Esas No: 2021/11195
Karar No: 2022/4696
Karar Tarihi: 14.03.2022
Yargıtay 4. Hukuk Dairesi 2021/11195 Esas 2022/4696 Karar Sayılı İlamı
4. Hukuk Dairesi 2021/11195 E. , 2022/4696 K."İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Ticaret Mahkemesi
Taraflar arasındaki tazminat davası üzerine, Uyuşmazlık Hakem Heyeti tarafından davanın kabulüne ve İtiraz Hakem Heyeti tarafından davalı vekilinin itirazının reddine dair verilen kararın davalı vekili tarafından süresi içinde temyizi istenilmekle, temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
K A R A R
Davacı vekili; kaza tarihi itibariyle trafik sigortası bulunmayan aracın yaya konumundaki davacıya çarpmasıyla oluşan kaza sonucunda davacının yaralanıp % 22 oranında malul kaldığını, tedavileri devam ettiği için maluliyetin 03/08/2012'de tespit edilebildiğini ve zamanaşımının sözkonusu olmadığını, ayrıca araç malik ve sürücüsü aleyhine açılan davada tazminata karar verildiği için müteselsil sorumlu davalıya karşı da zamanaşımının kesilmiş olduğunu belirterek, 150.000,00 TL maluliyet tazminatının 06/11/2018 tarihinden işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı vekili; ceza zamanaşımı süresi de dolduktan sonra açılan davada alacağın zamanaşımına uğradığını, kusur ve maluliyete itiraz ettiklerini belirterek davanın reddini savunmuştur.
Uyuşmazlık Hakem Heyeti tarafından; davanın kabulü ile 150.000,00 TL sürekli işgücü kaybı tazminatının 06/11/2018 tarihinden işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsiline dair verilen karara davalı vekili tarafından yapılan itiraz üzerine, İtiraz Hakem Heyeti tarafından, davalı vekilinin itirazının reddine karar verilmiş; karar, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, trafik kazası sonucu oluşan bedensel zarar nedeniyle maddi tazminat istemine ilişkindir.
Davacı taraf, trafik sigortası bulunmayan aracın 02/02/2009 tarihinde davacıya çarpmasıyla oluşan kazadan kaynaklanan maluliyet zararının tazmini için, zarara neden olan araç sigortasız olduğundan davalı ...'na husumet yöneltmiş; davalı vekili, yasal sürede zamanaşımı def'ini ileri sürmüştür. 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu'nun 109/2. maddesi gereği, somut olayda uygulanması gereken ceza zamanaşımı süresinin (8 yıl) dolduğu tarih 02/02/2017 olup, davacı taraf eldeki davayı 10/12/2018 tarihinde açmıştır ki davalı yan da bu nedenle, alacağın zamanaşımına uğradığını savunmaktadır.
Uyuşmazlık Hakem Heyeti tarafından; davacının, araç sürücüsü ve malikine karşı 2010 yılında mahkemede dava açtığı, bu davadaki tazminat kararının icra takibine konu edildiği, dava ve icra takibi ile sürücü için zamanaşımının kesilmiş olmasının, zarardan müteselsilen sorumlu olan davalı bakımından da cari olduğu ve davanın süresi içinde açıldığı kabul edilerek tazminata karar verilmiş; davalı itirazını inceleyen İtiraz Hakem Heyeti ise, 03/08/2012 tarihli maluliyet raporu ile zararı öğrenen davacının 8 yıllık zamanaşımı süresi içinde davayı açtığı gerekçesiyle, davalının zamanaşımına ilişkin itirazının reddine karar vermiştir.
Öncelikle; KTK'nın 109/2. maddesi gereği uygulanacak olan ceza zamanaşımı süresinin kaza tarihinden itibaren işlemeye başlayacağını ve zarar ile zarar sorumlusunun öğrenilmesiyle zamanaşımı süresinin işlemeye başlamasının, KTK'nın 109/1. maddesindeki 2 yıllık zamanaşımı bakımından etkili olduğunu, zamanaşımı değerlendirmesinde dikkate almayan İHH karar gerekçesi yerinde olmamıştır.
Diğer yandan; zarar gören davacıya karşı, zarardan müteselsilen sorumlu olan araç işleteni ve sürücüsüne karşı kesilen zamanaşımının, eldeki davada husumet yöneltilen müteselsil sorumlu ... bakımından da kesilmiş sayılıp sayılmayacağının incelenmesi gerekmektedir.
Davaya konu kaza tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 818 sayılı Borçlar Kanunu'nun müteselsil mesuliyete ilişkin "muhtelif sebeplerin içtimaı halinde" başlıklı 51/1. maddesinde "Müteaddit kimseler muhtelif sebeplere (haksız muamele, akit, kanun) binaen mesul oldukları takdirde haklarında, birlikte bir zarar vukuuna sebebiyet veren kimseler hakkındaki hükümlere göre muamele olunur" düzenlemesine yer verilmiştir. Bu düzenlemenin atıfta bulunduğu, aynı kanunun 50/1. maddesinde ise "Birden ziyade kimseler birlikte bir zarar ika ettikleri takdirde müşevvik ile asıl fail ve fer'an methali olanlar, tefrik edilmeksizin müteselsilen mesul olurlar. Hakim, bunların birbiri aleyhinde rücu hakları olup olmadığını takdir ve icabında bu rücuun şumulünün derecesini tayin eyler" şeklinde düzenleme yapılmıştır. Anılan bu yasal düzenlemelerde de ifade olunduğu üzere, birden çok kişinin birlikte zarara sebep olduğu, her birinin sorumluluğunun farklı sebepten doğduğu hali ifade eden "eksik teselsül" halinde, bu kişiler dış ilişkide zararın tamamından zarar görene karşı sorumlu olacaktır. Bu kişilerin kusur durumlarına göre zarardan sorumlulukları vs. gibi konular, kendi aralarındaki iç ilişkiyi ilgilendiren bir husus olarak kalacaktır.
BK'nın 50. maddesi; aynı zarardan dolayı birden fazla kişinin birlikte müteselsilen sorumlu tutulmalarını, birden fazla kişinin ortak kusurlarıyla zarara birlikte sebebiyet vermiş olmaları koşuluna bağlamıştır. Buna göre, birden fazla kişi aynı zarara ortak kusurlarıyla sebebiyet vermiş olmalıdırlar. BK'nın 51. maddesi ise bundan farklı olarak, aynı zarardan dolayı birden fazla kişinin birlikte müteselsilen sorumlu tutulmalarını birden fazla kişinin bu zarardan dolayı ortak kusurları nedeniyle değil, hukuksal nedenlerle sorumlu olmalarına bağlamıştır. Burada müteselsilen sorumlu tutulan kişilerin, sorumluluklarının sebepleri farklı hukuksal nedenlere dayanmaktadır. Bu açıklamalar karşısında BK'nın 51. maddesine dayanan müteselsilen sorumluluğun sebebi haksız fiil, kanun veya sözleşme nedeniyle birden fazla kişinin sorumlu tutulmasıdır. 818 sayılı BK'nın 134. maddesi "Müruruzaman müteselsilen borçlu olanlardan veya taksimi kabil olmayan bir borcun müşterek borçlularından birine karşı katedilmiş olunca diğerlerine karşı da katedilmiş olur" kuralını içermektedir. Bu maddeye göre, müteselsil borçlulardan birine karşı zamanaşımının kesilmesi diğer müteselsil borçlulara karşı da zamanaşımını keser. Bunun sonucu olarak BK'nın 134. maddesi hükmünün haksız fiillerden doğan müteselsil sorumlulukta sadece tam teselsülde yani BK'nın 50. maddesine dayanan müteselsil sorumlulukta uygulama alanı bulacağı; buna karşın, eksik teselsülde yani BK'nın 51. maddesine dayanan müteselsil sorumlulukta uygulama bulmayacağı kabul edilmelidir (bu yönde HGK'nın 12/03/2019 tarih, 2015/21-1282 E- 2019/276 K. sayılı kararı).
Somut olaya bakıldığında; davalı ...'nın sorumluluğu, 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu ve ... Yönetmeliği'nden; araç maliki olduğu iddia edilerek hakkında mahkemede dava açılan ...'ın sorumluluğu, KTK'nın 85 vd. maddelerinden; araç sürücüsü olan ve hakkında mahkemede dava açılan ...'in sorumluluğu ise, haksız fiil failinin sorumluluğuna ilişkin BK'nın 41. maddesinden doğmaktadır. Davalı ... ile araç işleteni ve sürücüsünün sorumluluğu farklı hukuki sebebe dayanmakta olup, aralarındaki ilişki de BK'nın 51. maddesindeki eksik teselsüle dayanmaktadır. 818 sayılı BK'nın 134. maddesi hükmünün, eksik teselsülde yani
BK'nın 51. maddesine dayanan müteselsil sorumlulukta uygulanma olanağı bulunmaması nedeniyle, araç işleteni ve sürücüsüne açılan davanın, davalı ... yönünden zamanaşımını kesmesinin mümkün olmadığı gözetilerek karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirmeyle, davalının tazminattan sorumluluğuna karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Kabule göre; 5684 sayılı Sigortacılık Kanunu, Sigortacılıkta Tahkime İlişkin Yönetmelik'in 16/13. maddesi ve karar tarihinde yürürlükte olan AAÜT'nin 17/2. maddesi gereği, davacı yararına hükmedilecek vekalet ücretinin, tarifeye göre belirlenen nispi vekalet ücretinin 1/5'i tutarında (maktu ücretin altında kalmamak kaydıyla) olması gerektiği gözetilmeden, fazla (nispi tam) vekalet ücretine karar verilmesi de doğru değildir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile İtiraz Hakem Heyeti kararının BOZULMASINA; dosyanın hakem kararının saklanması kararını veren İstanbul Anadolu 9. Asliye Ticaret Mahkemesi'ne gönderilmesine, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davalıya geri verilmesine 14/03/2022 gününde oybirliğiyle karar verildi.