3. Hukuk Dairesi 2017/16306 E. , 2017/17196 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki tazminat davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde taraflarca temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı vekili dava dilekçesinde; aralarındaki ortaklık sözleşmesi gereğince davalının inşa ettiği taşınmazlardan müvekkiline teslim etmesi gereken 1 dükkan ve 1 daireyi teslimden kaçındığını, bunun üzerine davalı aleyhine tapu iptal ve tescil davası açtıklarını, yargılama sonunda davaya konu taşınmazların müvekkili adına tesciline karar verildiği, tescilin ardından davalıya ihtarname göndererek ifanın gecikmesi nedeniyle gecikme tazminatı, davaya konu dükkan ve dairenin zamanında teslim edilmemesi nedeniyle uğranılan kâr kaybı ve geç teslim nedeniyle taşınmazlarda meydana gelen yıpranma bedellerine dair zararlarının tazminini talep ettiklerini, ihtarın sonuçsuz kalması üzerine ... 2. Asliye Hukuk Mahkemesi"nin 2009/15 D.İş sayılı dosyasıyla geç teslimden doğan zararların belirlenmesi için tespit yaptırdıklarını, bilirkişilerce dairenin ecrimisil getirisinin 10.697,53 TL, dükkanın ecrimisil getirisinin 8.231,04 TL; yıpranma paylarının ise 8.000,00 TL olduğunun tespit edildiğini, toplam zararlarının 26.928,57 TL olarak belirlendiğini, kendilerinin ecrimisil değil, geç teslim nedeniyle uğranılan zararın tazminini ve yıpranma nedeniyle zararın tazminini talep ettiklerini belirterek; toplam zararlarının faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep etmiş; harca esas değeri 26.928,57 TL olarak göstermiştir.
Davacı vekili yargılama sırasında verdiği 04.03.2011 tarihli beyan dilekçesinde; davalarının ecrimisil davası olmadığını, davalıdan tazminat talep ettiklerini beyan etmiş, 13.11.2012 tarihli ıslah dilekçesinde 7 nolu mesken için ecrimisil taleplerini 11.597,80 TL"ye, 21 nolu dükkan için ecrimisil taleplerini 9.940,80 TL"ye yükseltiklerini beyan etmiş; 20.06.2013 tarihli ıslah dilekçesi hakkındaki beyan dilekçesinde gayrimenkullerinin hor kullanıldığını, kasten zarar verilerek yıpratıldığını, bu nedenle ecrimisil dışında ayrıca yıpranma bedeli de talep ettiklerini beyan etmiştir.
Davalı cevap dilekçesinde; dava dışı arsa malikleriyle kat karşılığı inşaat yapmak üzere sözleşme imzaladığını, davacının da inşaatın yapımına katkıda bulunarak kendisiyle ortak olmak istediğini ancak üstlendiği edimleri yerine getirmediğini, mahkeme kararıyla davaya konu 7 ve 21 nolu bağımsız bölümlerin davacı adına tesciline karar verildiğini, davaya konu dükkanı ve daireyi hiç kullanmadığını, dükkanın halen boş olduğunu, bu nedenle davacının dükkan için yıpranma bedeli talep etmesinin yersiz olduğunu, dairenin ise inşaat aşamasında 3.kişiye satıldığını, 3.kişinin daireyi kullandığını, tapunun verilmemesi üzerine daireyi iade ederek parasını geri aldığını, dolayısıyla daireyi de kendisinin kullanmadığını, kullanmadığı daire için kendisinden gecikme cezası ve yıpranma tazminatı talep edilmesinin yersiz olduğunu, davacının taleplerinin zamanaşımına uğradığını savunarak; davanın reddine karar verilmesini dilemiştir.
Mahkemece; davacının, yükleniciyle arsa sahipleri arasında imzalanmış kat karşılığı inşaat sözleşmesinin tarafı olmadığı, taraflar arasında akdedilen sözleşmenin eser sözleşmesi niteliğini taşımadığı, davacının yasadan kaynaklanan kira kaybı talep etme hakkı bulunmadığı, sözleşmede paylaşımın belirlenen tarihte yapılmaması halinde kira kaybı hakkı doğacağına ilişkin herhangi bir hüküm bulunmadığı, davacının davasının herhangi bir hukuki dayanağının olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı mirasçıları vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Dairemizin 07/04/2014 tarih 2013/20660 esas 2014/5513 karar sayılı ilamıyla;
“....... Somut olayda; davacı taraf adi ortaklık sözleşmesine dayalı olarak talepte bulunmuştur. Taraflar arasında adi ortaklık ilişkisinin kurulduğu, davalının edimini zamanında yerine getirmediği, davacının taşınmazlarına dava yoluyla kavuştuğu tartışmasızdır. Ancak davacı tarafın eldeki davadaki talebinin tam olarak ne olduğu dava dilekçesi ile beyan ve ıslah dilekçelerinden anlaşılamamaktadır. Zira davacı taraf dava dilekçesinde geç teslimden doğan gecikme tazminatı ve yıpranma payı talep etmişken, ıslah dilekçesinde; ecrimisil taleplerini ıslah ettiklerini beyan etmiş, ıslah dilekçesi hakkındaki beyan dilekçesinde ise ecrimisilin normal kullanım nedeniyle oluşan yıpranmayı içerdiğini, fakat davaya konu taşınmazların kasten hor kullanılması nedeniyle ecrimisil ile birlikte ayrıca yıpranma bedellerini de talep ettiklerini açıklamışlardır. Mahkemece dava; geç teslimden dolayı kira kaybının tazmini olarak nitelendirilerek, bu yönde değerlendirme yapılmış ve yazılı şekilde karar verilmiştir.
Hal böyle olunca mahkemece; davacı tarafa, taleplerinin ne olduğu tam olarak açıklatılıp, bu doğrultuda toplanacak deliller değerlendirilip, tartışılarak hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, bu yön gözetilmeksizin eksik inceleme neticesinde yazılı şekilde davanın reddi doğru görülmemiş, bu husus bozmayı gerektirmiştir.
Diğer taraftan, davacı ... yargılama sırasında ölmüş ve geride kalan mirasçılar yargılamada kendilerini vekil ile temsil ettirmelerine rağmen karar başlığında davacı olarak yalnızca ..."nın gösterilmesi de doğru görülmemiştir.” gerekçeleriyle hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
Söz konusu bozma ilamı uyarınca mahkemece; tüm dosya kapsamına göre davacının geç teslimden kaynaklı kira kaybı tazminatı (gecikme tazminatı) isteyebileceği, ayrıca yıpranma payı adı altında başkaca bir talebinin olamayacağı, 20/08/1996 - 31.03.2008 tarihleri arasındaki geç teslimden doğan gecikme tazminatı yönünden davanın davasının
kısmen kabulü ile toplam 21.538,60.TL tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacılara verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine karar verilmiş, hüküm süresi içerisinde taraflarca temyiz edilmiştir.
1- Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davacının tüm, davalının sair temyiz itirazları yerinde değildir.
2- Dairemizin önceki bozma ilamında açıklandığı üzere; taraflar arasında 18.02.1993 tarihli ortaklık sözleşmesi imzalandığı, sözleşmeye göre yapılacak inşaattan davalının hissesine düşecek daire ve dükkanların paylaşılacağının kararlaştırıldığı, inşaatın bitiminden sonra davalının 11 daire ve 3 dükkanın tapusunu aldığı, davacıya da 1 daire verdiği, bunun üzerine davacının davalı aleyhine 20.08.1996 tarihinde Ortaklığın Feshi, Tapu İptal ve Tescil ve İstirdat davası açtığı, ortaklık sözleşmesi gereğince davalının kendisine 1 adet dükkan ve 1 daire daha vermesi gerektiğini ileri sürdüğü, mahkemece, taraflar arasında adi ortaklık sözleşmesi bulunduğu, davacının adi ortaklık sözleşmesinin kendisine yüklediği tüm edimleri yerine getirdiği gerekçesiyle davanın kabulü cihetine gidildiği, arsa sahibi olan ... adına tapuda kayıtlı olan 21 nolu dükkan ve 7 nolu bağımsız bölümün tapu kaydının iptaliyle davacı ... adına tapuya kayıt ve tesciline karar verildiği, kararın Yargıtay denetiminden geçerek 31.03.2008 tarihinde kesinleştiği görülmektedir.
Bozma sonrası davacı tarafça yapılan açıklamada; “tapu iptali davasının dava tarihi ve kesinleşme tarihi arasındaki geç teslim etmesinden doğan zararların ve yıpranmaların tazminini ve en yüksek faiziyle talep ettiklerini, geç teslimden doğan taleplerini 21.538,60 TL’ye yükselttiklerini, davanın hukuki dayanağının ecrimisil veya kira alacağı olmadığını, haklarının zamanında teslim etmemesinden kaynaklanan gelir yoksunluğu ve yıpranmaların tazmini niteliğinde olduğunu” beyan ettikleri, mahkemece davacı tarafın diğer taleplerinin reddi ile bozma öncesi alınan bilirkişi raporuna göre Ortaklığın Feshi, Tapu İptal ve Tescil davasının tarihi ile kesinleşme tarihi arasında kira getirisinin hesaplanmasıyla ortaya çıkan sonuca göre gelir yoksunluğu bedeli yönünden davanın kabul edildiği anlaşılmaktadır.
Taraflar arasındaki uyuşmazlık adi ortaklık sözleşmesinden kaynaklanmakta olup davacı tarafça bu amaçla 1996 tarihinde açılan davayla ortaklığın feshi ve tasfiyesi ile taşınmazların adına tesciline karar verilmesini talep ettiği, mahkemece talebinin kabulüne karar verilerek kesinleşen kararla taşınmazların adına tescilinin sağlandığı, mevcut hükümle birlikte haklarına kavuştuğu belirlenmektedir.
O halde; mahkemece davacının daha önce açtığı dava sonucunda ortaklığın tasfiyesi ile birlikte taşınmazların adına tesciline karar verildiği anlaşılmakla ortaklık kapsamında haklarını kazandığı anlaşıldığından, talepleri dinlenemeyeceğinden davanın reddine karar verilmesi gerekirken; yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle davacının temyiz itirazlarının reddine, ikinci bentte açıklanan nedenlerle hükmün davalı yararına BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 06/12/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.