10. Hukuk Dairesi 2016/8240 E. , 2016/10138 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava, iş kazası sonucu vefat eden sigortalının hak sahiplerine bağlanan gelirlerin davalılardan rücuan tahsili istemine ilişkindir.
Mahkemece, bozma ilamına uyularak ilamında belirtildiği şekilde davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davacı SGK Başkanlığı vekili ve davalılardan ... ve...vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Dava, 26.07.2009 tarihinde meydana gelen zararlandırıcı sigorta olayı sonucu ölen sigortalının hak sahiplerine bağlanan gelirlerin tahsili istemine ilişkin olup, davanın yasal dayanağı 5510 sayılı Kanununun 21., 23. maddeleridir.
Mahkemece uyulan bozma ilamında “ 5510 sayılı Yasanın 23. maddesi kapsamında bir araştırma ve değerlendirme yapmaksızın karar verildiği,...5510 sayılı Yasanın 23. maddesi şartlarının mevcut olmadığı sonucuna varılıp, kusura dayalı sorumluluk yoluna gidilecekse;....gerçek zarar tavan hesabı yapılması zorunluluğu bulunduğu,... açılmış ceza davası bulunup bulunmadığı araştırılmalı, ceza dosyasında mahkum olanlar var ise, kusur oran ve aidiyetleri belirlenmesi amacıyla, iş kazasının gerçekleştiği iş kolu ile, işçi sağlığı ve işgüvenliği alanında uzman kişilerden seçilecek bilirkişi kurulundan yeniden kusur raporu aldırılmalı, maddi oluşa ve kanuna uygun olarak kusur oran ve aidiyetleri belirlenmesi” gerektiği belirtilmiştir.
1-İşyerinin “metal kaynak” işyeri olduğu, mütevvefa sigortalının 13.7.2009 tarihinde işe başladığı ilişkin işe giriş bildirgesinin kaza tarihi olan 26.7.2009 tarihinde elektronik olarak davacı Kuruma bildirildiği, işyerinin niteliği gereği işe başlangıç tarihinden önce bildirimin yerine getirilmediği 5510 sayılı Yasanın 23. madde şartlarının somut olayda oluştuğu anlaşılmaktadır.
2-Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulu’nun 04.02.1948 gün ve 1944/10 E. 1948/3 K. sayılı İçtihadı Birleştirme Kararına baktığımızda; ıslahın, iyiniyetli tarafın, davayı açtıktan veya kendisine karşı bir dava açıldıktan sonra öğrendiği olgularla ilgili yanlışlıklarını düzeltmesine, eksiklikleri tamamlamasına, bu çerçevede yeni deliller sunabilmesine olanak sağlayan bir kurum olduğu anlaşılmaktadır. Ne var ki; taraflardan birine davanın herhangi bir aşamasında ıslah olanağı tanınması, davaların sonu alınamayacak şekilde uzamasına neden olmak gibi
bir sakıncayı da içermektedir. Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 177’nci maddesinde ıslahın yalnızca tahkikat bitinceye kadar yapılabileceği öngörüldüğüne ve temyiz faslında da, bozmadan sonra dahi ıslahın olanaklı bulunduğuna dair açık veya örtülü bir hüküm yer almadığına göre, Kanunun bu olanağı bir devre ve zaman ile sınırlandırdığı kabul edilmelidir. Dolayısıyla, 177’nci maddenin soyut iznine bakılarak, bu istisnai yolun bozmadan sonraki aşamalara da yaygınlaştırılması, bozmaya uyulmasıyla kazanılan hakları ihlal edebileceği gibi, davanın tamamen ıslah edildiği hallerde, işin sonuçlandırılmasını da güçleştirir. O halde, ıslahla ilgili kuralların, yargılamanın sadeliği, basitliği ve çabukluğunu amaçlayan diğer usul hukuku ilkeleriyle bağdaşacak şekilde yorumlanması; bozmadan sonra ıslahın mümkün olmadığı sonucuna varılması zorunludur.
Hükmüne uyulan bozma ilamı sonrasında davacı vekilinin 19.2.2016 tarihli ıslah dilekçesi ile istemlerini ıslah suretiyle artırdığı ve Mahkemece ıslah dilekçesindeki talep artırımı dikkate alınmak suretiyle hüküm kurulduğu anlaşılmaktadır.
Ne var ki varılan bu sonuç hatalı olmuştur. Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 4.2.1948 gün 1944/10 E. 1948/3 K. sayılı kararında da belirtildiği üzere bozmadan sonra ıslah yapılması mümkün değildir. Hal böyle olunca da bozmadan sonraki yargılama aşamasında davacı tarafça yapılan ıslah işlemi dikkate alınarak karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle, Mahkemece, 5510 sayılı Yasanın 23. madde şartları oluştuğu ve bozmadan sonra ıslah olmayacağına ilişkin Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun kararı dikkate alınarak, karar verilmesi gerekirken, içtihadı birleştirme kararına aykırı biçimde yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde davacı Kurum vekili ve davalı ... ve... avukatının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
S O N U Ç : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalılardan ... ve Ataçelik Yapı Üretim A.Ş."ye iadesine, 20.06.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.