
Esas No: 2018/247
Karar No: 2020/494
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2018/247 Esas 2020/494 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
Kararı veren
Yargıtay Dairesi : (Kapatılan) 13. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Asliye Ceza
Sayısı : 140-764
Sanık ..."un hırsızlık suçundan üç kez olmak üzere TCK"nın 142/1-b, 143, 62, 53, 58 ve 63. maddeleri uyarınca 2 yıl 7 ay 7 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluklarına, cezalarının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine ve mahsuba ilişkin Antalya 13. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 29.11.2013 tarihli ve 140-764 sayılı hükümlerin, sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay (Kapatılan) 13. Ceza Dairesince 11.04.2018 tarih ve 16263-5547 sayı ile;
"Diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
Ancak,
1- Hukuki teklikle doğal anlamda teklik kavramlarının farklı olduğu, sanığın olay tarihinde tek bir fiille, birden farklı mağdura karşı hırsızlık suçunu işlediğinin anlaşılması karşısında; sanık hakkında TCK"nın 142/1-b maddesinden bir kez ceza verilip TCK"nın 43/2. maddesi ile artırım yapılması yerine mağdur sayısınca (üç kez) ceza verilmesi,
2- Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 tarihli ve 140-85 karar sayılı, 24.11.2015 tarihli ve 29542 sayılı Resmî Gazete"de yayınlanan kısmî iptal kararı uyarınca, TCK"nın 53. maddesinin 1. fıkrasının b. bendinde düzenlenen "seçme ve seçilme ehliyetinden ve diğer siyasi hakları kullanmaktan yoksun bırakılmasına" hükmünün iptal edilmesi nedeniyle uygulanamayacağının gözetilmemesi" isabetsizliklerinden bozulmasına oy çokluğuyla karar verilmiş,
Daire Üyesi S. Çevik; “Ceza Genel Kurulunun yerleşik içtihatları doğrultusunda, sanığın, soyunma odasında üç ayrı kişiye ait olduğunu bildiği ya da en azından bilmesi gerektiği kıyafetler içerisinden suça konu eşyaları çaldığı, dolayısıyla mağdur sayısınca suç oluşacağı" açıklamasıyla karşı oy kullanmıştır.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 27.04.2018 tarih ve 344659 sayı ile;
"...TCK"nın 43. maddesinin ikinci fıkrası; "Aynı suçun birden fazla kişiye karşı tek bir fiille işlenmesi durumunda da, birinci fıkra hükmü uygulanır." hükmünü içermekte olup zincirleme suçtan farklı bir müessese olan ve aynı neviden fikri içtima olarak kabul edilen bu durumda, fiil yani hareket tektir ve bu fiille aynı suç birden fazla kişiye karşı işlenmektedir. Burada, hareket tek olduğu için, fail hakkında bir cezaya hükmolunacağı, ancak bu cezanın Kanun"un 43/1. maddesine göre artırılacağı öngörülmüştür. Ancak, olayımızda sanık birden fazla kişiye ait olduğunu bildiği eşyaları, birden fazla hareket icra ederek hırsızladığından eylemlerinin ayrı ayrı suçları oluşturacağı," düşüncesiyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
CMK"nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Özel Dairece, 09.05.2018 tarih, 2778-7023 sayı ve oy çokluğu ile itirazın yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
İnceleme dışı sanık ... hakkında kurulan mahkûmiyet hükümleri temyiz edilmeksizin; sanık ... hakkında şikâyetçi ...’na yönelik iş yeri dokunulmazlığının ihlâli suçundan kurulan mahkûmiyet hükmü ise Özel Dairece düzeltilerek onanmak suretiyle kesinleşmiş olup temyizin ve itirazın kapsamına göre inceleme sanık ... hakkında katılanlara yönelik hırsızlık suçundan kurulan mahkûmiyet hükümleri ile sınırlı olarak yapılmıştır.
