17. Hukuk Dairesi 2016/942 E. , 2016/4451 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :......Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne dair verilen hükmün süresi içinde davacılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacılar vekili; davalıların zorunlu ve ihtiyari mali sorumluluk sigortacısı ve sürücüsü olduğu aracın neden olduğu çift taraflı trafik kazasında diğer araçta yolcu olarak bulunan davacıların eşi ve babaları olan ......."nın vefat ettiğini belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla toplam 600,00 TL destekten yoksun kalma tazminatı ile 50.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan tahsilini talep etmiştir.
Davalı taraf davanın reddini talep etmiştir.
Mahkemece; iddia, savunma, toplanan kanıtlara ve benimsenen bilirkişi raporuna göre; davanın kısmen kabulü ile davacı ... için 25.000,00 TL ve davacı ... için 15.000,00 TL manevi tazminatın kaza tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline, maddi tazminat taleplerinin reddine karar verilmiş; hüküm, davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosya içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına göre, davacılar vekilinin aşağıdaki bentlerin kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2-Dava, trafik kazasından kaynaklanan destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkindir.
6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu"nun 55. maddesinde destekten yoksun kalma zararları ile bedensel zararlar hesaplanırken kısmen veya tamamen rücu edilemeyen sosyal güvenlik ödemeleri ile ifa amacını taşımayan ödemelerin bu tür zararların belirlenmesinde gözetilemeyeceği, zarar veya tazminattan indirilemeyeceği hüküm altına alınmıştır.
Somut olayda mahkemece, davacılar lehine tazminata hükmedilirken desteğin ölümü nedeniyle Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından davacılara bağlanan gelir tazminattan tenzil edilmiştir. Ne var ki; mahkemece Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından iş kazası nedeniyle davacılara gelir bağlandığı
bildirilmesine karşın bağlanan gelirin rücu edilmesi için herhangi bir rücu davası ya da tahsilatı olup olmadığı araştırılmamıştır.
Bu durumda mahkemece, Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından davacılara bağlanan gelirin rücuya tabi olup olmadığı, bağlanan gelirler rücuya tabi ise rücu amacıyla herhangi bir dava açılıp açılmadığı, açılmış ise akıbetinin ne olduğu ve herhangi bir rücu tahsilatı yapılıp yapılmadığı hususunun Sosyal Güvenlik Kurumu"na sorularak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
3-5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu"nun 21. maddesinin 4. fıkrasında iş kazası, meslek hastalığı ve hastalığının, üçüncü bir kişinin kusuru nedeniyle meydana gelmesi halinde, sigortalıya ve hak sahiplerine yapılan veya ileride yapılması gereken ödemeler ile bağlanan gelirin başladığı tarihteki ilk peşin sermaye değerinin yarısının, zarara sebep olan üçüncü kişilere ve şayet kusuru varsa bunları çalıştıranlara rücu edileceği düzenlenmiştir. Kanunun açık hükmünden de anlaşılacağı üzere Sosyal Güvenlik Kurumu, üçüncü kişilerden ancak bağlanan gelirin ilk peşin sermaye değerinin yarısı oranında rücu talebinde bulunabilir. Somut olayda ise, davacılara bağlanan gelirin ilk peşin sermaye değerinin tamamı tazminattan tenzil edilmiştir.
Bu nedenle mahkemece, yukarıda ikinci bentte açıklandığı gibi araştırma yapıldıktan sonra 5510 sayılı Kanunun 21/4. maddesi gereğince Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından üçüncü kişilere karşı ancak bağlanan gelirin yarısı oranında rücu talep edilebileceği nazara alınarak bağlanan gelirin ilk peşin sermaye değerinin yarısının tazminattan indirilmesi gerekirken tamamının tenzil edilmesi doğru görülmemiştir.
Kabule göre de; hükme esas alınan 20.01.2014 tarihli bilirkişi raporunda zarar hesaplanırken raporun 4. sayfasındaki 01.01.2015-15.08.2024 tarihleri arasındaki bilinmeyen aktif devre zararının hesaplandığı tabloda davacı eş için zarar hesaplanırken tablonun 4, 5 ve 6. satırında 2018-2019 ve 2020 yılları için zarar hesaplanmıştır. Ancak aynı tablonun 7, 8 ve 9. satırlarında yine 2018-2019 ve 2020 yılları için mükerrer zarar hesaplanmıştır. Bu haliyle raporda maddi hata sonucu toplama hatası yapılmıştır.
Bu nedenle mahkemece, hükme esas alınan bilirkişi raporundaki maddi hatanın giderilmesi için ek rapor alınması gerekirken yazılı şekilde eksik inceleme ile karar verilmesi yerinde değildir.
Yine kabule göre de; Karar tarihinde yürürlükte olan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi"nin 3. maddesinde birden fazla
davalı aleyhine açılan davanın reddedilmesi halinde, red sebebi ortak olan davalılar lehine tek bir avukatlık ücretine hükmolunacağı öngörülmüştür. Mahkemece reddedilen davada vekille temsil edilen her iki davalı taraf için maddi ve manevi tazminat ayrımı yapılmadan ayrı ayrı vekalet ücreti takdir edilmiştir.
Mahkemece, davanın aynı hukuki sebeple reddedildiği gözetilerek, davalılar yararına tek vekalet ücreti verilmesi gerekirken ayrı ayrı vekalet ücreti takdir edilmesi yerinde değildir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine, (2) ve (3) numaralı bentlerde açıklanan nedenlerle davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 07.04.2016 gününde oybirliği ile karar verildi.