10. Hukuk Dairesi 2015/15389 E. , 2016/10095 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :Asliye Hukuk (İş) Mahkemesi
Davacı, murisi eşinin isteğe bağlı sigortalılığı ile yurtdışı borçlanması ve askerlik borçlanmasının 5510 sayılı Yasa kapsamına 4"üncü maddenin a bendi kapsamında aktarılması ile ölüm aylığına hak kazanıldığının tespiti ile bu mümkün değilse vekil olarak geçen hizmetlerinin tespiti ile yine ölüm aylığı bağlanması gerektiğinin tespitini istemiştir.
Mahkemece, hükümde belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün davalı Kurum avukatı tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1-İş Mahkemeleri, 5521 sayılı Kanun ile kurulmuş istisnai nitelikte özel mahkemeler olup, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu"nun 106"ncı maddesi ile mülga 506 sayılı Kanunun 134"üncü maddesinde, bu Kanun uygulamasından doğan uyuşmazlıkların yetkili iş mahkemelerinde görüleceği, 5510 sayılı Kanun"un 101"inci maddesinde de, aksine hüküm bulunmayan hallerde 5510 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanmasıyla ilgili ortaya çıkan uyuşmazlıkların iş mahkemelerinde görüleceği düzenlenmiştir.
5510 sayılı Kanun"un geçici 4"üncü maddesinde ise; "Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarih itibariyle 08.06.1949 tarihli ve 5434 sayılı Kanuna göre; aylık, tazminat, harp malullüğü zammı, diğer ödemeler ve yardımlar ile 08.02.2006 tarihli ve 5454 sayılı Kanunun 1"inci maddesine göre ek ödeme verilmekte olanlara, bu Kanunla yürürlükten kaldırılan hükümleri de dahil 5434 sayılı Kanunda kendileri için belirtilmiş olan şartları haiz oldukları müddetçe bunların ödenmesine devam olunur. Ancak, 5 ila 10 yıl arasında fiili hizmet süresi olan iştirakçilerden dolayı dul ve yetim aylığı almakta olanların, aylık ve diğer ödemeleri, bu Kanunun 32"nci, 34"üncü ve 37"nci maddelerindeki şartları haiz oldukları müddetçe devam edilir. Bu madde kapsamına girenlerin aylıklarının bağlanması, artırılması, azaltılması, kesilmesi, yeniden bağlanması, toptan ödemeleri, ilgi devamı, ihya ve borçlanmaları, diğer ödemeler ve yardımlar ile emeklilik ikramiyeleri hakkında bu Kanunla yürürlükten kaldırılan hükümleri de dahil 5434 sayılı Kanun hükümlerine göre işlem yapılır ve bu maddenin uygulanmasında mülga 2829 sayılı Kanun hükümleri ayrıca dikkate alınır." hükmü öngörülmüştür.
Eldeki davada, vekil öğretmenlerin kadrolu bir öğretmenin hamilelik ya da askerlik gibi geçici nedenlerle görev yapamadığı sürelerde öğretmen maaşının bir kısmı ödenmek ve Emekli Sandığı ile ve dolayısıyla 5434 sayılı Yasa kapsamında ilişkilendirilmek suretiyle görevlendirilen geçici statüde öğretmenler olduğu hususu da dikkate alınarak; davacının eşinin vekil öğretmen olarak geçen hizmetlerinin tespiti istemi bakımından, hukuki uyuşmazlığın çözümünde ne 506 sayılı Kanun ne de 5510 sayılı Kanun"un uygulama yeri bulunmamaktadır. Bu durumda sözü edilen 101"inci madde hükümlerine göre sınırlı yetki ile donatılmış iş mahkemesi görevli olmayıp idari yargının görevli olduğunun belirgin bulunmasına göre, "yargı yolu yanlışlığı nedeniyle dava dilekçesinin reddine" karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi isabetsiz olup, bozma nedenidir.
2- Uyuşmazlık tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 17.04.2008 tarihli 5754 sayılı Yasanın 79. maddesiyle değişik 3201 sayılı Yasanın 3. maddesi "Bu Kanunun 1"inci maddesinde belirtilenler ile yurtdışında çalışmakta iken veya yurda kesin dönüş yaptıktan sonra ölenlerin Türk vatandaşı olan hak sahipleri sigortalının Türkiye"de hiçbir sosyal güvenlik kuruluşuna tabi çalışması yoksa Sosyal Güvenlik Kurumuna, Türkiye"de çalışması varsa en son tabi olduğu sosyal güvenlik kuruluşuna müracaat etmek suretiyle bu Kanunla getirilen haklardan yararlanırlar.
