
Esas No: 2017/710
Karar No: 2020/493
Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2017/710 Esas 2020/493 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
Kararı Veren
Yargıtay Dairesi : 12. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Asliye Ceza
Sayısı : 1121-336
Taksirle bir kişinin ölümüne neden olma suçundan sanık ..."ın TCK"nın 85/1, 62 ve 53/6. maddeleri uyarınca 2 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına ve 1 yıl süre ile sürücü belgesinin geri alınmasına ilişkin Merzifon Asliye Ceza Mahkemesince verilen 27.12.2012 tarihli ve 284-123 sayılı hükmün katılanlar vekili ve sanık müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 12. Ceza Dairesince 17.09.2014 tarih ve 24852-17994 sayı ile;
“...Yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddine, ancak;
TCK"nın 50. maddesinin sanık hakkında uygulanıp uygulanmamasına karar verilirken, sanığın kişiliği, sosyal ve ekonomik durumu, suçun işlenmesindeki özellikler nazara alınarak, dosyaya yansıyan bilgi ve kanıtlar isabetle değerlendirilip, denetime olanak verecek ve somut gerekçeler de gösterilmek suretiyle takdir hakkının kullanılmasının gerektiği, dosya içeriğine göre; sabıkası ve dosyaya yansıyan olumsuz bir hâli bulunmayan, geçmişi, sosyal ilişkileri, fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki davranışları, cezanın geleceği üzerindeki muhtemel etkileri nedeniyle cezasında TCK"nın 62. maddesi gereğince indirim yapılan, sanık hakkında, tayin olunan uzun süreli hapis cezasının "pişmanlık duymaması, kusurunun ağırlığı ve meydana gelen zararın ağırlığı gözetilerek" şeklindeki yetersiz ve teşdide esas gerekçe ile TCK"nın 50/4 maddesi uyarınca adli para cezasına çevrilmemesine karar verilmesi,” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel Mahkeme ise 05.03.2015 tarih ve 1121-336 sayı ile;
“...Asli kusurlu olan sanık hakkında neticeten verilen 2 yıl 6 ay hapis cezasının TCK"nın 50/4. maddesi uyarınca adli para cezasına çevrilmemesine ilişkin mahkemece yapılan değerlendirmede, katılanların mağduriyeti, bu mağduriyet karşısında mağduriyeti giderme adına sanığın kaza sonrası ve yargılama sürecindeki tutum ve davranışları gözlemlenmiş ve mahkeme vicdani kanaatini gerekçesine ayrıntılı bir şekilde yansıtmak suretiyle sanık hakkında neden TCK"nın 50/4. maddesi uygulanmadığı...” şeklindeki gerekçeyle bozmaya direnerek önceki hüküm gibi sanığın cezalandırılmasına karar vermiştir.
Direnme kararına konu bu hükmün de sanık müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 15.12.2016 tarihli ve 171325 sayılı “Bozma” istekli tebliğnamesiyle dosya, kararına direnilen Daireye gönderilmiş, inceleme yapan Yargıtay 12. Ceza Dairesince 18.04.2017 tarih ve 12867-3265 sayı ile, direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına iade edilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; Yerel Mahkemece sanık hakkında TCK"nın 50/4. maddesinin uygulanmamasına yönelik olarak gösterilen gerekçenin yasal ve yeterli olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya kapsamından;
