Yanlar arasında görülen tapu kaydında düzeltim davası sonunda, yerel mahkemece davanın kabulüne ilişkin olarak verilen karar davalı Tapu Sicil Müdürlüğü vekilince yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
Talep, tapu kaydında kimlik bilgilerinin düzeltilmesi isteğine ilişkindir.
Davalı Tapu Müdürlüğü, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, iddianın sabit olduğu gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Davacı, 663 parsel sayılı taşınmazın 2/3 payının kendisine ait olmasına karşın, kadastro çalışmaları sırasında 1/3 payın kendi adına, 1/3 payın H. kızı E.A.adına, 1/3 payın ise M.oğlu H.A. adına tescil edildiğini, gerçekte H.A.adında bir kişinin bulunmadığını, hata sonucu sicil kaydında kendi ismi yerine H.A.ın yazıldığını ileri sürerek, eldeki davayı açmıştır.
Dosya içeriği ve toplanan delilerden, 16.07.1971 tarihinde yapılan kadastro tespiti sonucunda davaya konu 663 parsel sayılı taşınmazın 1/3 payının davacı (R,oğlu, M. A.A. adına, 1/3 payının H..kızı E. A.ş adına , 1/3 payının ise M..oğlu H.A. adına tespit gördüğü, tapulama tutanağında edinme sebebinin taşınmazın z.olan S.A. tarafından adı geçen şahıslara eşit paylarla satılması şeklinde açıklandığı, davacı ve dava dışı E.A.a ait payların daha sonra devredildiği, 1/3 payın ise halen M.oğlu,H.. A. adına kayıtlı olduğu, hatta davacının bu payı satmak üzere Suriye devletinde düzenlenen ve Türkçe"ye tercüme edilen bir özel vekaletname ile işlem yapmak üzere Tapu Müdürlüğüne müracaatta bulunduğu, ancak ilgili merci tarafından işlem yapılmadığı anlaşılmaktadır.
Hemen belirtilmelidir ki, bu tür davalarda, taşınmazların, kadastro tespiti ya da tapuya tescili sırasında mülkiyet hakkı sahibinin isim, soyisim, baba adı gibi kimlik bilgilerinin kayda eksik ya da hatalı işlenmesi, kayıt düzeltme taleplerinin kaynağını oluşturur. Bu tür taleplerde kimlik bilgileri düzeltilirken, taşınmaz malikinin değişmemesi, diğer bir anlatımla mülkiyet aktarımına neden olunmaması gerekir.
Tapu kaydında kimlik bilgilerinin düzeltilmesine veya tespitine ilişkin taleplerdeki amaç, kayıt malikinin tapu kaydındaki kimlik bilgilerinin nüfus kaydı ile uyumlu hale getirilmesi olduğundan bu tür işlerde verilen kararlar kesin hüküm teşkil etmez. Kararın haksız veya hatalı görülmesi halinde ileri sürülen delillere göre yeniden düzeltme talebinde bulunulabilmesi, hükmün değiştirilebilmesi mümkündür. Öte yandan, Çekişmesiz yargı işlerinin tanımı ve kapsamı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 382/1 maddesinde düzenlenmiş olup, buna göre; çekişmesiz yargının belirlenmesinde kullanılan genel ölçütler ortaya konmakta ve ardından çekişmesiz yargıya giren işler ayrı ayrı sayılmaktadır. Bu ölçütler, " ilgililer arasında uyuşmazlık olmaması", "ilgililerin ileri sürebileceği herhangi bir hakkın bulunmaması" ve "hakimin re"sen harekete geçebileceği" haller olarak belirlenmiştir.
Kanunda çekişmesiz yargı kapsamında kalan işlerin genel çerçevesinin çizilmesi ve ardından bu tür işlerin ayrı ayrı sayılması karşısında, çekişmesiz yargıya gelen işlerin sınırlı olmadığı ve bu ölçütleri taşıyan ve kanunda sayılmayan diğer işlerin de çekişmesiz yargı olarak kabulü gerekir. Çekişmesiz yargıda görülen işler, kanunda tanımlanan şekilde bir dava olmadığından, "davacı" ve "davalısı" yerine "talep eden ve "ilgili" kavramları yerine kullanılmaktadır. Ayrıca, bu tür işlerde diğer bir anlatımla çekişmesiz yargıda ilgililerin uzlaşması halinde ortadan kalkacak bir uyuşmazlık konusu bulunmadığından taraflar arasında gerçek anlamda bir çekişme veya uyuşmazlıktan da söz edilemez.
Somut olayda ise,11.02.2010 tarihli özel vekaletnameye göre paydaşın farklı kişi olduğu,davacının da adı geçen vekaletnamede taraf olduğu, bu durumda mülkiyet ihtilafının bulunduğu ve davanın çekişmesiz yargının konusunu oluşturmayacağı, mülkiyet ihtilafına ilişkin davaların da kayıt maliklerine ya da onların yasal temsilcilerine karşı açılabileceği belirgin bulunduğundan, çekişmesiz yargı usulüne göre görülen eldeki davanın dinlenme olanağı yoktur.
Hal böyle olunca ,açıklanan nedenden ötürü davanın reddi gerekirken, esas hakkında karar verilmiş olması doğru değildir.
Davalının temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle, hükmün açıklanan nedenden ötürü (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK."nın 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, 13.5.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.