Esas No: 2019/6506
Karar No: 2020/7202
Karar Tarihi: 30.12.2020
Danıştay 10. Daire 2019/6506 Esas 2020/7202 Karar Sayılı İlamı
T.C.
D A N I Ş T A Y
ONUNCU DAİRE
Esas No : 2019/6506
Karar No : 2020/7202
TEMYİZ EDEN (DAVACI) : …'a velayeten …
VEKİLİ : Av. …
KARŞI TARAF (DAVALI) : … Bakanlığı
VEKİLİ : Av. …
DAVALI YANINDA MÜDAHİL : …
VEKİLİ : Av. …
İSTEMİN_KONUSU : ... İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının davacı tarafından temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacı tarafından, babası olan ...'ın, davalı idare personelinin hatalı ve yanlış uygulamaları nedeniyle hayatını kaybetmesinde davalı idarenin hizmet kusurunun bulunduğu iddiasıyla 35.000,00 TL maddi ve 50.000,00 TL manevi olmak üzere toplam 85.000,00 TL tazminatın ölüm tarihinden itibaren işletilecek yasal faiziyle birlikte ödenmesine karar verilmesi istenilmektedir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: ... İdare Mahkemesinin ... tarih ve E: ..., K: ...sayılı kararıyla; dosyadaki bilgi ve belgeler ile Adli Tıp Kurumu 1. Adli Tıp İhtisas Kurulunun ... tarih ve ... sayılı raporu doğrultusunda davacının yakınına uygulanan gerekli tetkikler ile tıbbi teşhis ve tedavilerin tıbben uygun olduğu, davalı idarenin bir hizmet kusurunun bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
TEMYİZ_EDENİN_İDDİALARI : Davacı tarafından, eksik incelemeye dayalı olarak verilen kararın hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
KARŞI_TARAFIN_SAVUNMASI : Davalı idare ve davalı yanında müdahil tarafından savunma verilmemiştir.
DANIŞTAY TETKİK HAKİMİ : ...
DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin kabulü gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Onuncu Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE :
MADDİ OLAY :
Davacının babası kalbinin ve sağ bacağının aşırı şekilde ağrımasına bağlı rahatsızlanarak 28/03/2011 tarihinde Şişli Etfal Eğitim ve Araştırma Hastanesi acil servisine getirilmiş, burada EKG'si çekilmiş, kan tahlili yapılmış, ağrı kesici verilerek Prof. Dr. Mazhar Osman Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesine yönlendirilmiş, bu hastanede yapılan muayene sonucunda psikolojik probleminin olmadığının anlaşılması üzerine Bakırköy Dr. Sadi Konuk Eğitim ve Araştırma Hastanesine sevk edilmiş, filminin çekilmesinin sonra ağrı kesici ve sakinleştirici verilerek evine gönderilmiştir.
Davacının babası evinde istirahat ederken 29/03/2011 tarihinde vefat etmiştir. Bunun üzerine, davacı tarafından babasının teşhis ve tedavisinde davalı idarenin hizmet kusurunun bulunduğu iddiasıyla bakılmakta olan dava açılmıştır.
İLGİLİ MEVZUAT:
Anayasanın 125. maddesinde, idarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolunun açık olduğu belirtildikten sonra, son fıkrasında, idarenin kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu hükme bağlanmış, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 2/1-b maddesinde ise, idari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakları doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları, idari dava türleri arasında sayılmıştır.
Genel anlamı ile tam yargı davaları, idarenin faaliyetlerinden ötürü, hakları zarara uğrayanlar tarafından idare aleyhine açılan tazminat davalarıdır. Bu tür davalarda mahkeme, hem olayın maddi yönünü, yani zararı doğuran işlem veya eylemleri, hem de bundan çıkabilecek hukuki sonuçları tespit edecektir.
