Yanlar arasında görülen elatmanın önlenmesi, yıkım,eski hale getirme davası sonunda, yerel mahkemece dava dilekçesinin görevsizlik nedeniyle reddine ilişkin olarak verilen karar davacı tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi aporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;Dava; çaplı taşınmaza elatmanın önlenmesi, yıkım ve eski hale getirme isteğine ilişkindir.
Mahkemece, dava edilen alanın değeri bakımından Asliye Hukuk Mahkemesinin görev kapsamına girmediği gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; fundalık vasfında, 19,786,33 m² yüzölçümlü, 6607 parsel sayılı taşınmazda davacı Hazinenin kayden malik olduğu, davalı şirketin ise mülkiyetten ve kayıttan kaynaklı bir hakkı olmaksızın taşınmazın 1272,32 m²"lik bölümüne mermer atığı dökmek suretiyle müdahale ettiği anlaşılmaktadır.
Davacı Hazine; davalı şirketin hazineye ait taşınmazın yaklaşık 3851,93 m²lik bölümüne 65.000 m3 mermer atığı yığmak suretiyle işgal ettiğini ileri sürerek elatmanın önlenmesi yanısıra mermer cüruflarının kaldırılarak eski hale getirilmesi isteği ile eldeki davayı açtığı, dolayısıyla gerek zeminin gerekse mermer cürufunun kaldırılmasının nizalı duruma getirildiği, mahallinde yapılan keşif sonucunda ibraz edilen 13/07/2012 havale tarihli, fen bilirkişi ve Ziraat Mühendisi bilirkişinin müşterek raporuna ekli krokide (A) ve (B) harfleri ile gösterilen 1.272,32 m²"lik kısmın değerinin dava tarihi itibariyle 2.544,00 TL. olarak saptandığı, belirlenen değerin “dava değeri” kabul edildiğj görülmektedir. Elatmanın önlenmesi davalarında aynı zamanda yıkım (mermer cüruflarının kaldırılması) isteğinde de bulunulmuş ise dava değeri ve buna bağlı olarak görev hususunun bunların toplamı üzerinden belirleneceği açıktır.Ne var ki, dava değeri 6607 parselin müdahale edilen alanın değeri ile birlikte mermer atıklarının kaldırılması ve taşınmazın eski hale getirilme bedeli toplamından ibaret olduğu halde mahkemece sadece müdahale edilen alanın değeri ile yetinildiği görülmektedir.Hemen belirtilmelidir ki; iddianın içeriği ve ileri sürülüş biçiminden; davanın taşınmaz malın aynına ilişkin olduğu, konusunu oluşturan hakkın para ile değerlendirilmesi gerektiği ve davanın nispi harca tabi olduğu açıktır. Bu tür davalarda, HUMK.’ nun 413 ve 492 sayılı Harçlar Kanunu’nun 16. maddesi uyarınca dava değerinin ve buna göre alınacak harcın elatılan yerin değeri ile talep edilen ecrimisil toplamından, elatma isteğinin yanında yıkım isteğinin de bulunması halinde dava değerinin elatılan yerin ve yıkımı istenilen yapının (kaldırılması istenilen değerinin toplamından (04.03.1953 tarih, 10/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı ) ibaret olacağı kuşkusuzdur. Öte yandan, Harçlar Kanunu harç alınması veya tamamlanmasını yanların isteklerine bırakmamış, değinilen yönün mahkemece kendiliğinden (re"sen) gözetilmesini ve harcı yatırılmaması halinde de ne gibi bir mukteza tayin edileceğini 30. ve 32.maddelerinde hükme bağlanmıştır.
Hal böyle olunca; dava dilekçesinde elatmanın önlenmesi ve yıkım istekleri ile ilgili olarak davacı tarafından bir değer belirtilmediği gözetilmek suretiyle, mahkemece yukarıda açıklanan ilke ve yasal düzenlemeler çerçevesinde keşfen belirlenecek dava değeri üzerinden görev hususu ve alınacak nispi harcın belirlenmesi ve ondan sonra tarafların iddia ve savunmaları da gözetilerek delillerin toplanması, toplanan ve toplanacak delillerin bir arada değerlendirilmesi sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirke değinilen hususlar gözardı edilerek yazılı olduğu üzere hüküm kurulması yerinde değildir.
Davacının temyiz itirazları açıklanan nedenlerden ötürü yerindedir. Kabulüyle, hükmün (6100 s. HMK"nun geçici 3. maddesi yollamasıyla) HUMK."nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer hususların incelenmesine şimdilik yer olmadığına, 09.05.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.