Esas No: 2021/10867
Karar No: 2022/4627
Karar Tarihi: 11.03.2022
Yargıtay 4. Hukuk Dairesi 2021/10867 Esas 2022/4627 Karar Sayılı İlamı
4. Hukuk Dairesi 2021/10867 E. , 2022/4627 K."İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
Taraflar arasındaki sigorta tahkim davası hakkında Sigorta Tahkim Komisyonu İtiraz Hakem Heyeti tarafından verilen 13/08/2020 tarih ve 2020/İHK-13579 sayılı kararın, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, dosya incelendi, gereği düşünüldü;
K A R A R
Davacı vekili, 12/03/2015 tarihinde meydana gelen çift taraflı trafik kazasında müvekkilinin yolcu konumundayken yaralandığını ileri sürerek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla şimdilik toplam 15.000,00 TL bakiye sürekli ... göremezlik tazminatı talep etmiş ve ıslahla talebini 65.003,00 TL'ye yükseltmiştir.
Davalı vekili, davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Sigorta Tahkim Komisyonu Uyuşmazlık Hakem Heyetince, başvurunun kabulüne karar verilmiş, anılan karara karşı davalı vekilince itiraz edilmesi üzerine İtiraz Hakem Heyetince davalı vekilinin itirazının kabulü ile davanın usulden reddine karar verilmiş, karar davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Kural olarak alacaklı, alacağının tümü için dava açmak zorunda olmayıp, alacağının belli bir bölümünü dava konusu yapabilir. Zira; hiç kimse kendi lehine olan davayı (tam dava) açmaya zorlanamaz.(HMK m.24/2)
Bu bağlamda davacının alacağının şimdilik belli bir kesimi için açtığı davaya, kısmi dava denilir. Kısmi dava 6100 sayılı HMK’nın 109. maddesinde düzenlenmiş olup, maddenin birinci fıkrasında; “Talep konusunun niteliği itibarıyla bölünebilir olduğu durumlarda, sadece bir kısmı da dava yoluyla ileri sürülebilir” denilmiştir.
Bir davanın kısmi dava olarak nitelendirilebilmesi için, alacağın tümünün aynı hukuki ilişkiden (mesela, ödünç veya satış sözleşmesinden) doğmuş olması ve bu (aynı hukuki ilişkiden doğan) alacağın şimdilik bir kesiminin dava edilmesi gerekir.
Dava konusu alacak, bir alacağın belli bir kesimi değil (bilakis bağımsız bir alacak) ise o zaman dava, kısmi dava olarak nitelendirilemez.
Davacının davasını açıkça kısmi dava olarak nitelendirmesi zorunlu değildir. Davacının kısmi dava mı yoksa tam dava mı açtığı, dava dilekçesinden (talep neticesinden) anlaşılır. Davacı, dava sebebi olarak gösterdiği vakıalardan doğan alacağının tümünü mü, yoksa yalnız bir kesimini mi istediğini açıkça bildirmelidir. (m.119, 1/ğ). Aksi halde, yani davacı alacağının yalnız bir kesimi için dava açtığını bildirmemiş ise, dava, kısmi dava değil tam dava sayılır.
Hukukumuzda kısmi dava açılması mümkündür. (HMK m.109) Bundan başka, kısmi davanın mümkün olması, hiç kimsenin kendi lehine olan davayı (yani tam dava) açmaya zorlanamayacağı kuralına (HMK m.24) da uygundur. Borçlar Hukuku bakımından da, alacaklının alacağının bir kısmını istemesine (dava etmesine) bir engel yoktur. (TBK m.84).
Şu halde, alacaklı, alacağının tümü için dava açmak zorunda olmayıp, alacağının şimdilik belli bir kısmını dava konusu yapabilir. Ancak, alacaklının böyle bir kısmi dava açmada korunmaya değer (meşru) bir hukuki yararının bulunması gerekir.
