13. Hukuk Dairesi 2018/3647 E. , 2019/4065 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : ... Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesi
Taraflar arasındaki tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın esastan reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
K A R A R
Davacı, 21.06.2001 tarihinde davalı kurumda doğum yaptığını, doğum sırasında doktorların dikkatsizliği ve tedbirsizliği sebebiyle çocuğunun beyninde hasarlar meydana geldiğini, doğumdan bugüne kadar çocuğun tedavi gördüğünü ancak durumunun gittikçe ağırlaştığını, bugüne kadar çocuğun tüm tedavi ve bakım giderlerinin karşılandığını, çocuğunun bu durumundan dolayı herhangi bir işte çalışmadığını, maddi olarak zarara uğradığını belirterek, belirsiz alacak davası olarak şimdilik 1.000,00 TL"nin 21.06.2001 tarihinden işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Davalı, davanın reddini dilemiştir.
İlk derece Mahkemesince, davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiş; karara karşı davacı vekili istinaf başvurusunda bulunmuştur
... Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesince, davacı vekilini istinaf talebinin HMK 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine, yerel mahkemenin hüküm fıkrasının harca ilişkin 2. bendinin hükümden kaldırılarak, yerine "2-6502 sayılı Yasa"nın 73/2 maddesi gereğince tüketici olan davacı harçtan muaf olduğundan harç alınmasına yer olmadığına, peşin alınan harçların davacıya iadesine," ibaresinin yazılmasına ve hükmün bu şekilde düzeltilmesine kararın kaldırılmasına karar verilen kısmı dışındaki yönlerinin aynen korunmasına karar verilmiştir.
... Bölge Adliye Mahkemesi 5. Hukuk Dairesinin kararı süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
Davacı, 21.06.2001 tarihinde davalı kurumda doğumu sırasında doktorların dikkatsizlik ve tedbirsizliği sonucu meydana gelen haksız fiil neticesinde çocuk ..."ın beyninde hasarlar meydana geldiğini, doğumdan bu zamana kadar çocuğun tedavi gördüğünü durumunun gittikçe ağırlaştığını belirterek belirsiz alacak davası açmış, davalı zamanaşımı itirazında bulunarak davanın reddini dilemiştir. İlk derece mahkemesince, davanın haksız fiil nedenine dayalı tazminat davası olduğu, doğumun 22.07.2001 tarihinde gerçekleştiğini, BK"nın 72. maddesi uyarınca belirtilen süre içerisinde talepte bulunulmadığını belirterek zamanaşımı sebebi ile davanın reddine karar verilmiş, davacı vekilinin istinaf talebi üzerine ... Bölge Adliye Mahkemesi 5.Hukuk Dairesi davanın vekalet sözleşmesinden kaynaklanan özen borcuna aykırılık sebebine dayalı tazminat istemine ilişkin olduğu, davacının kızı Fatmanur Erdoğan"ın 21.06.2001 tarihinde doğduğu, bu tarihte zamanaşımının işlemeye başladığı ve 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun zamanaşına ilişkin hükümlerinin uygulanması gerektiği, 818 sayılı BK"nın 126/4. maddesi gereğince zamanaşımı süresinin 5 yıl olduğu, ilk derece mahkemesinin bu gerekçe ile zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmesi gerektiğini belirterek ilk derece mahkemesinin gerekçesi düzeltilerek yeniden esas hakkında karar verilmiştir.
Dava konusu olay, 21.06.2001 tarihinde gerçekleşmiştir. dava, davalının vekalet sözleşmesinden kaynaklanan özen borcuna aykırılık olgusuna dayanmaktadır.
818 sayılı BK"nın 126/4 madde ve bendine göre vekalet akdinden kaynaklanan alacakların 5 yıllık zamanaşımı süresine tabidir.
Vekalet sözleşmesinin en önemli unsurları arasında; vekilin talimata uygun hareket etme borcu, özen borcu ve hesap verme borcu gelmektedir.
Vekil, iş görürken yöneldiği sonucun elde edilmemesinden değil de bu sonuca ulaşmak için yaptığı uğraşların özenle görülmemesinden sorumludur. Vekilin sorumluluğu, genel olarak işçinin sorumluluğuna ilişkin kurallara bağlıdır. (BK:390/11) vekil, işçi gibi özenle davranmak zorunda olup, hafif kusurundan bile sorumludur. (BK.321/1) O nedenle doktorun meslek alanı içinde olan bütün kusurları (hafif de olsa) sorumluluğun unsuru olarak kabul edilmelidir. Doktor, hastanın zarar görmemesi için yalnız mesleki değil, genel hayat tecrübelerine göre herkese yüklenebilecek dikkat ve özeni göstermek, tıbbi çalışmalarda bulunurken bazı mesleki şartları yerine getirmek, hastanın durumuna değer vermek, tıp biliminin kurallarını gözetip uygulamak, tedaviyi her türlü ihtiyat tedbirlerini alarak yapmak zorundadır. Doktor, ufak bir tereddüt gösteren durumlarda bu tereddüdü ortadan kaldıracak araştırmalar yapmak ve koruyucu tedbirler almakla yükümlüdür. Çeşitli tedavi yöntemleri arasında seçim yaparken hastanın özelliklerini gözönünde tutmalı onu gereksiz risk altına sokmamalı, en emin yolu tercih etmelidir. Müvekkil durumundaki hasta, doktor olan vekilden, titiz, dikkatli ve özenli davranılmasını beklemekte haklıdır. Özen göstermeyen bir vekil, BK. 394/1 uyarınca vekaleti gereği gibi ifa etmemiş sayılmalıdır.
Vekalet sözleşmesinde vekilin hesap verme borcu vekalet sözleşmesinin kurulmasıyla birlikte doğup, işin vekil tarafından yürütülmesi sırasında ve sona ermesinde de devam etmektedir.
Somut olayda, ortaya çıkan zarar, kendi özel yapısı içerisinde, sonradan değişme eğilimi gösteriyor, kısaca, zararı doğuran eylem veya işlemin doğurduğu sonuçlarda (zararın nitelik veya kapsamında) bir değişiklik ortaya çıkıyor ise, artık, “gelişen durum” ve dolayısıyla, gelişen bu durumun zararın nitelik ve kapsamı üzerinde ortaya çıkardığı değişiklikler (zarardaki değişme) söz konusu olacaktır. Böyle hallerde, zararın kapsamını belirleyecek husus, gelişmekte olan bu durumdur ve bu gelişme sona ermedikçe zarar henüz tamamen gerçekleşmiş olamayacağı için zamanaşımı süresi bu gelişen durumun durduğunun veya ortadan kalktığının öğrenilmesiyle birlikte işlemeye başlayacaktır.
Bu durumda, davacının tedavilerinin halen devam ettiği dolayısıyla gelişen bir durumun ya da müstakbel (gerçekleşecek-gelecek) bir zararın söz konusu olduğu, bu durumda, dava konusu doğumdan gerçekleştiği tarihten itibaren değil, zararın net olarak ortaya çıktığı tarihten itibaren zamanaşımı süresinin başlatılarak ve vekilin hesap verme yükümlülüğü devam ettiğine göre işin esasına girilmesi gerektiği anlaşılmaktadır.
Hal böyle olunca, davanın açıldığı tarih itibarıyle zamanaşımı süresi dolmamış olup, mahkemece, taraf delilleri toplanarak hasıl olacak sonuca uygun bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan hükmün davacı yararına BOZULMASINA, dosyanın İlk Derece Mahkemesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 27/03/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.