3. Hukuk Dairesi 2016/6319 E. , 2017/16959 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK (AİLE)MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki eşya alacağı davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın ziynet eşyası talebi yönünde reddine, çeyiz eşyası talebi yönünden karar verilmesine yer olmadığına yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı, düğünde kendisine takılan ziynet eşyalarının davalı tarafça evliliğin ilk günlerinde zorla elinden alınarak bozdurulduğunu ve bir kısmı ile davalının borçlarını ödediğini kalan kısmı ile de yine davalıya ait evin tadilatının yapıldığını, bu altınların bir daha kendisine iade edilmediğini, davalının son olarak 09.01.2014 tarihinde kendisini evden kovduğunu ve bebeği ile birlikte ailesinin evine dönmek zorunda kaldığını, ziynet eşyaları haricindeki diğer tüm çeyiz eşyalarının da davalıda kaldığını ileri sürerek, sayı ve nitelikleri itibariyle tek tek sayılan ziynet ve çeyiz eşyalarının aynen iadesini, bu mümkün olmadığı taktide ise davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı, davacıya ait altınları bozdurmadığını, davacının evden ayrılırken altınları da beraberinde götürdüğünü, diğer ev eşyalarının ise halen müşterek konutta olup, iadeye hazır olduğunu belirterek, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, davacının ev eşyalarına yönelik talebi konusunda taraflar uzlaşmaya vardıklarından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına, ziynet eşyası talebi yönünden ise, ziynet eşyalarının kadının zilyetliğinde olacağının karine olarak kabul edileceği, davacı tarafça bu karinenin aksinin ispat edilemediği, davacı tanıkları olan anne ve kız kardeşin altınların kasada muhafaza edilip edilmediği yönündeki beyanlarının da birbiri ile çelişkili olduğu göz önüne alındığında davacının ziynet eşyalarına yönelik iddiasını ispatlayamadığı gerekçesiyle, ziynet eşyası talebinin reddine karar verilmiş; hüküm davacı tarafça temyiz edilmiştir.
1-) Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre; davacının sair temyiz itirazları yerinde değildir.
2-) Dava, ziynet bedelinin davalıdan tahsili istemine ilişkindir.
Türk Medeni Kanunu’nun 6.maddesi hükmü uyarınca; kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri hakkını dayandırdığı olguların varlığını kanıtlamakla yükümlüdür. Gerek doktrinde, gerek Yargıtay içtihatlarında kabul edildiği üzere ispat yükü hayatın olağan akışına aykırı durumu iddia eden ya da savunmada bulunan kimseye düşer. Öte yandan, ileri sürdüğü bir olaydan kendi yararına haklar çıkarmak isteyen kimse iddia ettiği olayı kanıtlaması gerekir.
Davacı kadın dava konusu edilen ziynet eşyasının davalıda kaldığını ileri sürmüş, davalı koca ise onun tarafından götürüldüğünü savunmuştur. Hayat deneylerine göre olağan olanın bu çeşit eşyanın kadının üzerinde olması ya da evde saklanması, muhafaza edilmesidir. Başka bir anlatımla, bunların davalı tarafın zilyetlik ve korunmasına terk edilmesi olağan durumla bağdaşmaz. Diğer taraftan, ziynet eşyası rahatlıkla saklanabilen, taşınabilen, götürülebilen türden eşyalardandır. Bu nedenle evden ayrılmayı tasarlayan kadının bunları önceden götürmesi, gizlemesi her zaman mümkün olduğu gibi, evden ayrılırken üzerinde götürmesi de mümkündür. Bunun sonucu olarak, normal koşullarda ziynet eşyalarının kadının üzerinde olduğunun kabulü gerekir. Bu durumda, ziynet eşyasının varlığını, evi terk ederken bunların zorla elinden alındığını ve götürülmesine engel olunduğunu, evde kaldığını, kadının ispatlaması gerekir.
Ne var ki somut olayda davacı kadının iddiası, dava konusu ziynet eşyalarının evden ayrılırken elinden alındığı ya da götürülmesine engel olunduğu değil, evliliğin ilk başında davalı tarafça elinden alınarak bozdurulduğu ve harcandığı yönündedir. Davacı bu iddiasını ispat etmekle yükümlüdür. Davacı iddiasının ispatı için tanık deliline dayanmış ve gösterdiği tanıklar mahkemece dinlenmiştir. Davacı tanığı ... (anne) beyanında, taraflar evlendikten üç gün sonra davalının düğünde takılan altınları eve tadilat yapılacağı ve borçlarının ödeneceği bahanesi ile davacı kızından istediğini, bunun üzerine kızının kısa bir süre çalıştığı otelin kasasında muhafaza ettiği altınları davalıya verdiğini, davalının borçlar ödenince bu altınları tekrar kızına vereceğini söylemiş ise de; altınları vermediğini, kızının ayrıldığında ziynet eşyası haricinde altını bulunmadığını belirtmiş, diğer davacı tanığı ... (kız kardeş) ise; evlendikten yaklaşık bir hafta sonra, davalının evin tamirat masrafları sebebi ile baskı yapması üzerine davacı kardeşinin altınları davalıya verdiğini kendisine anlattığını, daha sonra altınları bir daha kardeşinde görmediğini, altınların kardeşine iade edilmediğini, kardeşi ..."nın yeni evlendiği için altınları bir süre taktığını, herhangi bir kasada saklamadığını beyan etmiştir. Buna göre, dinlenen davacı tanıklarının beyanları, dava konusu ziynet eşyalarının daha evliğin ilk haftasında davalı tarafça davacının elinden alınarak bozdurulduğu noktasında birbirini destekler nitelikte ve tutarlıdır. Bu itibarla tanıkların beyanları hep birlikte değerlendirildiğinde, davacı kadının, altınların evliliğin başında elinden alındığı ve davalı tarafça harcandığı yönündeki iddiasını ispat ettiği anlaşılmaktadır.
O halde mahkemece,yukarıdaki ilkeler gözetilerek, öncelikle düğünde takılan ziynetlerin tamamının miktarının tespiti ile taraf delilleride değerlendirmek suretiyle, davacı tarafça varlığı kanıtlanan ziynet eşyaları yönünden davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bendde açıklanan nedenlerle davacının sair temyiz itirazlarının reddine, ikinci bendde açıklanan nedenlerle hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince davacı yararına BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 04.12.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.