10. Hukuk Dairesi 2015/22020 E. , 2016/10165 K.
"İçtihat Metni"
Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava, ölüm aylığını kesen Kurum işleminin iptali, ölüm aylığının 01.10.2003 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile tahsili, ölüm aylığı ve gelirlerinden fazla olanın tamamının az olanın yarısının bağlanması gerektiğinin tespiti ile 01.10.2003-20.07.2007 tarihleri arasında yersiz ödenen kısmın mahsubu istemine ilişkindir.
Mahkemece, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün davalı vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Hukuk Muhakemeleri Kanununun 26. maddesi uyarınca; "Hakim tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Duruma göre, talep sonucundan daha azına karar verebilir. Aynı Kanunun 294-301 maddelerinde ise mahkeme kararlarının nasıl olması gerektiği belirlenmiştir. Bu düzenlemelere göre Mahkeme, usule veya esasa ilişkin bir nihai kararla davayı sona erdirir. Yargılama sonunda uyuşmazlığın esası hakkında verilen nihai karar, hükümdür. Kanunun 297. maddesinin (2). fıkrasında “hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, mümkünse sıra numarası altında açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir”, hükümleri öngörülmüş olup, hüküm sonucu kısmında gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin isteklerin her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların mümkünse sıra numarası altında birer birer açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gerekir. Zira tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtay’ın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için, ortada, usulüne uygun şekilde oluşturulmuş; hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması, zorunludur.
Davacılara, muris oğullarından dolayı 09.04.2003 tarihinde ölüm geliri, 01.10.2003 tarihinde ise ölüm aylığı bağlandığı, Kurumca 23.10.2007 tarihinde davacılara hitaben yazılan yazı içeriğinde, aynı anda ölüm aylığı ve gelirinin alınamayacağı ileri sürülerek davacılara bağlanan ölüm aylığının iptal edildiğinin belirtildiği, bunun üzerine, 20.10.2003-18.08.2007 tarihleri arasında ölüm aylıkları yersiz ödeme kaydedilip davacılara ayrı ayrı 9.547,00 TL borç çıkarıldığı anlaşılmaktadır. Mahkemece, 506 sayılı Kanun’un 92. maddesi gereği, ölüm aylığı ve gelirinin aynı anda bağlanması halinde yüksek olanın tamamının, az olanın ise yarısının bağlanacağı gerekçesine dayanarak, davanın kabulü ile, davacıların aldığı ölüm aylığının kesilmesine ilişkin kurum işleminin iptaline, davacılara ölüm geliri ve ölüm aylıklarından fazla olanın tamamının, az olanın 1/2 sinin ödenmesi gerektiğinin tespitine, davacıların 20/07/2007 tarihinde tamamen kesilmesine karar verilen ölüm aylığının kesilmesi nedeniyle ödenmeyen ölüm aylığı alacağının tahsiline ilişkin taleplerinin kabulü ile her bir davacı için 13.226,61 TL (iki davacı için 26.453,22 TL) ödenmeyen ölüm aylığı asıl alacağın dava tarihi olan 19/04/2011 tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte her bir davacı için ödenmeyen aylıkların dava tarihine kadar işlemiş faizi 2.158,00 TL nin (iki davacı için 4.316,00 TL) faizsiz olarak davalıdan tahsili ile davacılara ödenmesine şeklinde hüküm tesis edildiği anlaşılmıştır.
Davacılar tarafından, 01.10.2003-20.07.2007 tarihleri arasında ise az olanın yarısının bağlanması gerekirken hem ölüm aylığının hem gelirin tam olarak Kurumdan alınması karşısında, yersiz ödenen aylık ya da gelirin de, “az olanın yarısının mahsubunun" talep edildiğinin anlaşıldığı ancak Mahkemece bu talep hakkında hüküm kurulmadığı anlaşılmaktadır
Mahkemece, yukarıda açıklanan maddi ve hukuki esaslar doğrultusunda mahsup ile ilgili bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde, davalı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 20.06.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.