27.03.2010 tarihli trafik kazası tespit tutanağına göre; ...’in 27.03.2010 tarihinde saat 16.00 sıralarında sevk ve idaresindeki motosiklet ile Lise Caddesi yönünden Halim Seyit Efendi Caddesi yönüne seyri sırasında aracının hâkimiyetini kaybederek karşı yönden gelen sanık ...’ın aracının sol ön tampon kısmına, motosikletin ön kısmı ile çarpması sonucunda yaralamalı ve maddi hasarlı trafik kazasının meydana geldiği, kazanın oluşumunda motosiklet sürücüsü ...’in 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 52/1-b maddesinde sayılan “Araçların hızlarını aracın yük ve teknik özelliğine, görüş, hava ve trafik durumunun gerektirdiği şartlara uydurmamak” kuralını ihlal ettiği, sanık ...’ın ise kusurunun olmadığı kanaatine varıldığı, kazanın yerleşim yeri içerisinde, gündüz vakti, açık havada, tek yönlü, asfalt kaplama, 6,20 metre genişliğinde eğimsiz düz yolda ve karşılıklı çarpışma şeklinde olduğu,
Kaza nedeniyle ...’in tedavi görmek için kaldırıldığı Samsun OMÜ Tıp Fakültesi Hastanesinde 01.04.2010 tarihinde hayatını kaybettiği,
19.04.2010 tarihinde trafik polis memuru ... tarafından düzenlenen bilirkişi raporuna göre; kazanın meydana gelmesinde mesleğinde acemi olan ve sürücü belgesi bulunmayan motosiklet sürücüsü ölen ...’in, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 52/1-b bendinde düzenlenen “Araçların hızlarını aracın yük ve teknik özelliğine, görüş, yol, hava ve trafik durumunun gerektirdiği şartlara uydurmamak” kuralını ihlal ettiği, kamyonet sürücüsü olan sanığın ise kazanın oluşumunda kural ihlali yapmadığı, aracını durdurmak suretiyle kendi şeridinde bekleyerek kazanın oluşumunu engellemeye çalışması nedeniyle kusurunun bulunmadığı,
17.05.2011 tarihli bilirkişi raporuna göre; dosyada bulunan belgeler ile olay yerini gösteren fotoğrafların incelenmesinde, sanık sürücünün seyir yönündeki yolda irili ufaklı ve içerisinde su birikintisi olan çukurların mevcut olduğu, sanığın sevk ve idaresindeki kamyoneti ile meskun mahalde dikkatsiz, dalgın ve tedbirsiz seyrettiği, karşıdan gelen trafiğe dikkat etmediği, dikkatsizce yolun karşı yönünden gelen araçlara ayrılan şeride girmesi nedeniyle karşıdan motosikletiyle gelen ölenin şaşırmasına sebep olduğu, ardından aniden ve dikkatsiz bir şekilde kendi şeridine geçerek kazaya neden olduğu ve sanığın olayda asli kusurlu, ölenin ise motosikletiyle seyri sırada karşıdan gelen aracı gördüğünde kendi şeridinin sağına yanaşması ve yavaşlaması gerekirken, fren tedbiriyle birlikte sol şeride geçerek karşı yönden gelen araçlara ayrılan şeride tecavüz etmesi nedeniyle tali kusurlu olduğu,
Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesi Başkanlığınca düzenlenen 11.08.2010 tarihli bilirkişi raporuna göre; dosya kapsamındaki ifadeler ve meydana gelen olayla ilgili tespit edilen tüm veriler incelenip durum değerlendirmesi yapıldığında, olayın dışardan görgü tanıkları ... ve ...’nın ifadelerinden anlaşıldığı üzere kazanın sanığın yoldaki çukurlara girmemek için dikkatsiz biçimde sol şeride geçmesi ve karşı istikametinden gelen motorsikletin seyir durumunu bozması sonucu meydana geldiği kanaatine varıldığı, mevcut verilere göre kazanın sanığın yönetimindeki kamyonetle meskun mahalde seyri sırasında olay mahalline geldiğinde, yolda önünde bulunan çukurlara girmemek için karşı yönden gelen trafiği kontrol etmeden dikkatsiz şekilde sol şeride geçip karşı istikametten gelen motorsikleti fark etmesiyle tekrar kendi şeridine döndüğü sırada, seyir durumunu bozduğu ölenin kullandığı motosiklete kendi seyir şeridinde çarpışması sonucu meydana geldiği, olayda sanığın dikkatsizliği, tedbirsizliği ve kurallara aykırı hareketiyle asli kusurlu; ölenin ise yönetimindeki motosiklet ile meskun mahalde seyri sırasında olay mahalline geldiğinde karşı istikametten gelen kamyonetin kendi şeridine girdiğini gördüğünde yolun sağına yanaşarak önlem alma becerisini göstermeyip hatalı biçimde sola yönelerek seyrine göre sol şeritte çarpışması nedeniyle meydana gelen olayda dikkatsizliği, tedbirsizliği ve kurallara aykırı hareketiyle tali kusurlu olduğu,
