Abaküs Yazılım
3. Hukuk Dairesi
Esas No: 2016/12996
Karar No: 2017/17084
Karar Tarihi: 05.12.2017

Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2016/12996 Esas 2017/17084 Karar Sayılı İlamı

3. Hukuk Dairesi         2016/12996 E.  ,  2017/17084 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

    Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda; davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılması davacı vekili tarafından istenilmekle, duruşma günü olarak belirlenen 05.12.2017 tarihinde davacı vekili Av. ... geldi. Davalı adına gelen olmadı. Açık duruşmaya başlandı ve hazır bulunan vekilin sözlü açıklamaları dinlenildikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için saat 14.00"e bırakılması uygun görüldüğünden, belli saatte dosyadaki bütün kağıtlar okunarak, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlenip, gereği düşünüldü:

    Y A R G I T A Y K A R A R I

    Davacı; kardeşi olan davalı ile birlikte 1994 yılında karnet ve elyaf açma işi yapmaya başladıklarını, sermayenin kendisi tarafından konduğunu, ..."da çalışması nedeniyle işin davalı tarafından yürütüldüğünü, davalının ortaklıkla ilgili hesap vermemesi nedeniyle 2006 yılında ... 1. Asliye Hukuk Mahkemesine tespit için müracaat ettiğini, ancak davalı ile sulh olmaları nedeniyle tespite gidilmediğini, sonrasında davalının hesap vermeye yanaşmaması nedeniyle 21.09.2012 tarihinde ihtarname gönderdiğini, davalının işletmeden kar edilmediğini bildirdiğini ileri sürerek; fazlaya ilişkin hakkı saklı kalmak üzere, elde edilen ürün bedelleri ile kar payından şimdilik 40.000 TL"nin ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep etmiş, 15.12.2015 tarihli ıslah dilekçesi ile talebini 440.000 TL"ye artırmıştır.
    Davalı; kardeşi olan davacı ile anlaşma yaparak 1994 yılında karnet makinesi aldıklarını, bu makinenin eski ve verimsiz olması nedeniyle 1998 yılında yeni bir makine daha alındığını, ticari hayattaki sıkıntılar nedeniyle işletmeden kar elde edilemediğini, 17.02.2007 yılında davacı ile anlaşarak sonradan aldıkları karnet makinesini sattıklarını, bu satış bedelinden gelen parayı yarı yarıya paylaştıklarını, yapılan bu anlaşma ile 2007 yılından önceki döneme ait alacak-borç ilişkisinin kalmadığını, daha önce alınan ve satılmasına karar verilen karnet makinesinin ise halen işyerinde bulunduğunu, Ekim 2007 tarihinde işletmenin faaliyetini durdurduğunu, işletmenin bulunduğu binayı 2010 yılında kiraya verdiğini, davacının 40.330,31 TL kira alacağı başlatmış olduğu takibe kısmen itiraz ederek elde edilen kira bedelinin yarısı olan 9.257 TL"yi ödediğini, davacının takibe vaki itirazın kaldırılmasını istememekle bu hususları kabul ettiğini savunarak, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
    Mahkemece; taraflar arasında resmi kayıtlarda geçen bir ortaklık bulunmadığı, kardeş olmaları nedeniyle özgüvene dayalı uzun yıllar alışveriş yaptıkları, ortaklığın ve alacağın varlığı ile ilgili herhangi bir belge sunamayan davacının davasını ispatlayamadığı gerekçesiyle, davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    Dava; kardeş olan taraflar arasında karnet ve elyaf açma işi için kurulduğu ileri sürülen adi ortaklığın tasfiyesi istemine ilişkindir.
    Davalı vekili tarafından verilen cevap dilekçesinde, tarafların sözü edilen karnet ve elyaf açma işine ortak oldukları ve ortaklığın Ekim 2007 tarihine kadar devam ettiği kabul edilmiştir. Bundan ayrı, gerek taraflarca imzalanan ve tespit dosyasına sunulan 23.03.2006 tarihli sulh belgesi, 17.02.2007 tarihli ve "Ortaklıkla İlgili Beyan ve Taahhütname" başlıklı belge ve taraflarca gönderilen ihtarnameler, gerekse dinlenen tanıkların beyanları ile taraflar arasında adi ortaklığın kurulduğu ve davalının ortaklığa konu işyeri ile ilgili vergi kaydını sonlandırdığı tarihe kadar devam ettiği anlaşılmaktadır.
    O halde mahkemece; 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu"nun 620 ve devamı maddelerinde düzenlenen adi ortaklık hükümleri dikkate alınarak, aynı kanunun 642 ve devamı maddelerindeki tasfiye hükümlerinin somut olaya uygulanması gerekmektedir.
    Tasfiye usulünü düzenleyen Türk Borçlar Kanunu"nun 644. maddesine göre; "Ortaklığın sona ermesi hâlinde tasfiye, yönetici olmayan ortaklar da dâhil olmak üzere, bütün ortakların elbirliğiyle yapılır. Ancak, ortaklık sözleşmesinde, ortaklardan biri tarafından kendi adına ve ortaklık hesabına belirli bazı işlemlerin yapılması öngörülmüşse, bu ortak, ortaklığın sona ermesinden sonra da o işlemleri tek başına yapmak ve diğerlerine hesap vermekle yükümlüdür.
    Ortaklar, tasfiye işlerini yürütmek üzere tasfiye görevlisi atayabilirler. Bu konuda anlaşamamaları hâlinde, ortaklardan her biri, tasfiye görevlisinin hâkim tarafından atanması isteminde bulunabilir.
