12. Ceza Dairesi 2015/3276 E. , 2015/8108 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi : Asliye Ceza Mahkemesi
Suç : 2863 sayılı Kanuna aykırılık
Hüküm : 5271 sayılı CMK"nın 223/2-a maddesi uyarınca Beraat
2863 sayılı Kanuna aykırılık suçundan sanığın beraatine ilişkin hüküm, katılan vekili tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Katılan vekilinin diğer temyiz itirazlarının reddine, ancak;
2863 sayılı Kanunun 7. maddesinde 6498 sayılı Kanun ile getirilen değişikliğin amacının, korunması gerekli taşınmaz kültür ve tabiat varlığı ya da sit alanı olarak tescil kararlarının, ilgililerince öğrenilmesini sağlamak olduğu, başka bir deyişle, tek yapı ölçeğindeki kültür ve tabiat varlıkları yönünden tebliğ; sit alanları yönünden Resmi Gazete"de yayım ve internet üzerinden duyuru kurallarının, kişilerin, sahip oldukları taşınmazların durumunu bilmelerini ve ona göre hareket etmelerini sağlama amacı taşıdığı, belirtilen kuralların, 2863 sayılı Kanunun 65. maddesinde düzenlenen suçun oluşumu için şekil şartı niteliği bulunmayıp, aksi yöndeki kabulün, 6498 sayılı Kanunun amacına da ters düşeceği;
Dolayısıyla, sözü edilen değişiklik öncesinde yapılan tescil işlemleri bakımından, tek yapı ölçeğindeki kültür ve tabiat varlıkları ile korunma alanlarına ilişkin olarak, taşınmaza ait tapu kaydının beyanlar hanesinde tescil şerhi bulunup bulunmadığına; sit alanları, tabiat varlıkları ve tek yapı ölçeğinde tescil edilen taşınmazlar da dâhil olmak üzere malikleri idarece tespit edilemeyen taşınmazlara ilişkin olarak, tescil kararının mahallinde mutat vasıtalarla ilan edilip edilmediğine bakılması gerektiği;
Diğer yandan, taşınmaz bir varlığın korunması gerekli kültür ve tabiat varlığı olarak tescil edilmesinin ya da bir bölgenin, doğal, tarihi ve kültürel özellikleri nedeniyle sit alanı olarak belirlenmesinin, taşınmazın veya bölgenin özel bir statüye tabi tutulması gerektiği ve taşınmaz üzerinde ya da bölge içerisinde keyfi uygulamalarda bulunulamayacağı anlamına geldiği, bu bakımdan kural olarak, 6498 sayılı Kanun değişikliği sonrası tebliğ – yayım – internette duyuru; anılan değişiklik öncesi ise şerh – ilan yöntemleri ile taşınmazın ya da bölgenin tescilinden ilgililerin haberdar olmalarının sağlanması gerektiği, bununla birlikte, Türk Medeni Kanunu"nda yer alan “iyi niyet” kuralının genel bir hukuk ilkesi olarak kabul edilip, 2863 sayılı Kanunun 65. maddesinde düzenlenen suç tiplerine yönelik sübut değerlendirmesinde de dikkate alınmasının zorunlu olduğu, başka bir deyişle, 6498 sayılı Kanun değişikliği öncesinde yapılan tescil işlemleri yönünden, taşınmaza ait tapu kaydının beyanlar hanesinde şerh bulunmayıp, tescil kararı mahallinde mutat vasıtalarla ilan edilmemiş olsa dahi, failin, taşınmazın ya da bölgenin tescilinden haberdar olduğuna dair beyanının göz ardı edilemeyeceği, zira, maliki olduğu taşınmazın korunması gerekli nitelik taşıdığını ya da sit özelliğiyle bölgesel bazda koruma altına alınan bir alanda bulunduğunu bilen kişinin, taşınmazı üzerinde dilediği zaman dilediği şekil ve kapsamda uygulama yapamayacağını, taşınmazın ya da bölgenin özel statüsünün mümkün kıldığı ölçüde, kamu kurumlarınca yürütülecek izin prosedürü çerçevesinde inşai ve fiziki müdahalelerde bulunabileceğini de bilmesi gerektiği, yapı ya da bölge bazında tescil kararından haberdar olduğu halde, ilgili kurumlara başvurarak, gerçekleştirmeyi düşündüğü inşai uygulamaya yönelik izin almayıp keyfi hareket eden kişinin iyi niyetinden söz edilemeyeceği, dolayısıyla, taşınmazın ya da bölgenin niteliğini bilerek izinsiz inşai ve fiziki müdahalede bulunan ya da başlangıçta bilmeyip, kamu görevlilerince düzenlenen zabıt ve tutanaklar ile durumu öğrendiği halde müdahalesine devam eden failin, hukuki koruma altına alınamayacağı;
