Hukuk Genel Kurulu 2017/2653 E. , 2021/249 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi
1. Taraflar arasındaki "boşanma" davasından dolayı yapılan yargılama sonunda, Bakırköy 1. Aile Mahkemesince verilen davanın kabulüne ilişkin karar, tarafların temyizi üzerine Yargıtay 2. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı kısmen direnilmiştir.
2. Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
I. YARGILAMA SÜRECİ
Davacı İstemi:
4. Davacı 29.05.2008 tarihli dava dilekçesinde; davalı ile 22.10.1996 tarihinde evlendiklerini, davalının sürekli hakaretlerde bulunduğunu bu nedenlerle boşanmalarına karar verilmesini talep ve dava etmiş olup yargılamanın ilerleyen aşamasında kendisini vekille temsil ettirmiştir.
Davalı Cevabı:
5. Davalı vekili 29.07.2008 tarihli cevap dilekçesinde; tüm iddiaları inkârla, sürekli hakaretlerde bulunanın davacı taraf olduğunu, ağza alınmayacak küfürler ettiğini, müvekkilini aldattığını ileri sürerek davanın reddine, aksi halde müvekkili yararına 600,00TL tedbir-yoksulluk nafakası ile 30.000,00TL maddi, 30.000,00TL manevi tazminat ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
İlk Derece Mahkemesi Kararı:
6. Bakırköy 1. Aile Mahkemesinin 11.06.2010 tarihli ve 2008/311 E., 2010/466 K. sayılı kararı ile; boşanmaya sebep olan olaylarda erkek eşin sadakat yükümlülüğüne aykırı hareket ederek ağır kusurlu olduğu, kadın eşin ise hakaret etme şeklinde gerçekleştirdiği davranışıyla az kusurlu olduğu gerekçesi ile tarafların boşanmalarına, davalı eş yararına 15.000,00TL maddi ve 10.000,00TL manevi tazminat ödenmesine, ancak tarafların belirlenen ekonomik ve sosyal durumları göz önünde bulundurularak davalının tedbir ve yoksulluk nafakası taleplerinin reddine karar verilmiştir.
Özel Daire Bozma Kararı:
7. Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 16.11.2011 tarihli ve 2010/18108 E., 2011/18672 K. sayılı kararı ile;
"...Hüküm davacı koca tarafından tazminatlar, davalı kadın tarafından ise nafakalar yönünden temyiz edilmekle evrak okunup gereği görüşülüp düşünüldü.
1-Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre davacının temyiz itirazları yersizdir.
2-Davalı kadının temyizinin incelenmesine gelince;
a-Boşanma veya ayrılık davası açılınca hakim, davanın devamı süresince, gerekli olan, özellikle eşlerin barınmasına (TMK. md.186/1) geçimine, (TMK md.185/3) malların yönetimine (TMK. 223, 242, 244, 262, 263, 264, 267, 215) ve çocukların bakım ve korunmasına (TMK.md.185/2) ilişkin geçici önlemleri kendiliğinden (resen) almak zorundadır (TMK.169). O halde; Türk Medeni Kanununun 185/3. ve 186/3. maddeleri uyarınca, tarafların ekonomik ve sosyal durumları da gözetilerek dava tarihinden geçerli olmak üzere davalı kadın yararına uygun miktarda tedbir nafakasına hükmedilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı bulunmuştur.
b-Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan mali gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir. Nafaka yükümlüsünün kusuru aranmaz. (TMK.m.175) Toplanan delillerle, boşanmaya sebep olan olaylarda davalı kadının daha ağır kusurlu olmadığı, her hangi bir geliri ve malvarlığının bulunmadığı, boşanma yüzünden yoksulluğa düşeceği gerçekleşmiştir. O halde, davalı kadın yararına geçimi için uygun miktarda yoksulluk nafakası takdiri gerekirken isteğin reddi doğru görülmemiştir,..." gerekçesiyle karar bozulmuştur.
Direnme Kararı:
8. Bakırköy 1. Aile Mahkemesinin 26.04.2012 tarihli ve 2012/148 E., 2012/358 K. sayılı kararı ile; bozma öncesi gerekçelerle yoksulluk nafakası bakımından ilk hükümde direnilmiş, tedbir nafakası bakımından ise bozma kararı öncesinde 28.11.2008 tarihli ara karar ile takdir edilen 200,00TL tedbir nafakasının hükmün kesinleşmesine kadar devamına karar verilmiştir.
Direnme Kararının Temyizi:
9. Direnme kararı yasal süresi içinde davalı vekili tarafından yoksulluk nafaka talebinin reddine ilişkin temyiz edilmiştir.
II. UYUŞMAZLIK
10. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; tarafların tespit edilen ekonomik ve sosyal durumlarına göre davacı yararına Türk Medeni Kanunu’nun 175. maddesinde yer alan yoksulluk nafakası koşullarının oluşup oluşmadığı, burada varılacak sonuca göre davalı eş yararına yoksulluk nafakasına hükmedilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
III. GEREKÇE
11. Uyuşmazlığın çözümü bakımından ilgili yasal düzenleme ve kavramların açıklanmasında yarar görülmektedir.
12. Bilindiği üzere 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun (TMK) “Yoksulluk nafakası” başlıklı 175. maddesi “Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla geçimi için diğer taraftan malî gücü oranında süresiz olarak nafaka isteyebilir. Nafaka yükümlüsünün kusuru aranmaz. ” hükmünü içermektedir.
13. Maddede geçen “yoksulluğa düşecek” kavramından ne anlaşılması gerektiği konusunda yasal bir tanımlama olmaması karşısında bu husus yargısal uygulamada kurallara bağlanmıştır. Nitekim, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu"nun 07.10.1998 tarihli ve 1998/2-656 E., 688 K.; 16.05.2007 tarihli ve 2007/2-275 E., 275 K.; 11.03.2009 tarihli ve 2009/2-73 E., 2009/118 K. sayılı kararları ile “yeme, giyinme, barınma, sağlık, ulaşım, kültür, eğitim” gibi bireyin maddi varlığını geliştirmek için zorunlu ve gerekli görülen harcamaları karşılayacak düzeyde geliri olmayanların “yoksul” kabul edilmesi gerektiği benimsenmiştir.
14. Ayrıca madde metninden de anlaşılacağı üzere yoksulluk nafakası isteminde bulunan tarafın kusurunun daha ağır olmaması gerekmektedir. Ancak yoksulluk nafakası, boşanmadan sonra yoksulluğa düşecek olan tarafı koruma amacına yönelik olduğu içindir ki, boşanmış olan yoksul tarafa verilecek olan yoksulluk nafakası, hiçbir surette diğer tarafa yükletilen bir ceza veya tazminat niteliğinde değildir. Şayet böyle olsaydı, sadece boşanmada kusuru olan eşten istenebilmesi gerekirdi. Oysa ki maddede açıkça belirtildiği gibi kusursuz eş dahi yoksulluk nafakası ödemekle yükümlüdür. Yoksulluk nafakası, bir bakıma evlilik birliği devam ettiği sürece söz konusu olan karşılıklı bakım ve geçindirme ödevinin devam ettirilmesi anlamını taşımaktadır (Akıntürk T./Ateş D: Türk Medeni Hukuku, Aile Hukuku, İkinci Cilt, Ocak 2019, s. 302).
15. Bunun yanında, yoksulluk nafakası istenebilmesi için istemde bulunan tarafın boşanma yüzünden yoksulluğa düşme tehlikesiyle karşılaşmış bulunması şarttır. Başka bir ifadeyle, geçimini kendi mali kaynakları ve çalışma gücüyle sağlama imkânından yoksun olan taraf diğer koşulları da varsa yoksulluk nafakası talep edebilecektir.
16. Yargıtay"ın yerleşik kararlarında "asgari ücret seviyesinde gelire sahip olunması" yoksulluk nafakası bağlanmasını olanaksız kılan bir olgu olarak kabul edilmemektedir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 26.12.2001 tarih ve 2001/2-1158 E., 1185 K; 01.08.2002 tarih ve 2002/2-397 E., 339 K.; 28.02.2007 tarih ve 2007/3-84 E., 95 K.; 16.05.2007 tarih ve 2007/2-275E., 275 K.; 11.03.2009 tarih ve 2009/2-73 E, 118 K.; 13.05.2009 tarih ve 2009/3-165 E., 186 K.; 04.05.2011 tarih ve 2011/2-155 E., 2011/278 K. sayılı kararları).
17. Ne var ki, asgari ücret seviyesinde gelir elde edilmesi yoksulluk nafakası bağlanmasına engel değilse de bu durumun nafaka miktarının tespitinde esas alınacağı da unutulmamalıdır. Yoksulluk durumu günün ekonomik koşulları ile birlikte, tarafların sosyal ve ekonomik durumları ve yaşam tarzları değerlendirilerek takdir edilmelidir.
18. Yukarıda yapılan açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; tarafların 22.10.1996 tarihinde evlendikleri, bu evlilikten ortak çocuklarının bulunmadığı, boşanmaya neden olan olaylarda erkek eşin sadakat yükümlülüğüne aykırı davranarak ağır kusurlu, kadın eşin ise hakaret ettiği gerekçesi ile az kusurlu olduğu kabul edilerek tarafların boşanmalarına karar verildiği görülmektedir. Her ne kadar Yargıtay bozma ilamında kadın eşin herhangi bir gelirinin bulunmadığı belirtilmiş ise de; tarafların sosyal ve ekonomik durumlarına ilişkin dosyada mevcut 2008 yılına ait araştırma sonuçlarına göre kadın eşin günlük işlerde çalıştığı, bu işten aylık ortalama 300,00TL gelir elde ettiği, üzerine kayıtlı mal varlığının bulunmadığı ve eşinin ailesine ait evde yaşadığı, buna karşılık erkek eşinse tekstil firmasında çalıştığı, aylık 600,00TL gelir elde ettiği ve adına kayıtlı bir adet devre mülkünün bulunduğu anlaşılmıştır.
19. Yukarıda açıkça vurgulandığı üzere asgari ücret seviyesindeki gelirin dahi yoksulluk nafakasına hükmedilmesine engel olmadığı, böyle bir gelir elde edilmesinin ancak hükmedilecek nafakanın miktarına etkili olacağı, günün ekonomik koşulları, kadın eşin çalıştığı işin düzenli ve sabit olmadığı, boşanmaya sebep olan olaylarda tarafların kusur durumları ve hakkaniyet ilkesi gözetilerek, davalı kadın eş yararına uygun miktarda yoksulluk nafakası ödenmesine karar verilmesi gerekirken, nafaka talebinin reddi doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir.
20. Hâl böyle olunca direnme kararının, açıklanan bu değişik gerekçe ve nedenlerle bozulması gerekmiştir.
IV. SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda yazılı değişik gerekçe ve nedenlerden dolayı 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’na eklenen “Geçici madde 3” atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 429. maddesi gereğince BOZULMASINA,
İstek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine,
Aynı Kanun’un 440/III-1. maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 11.03.2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.