13. Hukuk Dairesi 2016/28429 E. , 2019/4139 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde taraflar avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR
Davacı, davalının avukatı olarak ... 19. İcra Müdürlüğü’nün 2008/13936 esas sayılı dosyası üzerinden biriken kira alacaklarının tahsili amacıyla takip başlattığını, takibe itiraz edilmesi üzerine davalı adına ... 22. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2011/163 esas sayılı dosya üzerinden dava açtığını, davanın kabul edildiğini ve Yargıtay tarafından onandığını, bu aşmada davalı tarafından haksız olarak azledildiğini, davalı tarafından sözleşmeden doğan vekalet ücreti ile yargılama gideri olarak lehine hükmedilen vekalet ücretlerinin ödenmediğini, bunun üzerine davalı aleyhine alacağın tahsili için ilamsız icra takibine başlandığını, davalının borca itiraz ederek icra takibin durdurduğunu, davalının itirazının haksız olduğunu ileri sürerek itirazın iptali ile takibin devamına ve davalı aleyhine inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini istemiştir.
Davalı, davacının, kardeşi ..."in de avukatı olduğunu, davacının kardeşi adına açtığı dava ve başlattığı takipler neticesinde tahsil ettiği parayı kardeşine iade etmediğini, kardeşinin davacı aleyhine ... 27. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2013/90 esas sayılı dosyası üzerinden alacak davası açtığını, bunun üzerine kendisinin de davacıya güveninin sarsıldığını, davacıyı bu nedenle azlettiğini, azlin haklı sebeplere dayandığını savunarak, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, davanın kısmen kabulüne, takibin toplam 6.600 TL üzerinden devamına, asıl alacağın %20"si oranında icra inkar tazminatının davalı taraftan tahsiline, karar verilmiş; hüküm, davacı ve davalı tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dava, vekalet ilişkisinden kaynaklı alacak istemine ilişkindir. Davalı, davacının kardeşi ...’in de avukatı olduğunu, kardeşi adına açtığı dava ve başlattığı takipler sonucunda tahsil ettiği parayı kardeşine vermediğini, kardeşinin de davacı aleyhine ... 27. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2013/90 esas sayılı dosyası üzerinden alacak davası açtığını, bunun üzerine kendisinin de davacıya güveninin sarsıldığını, bu nedenle davacıya 20.07.2012 tarihinde azilname gönderdiğini savunmuştur. Mahkemece; azilden önce davacının vekil olarak ... 19. İcra Müdürlüğü’nün 2008/13936 esas sayılı takibi ve ... 22. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2011/163 esas sayılı davasında hizmet verdiği gerekçesiyle, davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Davacı avukatın, vekil olarak borçları TBK"nun 505 ve devamı maddelerinde gösterilmiş olup, öncelikle vekilin TBK.nun 506 maddesine göre müvekkiline karşı vekaleti sadakat ve özen ile ifa etme yükümlülüğü vardır. Vekil, sadakat borcu gereği olarak müvekkilinin yararına olacak davranışlarda bulunmak, ona zarar verecek davranışlardan kaçınmak zorundadır. Şayet vekili, görevini yerine getirirken gerekli özen ve dikkati göstermemiş, sadakatle vekaleti ifa etmemiş ise, vekil edenin vekilini azli haklıdır. Avukatlık Kanununun, 174. maddesinde, “Avukatın azli halinde ücretin tamamı verilir. Şu kadar ki, avukat kusur veya ihmalinden dolayı azledilmiş ise ücretin ödenmesi gerekmez.” hükmü mevcut olup, bu hükme göre azil işleminin haklı nedene dayandığının kanıtlanması halinde müvekkil avukata vekalet ücreti ödemekle yükümlü değildir. Dairemizin kökleşmiş içtihatlarına göre haklı azil halinde ancak azil tarihi itibariyle sonuçlanıp, kesinleşen işlerden dolayı vekalet ücreti talep edilebilir. Zira vekalet ilişkisi bir bütün olup azil, taraflar arasındaki tüm dava ve takiplere sirayet edeceğinden, azlin haklı olduğunun kabul edilmesi halinde, davacının azil tarihi itibariyle sonuçlanıp kesinleşmeyen işlerden dolayı vekalet ücreti talep edebilmesi mümkün değildir. Buna karşılık haksız azil halinde ise avukat, hangi aşamada olursa olsun, üstlendiği işin tüm vekalet ücretini talep etme hakkına sahiptir. Bu nedenle, öncelikle davacı avukatın azlinin haklı olup olmadığının değerlendirilmesi gerekir. Somut olayda, hükme esas alınan bilirkişi raporunda davalının, davacıyı azlinin haklı bir sebebe dayanmadığı tespit edilmiş, ancak mahkemece davalının davacıyı azlinin haklı olduğu yönünde bilirkişi raporu düzenlendiği belirtilerek, davacının azil tarihi itibariyle vekil olarak hizmet verdiği gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Buna göre, davacının azlinin haklı sebebe dayanıp dayanmadığı hususunda kesin bir belirleme yapılmaksızın, eksik inceleme ile hüküm kurulduğu anlaşılmaktadır. O halde mahkemece, taraflar arasındaki öncelikli uyuşmazlık konusu olan, “azlin haklı olup olmadığı” hususu ile ilgili, gerektiğinde konusunda uzman bilirkişi ya da bilirkişi kurulundan, taraf, mahkeme ve Yargıtay denetimine elverişli rapor alınmak suretiyle, yeterli inceleme ve değerlendirme yapılarak, bunun sonucuna göre bir hüküm kurulması gerekirken, yazılı şekilde karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
2-Bozma nedenine göre tarafların sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, 2. bentte açıklanan nedenler ile tarafların sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde davalıya iadesine, HUMK’nun 440/III-1 maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 28/03/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.