Sosyal Güvenlik sözleşmeleri uygulanmak suretiyle kendilerine veya hak sahiplerine kısmi aylık bağlanmış olanların borçlanma işlemleri aylık aldıkları sosyal güvenlik kuruluşunca yapılır." hükmünü içerirken; yine aynı Yasayla 3201 sayılı Yasanın 5. maddesine 4. fıkra hükmü olarak eklenen ek fıkra ile de; "Yurtdışı hizmet borçlanmasına ait süreler 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununa göre hangi sigortalılık haline göre geçmiş sayılacağının belirlenmesinde; Türkiye"de sigortalılıkları varsa borçlanma talep tarihindeki en son sigortalılık haline göre, sigortalılıkları yoksa aynı Kanunun 4"üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında geniş sigortalılık süresi olarak kabul edilir." hükmü getirilmiştir.
Anılan 5754 sayılı Yasa ile, 3201 sayılı Yasada yapılan değişiklikler ve getirilen ek düzenlemelere birlikte bakıldığında; başvurulacak kuruluşların belirlenmesinde, eski 3. maddede öngörülen değişik hallerden tümüyle vazgeçilmiş ve sadece; Türkiye"de sigortalılıkları varsa borçlanma talep tarihindeki en son sigortalılık haline göre, sigortalılıkları yoksa aynı Kanunun 4"üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendi kapsamında geçmiş sigortalılık süresi olarak değerlendirileceği öngörülmüştür. Yasanın bu açık hükmü karşısında, artık borçlanılan sürelerin, mülga diğer sosyal güvenlik kanunları kapsamında bir sigortalılık süresi olarak değerlendirilmesi imkanı ortadan kalkmıştır. Yani, Türkiye"de hiçbir sosyal güvenlik kuruluşuna tabi çalışması bulunmayan kişilerin, 3201 sayılı Yasaya dayalı borçlanma sürelerinin 5510 sayılı Yasanın 4/l-b kapsamında sigortalılık süresi olarak değerlendirilmesi yasal bir zorunluluk haline gelmiştir.
Öte yandan, Anayasamızın 90/son maddesi uyarınca, yöntemince yürürlüğe konulmuş Uluslararası sözleşmeler kanun hükmünde olduğu gibi, normlar hiyerarşisi yönünden uluslararası sözleşme kurallarına uygulamada yasal güç tanınmakta ve bu kuralların uygulanma önceliği haiz bulunmaktadır.
Eldeki davada, davacının murisinin yurtdışında geçen hizmetlerinin borçlanılması bakımından murisin son sigortalılığının tespiti ile bu sigortalılık
üzerinden irdeleme yapılması gerekirken eksik araştırma ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
Diğer taraftan, 5510 sayılı Kanunun 32/2. maddesinde; ölüm aylığının, en az 1800 gün malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi bildirilmiş veya 4/1-(a) maddesi kapsamında sigortalı sayılanlar için, her türlü borçlanma süreleri hariç en az 5 yıldan beri sigortalı bulunup, toplam 900 gün malullük, yaşlılık ve ölüm sigortaları primi bildirilmiş durumda iken ölen sigortalının hak sahiplerine, yazılı istekte bulunmaları durumunda bağlanacağı, ancak, 4/1-(b) maddesine göre sigortalı sayılanların hak sahiplerine aylık bağlanabilmesi için ölen sigortalının genel sağlık sigortası primi dahil kendi sigortalılığından dolayı prim ve prime ilişkin her türlü borcunun olmaması veya ödenmesinin koşul olduğu açıklanmıştır. Maddede yer alan "her türlü borçlanma süreleri hariç" ibarelerinin, sigortalılık süresi ile birlikte prim ödeme gün sayısını da içerdiği, başka anlatımla, 4/1-(a) maddesi kapsamındaki sigortalıların hak sahipleri yönünden ölüm aylığı tahsis koşulları irdelenirken borçlanılan sürelerin, 5 yıllık sigortalılık süresi ve 900 prim ödeme gün sayısının hesabında dikkate alınmaması gerektiği belirgindir. Bu kapsamda, davacının murisinin askerlik borçlanması ve isteğe bağlı sigortalılık sürelerine dair istemlerinin de bu sürelerin 5510 sayılı Yasanın 41"inci maddesi gereğince borçlanıldığı tarihteki son sigortalılığına göre, aynı yasanın 4"üncü maddesinin b bendi kapsamında sigortalılık verilmesine dair Kurum işleminin yerinde olduğu anlaşılmakta olup, mahkemece, yapılan açıklamalar çerçevesinde bir değerlendirme yapılması ile aylık şartlarının irdelenmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, davalı Kurum avukatının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA; 16.06.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.