Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2018/55
Karar No: 2020/491

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2018/55 Esas 2020/491 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu         2018/55 E.  ,  2020/491 K.

    "İçtihat Metni"

    Kararı Veren
    Yargıtay Dairesi : 8. Ceza Dairesi
    Mahkemesi :Ağır Ceza
    Sayısı : 78-78


    Parada sahtecilik suçundan sanık ..."nın TCK"nın 197/1, 31/3, 62, 52/1-2-4 ve 54/4. maddeleri uyarınca 1 yıl 1 ay 10 gün hapis ve 420 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına, taksitlendirmeye, müsadereye, sahte paraların Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasına gönderilmesine, CMK"nın 231/5. maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ve sanık hakkında 3 yıl denetim süresi belirlenmesine ilişkin Ereğli (Konya) Ağır Ceza Mahkemesince verilen 13.06.2012 tarihli ve 33-101 sayılı kararın kesinleşmesinden sonra, sanığın denetim süresi içerisinde kasten yeni bir suç işlemesi üzerine anılan Yerel Mahkemece 11.07.2014 tarih ve 89-138 sayı ile, açıklanması geri bırakılan hükmün açıklanması suretiyle sanığın TCK"nın 197/1, 31/3, 62/1, 50 ve 52/3-4 maddeleri uyarınca 1 yıl 1 ay 10 gün hapis ve 420 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına ve taksitlendirmeye ilişkin hükmün, sanık müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 8. Ceza Dairesince 22.02.2016 tarih ve 15872-2369 sayı ile;
    “Ayrıntıları Ceza Genel Kurulunun 18.11.2014 gün, 2013/830 esas, 2014/502 karar sayılı ilamında da belirtildiği üzere, CMK"nın 231/11. maddesine göre hükmün açıklanmasına yönelik kararda; Türkiye Cumhuriyeti Anayasası"nın 141/3, CMK"nın 34 ve 230. maddeleri uyarınca hükmün gerekçesinde, iddia ve savunmada ileri sürülen görüşlerin yazılması, kanıtların tartışılarak değerlendirilmesi, hükme esas alınan ve reddedilen kanıtlar ile mahkemece ulaşılan kanaatin, suça sürüklenen çocuğun suç oluşturduğu veya oluşturmadığı sabit görülen fiilin belirtilmesi ve bu fiilin nitelendirilmesinin yapılması suretiyle infazı kabil bir hüküm kurulması gerekirken, gerekçesiz olarak hüküm kurulması" isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
    Yerel Mahkeme ise 11.05.2016 tarih ve 78-78 sayı ile;
    "...açıklanması geri bırakılan mahkememizin 2012/33 esas, 2012/101 karar sayılı hükmünün, suça sürüklenen çocuğun denetim süresi içerisinde kasten yeni bir suç işlemiş olması nedeni ile 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231/11. fıkrası uyarınca açıklanmasına karar verildikten sonra suça sürüklenen çocuk hakkında uygulanan kanun maddeleri, tayin olunan ceza miktarı ve kanun yollarına başvuru yolları gösterilerek hükmün kurulduğu, bunun dışında 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231/11. fıkrası uyarınca önceki hükmün açıklanması hâlinde yeniden suçun sübutuna, suç vasfına, indirim ve arttırım maddelerine ilişkin değerlendirme yapmanın mümkün olmayacağı ve bozma ilamında belirtilen şekilde yeniden nitelendirme yapılarak yeni bir kanaat oluşturulamayacağı" gerekçesiyle bozma kararına direnerek önceki hüküm gibi sanığın mahkûmiyetine karar vermiştir.