Ayrıca, hukuka aykırı zeminde gerçekleştirilen fiiller bakımından da failin iyi niyetinden bahsetmenin mümkün bulunmadığı, başka bir deyişle, Dairemizce incelenen dosyalarda sıkça karşılaşıldığı gibi, hazineye ait veya devletin hüküm ve tasarrufundaki taşınmazlar üzerinde inşai ve fiziki müdahale yapılması durumunda, tescil kararının mahallinde mutat vasıtalarla ilan edilip edilmemesinin sonuca etkili olmayacağı, zira bu halde failin, maliki olmadığı veya hukuka uygun şekilde yararlanma hakkını elde etmediği taşınmaza müdahalede bulunduğunu ve fiilinin hukuki korumadan yoksun olduğunu bildiğinin kabulü gerektiği, hukuka aykırı zeminde gerçekleştirilen inşai ve fiziki müdahaleler yönünden ilan kuralı aranmasının, hayatın olağan akışına ve mantık ilkelerine de uygun düşmediği;
Bu kapsamda somut olay değerlendirildiğinde; sanığın, ... Koruma Kurulu"nun 15/11/1995 tarih ve 7755 sayılı kararı ile tescilli 1. derece doğal sit alanı içerisinde yer alan tapusuz taşınmaz üzerinde mevcut binaya dış cephe kaplaması yaptırdığı, kolluk kuvvetlerince durumun tespit edildiği 06/12/2009 tarihi itibariyle henüz yeni başlanmış olan kaplama faaliyetinin, ... Belediye Başkanlığı görevlilerince 18/12/2009 tarihinde yapılan mıntıka kontrolünde tamamlanmış olduğunun görüldüğü, 06/12/2009 tarihli yapı tespit tutanağı altında “inşaat sahibi” sıfatıyla imzası bulunan sanığın aynı tarihte kolluk kuvvetlerine verdiği ifadede, söz konusu yer için daha önce de tutanak düzenlendiğini, ayın dokuzunda duruşması olduğunu, yağmurdan su almaması için binaya dış cephe kaplaması yaptırdığını söylediği, Uyap sisteminden alınan sanığa ait adli sicil kaydının incelenmesinde, sanığın, 23/03/2009 tarihinde işlediği 2863 sayılı Kanuna aykırılık suçu nedeniyle ... Asliye Ceza Mahkemesi"nin 2009/552 Esas, 2009/1076 Karar sayılı dosyası kapsamında yargılanarak, 09/12/2009 tarihli karar ile aynı Kanunun 65/b maddesi uyarınca mahkum edildiğinin görüldüğü;
Tüm dosya içeriği birlikte değerlendirildiğinde, sanığın, gerek aynı yerdeki başka bir eylemi nedeniyle daha önce yargılanmış olması gerekse 06/12/2009 tarihinde huzurunda yapılan tespite rağmen fiilini sürdürerek dış cephe kaplamasını tamamlaması dikkate alındığında, bölgenin sit alanı niteliğiyle tescilli olduğunun ve bölge içerisinde izinsiz inşai faaliyette bulunulamayacağının sanık tarafından bilindiğinin kabulü gerektiği, aksi takdirde, kamu görevlilerince düzenlenen tutanaklara ve hakkında açılan davalara rağmen kural tanımaz bir davranış biçimiyle hareket eden sanığın hukuki himaye altına alınmış olacağı, bu noktada, atılı suçun oluşumu için, bölge tescilinin mahallinde duyurulup duyurulmadığına şekli bir anlam yüklemenin, genel hukuk ilkeleri ve adalet duygusuyla da bağdaşmayacağı, dolayısıyla, Dairemizin 21/06/2013 tarih, 2012/28030 Esas, 2013/17050 Karar sayılı ilamında açıklandığı üzere “basit inşaat” niteliğindeki eyleminden dolayı sanığın, karar tarihinde yürürlükte olan 2863 sayılı Kanunun 6498 sayılı Kanun ile değişik 65/4 maddesi uyarınca mahkumiyetine karar verilmesi gerektiği gözetilmeksizin, hatalı değerlendirme ile beraatine dair hüküm tesisi,
Kanuna aykırı olup, katılan vekilinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görüldüğünden, 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK"un 321. maddesi gereğince beraate ilişkin hükmün isteme uygun olarak BOZULMASINA, 14/05/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.