Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2014/170
Karar No: 2015/20

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2014/170 Esas 2015/20 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu         2014/170 E.  ,  2015/20 K.
  • OLASI KASTLA ÖLDÜRME
  • OLASI KAST - BİLİNÇLİ TAKSİR
  • NİŞAN TÖRENİ SIRASINDA HEDEF GÖZETMEKSİZİN İKİ ÜÇ EL HAVAYA ATEŞ ETMESİ
  • 6136 SAYILI KANUNA AYKIRILIK
  • GENEL GÜVENLİĞİN TEHLİKEYE SOKULMASI
  • EN SON SÖZÜN SANIĞA VERİLMESİ KURALINA UYULMAMASI
  • SAVUNMA HAKKININ SINIRLANMASI
  • TÜRK CEZA KANUNU (TCK) (5237) Madde 85
  • TÜRK CEZA KANUNU (TCK) (5237) Madde 22
  • TÜRK CEZA KANUNU (TCK) (5237) Madde 31
  • TÜRK CEZA KANUNU (TCK) (5237) Madde 62
  • TÜRK CEZA KANUNU (TCK) (5237) Madde 54
  • CEZA MUHAKEMELERİ USULÜ KANUNU (MÜLGA) (1412) Madde 251
  • CEZA MUHAKEMESİ KANUNU (CMK) (5271) Madde 216

"İçtihat Metni"

Sanık K.. A.. hakkında olası kastla öldürme suçundan açılan kamu davasının yapılan yargılaması neticesinde eylemin bilinçli taksirle ölüme neden olma suçunu oluşturduğu kabul edilerek 5237 sayılı TCK"nun 85/1, 22/3, 31/3, 62 ve 54. maddeleri uyarınca 5 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına ve müsadereye ilişkin, Çarşamba Ağır Ceza Mahkemesince verilen 19.10.2011 gün ve 285-179 sayılı hükmün sanık müdafii, katılanlar vekili ve Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 26.12.2012 gün ve 4421 - 9985 sayı ile;
“...Sanığın kalabalık nişan töreni sırasında, hedef gözetmeksizin, iki-üç el tabancayla havaya ateş ettiği sırada, çevrede bulunan kişi ya da kişilerin de isabet alıp yaralanabileceğini ya da ölebileceğini öngörmesine rağmen, atışlarına devam ettiği, bir ara tabancanın tutukluk yapması nedeniyle tabancayı yere parelele yakın vaziyette tuttuğu ve bu sırada da tetiğe basmak suretiyle yeniden ateş eden sanığın, kendisine yaklaşık 5,5 metre mesafede, sandalye üzerinde oturan ve aralarında hiçbir husumet bulunmayan maktulü baş bölgesinden tek isabetle vurup öldürmesi eyleminde, olası kastla hareket ettiğinin kabulü gerektiği halde, suç vasfında yanılgıya düşülerek bilinçli taksirle insan öldürme suçundan hüküm kurulması" isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel mahkeme ise 27.02.2013 gün ve 28-35 sayı ile;
“...İlk olarak maktulün ölümüne yönelik eylemin nitelemesini yaptığımızda; gerek SSÇ"nin aşamalardaki anlatımı, gerek tanık B.. K.."nın "Kadir silahı havaya doğru kaldırdı, 2 veya 3 el havaya doğru ateş etti, 2-3 el ateş edince silah tutukluk yaptı, bunun üzerine Kadir tabancayı yukarıdan indirerek bel hizasına yere parelel şekilde indirdi, bu sırada namlu karşısını gösteriyordu, diğer eliyle tabancanın olduğu ele hiç temas olmaksızın tabancayı tuttuğu elinin işaret parmağı tetiğe dokundu ve silah ateş aldı, bu sırada birinin vurulduğunu söylediler" şeklindeki beyanı, tanık M.. K.."nın "bir anda baktığımda havaya iki el ateş etti, sonra tabancayı yere çapraz vaziyette tuttu, yani namlunun ucu yere çapraz vaziyette bakıyordu, tek eliyle silahı tutuyordu, namluyu yere doğru tuttuğunda bir patlama sesi daha duydum" şeklindeki beyanı, dosyadaki maddi deliller ve otopsi raporu, olay yeri inceleme raporu birlikte değerlendirildiğinde; SSÇ"nin kasten öldürme suçunu ya da olası kasıt ile adam öldürme suçunu işlediğine dair delil bulunmadığı, olası kasıt ile adam öldürme suçunun oluşması için SSÇ"nin "olursa olsun - ölürse ölsün" mantığı ile hareket ederek herhangi birine hedef gözetmeksizin, ancak birilerinin de muhtemel ölümü sonucunu doğuracak şekilde kasten atış yapmasının gerekli olduğu; örneklemek gerekir ise SSÇ"nin nişan sırasındaki kalabalığı hiçe sayarak topluluk içerisinden bulunduğu yere göre yüksekte olan balkon, tepelik, dam gibi yerlere de isabet edebilecek şekilde oralarda da insanlar olduğunu bilerek ateş etmesi halinde ve birinin isabet alması halinde olası kastın varlığından bahsedilebileceği, yine bir Yargıtay kararında olduğu gibi kişinin balkona çıkıp üst kat balkonununda birilerinin olduğunu da bilmesi gerektiği halde balkondan yukarı doğru ateş etmesi sonucu üst balkondaki kişinin isabet almasında olası kastın varlığından bahsedilebileceği, yine düğünden örnek verecek olursak; kalabalık bir düğünde şahsın sarhoş vaziyette elindeki silahını sağa sola doğru rastgele ateşlemesinde olası kastın varlığından söz edilebileceği değerlendirilmekle olayımızda verilen örneklerinin hiç birisine uygun bir durum bulunmadığı, kezâ SSÇ"nin tabancanın tutukluk yapmasından sonraki davranışının eyleminin kasten yapılmış bir eylem olarak değerlendirilemeyeceği, ancak ağır bir kusurluluk durumundan söz edilebileceği sonucuna ulaşılmış, mekanizmada mermi bulunan silahı bu şekilde kalabalığın olduğu tarafa doğru tutmasının ve tutukluluk durumunu bu şekilde gidermeye çalışmasının "neticenin öngörüldüğü ancak istenmediği" bir hukuki statüye uygunluk gösterdiği” gerekçesi ile önceki hükümde direnilmesine karar vermiştir.
Bu hükmün de Cumhuriyet savcısı ve katılan C.. B.. vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının “bozma” istekli 12.03.2014 gün ve 138036 sayılı tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.

CEZA GENEL KURULU KARARI
Sanık H.. A.. hakkında olası kastla öldürme suçundan kurulan beraat hükmü onanmak suretiyle kesinleşmiş ve sanık K.. A.. hakkında 6136 sayılı Kanuna aykırılık ve genel güvenliğin kasten tehlikeye sokulması suçlarından açılan kamu davalarının tefrikine karar verilmiş olup, inceleme sanık Kadir hakkında bilinçli taksirle ölüme neden olma suçundan kurulan hükümle sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığın bir kişinin ölümüne neden olma eylemini olası kastla mı, bilinçli taksirle mi gerçekleştirdiğinin belirlenmesine ilişkin ise de, Yargıtay İç Yönetmeliğinin 27. maddesi uyarınca öncelikle direnme hükmü kurulurken hazır bulunan sanığa son sözünün sorulmaması suretiyle savunma hakkının sınırlanıp sınırlanmadığı değerlendirilmiştir.
İncelenen dosya kapsamından;
Özel Dairenin bozma kararından sonra yerel mahkemece sanığın da hazır bulunduğu duruşmada, bozma ilamına karşı önce katılanlar ve vekillerinin diyeceklerinin tespit edildiği, sonra sanıktan sorulduğunda, sanığın “avukatım beyanda bulunacaktır” şeklinde açıklama yapması üzerine sanık müdafiine söz verildiği, sanık müdafiinin "direnilmesine karar verilsin" şeklindeki beyanının ardından en son iddia makamının görüşünün alındığı, hazır bulunan sanığa "son söz" hakkı tanınmadan duruşmaya son verilip direnme hükmünün kurulduğu anlaşılmaktadır.
1412 sayılı CMUK’nun 251. maddesine paralel düzenlemeler içeren 5271 sayılı CMK’nun 216. maddesinin son fıkrasında; “Hükümden önce son söz, hazır bulunan sanığa verilir” düzenlemesi yer almaktadır. Bu hüküm gereğince katılmış olduğu takdirde son söz mutlaka sanığa verilerek duruşma bitirilecektir. Ceza Genel Kurulunun 03.06.2014 gün ve 1207-309; 29.01.2013 gün ve 1406-30; 28.04.2009 gün ve 77-111; 29.01.2008 gün ve 193-7; 04.12.2007 gün ve 246-261; 25.04.2006 gün ve 3-124 ile 06.07.2004 gün ve 138-159; sayılı kararlarında da belirtildiği üzere; savunma hakkı ile yakından ilgili bulunan bu usul kuralı emredici nitelikte olup, uyulmaması kanuna mutlak aykırılık oluşturmaktadır. Ceza muhakemesinde sanığın en önemli hakkı savunma hakkı olup, hazır olduğu oturumda son söz sanığa verilmeden hüküm kurulması savunma hakkının sınırlanması sonucunu doğurmaktadır.
Temyiz merciince verilen bozma kararlarından sonra ilk derece mahkemelerince yargılamaya devam olunduğunda dava henüz sonuçlanmamış bulunduğundan, ilk defa hüküm kurulurken “son sözün sanığa verilmesi” kuralı, bozmadan sonra başlayan yargılamada da kamu davasının kesintisizlik ve süreklilik ilkesinin doğal sonucu olarak aynen geçerlidir. Kovuşturmanın sona erdirilmesi ve hükmün tesis ve tefhimine geçilmesi öncesinde, son konuşan tarafın hazır bulunan sanık olması gerektiği şeklinde anlaşılması gereken “en son sözün sanığa verilmesi" kuralına uyulmaması, bu durumlarda da 5271 sayılı CMK"nun 216. maddesinin 3. fıkrasına aykırılık oluşturacaktır.
Nitekim öğretide; "Son söz sanığındır. Son sözün sanığa verilmesi, müdafaa bakımından çok önemlidir. Bunun içindir ki son sözün hazır bulunan sanığa verilmemesi mutlak temyiz sebebi (hukuka kesin aykırılık) ve dolayısıyla bozma sebebi sayılmaktadır" (Nurullah Kunter, Feridun Yenisey, Ayşe Nuhoğlu, Ceza Muhakemesi Hukuku, 18. Bası, Beta Yayınları, İstanbul 2014, s. 1484); "Hüküm (karar) safhasına geçmeden önce son söz hazır bulunan sanığa verilmek zorundadır. Bu hüküm (CMK"nun 216/3) silahların eşitliği ve suçsuzluk karinesi ilkelerinin bir gereği olarak düzenlenmiş ve uyulması zorunlu emredici bir hükümdür... Son söz hakkının sanığa verilmesi, bozmadan sonraki yargılamada da uyulması zorunlu bir usul kuralıdır." (Yener Ünver, Hakan Hakeri, Ceza Muhakemesi Hukuku, 7. Bası, Adalet Yayınevi, Ankara 2013, cilt: 2, s. 146 ve 149) şeklinde görüşler ileri sürülmek suretiyle, duruşmada hazır bulunan sanığa mutlaka son sözün verilmesi gerektiği düşüncesi ittifakla benimsenmiştir.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Bozmadan sonra yapılan yargılamada Cumhuriyet savcısının bozma ilamına ilişkin görüşünü açıklamasından sonra yargılamanın bitirilerek hükmün tefhim edildiği göz önüne alındığında, hazır bulunan sanığa son sözün verilmemesi 5271 sayılı CMK"nun 216/3. maddesine aykırılık oluşturduğundan, savunma hakkının sınırlanması sonucunu doğuran bu usule aykırılık nedeniyle yerel mahkeme direnme kararında isabet bulunmamaktadır.
Bu itibarla, direnme hükmünün hazır bulunan sanığa son sözün verilmemesi isabetsizliğinden diğer yönleri incelenmeksizin bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Çarşamba Ağır Ceza Mahkemesinin 27.02.2013 gün ve 28-35 sayılı direnme hükmünün, hazır bulunan sanığa son sözün verilmemesi isabetsizliğinden diğer yönleri incelenmeksizin BOZULMASINA,
2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 03.03.2015 tarihinde yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.

Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


Avukat Web Sitesi