    Direnme kararına konu bu hükmün de sanık ve müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 29.06.2016 tarihli ve 255314 sayılı "bozma" istekli tebliğnamesiyle Yargıtay Birinci Başkanlığına gelen dosya, Ceza Genel Kurulunca 14.12.2016 tarih ve 1079-2005 sayı ile; 6763 sayılı Kanun"un 38. maddesi ile 5320 sayılı Kanun"a eklenen geçici 10. madde uyarınca kararına direnilen daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 8. Ceza Dairesince 17.01.2018 tarih ve 469-505 sayı ile direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına iade edilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
    TÜRK MİLLETİ ADINA
    CEZA GENEL KURULU KARARI
    İnceleme dışı sanıklar...ve ...hakkında parada sahtecilik suçundan verilen mahkûmiyet kararları Özel Dairece onanmak suretiyle kesinleşmiş olup direnmenin kapsamına göre inceleme sanık ... hakkında parada sahtecilik suçundan kurulan mahkûmiyet hükmüyle sınırlı olarak yapılmıştır.
    Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; denetim süresi içerisinde kasıtlı bir suç işlenmesi nedeniyle açıklanan Yerel Mahkeme hükmünün Anayasa"nın 141 ve 5271 sayılı CMK"nın 34, 230 ve 232. maddelerinde öngörülen şekilde yasal ve yeterli gerekçe içerip içermediğinin belirlenmesine ilişkindir.
    İncelenen dosya kapsamından;
    Sanık hakkında parada sahtecilik suçundan TCK’nın 197/1 ve 31/3. maddeleri uyarınca cezalandırılması istemiyle kamu davası açıldığı,
    Ereğli (Konya) Ağır Ceza Mahkemesince 13.06.2012 tarih ve 33-101 sayı ile parada sahtecilik suçundan sanığın TCK’nın 197/1, 31/3, 62, 52/1-2-4 ve 54/4. maddeleri uyarınca 1 yıl 1 ay 10 gün hapis ve 420 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına, taksitlendirmeye, müsadereye, sahte paraların Merkez Bankasına gönderilmesine, CMK"nın 231/5. maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ve sanık hakkında 3 yıl denetim süresi belirlenmesine karar verildiği, bu kararın itiraz üzerine 13.07.2012 tarihinde kesinleştiği,
    Sanığın denetim süresi içerisinde 16.07.2013 tarihinde işlediği hırsızlık suçundan TCK’nın 141/1, 168/1, 62/1 ve 50/1. maddeleri uyarınca 2.000 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına karar verilip yapılan ihbar üzerine dosyayı yeniden ele alan Yerel Mahkemece 11.07.2014 tarih ve 89-138 sayı ile; iddia ve savunmada ileri sürülen görüşlere yer verilip dosya kapsamındaki deliller belirtildikten sonra açıklanması geri bırakılan hükmün, sanığın denetim süresi içinde kasıtlı bir suç işlemesi nedeniyle açıklanmasına karar verildiğinin diğer bir anlatımla hükmün açıklanma gerekçesinin belirtilmesi ile yetinilerek CMK’nın 231/11. maddesi uyarınca hüküm açıklanıp sanığın TCK"nın 197/1, 31/3, 62/1, 50 ve 52/3-4 maddeleri uyarınca 1 yıl 1 ay 10 gün hapis ve 420 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına ve taksitlendirmeye karar verildiği,
    Hükmün sanık müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 8. Ceza Dairesince 22.02.2016 tarih ve 15872-2369 sayı ile; denetim süresi içerisinde kasıtlı bir suç işlenmesi nedeniyle açıklanan Yerel Mahkeme hükmünün yasal ve yeterli gerekçe içermemesi isabetsizliğinden bozulmasına karar verildiği,
    Yerel Mahkemenin ise 11.05.2016 tarihli ve 78-78 sayılı kararında bu kez sadece iddiaya yer verdikten sonra “...açıklanması geri bırakılan mahkememizin 2012/33 esas, 2012/101 karar sayılı hükmünün, suça sürüklenen çocuğun denetim süresi içerisinde kasten yeni bir suç işlemiş olması nedeni ile 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231/11. fıkrası uyarınca açıklanmasına karar verildikten sonra suça sürüklenen çocuk hakkında uygulanan kanun maddeleri, tayin olunan ceza miktarı ve kanun yollarına başvuru yolları gösterilerek hükmün kurulduğu, bunun dışında 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231/11. fıkrası uyarınca önceki hükmün açıklanması hâlinde yeniden suçun sübutuna, suç vasfına, indirim ve arttırım maddelerine ilişkin değerlendirme yapmanın mümkün olmayacağı ve bozma ilamında belirtilen şekilde yeniden nitelendirme yapılarak yeni bir kanaat oluşturulamayacağı” gerekçesiyle bozma kararına direndiği,
    Anlaşılmaktadır.
