3. Hukuk Dairesi 2017/6520 E. , 2017/17028 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :SULH HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki kiralananın tahliyesi davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı, davalının kiracı olduğu taşınmazı 27/01/2012 tarihinde satın aldığını, davalıya gönderilen 16/02/2012 tarihli ihtarnamede "Sağlık Ünitesi-Klinik" açılacağından kiralananın tahliye edilmesinin bildirildiğini belirterek kiralananın tahliyesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, davaya konu yerin İl Sağlık Müdürlüğü yazısına göre "Sağlık Ünitesi- Klinik" olarak kullanılmasının mümkün olmadığı, davaya konu yerde işyeri hekimliği açılamayacağı Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İş Sağlığı ve Güvenliği Genel Müdürlüğünün yazısında anlaşıldığından davacı tarafın mesleği ile ilgili olarak davaya konu yerde ihtiyacının TBK"nun 351. maddesi gereğince yerinde olmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
İhtiyaç iddiasına dayalı davalarda tahliyeye karar verilebilmesi için ihtiyacın gerçek, samimi ve zorunlu olduğunun kanıtlanması gerekir. Devamlılık arzetmeyen geçici ihtiyaç tahliye nedeni yapılamayacağı gibi henüz doğmamış veya gerçekleşmesi uzun bir süreye bağlı olan ihtiyaç da tahliye sebebi olarak kabul edilemez. Davanın açıldığı tarihte ihtiyaç sebebinin varlığı yeterli olmayıp, bu ihtiyacın yargılama sırasında da devam etmesi gerekir.
Davacı, dava konusu taşınmazda sağlık merkezi, sağlık ünitesi vb. gibi sağlık konulu merkez açılacağını beyan etmiş, daha sonra taşınmazda işyeri hekimliği yapılacağını ifade etmiş, son olarak da ihtiyaç sebebini değiştirmiş ve davaya konu işyerinde yapılacak olan işin ortak sağlık ve güvenlik birimi olduğunu belirtmiştir. Davada ihtiyaç sebebinin değiştirilmesi mümkündür. Zira bu yolla davanın nitelik, sebebinin ve konusunun değiştirilmesi söz konusu
olmamaktadır. Davacının yapacağını iddia ettiği, ortak sağlık ve güvenlik birimi 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu ile İş Sağlığı ve Güvenliği Hizmetleri Yönetmeliğinde düzenlenmiştir. Mahkemece, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına dava konusu yerde işyeri hekimliği açılmasının uygun olup olmadığı hususunda bilgi verilmesi istenilmiş, hükme esas alınan cevabi yazıda, 6331 sayılı İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu kapsamında, işyerlerinin, işyeri hekimliği hizmetini işyeri hekimi ile karşılıklı sözleşme yaparak ya da işyerlerine işyeri hekimliği ve iş güvenliği hizmeti sunumak üzere Bakanlıkça yetkilendirilmiş ortak sağlık ve güvenlik birimlerinden hizmet alarak yerine getirdikleri, işyeri hekimliği için işyeri hekimliği bürosu adı altında bir yer açmalarının mümkün olmadığı bildirilmiştir. Bu kapsamda davacının, dava konusu taşınmazda ortak sağlık ve güvenlik birimi açılacağı yönündeki ihtiyaç iddiası ile ilgili olarak değerlendirme yapılmadığı görülmektedir. Bu nedenle Mahkemece, ilgili Kanun ve Yönetmelik hükümleri değerlerdirilerek, konusunda uzman bilirkişi aracılığıyla keşif yapılarak kiralananın, davacının yapacağını belirttiği ortak sağlık ve güvenlik birimi olarak kullanılmaya uygun ve elverişli olup olmadığı tespitiyle sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile istemin reddi doğru görülmemiştir.
Öte yandan, dava niteliği itibariyle konusu para ile değerlendirilebilen davalardan olduğundan Harçlar Kanun"unun 30. Maddesi uyarınca yıllık kira bedeli üzerinden hesap edilerek nispi harç yatırılması zorunludur. Bu durumda mahkemece dava tarihi itibarı ile davalının ödediği yıllık kira bedeli tespit edilerek, bu değer üzerinden harcın tamamlattırılması, yatırılmadığı takdirde dosyanın işlemden kaldırılmasına karar verilmesi ve süresi içinde harç ikmaliyle yenilenme yapılmadığı takdirde davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi gerekirken, bu yönler gözetilmeksizin hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince davacı yararına BOZULMASINA, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"nun 440.maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere,
05/12/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.