Adli Tıp Kurumu Trafik İhtisas Dairesince düzenlenen 16.04.2012 tarihli bilirkişi raporuna göre; çarpışmanın Lise Caddesi istikametine göre sağ şeritte meydana geldiği, olay mahallinde ölenin kullandığı motosiklete ait Halim Seyit Efendi Caddesi istikametine göre sağ şeridin solundan başlayıp sola yönelen ve çarpışma noktasına kadar devam eden 14,5 metre uzunluğunda lastik izi ile sanığın sevk ve idaresindeki kamyonete ait 1 metre fren izinin saptandığı, çarpışmada motosikletin ön kısımdan kamyonetin sol ön tampon kısımından hasarlandığı; dosya kapsamı, çarpışma noktası, tanık beyanları, motosiklete ait lastik izinin başlangıç ve yöneliş durumu, olay yeri fotoğrafları, çarpışma anında kamyonetin duruşu ile tüm bilgiler birlikte değerlendirildiğinde, gerek keşfe dayalı düzenlenen 17.05.2011 tarihli gerekse Adli Tıp Kurumu Dairesince tanzim olunan her iki raporda her iki sürücüye atfedilen kusur durumunun olayın oluşuna uygun düştüğü, bu itibarla sanığın sevk ve idaresindeki kamyonet ile seyri sırasında olay mahalline geldiğinde, yol içerisinde bulunan çukurdan kaçmak için karşı yönden gelen motosiklete rağmen karşı şeride geçtiği, bu tavrı ile karşı yönden kendi şeridinde seyreden motosikletin seyir dengesini bozarak sol şeride doğru yönelmesine etken olduğu motosiklet ile kendi seyir şeridine yönelmesi akabinde kazaya neden olması, dikkatsiz, tedbirsiz ve kontrolsüz seyriyle olayın meydana gelmesinde asli derecede kusurlu; ölenin ise sevk ve idaresindeki motosiklet ile olay mahalline gelmeden evvel sağ şeridin sağını takiben seyrini sürdürmesi gerekirken, sağ şeridin solunu takiben seyrini sürdürmesi ve karşı yönden kendi seyir şeridinde seyreden kamyoneti fark ettiğinde sağa yönelerek seyir şeridi içerisinde kalacak şekilde tedbir almasına rağmen kamyonetin kendi seyir şeridine yönelebileceğini öngöremeden geçtiği karşı şeritte karşı yönden seyreden ve kendi şeridine yönelen kamyonet ile çarpışmış olması nedeniyle tali derecede kusurlu olduğu,
01.04.2010 tarihli ölü muayene ve otopsi tutanağına göre; ölenin ölümünün, genel beden travmasına bağlı kafatası ve kaburga kemik kırıkları ile müterafik, beyin ve akciğer doku hasarı ve kanama olduğu,
Anlaşılmaktadır.
Katılan ...; ölenin babası olduğunu, olayın nasıl gerçekleştiğini görmediğini, sanıktan şikâyetçi olduğunu, davaya katılmak istediğini,
Katılanlar... ve... vekili Avukat ...; sanıktan şikâyetçi olduklarını, davaya katılmak istediklerini,
Tanık ... kollukta ve Mahkemece yapılan keşifte; olay tarihinde kazanın olduğu yerde arkadaşıyla sohbet ettiğini, bu esnada karşıdan doblo marka bir aracın Halim Seyit Efendi Caddesi yönünden geldiğini gördüğünü, bu aracın kendi şeridinde değil, sol şeritten gittiğini, olay yerinde küçük çapta çukurların mevcut olduğunu, bu esnada karşı taraftan yaklaşık 15-20 metre uzaklıkta bir motosiklet sürücüsünü farkettiğini, motosiklet sürücüsünün kendi şeridinden ilerlediğini, motosiklet sürücüsünün diğer aracın kendi şeridinde olduğunu görmesi üzerine sol tarafa geçtiğini, daha sonra doblo marka aracın da aniden kendi şeridine geçmek istediği sırada iki aracın çarpıştıklarını, olay anında motosikletin zikzak yaptığını, yalpaladığını görmediğini, motosiklet sürücüsünün karşıdan gelen aracın kendi şeridinden geldiğini görmesi üzerine bu araçtan kaçmak için diğer şeride geçtiğini, doblo marka aracın hızının yaklaşık 30-40 km civarında olduğunu, motosikletin hızının da yine aynı şekilde 30-40 km civarında olduğunu, ancak motosikletin fren izini daha fazla gördüğünü, yine olay anında motosiklet sürücüsünün tek elle motosiklet kullandığına da şahit olmadığını,