Eylemlerin sübutuna ilişkin bir uyuşmazlık ve bu kabulde dosya kapsamı itibarıyla da herhangi bir isabetsizlik bulunmayan somut olayda, Özel Daire çoğunluğu ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; soyunma odasında bulunan katılanlara ait kıyafetlerden cep telefonu ve para çalan sanık hakkında, üç ayrı hırsızlık suçundan mı hüküm kurulması, yoksa TCK"nın 43/2. maddesi uyarınca zincirleme suç hükümlerinin mi uygulanması gerektiğinin belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
Sanık ..."un, inceleme dışı sanık ... ile birlikte, 14.12.2012 tarihinde saat 22.00 sıralarında Uluç Mahallesi üzerinde bulunan Sporland Spor Kompleksi isimli iş yerine hırsızlık amacıyla gelerek 6 numaralı soyunma odasının kilitli olan kapısını tornavida ile zorlayıp açarak odanın içinde askıda asılı hâlde bulunan kıyafetleri karıştırdıkları, katılan ..."nun eşofman cebindeki cep telefonu ile içerisinde 50 TL para ve banka kartları bulunan cüzdanını, katılan ... Ortakçı"nın montunun cebinde bulunan cep telefonu ile çakmağını, katılan ..."nun pantolonunun cebinde bulunan 1 adet cep telefonu, banka kartı ile 89 dolar ve 70 TL parasını çalarak olay yerinden ayrıldıkları, katılan ..."nun çalınan cep telefonunda bulunan ve uydudan anlık takibi yapılabilen program kullanılarak sinyal bilgilerinin geldiği mahalde sanık ve inceleme dışı sanığın yakalandıkları, sanık ..."un suçlamayı kabul ettiği, inceleme dışı sanık ..."nin ise tevil yollu ikrarda bulunduğu, suça konu eşyanın sanık ve inceleme dışı sanıktan ele geçirilerek katılanlara iade edildiği anlaşılmıştır.
Uyuşmazlığın isabetli bir biçimde çözümlenebilmesi için "zincirleme suç" hükümleri üzerinde durulmalıdır.
5237 sayılı Türk Ceza Kanununa hâkim olan ilke gerçek içtima olduğundan, bunun sonucu olarak, "kaç fiil varsa o kadar suç, kaç suç varsa o kadar ceza" söz konusu olacaktır. Nitekim bu husus Adalet Komisyonu raporunda; "Ceza hukukunun temel kurallarından birisi, ‘kaç fiil varsa o kadar suç, kaç suç varsa o kadar ceza vardır’ şeklinde ifade edilmektedir. Bunun istisnaları, suçların içtimaı bölümünde belirlenmiştir. Bu istisnalar dışında, işlenen her bir suçla ilgili olarak ayrı ayrı cezaya hükmedilecektir. Böylece verilen her bir ceza, bağımsızlığını koruyacaktır." şeklinde dile getirilmiştir. Bu kuralın istisnalarına ise, 5237 sayılı TCK"nın "suçların içtimaı" bölümünde, 42 (bileşik suç), 43 (zincirleme suç) ve 44. (fikri içtima) maddelerinde yer verilmiştir.
Ceza hukukunda kanundaki suç tanımına uygun şekilde gerçekleşen her netice ilke olarak ayrı bir suç oluşturur ve fail kaç netice meydana getirmiş ise o kadar suç işlemiş sayılarak her birinden dolayı ayrı ve bağımsız cezalandırılır. Ancak bazı hâllerde birden fazla netice meydana gelmiş olsa bile, faile meydana gelen netice kadar ceza verilmeyerek tek bir ceza verilmesi ile yetinilir. Birden fazla neticenin meydana gelmesine karşın faile tek ceza verilmesini gerektiren hâllerden biri de zincirleme suçtur.
Zincirleme suç, 765 sayılı Kanun"un 80. maddesinde; "Bir suç işlemek kararının icrası cümlesinden olarak kanunun aynı hükmünün bir kaç defa ihlal edilmesi, muhtelif zamanlarda vaki olsa bile bir suç sayılır. Fakat bundan dolayı terettüp edecek ceza altıda birden yarıya kadar artırılır." şeklinde düzenlenmiştir. Buna karşın 5237 sayılı Kanun"un 43. maddesinin ilk fıkrasında; "Bir suç işleme kararının icrası kapsamında, değişik zamanlarda bir kişiye karşı aynı suçun birden fazla işlenmesi durumunda, bir cezaya hükmedilir. Ancak bu ceza, dörtte birinden dörtte üçüne kadar artırılır. Bir suçun temel şekli ile daha ağır veya daha az cezayı gerektiren nitelikli şekilleri, aynı suç sayılır. Mağduru belli bir kişi olmayan suçlarda da bu fıkra hükmü uygulanır." biçiminde zincirleme suç düzenlemesine yer verilmiş, ikinci fıkrasında; "Aynı suçun birden fazla kişiye karşı tek bir fiille işlenmesi durumunda da, birinci fıkra hükmü uygulanır." denilmek suretiyle aynı neviden fikri içtima kurumu hüküm altına alınmış, üçüncü fıkrasında ise; "Kasten öldürme, kasten yaralama, işkence ve yağma suçlarında bu madde hükümleri uygulanmaz." düzenlemesi ile zincirleme suç ve aynı neviden fikri içtima hükümlerinin uygulanamayacağı suçlar belirtilmiştir.
5237 sayılı TCK"nın 43/1. maddesi uyarınca zincirleme suç hükümlerinin uygulanabilmesi için;
a- Aynı suçun değişik zamanlarda birden fazla işlenmesi,
b- İşlenen suçların mağdurlarının aynı kişi olması,
c- Bu suçların aynı suç işleme kararı altında işlenmesi gerekmektedir.