Tam yargı davalarında, öncelikle zarara yol açtığı öne sürülen idari işlem veya eylemin hukuka uygunluğunun denetlenmesi esas alındığından, olayın oluşumu ve zararın niteliği irdelenip, idarenin hizmet kusuru olup olmadığının araştırılması, hizmet kusuru yoksa kusursuz sorumluluk ilkelerinin uygulanıp uygulanmayacağının incelenmesi, tazminata hükmedilirken de her halde sorumluluk sebebinin açıkça belirtilmesi gerekmektedir.
İdarenin yürütmekle görevli olduğu bir hizmetin kuruluşunda, düzenlenişinde veya işleyişindeki nesnel nitelikli bozukluk, aksaklık veya boşluk olarak tanımlanabilen hizmet kusuru; hizmetin kötü işlemesi, geç işlemesi veya hiç işlememesi hallerinde gerçekleşmekte ve idarenin tazmin yükümlülüğünün doğmasına yol açmaktadır. Bu bağlamda hizmet kusuru, özel hukuktaki anlamından uzaklaşarak nesnelleşen, anonim bir niteliğe sahip, bağımsız karakteri olan bir kusurdur. Hizmet kusurundan dolayı sorumluluk, idarenin sorumluluğunun doğrudan ve asli nedenini oluşturmaktadır.
Diğer taraftan, idarelerin kamu hizmetlerinin gereği gibi işlemesini sağlayacak organizasyonları yaparak yeterli araç ve gereçle donatılmış bina, tesis ve araçlarla hizmetin özelliğine uygun olarak seçilen ve yetişmiş personelle hizmeti yürütmek yükümlülüğünün bulunduğu da tartışmasızdır.
Zarar gören kişinin hizmetten yararlanan durumunda olduğu ve hizmetin riskli bir nitelik taşıdığı sağlık hizmetinde, idarenin tazmin yükümlülüğünün doğması için; zararın, idarenin hizmet kusuru sonucu meydana gelmiş olması gerekmektedir.
Manevi tazminat, mal varlığında meydana gelen bir eksilmeyi karşılamaya yönelik bir tazmin aracı değil, tatmin aracıdır. Olay nedeniyle duyulan elem ve ızdırabı kısmen de olsa hafifletmeyi amaçlar. Belirtilen niteliği gereği manevi tazminatın zenginleşmeye yol açmayacak şekilde belirlenmesi gerekmektedir. Manevi zararın varlığı, sadece şeref, haysiyet ve onur kırıcı işlem ve eylemlere ya da kişilerin vücut bütünlüğünde meydana gelen sakatlık haline veya ölüm nedeniyle ağır bir elem, üzüntü duyulması şartına bağlı olmayıp, idarenin yürütmekle yükümlü olduğu kamu hizmetini gereği gibi eksiksiz olarak sunamaması nedeniyle ilgililerin yeterli hizmet alamamalarından dolayı üzüntü ve sıkıntı duymaları manevi zararın varlığı ve manevi tazminata hükmedilmesi için yeterli bulunmaktadır.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
İdare Mahkemesince, olayda idarenin hizmet kusurunun bulunup bulunmadığının tespitine yönelik olarak Adli Tıp 1. İhtisas Kurulundan alınan 17/09/2014 tarihli raporda sonuç olarak; "28/03/2011 tarihinde; davacının yakınının getirildiği Şişli Etfal Eğitim ve Araştırma Hastanesinde şikayetleri üzerine muayene edilerek EKG'sinin çekildiği, kan tetkiklerinin istendiği, bunların değerlendirilmesi sonucu kardiak bir patoloji düşünülmediği, hastanın psikiatriye yönlendirildiği dikkate alındığında; hastanın şikayetleri üzerine ayırıcı tanıda yapılan tetkiklerin uygun olduğu, tetkiklerin sonuçları ve tıbbi kayıtlarda hastanın psikiatrik hikayesi olduğunun yazılı olup psikiatri konsültasyonu istenerek hastanın uygun olduğu, aynı tarihte hastanın Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesine başvurduğu, burada yapılan muayene ve değerlendirmelerin tıbben uygun olup hastanın