Mahkemede; kaza anında olay yerinde olduğunu, olaya müdahale ettiğini, ölenin aracın altında olduğunu gördüğünü, hatta ölenin kolunu aracın lastiğinin altında kaldığını zannettiğini, sanığa “Aracı geri alın, çocuğu geri çıkaralım!” dahi dediğini, öleni o hâlde görünce elini yüzünü yıkamak için olay yerinde bulunan bir fırına girdiğini, bu sırada trafik polislerinin geldiğini, bu nedenle onların yanında o esnada bulunamadığını ve bu nedenle ilk başta tanıklık yapamadığını, ancak daha sonra katılanın arkadaşının tanıdığı olduğunu öğrenince olayı anlatmak üzere müracaatta bulunduğunu,
Tanık ... kollukta ve mahkemece yapılan keşifte; olay sırasında kendi motosikleti ile olay yerinden geçtiğini, bir motosiklet sürücüsünün kendi şeridinde hareket hâlinde iken ani bir fren yaptığını gördüğünü, bunun üzerine merak edip motosiklete baktığında doblo marka bir aracın motosikletin şeridinden geldiğini gördüğünü, bu aracın motosikleti görünce hemen kendi şeridine girdiğini, motosikletin tekrar kendi şeridi olan sağ tarafa direksiyonu kırmasına rağmen doblo marka araç ile çarpıştığı, olay esnasında da yolda irili ufaklı çukurların mevcut olduğunu,
Mahkemede; olay anında trafik kazası tutanağını düzenleyen polislerin kendisini görmemiş olabileceğini, çünkü kendisinin motosikleti ile yanında çocukları da olduğu hâlde diğer tarafa geçmek isterken olayın yaşandığını, hatta bu sırada “Eyvah, çocuk gitti!” dediğini, ancak kendisinin olay yerinde durmadığını, çocuklarıyla birlikte motosikletiyle yoluna devam ettiğini,
Tutanak tanıkları ... ve... mahkemece yapılan keşifte; olay tarihinde kaza anonsu üzerine olay mahalline giderek tutanak tuttuklarını, olay esnasında kazanın olduğu yere yaklaşık 5-6 metre mesafede doblo marka aracın geldiği yönde küçük çaplı çukurların da mevcut olduğunu,
Mahkemede; kaza anonsu üzerine olay yerine gittiklerinde doblo marka bir araç ile bir motosikletin çarpıştığını gördüklerini, kazanın doblo marka aracın şeridinde olduğunu, doblo marka araca ait yaklaşık 1 metre kadar fren izinin mevcut olduğunu, motosikletin geldiği yönden ise kesik kesik olmak üzere 14 metre kadar fren izinin bulunduğunu, kaza yerinin yaklaşık 5-10 metre arkasında küçük küçük çukurların bulunduğunu ancak, doblo marka aracın bu çukurlardan kaçıp şerit değiştirdiğine dair bir bilgiye sahip olamadıklarını, ancak doblo marka aracın kendi durduğu şeritte hafif sağa doğru eğik vaziyette bulunduğunu, bu eğikliğin motosikletin geldiği yöndeki şeritte olmadığını, araştırmalarına rağmen tanıkta bulamadıklarını, ... ve ... isimli tanıkları olay yerinde görmediklerini, olay yerinde ambulans ve bir kısım vatandaşlar bulunduğunu, ancak bu şahısların kazayı görmediklerini ifade ettiklerini,
Tanık.....; 27.03.2010 tarihinde saat 16.00 sıralarında annesi olan sanığın sevk ve idaresindeki araç ile seyir hâlinde iken, kendi gidişlerine göre karşı istikametten süratli bir şekilde bir motosikletlinin zikzaklar çizerek ilerlediğini ve bu motosikletlinin kendi şeritlerine geçerek sanığın sevk ve idaresindeki aracın sağ çamurluk kısmına çarpması neticesinde kazanın meydana geldiğini, kaza anında aracın ön koltuğunda oturduğunu, motosiklet sürücüsünün motosikleti tek eliyle kullandığını gördüğünü,