TCK"nın 43/1. maddesinin düzenlemesinden anlaşılacağı üzere, zincirleme suç hükümlerinin uygulandığı hâllerde aslında işlenmiş birden fazla suç olmasına karşın, fail bu suçların her birinden ayrı ayrı cezalandırılmamakta, buna karşın bir suçtan verilen ceza belirli bir miktarda arttırılmaktadır.
Zincirleme suça ilişkin bu genel açıklamalardan sonra, öğretide aynı neviden fikri içtima olarak tanımlanan TCK"nın 43. maddesinin ikinci fıkrasının da değerlendirilmesi gerekmektedir.
TCK"nın 43. maddesinin ikinci fıkrası; "Aynı suçun birden fazla kişiye karşı tek bir fiille işlenmesi durumunda da, birinci fıkra hükmü uygulanır." hükmünü içermekte olup zincirleme suçtan farklı bir müessese olan ve aynı neviden fikri içtima olarak kabul edilen bu durumda, fiil yani hareket tektir ve bu fiille aynı suç birden fazla kişiye karşı işlenmektedir. Burada, hareket tek olduğu için, fail hakkında bir cezaya hükmolunacağı, ancak bu cezanın Kanun"un 43/1. maddesine göre artırılacağı öngörülmüştür.
Uyuşmazlığın sağlıklı bir çözüme kavuşturulabilmesi bakımından Kanun"un 43. maddesinin ikinci fıkrasında belirtilen “tek bir fiil” ifadesi ile kast edilen hususun ne olduğunun irdelenmesi gerekmektedir.
Doğal anlamda gerçekleştirilen her bedensel eylem ayrı bir hareketi oluşturmakta ise de, hukuki anlamda hareketin tek olması ile ifade edilmek istenen husus, doğal anlamda birden fazla hareket bulunsa dahi, bu hareketlerin, hukuki nedenlerden dolayı değerlendirmede birlik oluşturması suretiyle tek hareket olarak kabulüdür. Diğer bir anlatımla, doğal anlamda fiilin tek olduğu her hâlde hukuki anlamda da fiilin tek olduğu söylenebilirse de, doğal anlamda fiilin çok olduğu her hâlde hukuki anlamda da fiilin çok olduğu her zaman söylenemeyecektir. Bazen bir hareketler kümesi, hukuki açıdan tek bir fiil olarak kabul edilecektir. Bu hâlde suç tipinin birden fazla hareketle ihlâl edilebilir olması hareketin hukuken tekliğini etkilemeyecek, doğal hareketler hukuken tek kabul edilecektir. Buna göre Kanun"un 43. maddesinin ikinci fıkrasında belirtilen “tek bir fiil” ifadesi ile kastedilen fiil ya da hareketin doğal anlamda değil hukuki anlamda tek olmasıdır. Bir kısım suçların işlenmesi sırasında doğal olarak birden fazla hareket yapılmakta ise de, ortaya konulan bu davranışlar suçun kanuni tanımında yer alan hukuksal anlamdaki “tek bir fiili” oluşturmaktadır. Örneğin; failin mağduru birden fazla yumruk ve tekme vurmak suretiyle yaralaması, yalan tanıklık yapan failin birden fazla beyanda bulunması, kasten öldürme fiilinin herbiri tek başına öldürücü nitelikte beş bıçak darbesi ile işlenmesi gibi. Failin mağdura birden fazla yumruk vurması suretiyle yaralaması durumunda, failin birden fazla hareketi olmasına rağmen kastı bir kişiyi yaralamaya yönelik olduğundan ortada tek fiil ve neticesi itibarıyla tek suç vardır. Bazı suç tiplerinde ise, kanundaki tanımda belirtilen birbirinin alternatifi olan birden fazla hareketin gerçekleştirilmesiyle suç işlenebilmektedir. Öğretide "seçimlik hareketli suçlar" olarak isimlendirilen bu suç tiplerinde, sayılan seçimlik hareketlerin herhangi birisinin gerçekleştirilmesi suçun oluşumu açısından yeterlidir. Belirtilen seçimlik hareketlerden birkaçının ya da tamamının yapılması hâlinde de birden fazla suç değil, tek suç oluşacaktır. Ancak seçimlik hareketli suçtan söz edebilmek için kanunda sayılan seçimlik hareketlerin aynı konuya ilişkin olması gerekmektedir (İzzet Özgenç, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, Seçkin Yayınevi, 11. Bası, Ankara, 2015, s.169; Mahmut Koca-İlhan Üzülmez, Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, Adalet Yayınevi, 8. Bası, Ankara, 2015, s.114.).