Kısmi davanın açılması mümkün olan hallerde davacının, yargılama giderlerinden tasarruf etmek için, kısmi dava açmasında korunmaya değer (meşru) bir hukuki yararı vardır. Buna karşılık, bir alacağın (keyfen) küçük parçalara bölünerek, her parça için ayrı ayrı dava açılmasında, korunmaya değer bir hukuki yarar yoktur.
Davacının, alacağını küçük parçalara bölerek her parça için ayrı kısmi dava açmasında korunmaya değer bir hukuki yararı olmadığı gibi, böyle bir davranışı hakkın kötüye kullanılması olarak da nitelendirilebilir. (TMK.m.2) Bu nedenle, bu şekildeki kısmi davaların, esasına girilmeden, caiz (mesmu) olmadıklarından dolayı reddi gerekir (Prof. Dr. B. ... Usul Hukuku 23. Baskı Ank. 2012, sh. 277-278).
Kısmi dava açabilmesi için alacaklının bu davayı açmada korunmaya değer bir hukuki yararının bulunması şarttır. Hukuki yarar; dava konusuna ilişkin dava şartlarından olup; dava açıldığı anda var olmalıdır. Mahkemece, esas hakkındaki incelemeye geçilmeden önce; talep sahibinin bu hususta hukuki yararının bulunup bulunmadığına bakılmalı, hukuki yarar varsa talebin esasının incelenmesine geçilmelidir.
Dava konusu olayda; İtiraz Hakem Heyeti’nce tahkim yargılamasında açılan davanın konusunun adli yargıda açılan davadan kalan bakiye alacak olduğu, tahkim yargılamasında açılan davanın da adli yargıda açılan davada gibi kısmi alacak davası şeklinde açılmış olduğu ve her iki davada da ıslah hakkı kullanılmak suretiyle alacağın dörde bölündüğü ve alacağın birden fazla parçaya bölünmesinde HMK gereği hukuki menfaat bulunmadığı gerekçesine dayanılmış ise de, taraflar arasındaki uyuşmazlıkta alacağın tamamı ihtilaflı olup, davacının geçirdiği trafik kazası nedeniyle uğradığı malüliyet neticesinde ödenmesi gereken destekten yoksun kalma tazminatı (aynı kazada babası da vefat ettiği için) ve sakatlık tazminatı miktarlarının kaza raporu, maluliyet raporu ve aktüer bilirkişi raporu sonucunda belirlenebileceği bu nedenle de fazlaya ilişkin hakların saklı tutulmak suretiyle kısmi açıldığı izahtan varestedir. Hatta davalı dahi cevabında; davacının kazadaki kusur durumunun hesaplattırılmasının gerekli olduğunu, kusur durumuna göre ödeme yapılabileceğini dolayısıyla aktüer bilirkişiden rapor alınması talep etmiş olup tüm veriler talep konusunun miktarının belirli olmayıp taraflar arasında tartışmalı olduğunun göstergesidir.
Davacının Sigorta Tahkim Komisyonu nezdinde açtığı bakiye sürekli ... göremezlik talepli davadaki uyuşmazlık ise sakatlık ve vefat tazminatının birlikte mi yoksa ayrı ayrı mı değerlendirileceği noktasında toplanmaktadır. Zira adli davada davalı vekili savunmasında sürekli sakatlık halinde ... poliçesinde kişi başı azami 290.000,00 TL ile sınırlı sorumluluk olduğunu davacı vekili ise sakatlık ve vefat teminatlarının ayrı olduğunu belirterek, adli yargıdaki ıslah talebini de fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak yapmıştır.
Hal böyle olunca İtiraz Hakem Heyetince, işin esasına girilip hasıl olacak sonuca göre hüküm kurulması gerekirken hatalı değerlendirme ile yazılı şekilde davanın reddine dair hüküm kurulması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile İtiraz Hakem Heyeti kararının BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 11/03/2022 gününde oybirliğiyle karar verildi.