şikayetinin organik kökenli olacağı düşünülerek yeniden acil servise yönlendirilmesi doğru olduğu, hastanın aynı gün şikayetleri geçmeyince Bakırköy Sadi Konuk Eğitim ve Araştırma Hastanesine başvurduğu, burada bacak ağrısını nedeni ile hastadan vertebra grafisi istendiği, hastaya diclomec ampul yapıldığı, asistan Dr. ... tarafından hastaya myalji anksiyete tanısı ile majezik, transkobus, diclomek reçete edildiği, evine gönderilen hastanın aynı gün öldüğü, ölüm nedeninin dissekan aort anevrizmasından meydana gelmiş olduğu da birlikte değerlendirildiğinde; dissekan aort anevrizmasına tanı konulması güç olup hastada göğüs ağrısı da olması nedeni ile öncelikle kalp krizi düşünülerek gerekli tetkiklerin yapıldığı, hastada hipertansiyon olmaması, her iki ekstremite arasında tansiyon farkı olmayıp TA 110/70 mmHg olması ve alınan anamnez sonucu hastanın psikiatriye yönlendirildiği, burada yapılan değerlendirme ile en son gönderildiği acilde bacak ağrısı da tarifleyen hastanın şikayetine yönelik direkt grafi istenerek tedavisi düzenlenmiş olduğu, dissekan aort anevrizmasına tanı koymanın güçlüğü, tanı konulması durumunda hemen müdahale edilmesi halinde de ölüm oranının yüksek olduğunun tıbben bilindiği dikkate alındığında; davalı idareye atfı kabil kusur bulunmadığı" yönünde görüş verilmiştir.
Bilirkişilerin, uyuşmazlık konusunda özel ve teknik bilgiye sahip olan kişiler arasından seçilmesi gerektiği açık olup, Mahkeme kararına esas alınan raporun heyet oluşumu incelendiğinde; raporu hazırlayan uzmanlar arasında Kardiyoloji Uzmanı ve Acil Tıp Uzmanının bulunmadığı anlaşıldığından raporda yer alan değerlendirmelere itibar edilmesi mümkün görülmemektedir.
Dava konusu olayda; kalbinin, göğsünün ve sol bacağının ağrıdığı şikayetiyle sağlık kuruluşuna başvuran bir hasta için uygun tıbbi yaklaşımın ne olduğu, dava konusu olaydaki yaklaşımın tıbben kabul edilebilir olup olmadığı, tıbbi kurallara uygun hareket edilmiş olması halinde hastanın yaşama imkanının bulunup bulunmadığı, hususlarının Acil Tıp Uzmanı ve Kardiyoloji Uzmanının bulunduğu bilirkişi heyetinden rapor alınarak açıklığa kavuşturulması gerekmektedir.
Diğer taraftan; yukarıda anılan şikayetlerle hastaneye başvuran davacı yakınına yönelik olarak EKG çekilmesinin yeterli olup olmadığı, EKG'ye ek olarak kardiyoloji bölümünden konsültasyon istenmemesinin tıbbi açıdan bir eksiklik arz edip etmediği hususlarının açıklanarak irdelenmesi gerekmektedir.
Bu durumda; yukarıda belirtildiği şekilde inceleme ve araştırma yapılarak sonucuna göre davacının maddi ve manevi tazminat talebi hakkında karar verilmesi gerekirken eksik inceleme sonucu verilen İdare Mahkemesi kararında hukuki isabet görülmemiştir.
KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1.Davacının temyiz isteminin kabulüne,
2. Davanın reddine ilişkin temyize konu ... İdare Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının BOZULMASINA,
3. Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Mahkemeye gönderilmesine,
4. 2577 sayılı Kanun'un (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin birinci fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren 15 (on beş) gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 30/12/2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.