3. Hukuk Dairesi 2016/9128 E. , 2017/17010 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki menfi tespit davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde taraflarca temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacılar; Davacı ..."ın davalı kurum nezdinde elektrik aboneliğinin bulunduğunu, davalının düzenlediği tutanaklara dayalı olarak haksız şekilde kaçak elektrik kullanım bedelleri tahakkuk ettirdiğini, dava konusu işyerinin kiracısı kabul edilerek davacı ..."den de aynı bedelin tahsilinin istendiğini oysa adı geçenin kiracı olmayıp, vekaletnameye dayalı olarak diğer davalı adına abonelik sözleşmesi yaptığını ileri sürerek, toplam 80.947,00 TL borçlu olmadıklarının tespitine karar verilmesini istemişlerdir.
Davalı; görev ve yetki itirazında bulunarak, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece; davanın kısmen kabulüne karar verilmiş, hüküm taraflarca temyiz edilmiştir.
1-) Dava, kaçak elektrik kullanımına dayalı borçtan sorumlu olmadığının tespitine yöneliktir.
Dosyanın incelenmesi neticesinde; davalı ile davacılardan ... arasında ticarethane abonelik sözleşmesi akdedildiği, kaçak elektrik kullanımı nedeniyle tahakkuk ettirilen faturalar nedeniyle borçlu olunmadığının tespiti amacıyla iş bu davanın açıldığı; dava 11.09.2014 tarihli olup, davanın 6335 sayılı Yasa ile değişik 6102 sayılı TTK"nın 4. ve 5. maddelerinin yürürlüğe girdiği 01/07/2012 tarihinden sonra açıldığı anlaşılmaktadır.
6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu"nun 4.maddesinde ticari davalar tanımlanmıştır. Anılan maddenin 1.fıkrasında "her iki tarafın da ticari işletmesiyle ilgili hususlardan doğan hukuk davaları ile tarafların tacir olup olmadıklarına bakılmaksızın; bu Kanunda..."sayılan davaların ticari dava olduğu öngörülmüştür. Aynı yasanın 12. maddesinde ise, "Bir ticari işletmeyi, kısmen de olsa, kendi adına işleten kişi tacir denir" şeklinde tacir sıfatı tanımlanmıştır.
26/06/2012 tarihinde kabul edilen ve 30 Haziran 2012 tarihli Resmi Gazete"de yayınlanan 6335 sayılı yasanın 2. maddesinde, "6102 sayılı Kanun"un 5. maddesinin başlığı" 2. ticari davalar ve çekişmesiz yargı işlerinin görüleceği mahkemeler" şeklinde, 1. fıkrasında yer alan "davalara" ibaresi ise davalar ve ticari nitelikteki "çekişmesiz yargı işlerine" şeklinde 3.ve 4. fıkraları aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.
Asliye Ticaret Mahkemesi ile Asliye Hukuk Mahkemesi ve diğer hukuk mahkemeleri arasındaki ilişki görev ilişkisi olup, bu durumda göreve ilişkin usul hükümleri uygulanır". şeklinde düzenlenmiştir.
TTK"nun 19. maddesinde "Bir tacirin borçlarının ticari olması asıldır. Ancak, gerçek kişi olan bir tacir, işlemi yaptığı anda bunun ticari işletmesiyle ilgili olmadığını diğer tarafa açıkça bildirdiği veya işin ticari sayılmasına durum elverişli olmadığı takdirde borç adi sayılır.Taraflardan yalnız biri için ticari iş niteliğinde olan sözleşmeler, Kanunda aksine hüküm bulunmadıkça, diğeri için de ticari iş sayılır" hükmü bulunmaktadır.
Görevle ilgili düzenlemeler kamu düzenine ilişkin olup, taraflar ileri sürmese dahi yargılamanın her aşamasında re"sen gözetilir.
Bu açıklamalar ışığında somut olaya bakıldığında ise; dosya kapsamında yer alan sayaç değiştirme ve kaçak tespit tutanaklarından kaçak tüketimin yapıldığı iddia olunan adresin ‘’tekstil atölyesi ‘’ olarak kullanıldığı ve , ticarethane aboneliği tesis edildiği anlaşılmakla, davacı-davacıların tacir sıfatına haiz olup olmadığı araştırılmadan esasa yönelik inceleme ve değerlendirme yapılması doğru görülmemiştir. Nitekim davacı/davacıların tacir sıfatına haiz olduğunun kabulü gerekiyor ise, Ticaret Mahkemelerinin görevli olacağı ve mahkemece görevsizlik kararı verilmesi gerektiği kuşkusuzdur.
Bu durumda mahkemece, yukarıda ifade edilen yasa hükümleri ve açıklamalar dikkate alınmak suretiyle, davacı tarafta yer alan kişilerin tacir sıfatına haiz olup olmadıklarının araştırılması, haizlerse Ticaret Mahkemeleri"nin görevli olduğu ve davalının süresinde yaptığı yetki itirazının da -görev ile birlikte incelenmesi mümkün olmadığından- görevli mahkemece değerlendirilmesi gerektiği düşünülerek, görevsizlik kararı verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
2-)Bozma nedenine göre, davacıların ve davalının diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle hükmün re"sen BOZULMASINA, ikinci bentte açıklanan nedenle davacıların tüm davalının ise, mahkemenin yetkisine ve esasa dair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edenlere iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"nun 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 04.12.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.