Mahkemede; annesi olan sanığın hızının çok düşük olduğunu ve 2. viteste gittiğini, olay yerinde karşı sol taraflarında motosikletli bir şahsın geldiğini gördüğünü, aralarındaki mesafenin 15-16 metre olduğunu, ölen motosiklet sürücüsünün motosikleti ile yalpalar vaziyette motosikleti sürdüğünü, yine ölenin bir eliyle bir şeyler açmaya çalıştığını, diğer eliyle motosikleti kullandığını, sanığın ise şağ şeritten aracını sürdüğünü, motosikletli öleni görünce de hızını iyice yavaşlatarak aracı durma vaziyetine getirdiğini, motosikletli olan ölenin ise araca 5-6 metre kala motosikleti ile yan devrilerek kayıp araçlarının sağ ön tarafına çarptığını, motosikletin hızının çok yüksek olduğunu, ölenin kaskının motosikletinin üzerinde olduğu hâlde takılı olmadığını, olaydan sonra bir çok kişinin kaza mahalline geldiğini, çevre sakinlerinden kazayı görenler olduğunu bildiğini ancak bu kişileri tanımadığını,
Tanık....kollukta; 27.03.2010 tarihinde saat 16.00 sıralarında annesi olan sanığın sevk ve idaresindeki araç ile seyir hâlinde iken, kendi gidişlerine göre karşı istikametten süratli bir şekilde bir motosikletlinin zikzaklar çizerek ilerlediğini ve bu motosikletlinin kendi şeritlerine geçerek sanığın sevk ve idaresindeki aracın sağ çamurluk kısmına çarpması neticesinde kazanın meydana geldiğini, kaza anında aracın arka koltuğunda oturduğunu, motosiklet sürücüsünün motosikleti tek eliyle kullandığını gördüğünü,
Mahkemede; annesi olan sanığın hızının çok düşük olduğunu ve 2. viteste gittiğini, olay yerinde karşı sol taraflarında motosikletli bir şahsın geldiğini gördüğünü, aralarındaki mesafenin 15-16 metre olduğunu, ölen motosiklet sürücüsünün motosikleti ile yalpalar vaziyette motosikleti sürdüğünü, yine ölenin bir eliyle bir şeyler açmaya çalıştığını, diğer eliyle motosikleti kullandığını, sanığın ise şağ şeritten aracını sürdüğünü, motosikletli öleni görünce de hızını iyice yavaşlatarak aracı durma vaziyetine getirdiğini, motosikletli olan ölenin ise araca 5-6 metre kala motosikleti ile yan devrilerek kayıp araçlarının sağ ön tarafına çarptığını, motosikletin hızının çok yüksek olduğunu, ölenin kaskının motosikletinin üzerinde olduğu hâlde takılı olmadığını, olaydan sonra bir çok kişinin kaza mahalline geldiğini, çevre sakinlerinden kazayı görenler olduğunu bildiğini ancak bu kişileri tanımadığını,
Tanık ...; olay sırasında bahçesinde çalıştığını, sırtının yola dönük olduğu için kazayı görmediğini, ancak yanında arkadaşı olan tanık ...’ün bulunduğunu, kazayı tanık ...’in yüzünün yola dönük olması sebebiyle gördüğünü,
Tanık ....; olay esnasında evinin arka bahçesinde olduğunu, gürültü üzerine olay yerine geldiğini, olay yerinde ölenin hareketsiz bir şekilde yerde yattığını gördüğünü, olaya ilişkin bilgisinin bundan ibaret olduğunu,
Tanık ...; olay günü eşiyle birlikte alışveriş yaptıklarını, kaza olduktan sonra kazanın olduğu yerde kalabalığı görünce eşiyle birlikte kaza mahalline geldiklerini, öleni yerde yatarken gördüklerini,
Tanık ...; kaza esnasında olay yerinde olmadığını, ancak bahçe işleriyle uğraşırken şiddetli bir ses duyması üzerine olay yerine gittiğini, olay yerinde ölenin bedeninin üst kısmının aracın altında, bacak kısmının ise dışarıda olduğunu, aracın ölenin vücudunun yarısını altına aldığını gördüğünü,
Tanık ...; olaydan sonra olay mahalline geldiğini, ölenin hareketsiz olarak yerde yattığını gördüğünü, akabinde ambulansın gelerek öleni hastaneye götürdüğünü,
Beyan etmişlerdir.
