alanına karşılık geldiği, kamulaştırması yapılarak bedelinin ödendiği belirlenen davacı ...’ün 32,5 m2 lik hissesinin de 1100 ve 1102 parsellerdeki hisseleri toplamı (1,24 m2+31,27 m2) olduğu, adı geçen iki parselin halen kanal parselleri oldukları anlaşılmış, ifraz edilen 1104 parsele ise davalı idare tarafından el atılmadığı yapılan keşif ve bilirkişi raporları ile belirlenmiştir.
47. Uyuşmazlığa konu 365 parsel sayılı taşınmazdan ifraz edilen 1101 parsel sayılı taşınmazın ise etrafının tel örgü ile çevrildiği ve üzerinde ASKİ Yenimahalle merkez şantiye binasının bulunduğu tespit edilmiş olup, bu bölümün 365 parsel sayılı taşınmazın kamulaştırmaya konu kısmı dışında kaldığı anlaşılmakla Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
48. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
IV. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerle 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu"nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
Aynı Kanunun 440. maddesi uyarınca kararın tebliğinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 16.03.2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.