5237 sayılı Türk Ceza Kanunu"nda bazı suçlarda özel olarak aynı neviden fikri içtima hükmüne yer verilmiştir. Örneğin; belirsiz sayıda kişilerin sağlığını bozmak amacıyla ve bu amacı gerçekleştirmeye elverişli olacak surette, radyasyona tabi tutulması hâlinde, radyasyon yayma suçunun temel şekline nazaran daha ağır ceza öngörülmüştür. (TCK 172/2) Bu suçlar için özel bir aynı neviden fikri içtima kuralı öngörülmüş olduğundan, ayrıca TCK"nın 43/2. maddesi uyarınca cezanın arttırılması yoluna gidilmeyecektir.
Aynı neviden fikri içtimadan söz edilebilmesi için;
1- Hareket ya da fiilin hukuki anlamda tek olması,
2- Birden fazla suçun işlenmiş olması,
3- İşlenen birden fazla suçun "aynı suç" olması,
4- Bu suçların mağdurlarının farklı olması gerekmektedir.
Bu dört şartın birlikte gerçekleşmesi durumunda, faile tek ceza verilecek, ancak bu ceza artırılacaktır. Örneğin; bir sözle birden çok kişiye karşı cinsel tacizde bulunulması, bir mektupla birden çok kişiye hakaret edilmesi, bir odada bulunan çok sayıda kişinin üzerine kapının kilitlenmesi suretiyle hürriyetlerinden yoksun kılınmaları hâllerinde aynı neviden fikri içtima söz konusu olup, TCK"nın 43/2. maddesi uyarınca uygulama yapılması gerekmektedir.
Yapılan bu açıklamalar göz önüne alındığında; hukuki anlamda tek olarak kabul edilemeyecek fiil ile birden fazla mağdura karşı hırsızlık suçunun işlenmesi hâlinde TCK"nın 43/2. maddesinde düzenlenen aynı neviden fikri içtima hükümlerinin uygulanması mümkün değildir ve mağdur sayısınca hırsızlık suçunun oluştuğunun kabulü gerekir.
Nitekim Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 26.11.2013 tarihli ve 7-535, 15.04.2014 tarihli ve 282-192, 22.04.2014 tarihli ve 5-204 ve 06.06.2017 tarihli ve 566-317; 14.11.2019 tarihli ve 98-661 sayılı kararlarında da aynı sonuca ulaşılmıştır.
Bu bilgiler ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Sanık ..."un, inceleme dışı sanık ... ile birlikte katılanların antrenman yaptıkları spor salonuna hırsızlık amacıyla gelerek soyunma odasındaki askıda asılı vaziyette bulunan katılanlara ait kıyafetleri karıştırıp her bir katılanın kıyafetleri üzerinden para ve cep telefonlarını çaldığı olayda; üç ayrı kıyafette bulunan para ve cep telefonlarının ayrı ayrı çalınması nedeniyle doğal anlamda tek bir fiilden bahsedilemeyeceği, kaldı ki eylemlerin gerçekleştiriliş şekli itibarıyla da hukuki anlamda tek bir fiilin söz konusu olmadığı, sanığın, ekonomik değeri olan ve kolayca paraya dönüştürebileceği bir şeyler bulabilmek amacıyla her bir kıyafeti ayrı ayrı karıştırarak ayrı ayrı hareketler ile suça konu para ve cep telefonlarını çaldığı, buna göre, soyunma odasında bulunan ve içinde para, kimlik ve cep telefonları olan kıyafetlerin farklı kişilere ait olduğunu da bilebilecek durumda olan sanık hakkında zincirleme suç hükümlerinin uygulanmasının mümkün bulunmadığı anlaşıldığından, Yerel Mahkemece sanık hakkında her bir mağdura yönelik hırsızlık suçu nedeniyle ayrı ayrı mahkûmiyet hükmü kurulmasında bir isabetsizlik bulunmadığı kabul edilmelidir.
Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne karar verilmelidir.
Çoğunluk görüşüne katılmayan altı Ceza Genel Kurulu Üyesi; itirazın reddine karar verilmesi gerektiği düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,
2- Yargıtay (Kapatılan) 13. Ceza Dairesinin 11.04.2018 tarihli ve 16263-5547 sayılı hırsızlık suçundan verilen bozma kararının KALDIRILMASINA,
3- Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulunun 03.11.2020 tarihli ve 245 sayılı kararı uyarınca Yargıtay 13. Ceza Dairesinin 01.12.2020 tarihinden geçerli olmak üzere kapatılmasına ve arşivde bulunan dosyaların Yargıtay 6. Ceza Dairesine devredilmesine karar verildiğinden, dosyanın, uygulamanın denetlenmesi amacıyla Yargıtay 6. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 24.11.2020 tarihinde yapılan birinci müzakerede yeterli çoğunluk sağlanamadığından 01.12.2020 tarihinde yapılan ikinci müzakerede oy çokluğuyla karar verildi.
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.