11. Hukuk Dairesi 2020/6266 E. , 2020/5348 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :TİCARET MAHKEMESİ
Taraflar arasında görülen davada Bakırköy 2. Asliye Ticaret Mahkemesince bozmaya uyularak verilen 03.03.2020 tarih ve 2014/1106-2020/227 sayılı kararın Yargıtayca İncelenmesinin duruşmalı olarak davacı vekili tarafından istenildiği ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, duruşma için belirlenen 24.11.2020 günü başkaca gelen olmadığı yoklama ile anlaşılıp hazır bulunan davacı vekili Av. ... dinlenildikten sonra duruşmalı işlerin yoğunluğu ve süre darlığından ötürü işin incelenerek karara bağlanması ileriye bırakıldı. Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlenildikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, davalının yatırılan paranın istendiği an çekilebileceği ve yüksek oranda kar verileceği vaadi ile piyasadan izinsiz mevduat topladığını, müvekkilinin de para yatırdığını, davalının kanunlara aykırı faaliyet yürüterek para topladığını, yapılan usulsüzlüklerin resmi kurum raporlarında yer almış olduğunu, yöneticileri hakkında ceza davalarının açıldığını ileri sürerek, geçerli hisse senedi devri yapılmadığının ve müvekkilinin geçerli bir ortaklığının bulunmadığının tespiti ile müvekkilinden tahsil edilen 136.155 DM (69.614,94 Euro) karşılığı 128.885,10 TL"nin en yüksek avans faiziyle davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı vekili, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, uyulan bozma ilamı ve tüm dosya kapsamına göre, 7194 Sayılı Yasa ile 3332 sayılı Yasaya eklenen, geçici madde 4 gereğince karar verilmesine yer olmadığına, davacı lehine maktu vekalet ücretine ve yargılama giderlerinin davalı üzerinde bırakılmasına karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, mahkemece uyulan bozma kararı gereğince hüküm verilmiş olmasına ve delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre davacı vekilinin aşağıdaki bedin kapsamı dışındaki diğer temyiz itirazlarının reddine karar vermek gerekmiştir.
2-Mahkemece yargılama aşamasında yürürlüğe giren 7194 Sayılı Yasa ile 3332 Sayılı Yasaya eklenen geçici 4. madde gereğince davacı tarafından karşılanan 2.400,00 TL bilirkişi ücretinin de yargılama gideri kapsamında davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmesi gerekirken bu tutarın hesaplamaya dahil edilmeden eksik hesaplanan yargılama giderine hükmedilmesi doğru olmayıp, hükmün bu yönden bozulması gerekir ise de anılan yanlışlığın düzeltilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, kararın düzeltilerek onanmasına karar verilmesi gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın hüküm fıkrasının 3. bendinde yer alan ‘‘ 971,00 TL’’ ve ‘‘ 1.039,40 TL’’ ibarelerinin çıkarılarak yerlerine ‘‘3.371,00 TL’’ ve ‘‘3.439,40 TL’’ ibarelerinin eklenmesine, kararın bu hali ile DÜZELTİLEREK ONANMASINA, bozma nedenine göre duruşma vekalet ücreti tayinine yer olmadığına, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz eden davacıya iadesine, 24.11.2020 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY
7194 sayılı Kanun’un 41. maddesi ile çeşitli kanunlara eklenen Geçici 4. madde, kanaatimce, her şeyden önce, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6. maddesi ve bu maddede öngörülen karar alma hakkıyla birlikte ele alındığında Anayasa’nın 36. maddesinde hükme bağlanan hak arama hürriyetini ihlal eden bir yasal düzenlemedir.
Öte yandan, söz konusu hüküm, yine Anayasa’nın 9. maddesindeki yargı yetkisinin bağımsız ve tarafsız mahkemelerce kullanılacağına ilişkin hükme, kanun maddesinin kamuoyunca bilinen ve sınırlı sayıdaki sermaye şirketi ile ve bu şirketler aleyhine açılan davalarla ilgili olduğu düşünülecek olursa Anayasa’nın kanun önünde eşitlik ilkesi kapsamındaki 10/4. maddesi ile yasama meclisinin bir devlet organı sıfatıyla bu ilkeye uygun hareket etme zorunluluğuna ilişkin 10/5. maddesine, yine Anayasa’nın 35. maddesinde belirtilen ve kişinin temel hak ve hürriyetleri kapsamındaki mülkiyet hakkına ve bu hakkın ancak kamu yararı amacıyla sınırlandırılacağına ilişkin hükme aykırı olduğu gibi, buradan hareketle, devletin, kişinin temel haklarını hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan engelleri kaldırmaya çalışması gerekmesine karşın hak arama ve mülkiyet hakkının kullanımının önüne geçen bir düzenleme olarak ortaya çıkmış bulunması nedeniyle Anayasa’nın 5. maddesine, keza düzenlemenin kişinin temel hak ve özgürlükleri kapsamındaki hak arama ve mülkiyet hakkının özüne dokunan niteliği gözetildiğinde Anayasa’nın 13. maddesine, Anayasa’nın 138/3. maddesinde görülmekte olan somut davalarla ilgili olarak yasama meclisinde yargı yetkisinin kullanılması ile ilgili görüşme dahi yapılamayacağı hükme bağlanmış iken dava hangi nedenle açılmış olursa olsun verilecek kararın ve hatta yargılama giderlerinin dahi ne şekilde hükme bağlanacağının düzenlenmiş olması nedeniyle söz konusu hükme de aykırı düşmektedir.
Her ne kadar Anayasa’nın 167. maddesinde devletin para, kredi, sermaye piyasalarının sağlıklı ve düzenli işlemelerini sağlayıcı ve geliştirici tedbirleri alacağı öngörülmüş ise de, alınacak bu tedbirlerin herhalde Anayasaya aykırı bir kanuni düzenleme yoluyla gerçekleştirilmesi düşünülemeyecek olup aksinin kabulü Anayasa’nın başlangıç hükümlerine açıkça aykırı düşecektir.
Tüm bu nedenlerle, yasa hükmünün, 6216 sayılı Anayasa Mahkemesinin Kuruluşu ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun’un 40. maddesi uyarınca itiraz yoluyla iptali için Anayasa Mahkemesi’ne başvurulması ve buradan çıkacak sonuca göre bir karar verilmesi gerektiği kanısında olduğumdan çoğunluğun düzeltilerek onama düşüncesine katılmıyorum.