    Türkiye Cumhuriyeti Anayasası"nın "Duruşmaların açık ve kararların gerekçeli olması" başlıklı 141. maddesinin üçüncü fıkrası; "Bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır." şeklinde düzenlenmiştir.
    5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun "Kararların gerekçeli olması" başlıklı 34. maddesinin birinci fıkrasında; "Hâkim ve mahkemelerin her türlü kararı, karşı oy dahil, gerekçeli olarak yazılır. Gerekçenin yazımında 230. madde göz önünde bulundurulur. Kararların örneklerinde karşı oylar da gösterilir.”,
    "Hükmün gerekçesinde gösterilmesi gereken hususlar" başlıklı 230. maddesinde de;
    "(1) Mahkûmiyet hükmünün gerekçesinde aşağıdaki hususlar gösterilir:
    a) İddia ve savunmada ileri sürülen görüşler.
    b) Delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi, hükme esas alınan ve reddedilen delillerin belirtilmesi; bu kapsamda dosya içerisinde bulunan ve hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen delillerin ayrıca ve açıkça gösterilmesi.
    c) Ulaşılan kanaat, sanığın suç oluşturduğu sabit görülen fiili ve bunun nitelendirilmesi; bu hususta ileri sürülen istemleri de dikkate alarak, Türk Ceza Kanunu"nun 61 ve 62. maddelerinde belirlenen sıra ve esaslara göre cezanın belirlenmesi; yine aynı Kanun"un 53 ve devamı maddelerine göre, cezaya mahkûmiyet yerine veya cezanın yanı sıra uygulanacak güvenlik tedbirinin belirlenmesi.
    d) Cezanın ertelenmesine, hapis cezasının adlî para cezasına veya tedbirlerden birine çevrilmesine veya ek güvenlik tedbirlerinin uygulanmasına veya bu hususlara ilişkin istemlerin kabul veya reddine ait dayanaklar.
    (2) Beraat hükmünün gerekçesinde, 223. maddenin ikinci fıkrasında belirtilen hâllerden hangisine dayanıldığının gösterilmesi gerekir.
    (3) Ceza verilmesine yer olmadığına dair kararın gerekçesinde, 223. maddenin üçüncü ve dördüncü fıkralarında belirtilen hâllerden hangisine dayanıldığının gösterilmesi gerekir.
    (4) Yukarıdaki fıkralarda belirtilen hükümlerin dışında başka bir karar veya hükmün verilmesi hâlinde bunun nedenleri gerekçede gösterilir.",
    "Hükmün gerekçesi ve hüküm fıkrasının içereceği hususlar" başlıklı 232. maddesinde ise;
    "(1) Hükmün başına, "Türk Milleti adına" verildiği yazılır.
    (2) Hükmün başında;
    a) Hükmü veren mahkemenin adı,
    b) Hükmü veren mahkeme başkanının ve üyelerinin veya hâkimin, Cumhuriyet savcısının ve zabıt kâtibinin, katılanın, mağdurun, vekilinin, kanunî temsilcisinin ve müdafiin adı ve soyadı ile sanığın açık kimliği,
    c) Beraat kararı dışında, suçun işlendiği yer, tarih ve zaman dilimi,
    d) Sanığın gözaltında veya tutuklu kaldığı tarih ve süre ile halen tutuklu olup olmadığı,
    Yazılır.
    (3) Hükmün gerekçesi, tümüyle tutanağa geçirilmemişse açıklanmasından itibaren en geç onbeş gün içinde dava dosyasına konulur.
    (4) Karar ve hükümler bunlara katılan hâkimler tarafından imzalanır.
    (5) Hâkimlerden biri hükmü imza edemeyecek hâle gelirse, bunun nedeni mahkeme başkanı veya hükümde bulunan hâkimlerin en kıdemlisi tarafından hükmün altına yazılır.
    (6) Hüküm fıkrasında, 223. maddeye göre verilen kararın ne olduğunun, uygulanan kanun maddelerinin, verilen ceza miktarının, kanun yollarına başvurma ve tazminat isteme olanağının bulunup bulunmadığının, başvuru olanağı varsa süresi ve merciinin tereddüde yer vermeyecek şekilde açıkça gösterilmesi gerekir.
    (7) Hükümlerin nüshaları ve özetleri mahkeme başkanı veya hâkim ile zabıt kâtibi tarafından imzalanır ve mühürlenir.”,
    Hükümlerine yer verilmiştir.
    Buna göre, Anayasa"nın 141 ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun 34, 230 ve 232. maddeleri uyarınca mahkeme kararlarının karşı oy da dâhil olmak üzere gerekçeli olarak yazılması zorunlu olup hüküm; başlık, sorun, gerekçe ve sonuç (hüküm) bölümlerinden oluşmalıdır. “Başlık” bölümünde; hükmü veren mahkemenin adı, mahkeme başkanının ve üyelerinin veya hâkimin, Cumhuriyet savcısının, zabıt kâtibinin, katılanın, mağdurun, varsa vekilinin ve kanuni temsilcisinin adı ve soyadı, sanığın açık kimliği ile varsa müdafisinin adı ve soyadı, beraat kararı dışında suçun işlendiği yer, tarih ve zaman dilimi, sanığın gözaltında veya tutuklu kaldığı tarih ve süre ile hâlen tutuklu olup olmadığı belirtilmeli, "sorun" bölümünde; iddia ve savunmada ileri sürülen görüşler ortaya konulmalı, "gerekçe" kısmında; mevcut deliller tartışılıp değerlendirildikten sonra, hükme esas alınan ve reddedilen deliller belirlenmeli, delillerle sonuç arasındaki bağ üzerinde durularak, niçin bu sonuca ulaşıldığı anlatılmak suretiyle hukuki nitelendirmeye yer verilmeli ve sonuç bölümünde açıklanan uygulamaların dayanaklarına değinilmeli, "sonuç (hüküm)" kısmında ise CMK’nın 230 ve 232. maddeleri uyarınca aynı Kanun"un 223. maddesine göre verilen kararın ne olduğu, TCK’nın 61. ve 62. maddelerinde belirlenen sıra ve esaslara göre uygulanan kanun maddeleri ve hükmolunan ceza miktarı, yine aynı Kanun"un 53. ve devamı maddelerine göre, mahkûmiyet yerine veya cezanın yanı sıra uygulanacak güvenlik tedbiri, cezanın ertelenmesine, hapis cezasının adli para cezasına veya tedbirlerden birine çevrilmesine veya ek güvenlik tedbirlerinin uygulanmasına veya bu hususlara ilişkin taleplerin kabul veya reddine ait dayanaklar, kanun yollarına başvurma ve tazminat talep etme imkânının bulunup bulunmadığı, kanun yoluna başvurma mümkün ise kanun yolunun ne olduğu, şekli, süresi ve mercisi tereddüde yer vermeyecek biçimde açıkça gösterilmelidir.
    Uyuşmazlığın sağlıklı bir şekilde çözüme kavuşturulabilmesi açısından mahkeme kararlarının "gerekçe" bölümü üzerinde ayrıca durulması gerekmektedir.
    5271 sayılı CMK"nın 230. maddesi uyarınca, hükmün gerekçe bölümünde, suç oluşturduğu kabul edilen fiilin gösterilmesi, nitelendirilmesi ve sonuç (hüküm) bölümünde yer alan uygulamaların dayanaklarının gösterilmesi zorunludur. Gerekçe, hükmün dayanaklarının, akla, hukuka ve dosya muhtevasına uygun açıklamasıdır. Bu nedenle, gerekçe bölümünde hükme esas alınan veya reddedilen bilgi ve belgelerin belirtilmesi ve bunun dayanaklarının gösterilmesi, bu dayanakların da geçerli, yeterli ve kanuni olması gerekmektedir. Kanuni, yeterli ve geçerli bir gerekçeye dayanılmadan karar verilmesi, kanun koyucunun amacına uygun düşmeyeceği gibi, uygulamada da keyfiliğe yol açacaktır. Bu itibarla keyfiliği önlemek, tarafları tatmin etmek, sağlıklı bir denetime imkân sağlamak bakımından, hükmün gerekçeli olmasında zorunluluk bulunmaktadır.
    Ayrıca, hükmün gerekçeyi ihtiva etmemesi, 5271 sayılı CMK"nın 289/1-g ve 1412 sayılı CMUK"nın 5320 sayılı Kanun"un 8. maddesi uyarınca karar tarihi itibarıyla uygulanması gereken 308/7. maddeleri uyarınca hukuka kesin aykırılık hâllerinden birini oluşturacaktır.
    Diğer taraftan, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM); bir yargılamada hak ve özgürlüklerin gerçek anlamda korunabilmesi için davaya bakan mahkemelerin, tarafların dayanaklarını, iddialarını ve delillerini etkili bir biçimde inceleme görevi olduğunu belirtmektedir (Dulaurans/Fransa, B. No: 34553/97, 21/3/2000, § 33.). AİHM; mahkemelerin davaya yaklaşma yönteminin, başvurucuların iddialarına yanıt vermekten ve temel şikâyetlerini incelemekten kaçınmaya neden olduğunu tespit ettiği durumları, davanın hakkaniyete uygun bir biçimde incelenme hakkı yönünden Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi"nin (AİHS) 6. maddesinin ihlali olarak nitelendirmektedir (Kuznetsov/Rusya, B. No: 184/02, 11/4/2007, §§ 84, 85.).
    AİHM ayrıca, derece mahkemelerinin, kararların yapısı ve içeriği ile ilgili olarak özellikle delillerin kabulü ve değerlendirilmesinde geniş bir takdir yetkisine sahip olduğunu pek çok kararında yinelemiştir (Van Mechelen ve diğerleri/Hollanda, B. No: 21363/93, 21364/93, 21427/93 ve 22056/93, 23/4/1997, § 50; Barbera Messegue ve Jabardo/İspanya, B. No: 10590/83, 6/12/1988, § 68.). Bu bağlamda, temel hak ve özgürlüklerin ihlali sonucunu doğuracak derecede ve keyfî olmadıkça belirli bir kanıt türünün (tanık beyanı, bilirkişi raporu veya uzman mütalaası) kabul edilebilir olup olmadığına, değerlendirme şekline veya aslında başvurucunun suçlu olup olmadığına karar vermenin ilk derece mahkemelerinin görevi olduğunu vurgulamaktadır (Garcia Ruiz/İspanya, B. No: 30544/96, 21/1/1996, § 28; S.N./İsveç, B. No: 34209/96, 2/7/2002, § 44.).
    Bunun yanı sıra AİHM; derece mahkemelerinin kendilerine sunulan tüm iddialara yanıt vermek zorunda olmamakla birlikte somut davanın özelliğine göre esas sorunları incelemiş olduğunun, açık ya da zımni anlaşılabilir bir şekilde gerekçeli kararında yer almasına önem vermektedir (Boldea/Romanya, B. No: 19997/02, 15/2/2007, § 30; Hiro Balani/İspanya, B. No: 18064/91, 9/12/1994, § 27.). Zira mahkemelerin, tarafların temyiz hakkını kullanabilmeleri için gerekli olan “kararlarını hukuken geçerli hangi temele dayandırdıklarını yeterince açıklama” yükümlülüğü altında bulunduklarını belirtmektedir (Hadjianastassiou/Yunanistan, B. No: 12945/87, 16/12/1992, § 33.).