    Tasfiye görevlisine ödenecek ücret, sözleşmede buna ilişkin bir hüküm veya ortaklarca oybirliğiyle verilmiş bir karar yoksa tasfiyenin gerektirdiği emek ile ortaklık malvarlığının geliri göz önünde tutularak hâkim tarafından belirlenir ve ortaklık malvarlığından, buna imkân bulunamazsa, ortaklardan müteselsilen karşılanır.
    Tasfiye usulüne veya tasfiye sonucunda her bir ortağa dağıtılacak paya ilişkin olarak doğabilecek uyuşmazlıklar, ilgililerin istemi üzerine hâkim tarafından çözüme bağlanır.".
    Aynı yasanın kazanç ve zararın paylaşımı başlıklı 643. maddesinde ise; "Ortaklığın borçları ödendikten ve ortaklardan her birinin ortaklığa verdiği avanslar ile ortaklık için yaptığı giderler ve koymuş olduğu katılım payı geri verildikten sonra bir şey artarsa, bu kazanç, ortaklar arasında paylaşılır.
    Ortaklığın, borçlar, giderler ve avanslar ödendikten sonra kalan varlığı, ortakların koydukları katılım paylarının geri verilmesine yetmezse, zarar ortaklar arasında paylaşılır." hükmü yer almaktadır.
    Keza, aynı yasanın kazanç ve zarara katılma başlıklı 623. maddesine göre de; "Sözleşmede aksi kararlaştırılmamışsa, her ortağın kazanç ve zarardaki payı, katılım payının değerine ve niteliğine bakılmaksızın eşittir.
    Sözleşmede ortakların kazanç veya zarara katılım paylarından biri belirlenmişse bu belirleme, diğerindeki payı da ifade eder.
    Bir ortağın zarara katılmaksızın yalnız kazanca katılacağına ilişkin anlaşma, ancak katılma payı olarak yalnızca emeğini koymuş olan ortak için geçerlidir." hükmünü ihtiva etmektedir.
    Mahkemece yapılacak iş; yukarıdaki yasa hükümlerine göre, yazılı olarak düzenlenmiş bir ortaklık sözleşmesinin bulunmaması nedeniyle, ortakların anlaşarak tasfiye memuru belirlemelerini istemek; bu konuda anlaşamamaları halinde ise hakim tarafından tasfiye işlemini gerçekleştirecek (ortaklığın faaliyet alanına göre konusunda uzman bir veya üç kişiyi) tasfiye memuru olarak resen atamak olmalıdır.
    Bundan sonra ise, tasfiye işlemleri; hakim tarafından öngörülecek üçer aylık (uyuşmazlığın mahiyetine göre süreler uzatılıp kısaltılabilir) dönemlerde tasfiye memuru tarafından 3 aşamada gerçekleştirilmelidir.
    Birinci aşamada; dava tarihi itibariyle ortaklığın tüm malvarlığı (aktif ve pasifi ile birlikte) belirlenmeli, bu bağlamda taraflarca imzalanan 17.02.2007 tarihli ve "Ortaklıkla İlgili Beyan ve Taahhütname" başlıklı belgede yer alan hükümler değerlendirilmeli, yönetici ve idareci ortak olan davalıdan ortaklık hesabını gösterir hesap istenmeli, verilen hesapta uyuşmazlık çıktığı takdirde, taraflardan delilleri sorularak toplanmalı, tasfiye memurunun belirlediği malvarlığı bilançosu taraflara tebliğ edilmeli, bu husustaki itirazları da karşılanıp, toplanacak delillere göre değerlendirilmelidir.
    İkinci aşamada; ortaklığın malvarlığına ilişkin satış ve nakte çevirme işlemi (TMK"nun 634. vd. maddelerinde düzenlenen resmi tasfiye işlemi kıyasen uygulanmak suretiyle) gerçekleştirilmeli, şayet bu mallar mevcut değilse, değerleri bilirkişi marifetiyle saptanmalıdır.
    Üçüncü ve son aşamada ise; yukarıdaki işlemler sonucu oluşan değerden, öncelikle ortaklığın borçları ödenmeli ve ortaklardan herbirinin, ortaklığa verdiği avanslar ile ortaklık için yaptığı giderler ve katılım payı geri verilmeli, bundan sonra bir şey artarsa, bu kazanç veya (ortaklığın, borçlar, giderler ve avanslar ödendikten sonra kalan varlığı, ortakların koydukları katılım paylarının geri verilmesine yetmezse) zarar da belirlenerek ortaklara paylaştırılmak üzere son bilanço düzenlenmelidir.
    Bu aşamalardan sonra ise; tasfiye memurunun yaptığı tasfiye işleminin sonuç bilançosuna göre hakim, (HMK"nun 297.maddesi uyarınca) tarafların hak ve yükümlülüklerini saptayıp, tasfiye işlemini sonlandırmalı ve bu doğrultuda hüküm oluşturmalıdır.
    Bütün bu açıklamalar ışığında, mahkemece, taraflar arasındaki adi ortaklığın varlığının ispat edildiği ve ortaklığın faaliyet gösterdiği işletmenin vergi kaydınının davalı tarafından sonlandırıldığı tarihte fiilen sona erdiğinin kabulü ile; uyuşmazlığın yukarıda açıklanan ve maddeler halinde belirtilen sıra ve yöntem izlenerek çözümlenmesi gerekmektedir.
    Mahkemece; değinilen bu yönler dikkate alınmadan, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
    SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün HUMK"nun 428. maddesi gereğince davacı yararına BOZULMASINA, 1.480 TL Yargıtay duruşması vekalet ücretinin davalıdan alınıp davacıya verilmesine, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun Geçici Madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"nun 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 05.12.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi