3. Hukuk Dairesi 2017/2587 E. , 2017/17204 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :SULH HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; davalının kendisine ait dükkanda kiracı olduğunu, kira bedeli ödemediği dönemlere ilişkin ... 2.İcra Müdürlüğünün 2013/2006 esas sayılı dosyası ile icra takibine başlandığını, davalının takibe haksız yere itiraz ettiğini, itirazın iptali ile icra takibinin 3.255,00.-TL üzerinden devamına, alacağın %20"sinden aşağıya olmamak üzere icra inkar tazminatının davalıdan tahsiline karar verilmesini dava ve talep etmiştir.
Davalı, davalının takibe dayanak kira sözleşmesini kefil sıfatıyla imzaladığını, kira sözleşmesinin sona erdiği tarih 15/07/2012 itibariyle kefil sorumluluğunun kalmadığını, 15/07/2012 tarihinde kiracı ..."ın kira bedelinin tamamını ödedikten sonra işyerini tahliye ettiğini, davacı tarafından iddia edilen 15/07/2012-20/06/2013 tarihlerinde işyerinin ne kendisi ne de dava dışı ... tarafından kullanılmadığı ve kiralanmadığını, davacı tarafça başkalarına kiraladığını, 12/06/2012 tarihinde almış olduğu işyeri açma ruhsatı ile başka bir yerde işyeri çalıştırmaya başladığını, ödeme emrinde yıllık kira bedelinin 3.000,00.-TL olduğunu, aynı ödeme emrinde ise 6 aylık kira bedelini talep etmesinin 6 aylık kira bedelini almış olduğunun ispatı olduğunu, yıllık kira bedeli ile aylık kira bedeli arasında bir çelişki olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; davalı tarafın 15/7/2011-15/7/2012 tarihleri arasındaki kira sözleşmesine kefil olduğu, icra takibinin ise 15/07/2012- 20/06/2013 tarihleri arasındaki kira bedeline ilişki olduğu, kefilin sorumluluğunun kira sözleşmesi süresi ile sınırlı olup, takip talepnamesinde istenen kira bedeli, kefilin sorumu kira dönemini kapsamadığı, kefilin imzasını ihtiva eden sözleşme süresinin 15/07/2012 tarihinde sona erdiğine göre bu tarihten sonra ödenmeyen kira borcundan dolayı kefili sorumlu tutmak doğru olmadığından davanın reddine karar verilmiş, hüküm süresi içerisinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava; kira alacağına ilişkin başlatılan icra takibine itirazın iptali istemine ilişkindir.
Dosyanın incelenmesinde; davacının kiralayan, davalının kefil, dava dışı ...’ın kiracı olduğu 15/07/2011-15/07/2012 tarihlerini kapsayan 1 yıllık kira sözleşmesi imzalandığı, davacı tarafından kiracı ... ve davalı aleyhine 6 aylık ödenmeyen kira bedeli dayanak yapılarak 15/07/2012-20/06/2013 arası yıllık tutar açıklamasıyla icra takibi başlatıldığı, davalının; “ilgili adreste kira sözleşmesinde belirtilen sürede işyeri çalıştırdığını, kira tutarını yatırdığını, ödeme emrinde belirtilen 15/7/2012-20/06/2013 tarihleri arasında iş yerini kiralamadığını, işyerini 07/06/2012 tarihinde başka bir adrese taşıdığını, kira sözleşmesinde belirtilen tutarların sonradan yazıldığını” belirterek itiraz ettiği, itiraz üzerine itirazın iptali istemiyle iş bu davanın açıldığı görülmektedir.
Yargılama sırasında davalı savunmasında; kira sözleşmesini kefil sıfatıyla imzaladığını, kendisine bu nedenle talep edilen dönemlere ilişkin sorumluluk yüklenemeyeceğini beyan etmesine rağmen, davalının kefil sıfatıyla kira sözleşmesinde imzası bulunmakla birlikte icra takibine itirazında “iş yerini çalıştırdığını” belirtmesi karşısında kiracılık ilişkisini kabul ettiği anlaşılmaktadır.
Dava konusu talebin kira sözleşmesinin sona erdiği tarihten sonraki döneme ilişkin olduğu belirlendiğine ve davalı tarafın beyanıyla kiracılık ilişkisini kabul ettiğine göre belirtilen döneme ilişkin işyerini kullanmadığına yönelik ispat külfeti kendisine düşer.
Davalı vekili tarafından 16/07/2013 tarihli 3. celsede tanık beyanlarının yeterli olmaması halinde yemin teklif etme haklarını kullanmak istediklerini belirttiği, sonraki celse mahkemece anahtar tesliminin senetle ispatı gereken bir husus olduğu belirtilerek davalı tarafa yemin teklif etme hakkının hatırlatıldığı, davalı tarafın yemin teklif etme hakkını kullanarak; davacının “ .. işyerine ait anahtarı kira bitim tarihi olan 15/07/2012 tarihinden önce tarafına kefil ... veya asıl borçlu ... tarafından teslim edilmediğine, aynı işyerine 12/06/2012 ile 20/06/2013 tarihleri arasında başka bir şahıs ve şahıslara kiraya vermediğine, ... isimli şahsın kiracı olarak işyerinde belirtilen tarihte hiçbir şekilde kiracı olmadığına” dair yemin ettiği belirlenmektedir.
O halde; mahkemece, kiracılık ilişkisinin davalı tarafça (icda takibine vaki itirazında) kabul edilmesi neticesinde; davalı tarafın işyerinin anahtarını davacıya teslim ettiğine yönelik iddiasını ispatlayamadığı, bu yönde teklif edilen yeminin davacı tarafından eda edildiği görülmekle davacının yemin beyanı gözetilerek karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün davacı yararına HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440.maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 06/12/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.