14. Hukuk Dairesi 2017/6102 E. , 2020/3101 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı vekili tarafından davalı aleyhine 27.03.2013 gününde verilen dilekçe ile kadastral parselin ihyası nedenine dayalı tapu iptali ve tescil talebi üzerine Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin bozma ilamına uyularak yapılan duruşma sonunda; davanın reddine dair verilen 10.05.2016 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Asıl ve birleştirilen dava, kadastral mülkiyet durumunun ihyasına yönelik tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Asıl ve birleştirilen davalarda davacı vekili, müvekkilinin kayden maliki olduğu 558 ada 4 parsel sayılı taşınmazda yapılan imar uygulamasının idari yargı yerinde açılan dava sonucu iptal edildiğini ve kararın deracattan geçmek suretiyle kesinleştiğini ileri sürerek tapu kayıtlarının eski hale getirilmesini istemiştir.
Davalılar, davanın reddini savunmuşlardır.
Mahkemece, çekişme konusu 569 parsel sayılı taşınmaz yönünden idari işlemin geçerliliğini koruduğu gerekçesiyle davanın reddine dair verilen ilk karar, Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 25.04.2011 tarih ve 2011/2112 Esas, 2011/4823 Karar sayılı bozma ilamı ile "....Kayden davacının paydaşı olduğu 569 parsel sayılı taşınmazda 2981/3290 sayılı Yasa 10/b maddesi dışında kamusal tasarrufa ilişkin yasal düzenlemeler (2981 sayılı Yasa 10/c) neticesinde yeni imar parsellerinin oluştuğu ve oluşan parsellerin dayanağını teşkil eden idari işlemin iptali için İstanbul 1. İdare Mahkemesinde açılan 2002/846 Esas, 2003/1396 Karar sayılı davada, davacının 15.02.1999 tarih ve 28 sayılı encümen kararının iptalini istediği, ancak 28.09.1999 günlü başvurusu üzerine 15.10.2001 gün ve 185 sayılı Encümen Kararıyla önceki encümen kararları düzeltilmiş olmakla, 15.02.1999 gün ve 28 sayılı kararın hukuken ortadan kalktığı ve ortada idari davaya konu edilebilecek bir işlem bulunmadığı gerekçesiyle dava hakkında karar verilmesine yer olmadığına karar verildiği anlaşılmaktadır.
Gerçekten de idare mahkemesi kararında da belirtildiği şekilde davacının talebini karşılar nitelikte belediye encümeni tarafından alınan kararların infazı halinde çekişmenin son bulacağı kuşkusuzdur.
Ne var ki, encümen kararlarının tapuda eldeki dava sebebiyle konulmuş bulunan tedbir nedeniyle idarece infaz edilemediği, Gaziosmanpaşa Tapu Sicil Müdürlüğünün 10.01.2003 tarih ve 43 sayılı cevabi yazısıyla bildirilmiştir.
O halde, eldeki dava nedeniyle, anılan encümen kararlarının infazının sağlanmasıyla sınırlı olmak üzere tedbir kararı kaldırıldığı takdirde idari kararların infazının mümkün hale geleceği kuşkusuzdur. Öyleyse, infaza olanak tanınması, ondan sonra bir hüküm kurulması gerekirken yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru değildir. Öte yandan, kabul tarzı itibariyle davada husumet tevcih edilenlerden ..., ... ve ...’in dava tarihinden önce ölü oldukları sabit olduğuna göre, ölümle TMK’nun 28. maddesi gereğince hukuki şahsiyetin son bulacağı ve 04.05.1978 tarih ve 4/5 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca ölü kişi aleyhine dava açılamayacağı ve mirasçılarına dava dilekçesinin tebliği suretiyle de davanın sürdürülemeyeceği açıktır. Ayrıca ıslah yoluyla dahi olsa hasım değiştirilmesi mümkün değildir. O halde ölü kişilerin nüfus kayıtlarına göre mirasçıları aleyhine dava açılmasının temini, açıldığı takdirde eldeki dava ile birleştirilmesi ve ondan sonra bir karar verilmesi için karar bozulmalıdır." gerekçesi ile bozulmuştur.
Mahkemece bozma ilamına uyularak yeniden yapılan yargılama sonunda, dava konusu taşınmazların bulunduğu alanda yeni imar uygulaması yapıldığı ve iptal edilmediği gerekçesiyle asıl ve birleştirilen davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmü, davacı vekili temyiz etmiştir.
Hemen belirtmek gerekir ki; idari işlemin, idari yargı yerinde iptal edilmesi halinde sicil kayıtlarının dayanağının kalmayacağı, kaydın yolsuz tescil durumuna düşeceği, bu durumda da kadastral parsele dönüleceğinde kuşku yoktur.
Ne var ki, Arnavutköy Belediye Başkanlığının 15/01/2015 tarihli cevabi yazısına göre, Boğazköy İlk Kademe Belediyesince alınan 15/10/2001 tarih ve 185 sayılı encümen kararının uygulanmadığı, söz konusu encümen kararında belirtilen parsellerin bulunduğu alanda 1/1000 ölçekli Arnavutköy Merkez ve çevresi uygulama imar planı yapıldığı ve 14/06/2010 tarihinde onaylanarak yürürlüğü girdiği, Boğazköy eski 569 parsel sayılı taşınmazın Arnavutköy Merkez ve çevresi uygulama imar planında ağaçlandırılacak alanda kaldığı görülmekle son yapılan imar işleminin ayakta olduğu anlaşılmaktadır.
O halde, son yapılan imar işleminin ayakta olduğu, başka bir ifadeyle geçerliliğini koruduğu gözetildiğinde eldeki davanın dinlenme olanağının kalmadığı açıktır.
Bu durumda, yargılama sırasında yeni imar uygulaması yapılması nedeniyle dava konusuz kaldığından mahkemece bu hususun gözetilerek karar verilmesi amacıyla hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 12.03.2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.