Sanık ...; olay günü sevk ve idaresindeki araç ile Halim Seyit Efendi Caddesinden Lise Caddesine doğru seyir hâlinde iken karşı istikametten ölenin sevk ve idaresindeki motosikleti ile hızlı bir şekilde seyir hâlinde olduğunu gördüğünü, ölenin motosikleti tek eliyle kullandığını ve yolda zikzaklar çizerek gittiğini, akabinde ölenin kendi şeridine geçerek aracının sağ çamurluk kısmına çarptığını ve kazanın bu şekilde meydana geldiğini, kusurunun bulunmadığını, motosikletli olan ölenin kaza yapacağını anladığı için aracını durdurduğunu, kaza anında hareket hâlinde olmadığını savunmuştur.
Yerel Mahkemece TCK"nın 50/4. maddesinin uygulanmamasına ilişkin olarak; “Sanığın pişmanlık duymaması, suçun işlenmesindeki kusurunun ağırlığı, meydana gelen zararın ağırlığı gözetilerek sanığa verilen hürriyet bağlayıcı cezanın takdiren TCK"nın 50 maddesinde sayılan seçenek yaptırımlara çevrilmesine yer olmadığına,” şeklinde gerekçe gösterilmiştir.
5237 sayılı TCK"nın "Kısa süreli hapis cezasına seçenek yaptırımlar" başlıklı 50. maddesinin 1. fıkrasına göre; "Kısa süreli hapis cezası, suçlunun kişiliğine, sosyal ve ekonomik durumuna, yargılama sürecinde duyduğu pişmanlığa ve suçun işlenmesindeki özelliklere göre;
a) Adlî para cezasına,
b) Mağdurun veya kamunun uğradığı zararın aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle, tamamen giderilmesine,
c) En az iki yıl süreyle, bir meslek veya sanat edinmeyi sağlamak amacıyla, gerektiğinde barınma imkânı da bulunan bir eğitim kurumuna devam etmeye,
d) Mahkûm olunan cezanın yarısından bir katına kadar süreyle, belirli yerlere gitmekten veya belirli etkinlikleri yapmaktan yasaklanmaya,
e) Sağladığı hak ve yetkiler kötüye kullanılmak suretiyle veya gerektirdiği dikkat ve özen yükümlülüğüne aykırı davranılarak suç işlenmiş olması durumunda; mahkûm olunan cezanın yarısından bir katına kadar süreyle, ilgili ehliyet ve ruhsat belgelerinin geri alınmasına, belli bir meslek ve sanatı yapmaktan yasaklanmaya,
f) Mahkûm olunan cezanın yarısından bir katına kadar süreyle ve gönüllü olmak koşuluyla kamuya yararlı bir işte çalıştırılmaya,
Çevrilebilir."
Aynı maddenin 4. fıkrasındaki; "Taksirli suçlardan dolayı hükmolunan hapis cezası uzun süreli de olsa; bu ceza, diğer koşulların varlığı halinde, birinci fıkranın (a) bendine göre adlî para cezasına çevrilebilir. Ancak, bu hüküm, bilinçli taksir halinde uygulanmaz" şeklindeki düzenleme uyarınca taksirli suçlarda diğer şartların da varlığı hâlinde hapis cezasının uzun süreli de olsa adli para cezasına çevrilmesi mümkündür.
5237 sayılı TCK"nın 50. maddesinin gerekçesinde, “...Kişi gördüğü eğitim, yaşadığı sosyal çevre, psişik ve ahlaki eğilimleri itibarıyla tesadüfi suçlu özelliği taşıyabilir. Bu kişilerin mahkûm oldukları cezanın infaz kurumunda çektirilmesi toplum barışı açısından bir zorunluluk göstermeyebilir...” denilmek suretiyle şartların oluşması hâlinde hapis cezasına mahkûm olan kişinin infaz kurumuna girmesini önleyecek adli para cezası seçenek yaptırımına ya da seçenek tedbirlerden birine hükmedilebileceği açıklanmıştır. Kanun koyucu taksirli suçlarda hürriyeti bağlayıcı cezanın para cezasına çevrilmesi hususunda bir sınırlama da getirmemiş, sanık lehine hareketle şartların oluşması hâlinde hapis cezasının uzun süreli de olsa adli para cezasına çevrilebileceğini kabul etmiştir.
Ayrıntıları 07.06.1976 tarihli ve 4-3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı ile Yargıtay Ceza Genel Kurulunun yerleşmiş kararlarında açıklandığı üzere, hürriyeti bağlayıcı cezanın para cezasına çevrilmesi, cezanın doğrudan doğruya sanığın kişiliğine uydurulmasını öngören kişiselleştirme kurumudur.
Kanun koyucu, cezaların kişiselleştirilmesi kapsamında hâkime TCK"nın 50. maddesinde yer alan şartlar çerçevesinde hükmolunan hapis cezasının adli para cezası seçenek yaptırımına ya da diğer seçenek tedbirlere çevrilip çevrilmeyeceğini belirleme yetki ve görevini yüklemiştir. Hâkimin, hükmolunan hürriyeti bağlayıcı cezanın TCK"nın 50/1. maddesindeki adli para cezası seçenek yaptırımına ya da seçenek tedbirlerden birisine çevrilmesi ya da çevrilmemesi konusundaki dayandığı gerekçenin dosya içeriğine uygun, kanuni ve yeterli olması gerekir.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Sanık ...’ın 27.03.2010 tarihinde saat 16.00 sıralarında, yerleşim yeri içerisinde, gündüz vakti, açık havada, tek yönlü, asfalt kaplama, 6,20 metre genişliğinde, eğimsiz ve düz yolda seyir hâlinde iken, olay mahalline geldiğinde, önünde bulunan çukurlara girmemek için karşı yönden gelen trafiği kontrol etmeden dikkatsiz şekilde sol şeride geçip, karşı istikametten gelen ...’in sevk ve idaresindeki motosikleti farkederek tekrar kendi şeridine döndüğü sırada, seyir durumunu bozduğu ...’in kullandığı motosiklete kendi seyir şeridinde çarpıtığı, kaza neticesinde ...’in kaldırıldığı hastanede vefat ettiği olayda;
Bir kişinin ölümü nedeniyle yargılanan ve meydana gelen kazada asli kusurlu olan sanığın, ölenin yakınlarının uğradığı maddi ve manevi zararlarını giderdiğine dair dosya kapsamında bir bilgi ve belgenin mevcut olmaması ve yargılama sürecinde pişmanlığını gösteren söz ve davranışının bulunmaması göz önüne alındığında, sanığı yargılama sürecinde bizzat gözlemleyen ve olumlu kanaate ulaşmayan Yerel Mahkemenin hükmolunan hapis cezasının adli para cezasına çevrilmemesi hususunda gösterdiği gerekçenin TCK"nın 50. maddesinin birinci fıkrasında belirtilen kıstasları kapsayacak biçimde kanuni, yeterli ve dosya kapsamıyla da uyumlu olduğu kabul edilmelidir.
Bu itibarla, Yerel Mahkemenin TCK"nın 50/4. maddesinin uygulamama gerekçesinin isabetli olduğuna karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Merzifon Asliye Ceza Mahkemesinin 05.03.2015 tarihli ve 1121-336 sayılı, direnme kararına konu hükmündeki TCK"nın 50/4. maddesinin uygulamama gerekçesinin İSABETLİ OLDUĞUNA, diğer yönleri usul ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA,
2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 01.12.2020 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.
Bu alandan sadece bu kararla ilintili POST üretebilirsiniz. Bu karardan bağımsız tamamen kendinize özel POST üretmek için TIKLAYINIZ
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.