    Gerekçeli karar hakkı, kişilerin adil bir şekilde yargılanmalarını sağlamayı ve denetlemeyi amaçlamakta; tarafların muhakeme sırasında ileri sürdükleri iddialarının kurallara uygun biçimde incelenip incelenmediğini bilmeleri ve ayrıca demokratik bir toplumda, kendi adlarına verilen yargı kararlarının sebeplerini toplumun öğrenmesinin sağlanması için de gerekli olmaktadır (Sencer Başat ve diğerleri [GK], B. No: 2013/7800, 18/6/2014, §§ 31, 34.).
    Bir kararda tam olarak hangi unsurların bulunması gerektiği davanın niteliğine ve koşullarına bağlıdır. Muhakeme sırasında açık ve somut bir biçimde öne sürülen iddia ve savunmaların davanın sonucuna etkili olması, başka bir deyişle davanın sonucunu değiştirebilecek nitelikte bulunması hâlinde, davayla doğrudan ilgili olan bu hususlara mahkemelerce makul bir gerekçe ile yanıt verilmesi gerekir (Sencer Başat ve diğerleri, § 35.).
    Aksi bir tutumla mahkemenin, davanın sonucuna etkili olduğunu kabul ettiği bir husus hakkında “ilgili ve yeterli bir yanıt” vermemesi veya yanıt verilmesini gerektiren usul veya esasa dair iddiaların cevapsız bırakılmış olması hak ihlaline neden olabilecektir (Sencer Başat ve diğerleri, § 39.).
    Nitekim Anayasa Mahkemesinin 25.05.2017 tarihli ve 11798 sayılı kararında da aynı hususlar vurgulanmıştır.
    Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde,
    Denetim süresi içerisinde yeni bir suç işlenmesi üzerine açıklanan ve kesinleşmesi hâlinde infaza verilecek olan hükmün, açıklanacak yeni hüküm olması, bu nedenle yargılama sonucunda ulaşılan sonuçların, iddia, savunma, tanık anlatımları ve dosyadaki diğer belgelere ilişkin değerlendirmeler ile sanığın eyleminin ve yüklenen suçun unsurlarının nelerden ibaret olduğunun, hangi gerekçeyle hangi delillere üstünlük tanındığının açıkça hükmün gerekçesine yansıtılması gerekirken Yerel Mahkemece bu ilkelere uyulmayıp açıklanması geri bırakılan hükmün, sanığın denetim süresi içinde kasıtlı bir suç işlemesi nedeniyle açıklanmasına karar verildiğinin diğer bir anlatımla hükmün açıklanma gerekçesinin belirtilmesi ile yetinilip savunmada ileri sürülen görüşlere yer verilmemesi suretiyle CMK’nın 230. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendine, delillerin tartışılarak değerlendirilmemesi suretiyle aynı fıkranın (b) bendine ve ulaşılan kanaat ile sanığın suç oluşturduğu kabul edilen fiili gerekçeli kararda belirtilmeyerek aynı fıkranın (c) bendine muhalefet edildiğinin anlaşılması karşısında; direnme kararına konu hükmün, Anayasa"nın 141 ve 5271 sayılı CMK"nın 34, 230 ve 232. maddelerinde öngörülen şekilde kanuni ve yeterli gerekçeyi içermediği kabul edilmelidir.
    Bu itibarla, Yerel Mahkemenin direnme kararına konu hükmünün Anayasa"nın 141 ve 5271 sayılı CMK"nın 34, 230 ve 232. maddelerinde öngörülen şekilde kanuni ve yeterli gerekçeyi içermemesi isabetsizliğinden diğer yönleri incelenmeksizin bozulmasına karar verilmelidir.
    SONUÇ:
    Açıklanan nedenlerle;
    1- Ereğli (Konya) Ağır Ceza Mahkemesinin 11.05.2016 tarihli ve 78-78 sayılı direnme kararına konu hükmünün Anayasa"nın 141 ve 5271 sayılı CMK"nın 34, 230 ve 232. maddelerinde öngörülen şekilde kanuni ve yeterli gerekçeyi içermemesi isabetsizliğinden diğer yönleri incelenmeksizin BOZULMASINA,
    2- Dosyanın, mahalline iadesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 01.12.2020 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi