Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2017/364
Karar No: 2020/465

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2017/364 Esas 2020/465 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu         2017/364 E.  ,  2020/465 K.

    "İçtihat Metni"


    Kararı Veren
    Yargıtay Dairesi : 3. Ceza Dairesi
    Mahkemesi :Asliye Ceza
    Sayısı : 495-971


    Sanık ..."ın kasten yaralama suçundan TCK"nın 86/1, 86/3-e, 87/1-d, 62, 53/1. ve 63. maddeleri uyarınca 5 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve mahsuba ilişkin Ankara 1. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 16.12.2009 tarihli ve 731-1335 sayılı hükmün sanık müdafisi tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 3. Ceza Dairesince 27.02.2013 tarih ve 41309-7976 sayı ile;
    “...Mahkemece herhangi bir neden olmaksızın, ilk silahlı saldırıyı sanık ..."in yaptığı kabul edilmiş ise de, olayın başlangıcının her iki tarafça farklı anlatıldığı, tanıkların beyanlarına göre mağdur ile sanık arasında tartışma çıktığı ve tartışma sonrası sanığın mağduru yaraladığının anlaşılması karşısında, ilk haksız hareketin hangi taraftan geldiğinin kesin olarak belirlenemediği gözetilerek sanık lehine haksız tahrik hükümlerinin uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi,” isabetsizliklerinden bozulmasına karar verilmiştir.
    Yerel mahkeme ise 16.07.2013 tarih ve 495-971 sayı ile;
    "Sanık ile mağdur 6-7 yıllık arkadaş ve hemşehridir. Aralarında önceye dayanan husumet yoktur. Sadece bıçaklama öncesi, aralarında "tartışma" iddiası vardır. Mağdurun küfrettiğini sanık dâhil hiç kimse iddia etmemektedir. Küfür olmadan, sokak ortamında alkollü olan arkadaşlar arasındaki yüksek sesli konuşmanın, bıçaklanma olayında haksız tahrike zemin olması kabul edilemez. Burada olay öncesi yaşananlarda tereddüt olmayıp basit tartışmanın (tiner kullanıp kullanmama hususunda) Yargıtay Dairesince haksız tahrik olarak kabulü söz konusudur. Bu tartışma haksız tahrik sayılmamalıdır." şeklindeki gerekçeyle bozmaya direnerek sanığın önceki hüküm gibi mahkûmiyetine karar vermiştir.
    Direnme kararına konu bu hükmün de sanık müdafisi ve Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 03.04.2015 tarihli ve 311274 sayılı "bozma" istekli tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gelen dosya, Ceza Genel Kurulunca 07.12.2016 tarih ve 2-589 sayı ile; 6763 sayılı Kanun"un 38. maddesi ile 5320 sayılı Kanun"a eklenen geçici 10. madde uyarınca kararına direnilen Daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 3. Ceza Dairesince 16.12.2015 tarih ve 14737-36164 sayı ile; direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına iade edilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
    TÜRK MİLLETİ ADINA
    CEZA GENEL KURULU KARARI
    Mağdur sanık ... hakkında kasten yaralama suçundan verilen mahkûmiyet hükmünün açıklanmasının geri bırakılması kararı itiraz edilmeksizin kesinleşmiş olup direnmenin kapsamına göre inceleme sanık ... hakkında kasten yaralama suçundan kurulan mahkûmiyet hükmüyle sınırlı olarak yapılmıştır.
    Özel Daire ile Yerel Mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanık hakkında haksız tahrik hükmünün uygulanma koşullarının oluşup oluşmadığının belirlenmesine ilişkin ise de Yargıtay İç Yönetmeliği’nin 27. maddesi uyarınca öncelikle sanığın eyleminin kasten öldürme suçuna teşebbüsü oluşturup oluşturmayacağına ilişkin delilleri takdir ve değerlendirme görevinin üst dereceli Ağır Ceza Mahkemesine ait olması nedeniyle görevsizlik kararı verilmesi gerekip gerekmediği değerlendirilmelidir.
    İncelenen dosya kapsamından;
    23.04.2009 tarihli görgü ve tespit tutanağında; 23.04.2009 tarihinde saat 18.00 sıralarında İvedik Caddesi"nde bıçakla yaralama olayı meydana geldiğinin bildirilmesi üzerine olay yerine gidildiği, olayın Karşıyaka Mahallesi, 2. Cadde, 520. Sokak üzerinde... Sağlık Ocağının yangın merdiveni altında gerçekleştiği, merdivenlerde kırılmış bira şişesi parçaları ile Efes Pilsen ibareli bira şişesi görüldüğü, çevrede yapılan araştırmada suç ve suç unsuruna rastlanılmadığının bildirildiği,
    23.04.2009 tarihinde saat 20.45"te düzenlenen yakalama ve teslim tutanağında; aynı gün saat 18.00 sıralarında İvedik Caddesi"nde meydana gelen bıçakla yaralama olayıyla ilgili olarak yaralanan ..."la yapılan görüşmede kendisini ..."ın bıçakladığını beyan etmesi üzerine yapılan araştırmada, ...’ın Numune Hastanesi Acil Tıp Servisine yaralı olarak geldiğinin öğrenilmesiyle adı geçen hastaneye gidildiği, ... ile yapılan görüşmede kendisini ..."ın bıçakladığını beyan ettiği, şahsın sağ şakak kısmında, sağ koltuk altına yakın bölgede, sağ bacağında bıçak yarası ve vücudunun değişik yerlerinde darp ve çiziklerin görüldüğü, ..."ın tedavisi yapıldıktan sonra Karşıya Polis Merkezi Amirliğine götürüldüğünün belirtildiği,
    24.04.2009 tarihli olay yeri inceleme raporunda; olay yerinin İvedik Caddesi, 434 numarada bulunan Akbank önü olduğu, Akbank giriş kapısı karşısında kaldırım kenarında kan benzeri şüpheli lekelerin bulunduğu, yağmur nedeniyle bu şüpheli lekelerin korunamamış olduğu, başkaca suç ve suç unsuruna rastlanılmadığı, daha sonra olayın başlangıç yeri olan Karşıyaka Mahallesi, 2. Cadde, 521. Sokak"ta bulunan Sağlık Ocağının arka tarafına gidildiği, burada kan ve kan benzeri şüpheli leke, suç ve suç unsuru herhangi bir bulgunun olmadığı, yangın merdivenlerinde 1 adet Efes ibareli bira şişesi olduğunun tespitlerine yer verildiği,
    24.04.2009 tarihli tutanakta; olay nedeniyle yaralanan ..."ın Demetevler Onkoloji Hastanesi 5. Cerrahi Servisinde yattığının öğrenilmesi üzerine adı geçen hastaneye gidildiğinde ..."ın ameliyat olduğu ve 27.04.2009 tarihinden önce taburcu edilmeyeceği bilgisi alındığının bildirildiği,
    Ankara Onkoloji Eğitim ve Araştırma Hastanesince düzenlenen 23.04.2009 tarihli geçici raporda; saat 18.15 sularında delici-kesici alet yaralanması nedeniyle gelen ..."ın, genel durumunun iyi, koopere, oryante olduğu, umblikusun yaklaşık 7 cm altında sağ tarafta ve umblikusun solunda yaklaşık 1 cm uzunluğunda 2 adet giriş deliği, sağ üst ve sol üst kadranda 1 cm uzunluğunda 2 adet giriş deliği, sol ön bacak lateralde 1 cm uzunluğunda giriş deliği görüldüğü, sağ ve sol alt kadrandaki yaraların batına nafiz olduğu, hastanın acil ameliyata alındığı, koklamayla yapılan ölçümde alkole rastlanmadığı, hayati tehlikesinin bulunduğu ifadelerine yer verildiği,
    Adli Tıp Kurumu Başkanlığı Ankara Şube Müdürlüğünce düzenlenen 08.05.2009 tarihli raporda; mağdur ..."ın muayenesi ve Onkoloji Eğitim ve Araştırma Hastanesinin raporunun incelenmesi sonucunda, mağdurun batın sol üst kadranda kosta yayının üstünde 1 cm"lik cilt, cilt altı kesisi, göbek altında batına nafiz yaklaşık 1,5 cm"lik kesi, batın sol alt kadranda krista iliaka anterior superiorun 3 cm üzerinde batına nafiz olmayan 1 cm"lik kesi, ayrıca sol bacak lateralinde 1,5 cm"lik cilt, cilt altı kesisi bulunduğu, aynı gün acil ameliyata alındığı, ameliyatta sadece göbeğin altında soldaki bıçak yarasının batına nafiz olduğunun anlaşıldığı, burada omentumun hernie olduğunun gözlendiği, herni olan omentumun rezeke edildiği, diğer batın içi organlarda herhangi bir yaralanma olmadığı, yaralanmasının yaşamını tehlikeye soktuğu ve basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde hafif nitelikte olmadığının belirtildiği,
    Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesince düzenlenen 23.04.2009 tarihli geçici raporda; saat 18.53"te bıçaklanma nedeniyle 112 Acil Servis ekiplerince hastaneye getirilen ..."ın sağ dizüstünde 2 cm"lik yüzeysel kesi, sağ kol alt dış kısımda 2 cm"lik yüzeysel kesi, sağ yanak lateralinde kulağa yakın yerde 2 cm"lik kesi, sağ klavikula orta hattın yaklaşık 10 cm altında 1 cm"lik yüzeysel kesi bulunduğu, bu hâliyle hayati tehlikesinin bulunmadığı ifadelerine yer verildiği,
    Adli Tıp Kurumu Başkanlığı Ankara Şube Müdürlüğünce düzenlenen 24.04.2009 tarihli raporda; ..."ın sağ yanak zygomatik bölgede boyuna seyirli 4 cm uzunluğunda, sağ kol üst iç kısımda enine 5 cm uzunluğunda, sağ el 1. parmakta 1,5 cm uzunluğunda sütürlü yara dudakları, muntazam kesici alet yaraları ve alın sağ tarafta 4 cm"lik bir alanda ekimozlu sıyrıklar görüldüğü, yaralanmasının yaşamını tehlikeye sokmadığı, basit bir tıbbi müdahaleyle giderilebilecek ölçüde hafif nitelikte olduğu, yüzde sabit iz yönünden muayene tarihinden itibaren 6 ay sonra yeniden muayene edilmesi gerektiğinin belirtildiği,
    Adli Tıp Kurumu Başkanlığı Ankara Şube Müdürlüğünce düzenlenen 14.10.2009 tarihli raporda; ..."ın yapılan muayenesi sonucunda sağ TM eklem üzerinde oblik öne seyreden 3 mm eninde ve zemini deri renginden koyu pembe renkte 3 cm"lik deri seviyesinden 1-2 mm çökme gösteren iyileşmiş kesi izi tespit edildiği, yaralanmasının yüzde sabit iz niteliğinde olduğu ifadelerine yer verildiği,
    Anlaşılmaktadır.
    Mağdur ... hastane polisi tarafından alınan beyanında; 23.04.2009 tarihinde saat 14.00 sıralarında Karşıyaka Mahallesi"ndeki pazar yerinde arkadaşları ..., ..., ..., ... ve ..."le birlikte alkol aldıklarını, 2-3 saat sonra Karşıyaka Sağlık Ocağının arka tarafında alkol almaya devam ettiklerini, sohbet ettileri sırada ne olduğunu anlamadan ..."in aniden saldırarak kendisini üç yerinden bıçaklayıp kaçtığını, peşinden kovalayıp Akbank önünde ..."i yakaladığını ve elinde bulunan bıçağı yüzüne karşı savurduğunu, ..."in yaralanıp yaralanmadığını hatırlamadığını, olay yerine arkadaşları ... ve ..."ın geldiklerini, taksiye binerek Onkoloji Hastanesine gittiklerini, ..."den şikâyetçi olduğunu,
    Mahkemede; sanık ... ile eski arkadaş olduklarını, 5 arkadaşıyla birlikte içki içtikleri sırada ...’in birden bıçakla saldırdığını, kendisini korumak için şişe aldığını, ilk ...’in saldırdığını, karnından 4-5 darbe aldığını, olay yerinde kesici alet bulduğunu ve sanığa saldırdığını, şikâyetinden vazgeçtiğini,
    Tanık ... Kollukta; mağdur ..."ın arkadaşı olduğunu, olay tarihinde saat 17.45 sıralarında Karşıyaka Mahallesi, 520. Sokak"ta bulunan Sağlık Ocağının merdivenlerinde ..., ... ve ..."in alkol aldıklarını, ... ile ..."ın birbirlerine girdiklerini, ..."ın, ..."in kafasına bira şişesi ile vurduğunu, ..."in koşarak aşağıya indiğini, İvedik Caddesi önünde ..."ın ..."i yaraladığını, ..."ın ..."in suratına bıçakla vurduğunu, ..."ı Numune Polikliniğine götürdüklerini, ..."in de orada olduğunu, yine birbirlerine girip kavga etmeye çalıştıklarını, ... ..."yla birlikte ayırdıklarını, ..."ı poliklinikten çıkartıp Onkoloji Hastanesine götürdüklerini, ..."ın nasıl bıçaklandığını görmediğini,
    Mahkemede; olay sırasında 5-6 kişi olduklarını, hep birlikte içki içtiklerini, bir ara sanıkla mağdurun münakaşa ettiğini gördüğünü, ..."ın karın kısmında kan olduğunu, sonradan kendisini korumak için şişe aldığını, ..."da bıçak görmediğini,
    Tanık ... Kollukta; olay günü saat 16.30 sıralarında Karşıyaka Mahallesi, 13. Sokak"ta bulunan Sağlık Ocağının merdivenlerinde, ..., ... ve ..."la birlikte oturup alkol aldıklarını, ... ile ..."in tartışmaya başladıklarını, ..."in cebinden bıçak çıkartarak ..."a 3-4 kez vurduğunu, ..."in kaçtığını, ..."ın ise bir yere gittiğini, geldiğinde ..."ın da elinde bıçak olduğunu, ..."ın İvedik Caddesi önünde ..."i yakaladığını ve 2-3 kez bıçak salladığını, ..."ı taksiyle hastaneye götürdüklerini, önce ..."in ..."ı bıçakladığını, daha sonra da ..."ın ..."i bıçakla yaraladığını, meselenin ne olduğunu bilmediğini,
    Mahkemede; olay sırasında 5 kişi birlikte alkol aldıklarını, bir ara sanıkla mağdurun tartıştıklarını, ...’in bıçak salladığını, şaka yaptığını zannettiğini, daha sonra ayrıldıklarını, ... geldiğinde elinde bıçak ve karın kısmında kan olduğunu, ..."e 2-3 kez bıçak salladığını ve ...’in de yaralandığını, her ikisini de doktora götürdüklerini, ..."da şişe görmediğini,
    İfade etmişlerdir.
    Sanık Kollukta müdafi eşliğinde; olay günü saat 17.00 sıralarında arkadaşları ..., ... ve ..."le birlikte... Sağlık Ocağının arkasındaki merdivenlerde oturup alkol aldıklarını, bir süre sonra ..., ... ve ..."in tiner çekmeye başladıklarını, kendisine de teklif ettiklerini ancak kabul etmediğini, tiner nedeniyle kendilerini kaybettiklerini, ne olduğunu anlayamadan ..."ın birden kendisine saldırarak elindeki bıçağı salladığını, sağ kulağının yanından ve sağ kolundan yaralandığını, ..."ın elinden bıçağı almaya çalışırken sağ el baş parmağının kesildiğini, bıçağı ..."ın elinden aldığını, kendisini korumak amacıyla bıçağı sallarken karnına denk geldiğini, korkusundan kaçtığını, Akbank"ın önünde ..."ın kendisini yakaladığını, yere düştüğünü, kalkarken ..."ın elindeki bıçağı sağ bacağına sapladığını, bu arada göğsüne de bıçakla vurduğunu ve kaçtığını, kendi imkânlarıyla Numune Polikliniğine gittiğini, yaralarına pansuman yapılırken ..."ın da tanıklarla aynı polikliniğe geldiğini, burada ..., ... ve ..."ın kendisine saldırdıklarını, daha sonra ambulansla Numune Hastanesine götürüldüğünü, ... ve ..."ın ilk olayda da kendisini darbettiklerini, ilk olayda ...’ın elinde bulunan bıçağı alarak onu yaraladığını, sonra bıçağı ..."ın geri aldığını ve Akbank önünde kendisini tekrar bıçakladığını, olay esnasında kendisinde bıçak olmadığını, ..."ın durup dururken kendisini neden bıçakladığını bilmediğini,
    Tutuklanması istemiyle sevk edildiği Sulh Ceza Mahkemesinde; olay esnasında arkadaşları ..., ... ve ...’ın tiner çektiklerini, ... ile ..."ı orada otururken tanıdığını, ...’ın uzaktan akrabası olduğunu, önce alkol aldıklarını, daha sonra diğerlerinin tiner çekmeye başladıklarını, kendisine de teklif ettiklerini ancak kabul etmediğini, hiçbir neden yokken ...’ın bira şişesi ile kafasına vurduğunu, sonra cebinden bıçak çıkartıp kendisine doğru salladığını, bıçağı elinden almak isterken elinin kesildiğini, ...’ın elinden aldığı bıçağı kendisini korumak amacıyla salladığını, bıçağın ...’ın karnına isabet ettiğini, ..."ın yaklaşmaması için bıçağı salladığını, daha sonra ... ve ...’in de kendisine saldırdıklarını, olay yerinde başka kimsenin olmadığını,
    Mahkemede; hemşehrisi olan mağdur ...’ın 6-7 yıldır arkadaşı olduğunu, birlikte alkol aldıklarını, tiner çekmek istediklerini, mağdura “Tiner çekme” dediğini ancak kendisini dinlemeyip tiner çektiğini, ortada bir neden yokken başına şişeyle vurduğunu, sonra da bıçak çektiğini, başından ve kolundan yaralandığını, bıçağı almaya çalışırken elinin, kolunun kesildiğini, mağdurun üzerine gelirken eline geçirdiği bıçağı korkutma amaçlı salladığını, bu şekilde mağdurun yaralandığını,
    Savunmuştur.
    Uyuşmazlık konularının ayrı ayrı değerlendirilmesine fayda bulunmaktadır.
    1- Sanığın eyleminin kasten öldürme suçuna teşebbüsü oluşturup oluşturmayacağına ilişkin delilleri takdir ve değerlendirme görevinin üst dereceli Ağır Ceza Mahkemesine ait olması nedeniyle görevsizlik kararı verilmesi gerekip gerekmediği;
    Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin "Adil yargılanma hakkı" başlıklı 6. maddesinde; "Herkes davasının, medeni hak ve yükümlülükleriyle ilgili uyuşmazlıklar ya da cezai alanda kendisine yöneltilen suçlamaların esası konusunda karar verecek olan, yasayla kurulmuş, bağımsız ve tarafsız bir mahkeme tarafından, kamuya açık olarak ve makul bir süre içinde görülmesini isteme hakkına sahiptir...",
    Anayasa’nın 142. maddesinin birinci fıkrasında ise; "Mahkemelerin kuruluşu, görev ve yetkileri, işleyişi ve yargılama usulleri kanunla düzenlenir”,
    5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu"nun 3. maddesinde de "Mahkemelerin görevleri kanunla belirlenir.",
    Hükümlerine yer verilmiştir.
    Bu düzenlemelere uygun olarak yürürlüğe konulan 5235 sayılı Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri İle Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev Ve Yetkileri Hakkında Kanun"un “Ceza mahkemeleri” başlıklı 8. maddesi “Ceza mahkemeleri, sulh ceza, asliye ceza ve ağır ceza mahkemeleri ile özel kanunlarla kurulan diğer ceza mahkemeleridir” şeklindeyken 28.06.2014 tarihli Resmî Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanun"un 46. maddesiyle “sulh ceza” ibaresi madde metninden çıkarılmıştır.
    Asliye ceza mahkemesinin görevi 5235 sayılı Kanun"un 11. maddesinde; “Kanunların ayrıca görevli kıldığı hâller saklı kalmak üzere, sulh ceza mahkemesi ve ağır ceza mahkemelerinin görevleri dışında kalan dava ve işlere asliye ceza mahkemelerince bakılır” şeklinde düzenlenmişken 6545 sayılı Kanun"un 49. maddesiyle maddeye “sulh ceza” ibaresinden sonra gelmek üzere “hâkimliği” ibaresi eklenmiş ve söz konusu madde 6545 sayılı Kanun"la yapılan diğer değişikliklerle uyumlu hâle getirilmiştir.
    Ağır ceza mahkemesinin görevi ise 5235 sayılı Kanun"un 12. maddesinde; "Kanunların ayrıca görevli kıldığı hâller saklı kalmak üzere, Türk Ceza Kanununda yer alan yağma (m. 148), irtikâp (m. 250/1 ve 2), resmî belgede sahtecilik (m. 204/2), nitelikli dolandırıcılık (m. 158), hileli iflâs (m. 161) suçları, Türk Ceza Kanununun İkinci Kitap Dördüncü Kısmının Dört, Beş, Altı ve Yedinci Bölümünde tanımlanan suçlar (318, 319, 324, 325 ve 332. maddeler hariç) ve 12.4.1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununun kapsamına giren suçlar dolayısıyla açılan davalar ile ağırlaştırılmış müebbet hapis, müebbet hapis ve on yıldan fazla hapis cezalarını gerektiren suçlarla ilgili dava ve işler" şeklinde belirlenmiştir.
    5271 sayılı CMK’nın 7. maddesi uyarınca yenilenmesi mümkün olmayanlar dışında, görevli olmayan hâkim veya mahkemece yapılan işlemler hükümsüz olup aynı Kanun"un 4 ve 5. maddeleri uyarınca davaya bakan mahkeme, görevli olup olmadığına kovuşturma evresinin her aşamasında resen karar verebilir. İddianamenin kabulünden sonra işin, davayı gören mahkemenin görevini aştığı veya dışında kaldığı anlaşılırsa, mahkeme bir kararla işi görevli mahkemeye gönderir.
    Bu aşamada kasten yaralama ve kasten öldürme suçuna ilişkin kanuni düzenlemelere de değinmekte fayda bulunmaktadır.
    Kasten yaralama suçu 5237 sayılı TCK’nın 86. maddesinde;
    “(1) Kasten başkasının vücuduna acı veren veya sağlığının ya da algılama yeteneğinin bozulmasına neden olan kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
    (2) Kasten yaralama fiilinin kişi üzerindeki etkisinin basit bir tıbbî müdahaleyle giderilebilecek ölçüde hafif olması hâlinde, mağdurun şikâyeti üzerine, dört aydan bir yıla kadar hapis veya adlî para cezasına hükmolunur
    (3) Kasten yaralama suçunun;
    a) Üstsoya, altsoya, eşe veya kardeşe karşı,
    b) Beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı,
    c) Kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle,
    d) Kamu görevlisinin sahip bulunduğu nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle,
    e) Silâhla,
    İşlenmesi hâlinde, şikâyet aranmaksızın, verilecek ceza yarı oranında artırılır” şeklinde düzenlenmiş, 15.04.2020 tarihli Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 7242 sayılı Kanun’un 11. maddesiyle 3. maddeye “canavarca hisle” şeklinde (f) bendi eklenmiş ve canavarca hisle işlenen kasten yaralama suçunda verilecek cezanın bir kat artırılacağı hüküm altına alınmıştır.
    Kasten öldürme suçu ise TCK’nın 81. maddesinde;
    “Bir insanı kasten öldüren kişi, müebbet hapis cezası ile cezalandırılır.” biçiminde düzenlenmiştir.
    Öte yandan ilkeleri, Yargıtay Ceza Genel Kurulunun istikrar bulunan ve süregelen kararlarında açıklandığı üzere, bir eylemin kasten öldürmeye teşebbüs mü, yoksa kasten yaralama mı sayılacağının belirlenmesinde; fail ile mağdur arasında husumet bulunup bulunmadığı, varsa husumetin nedeni ve derecesi, failin suçta kullandığı saldırı aletinin niteliği, darbe sayısı ve şiddeti, mağdurun vücudunda meydana getirilen yaraların yerleri, nitelik ve nicelikleri, hedef seçme imkânı olup olmadığı, failin fiiline kendiliğinden mi, yoksa engel bir nedenden dolayı mı son verdiği gibi ölçütler esas alınmalıdır.
    Bu açıklamalar ışığında ön sorun değerlendirildiğinde;
    Hemşehri ve 5-6 yıldır arkadaş olan sanık ... ve mağdur ...’ın tanıklar ... ve ...’le Karşıyaka Mahallesinde bulunan... Sağlık Ocağının arka tarafındaki yangın merdivenlerinde alkol aldıkları, bir süre sonra sanıkla mağdur arasında sebebi tam olarak belirlenemeyen bir nedenle çıkan tartışmanın kavgaya dönüşmesi üzerine sanığın eline bıçak, mağdurun da eline bira şişesi aldığı, sanığın mağduru karın bölgesinden 3, bacağından da 1 kez bıçaklayarak yaraladığı, bıçağı atan sanığın kaçtığı, bıçağı mağdurun yerden aldığı, kısa bir kovalamaca sonucunda mağdur ...’ın İvedik Caddesi üzerinde sanığı yakaladığı, burada devam eden kavgada mağdurun da sanığı bıçakla yaraladığı, araya giren tanıklar ... ve ...’ın mağdur ile sanığı hastaneye götürdükleri, mağdurun hayati tehlike geçirecek, sanığın da yüzde sabit iz kalacak şekilde yaralandıkları olayda; hemşehri ve arkadaş olan sanık ile mağdur arasında öldürmeyi gerektirecek ölçüde bir husumet bulunmaması, mağdurun vücuduna isabet eden 4 bıçak darbesinden sadece bir tanesinin hayati tehlike geçirmesine neden olması, sanığın kendiliğinden eylemine son verip olay yerinden kaçması karşısında, sanığın eyleminin kasten yaralama suçunu oluşturduğu hususunda herhangi bir tereddüt bulunmadığı, eyleminin kasten yaralama suçunu mu yoksa kasten öldürme suçuna teşebbüsü mü oluşturduğu hususunun tartışılmasına gerek olmadığından Asliye Ceza Mahkemesinin görevli olduğu ve görevsizlik kararı verilmesini gerektiren bir durum bulunmadığı kabul edilmelidir.
    Çoğunluk görüşüne katılmayan yedi Ceza Genel Kurulu Üyesi; sanığın eyleminin kasten öldürme suçuna teşebbüsü oluşturup oluşturmayacağına ilişkin delilleri takdir ve değerlendirme görevinin üst dereceli Ağır Ceza Mahkemesine ait olması nedeniyle görevsizlik kararı verilmesi gerektiği görüşüyle karşı oy kullanmışlardır.
    2- Sanık hakkında haksız tahrik hükmünün uygulanma koşullarının oluşup oluşmadığı;
    İnsanın dış dünyaya yansıyan davranışlarını esas alan ceza hukuku, onun davranışlarında iç dünyasının, o anki ruh hâlinin ve genel psikolojik özelliklerinin önemi bulunduğunu kabul ederek bu psikolojik durumlara belli bir hukuki değer vermektedir. Bu itibarla modern ceza hukuku sadece işlenen suçu değil, suçun işlenmesinde etkili olan nedenleri göz önünde bulundurarak cezalandırma yoluna gitmektedir (Devrim Aydın, Yeni Türk Ceza Kanunu"nda Haksız Tahrik, AÜHFD, 2004, C. 54, s.225.).
    Haksız hareketin kişi üzerinde ve onun psikolojik aleminde bir tepki doğuracağını kabul eden modern ceza hukuku, failin bu durumunu değerlendirmekte, cezai sorumluluğunu azaltan bir sebep olarak görmektedir. Failin bu subjektif durumuna önem veren çeşitli ülkelerin ceza kanunlarında, failin cezasında belli oranlarda indirim yapılması esası kabul edilmiştir (M. Muhtar Çağlayan, Yargıtay İçtihatları Işığında Haksız Tahrik üzerine Bir İzah Denemesi, Adalet Dergisi, Ocak –Şubat, 1982, S.1, s.14.).
    Bu düşünceden hareketle 5237 sayılı TCK"nın 29. maddesinde de haksız tahrik;
    "Haksız bir fiilin meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisi altında suç işleyen kimseye, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine onsekiz yıldan yirmidört yıla ve müebbet hapis cezası yerine oniki yıldan onsekiz yıla kadar hapis cezası verilir. Diğer hâllerde verilecek cezanın dörtte birinden dörtte üçüne kadarı indirilir" şeklinde, ceza sorumluluğunu azaltan bir neden olarak kabul edilmiştir.
    Ceza sorumluluğunu azaltan bir neden olarak düzenlenen haksız tahrik, kişinin haksız bir fiilin kendisinde meydana getirdiği hiddet ya da şiddetli elemin etkisi altında suç işlemesi durumunda kusur yeteneğindeki azalmayı ifade etmektedir. Bu hâlde fail, suç işleme yönünde önceden bir karar vermeden, dışarıdan gelen etkinin ruhsal yapısı üzerinde meydana getirdiği karışıklığın neticesi olarak bir suç işlemeye yönelmektedir. Bu yönüyle haksız tahrik, kusurun irade unsuru üzerinde etkili olan nedenlerden biridir. Başka bir anlatımla, haksız tahrik hâlinde failin iradesi üzerinde zayıflama meydana gelmekte, böylece haksız fiilin meydana getirdiği hiddet veya şiddetli elemin etkisi altındaki kişinin suç işlemekten kendisini alıkoyma yeteneği önemli ölçüde azalmaktadır.
    Ceza Genel Kurulunun istikrar kazanmış kararları ile öğretide de kabul gören görüşler doğrultusunda haksız tahrik hükmünün uygulanabilmesi için;
    a) Tahriki oluşturan haksız bir fiil bulunmalı,
    b) Fail öfke veya şiddetli elemin etkisi altında kalmalı,
    c) Failin işlediği suç bu ruhsal durumunun tepkisi olmalı,
    d) Haksız tahrik teşkil eden eylem mağdurdan sadır olmalıdır.
    01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu"nda, 765 sayılı Kanun"da yer alan "ağır – hafif tahrik" ayırımına son verilerek; tahriki oluşturan eylem, somut olayın özelliklerine göre hâkim tarafından değerlendirilip, sanığın iradesine etkisi göz önünde bulundurulmak suretiyle, maddede gösterilen iki sınır arasında belirlenen oranda cezasından indirim yapılacağı hüküm altına alınmıştır.
    Haksız tahrik hükmünün uygulanabilmesi açısından, failin suçu ilk haksız fiilin doğurduğu öfke veya şiddetli elemin etkisiyle işleyip işlememesi önemlidir. Mağdur ya da ölenden gelen haksız hareketin psikolojik etkisinin devam ettiğinin kabulünde zorunluluk bulunan hâllerde, haksız tahrik hükmünün uygulanması gerekmektedir.
    Yerleşmiş yargısal kararlarda kabul edildiği üzere, gerek fail, gerekse mağdurun karşılıklı haksız davranışlarda bulunması hâlinde, tahrik uygulamasında kural olarak, haksız bir eylem ile mağduru tahrik eden fail, karşılaştığı tepkiden dolayı tahrik altında kaldığını ileri süremez. Ancak maruz kaldığı tepki, kendi gerçekleştirdiği eylemle karşılaştırıldığında aşırı bir hâl almışsa, başka bir deyişle tepkide açık bir oransızlık varsa, bu tepkinin artık başlı başına haksız bir nitelik alması nedeniyle fail bakımından haksız tahrik oluşturduğu kabul edilmelidir.
    Karşılıklı tahrik oluşturan eylemlerin varlığı hâlinde, fail ve mağdurun biri diğeri yönünden tahrik oluşturan bu haksız davranışları birbirlerine oranla değerlendirilmeli, öncelik-sonralık durumları ile birbirlerine etki-tepki biçiminde gelişip gelişmediği göz önünde tutulmalı, ulaştıkları boyutlar, vahamet düzeyleri, etkileri ve dereceleri gibi hususlar dikkate alınmalı, buna göre; etki-tepki arasında denge bulunup bulunmadığı gözetilerek, failin başlangıçtaki haksız davranışına gösterilen tepkide aşırılık ve açık bir oransızlık saptanması hâlinde, failin haksız tahrik hükümlerinden yararlandırılması yoluna gidilmelidir.
    Evrensel bir ceza hukuku temel ilkesi olan "kuşkudan sanık yararlanır" prensibi uyarınca bir olayda ilk haksız hareketin sanıktan mı, yoksa maktul ya da mağdurdan mı kaynaklandığının her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delillerle kanıtlanamaması hâlinde, oluşan kuşku sanık lehine yorumlanarak sanığın TCK"nın 29. maddesindeki haksız tahrik hükmünden yararlandırılması gerektiği hususunda herhangi bir tereddüt bulunmadığı açık ise de bu kabulün dosya kapsamından anlaşılan olayın gerçekleşme biçimine, somut olayın özelliklerine ve hayatın olağan akışına uygun düşmesi zorunluluğu karşısında her olayın kendine özgü koşulları değerlendirilerek bir sonuca varılmalıdır.
    Bu bilgiler ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
    Hemşehri ve 5-6 yıldır arkadaş olan sanık ... ve mağdur ...’ın tanıklar ... ve ...’le Karşıyaka Mahallesinde bulunan... Sağlık Ocağının arka tarafındaki yangın merdivenlerinde alkol aldıkları, bir süre sonra sanıkla mağdur arasında sebebi tam olarak belirlenemeyen bir nedenle çıkan tartışmanın kavgaya dönüşmesi üzerine sanığın eline bıçak, mağdurun da eline bira şişesi aldığı, sanığın mağduru karın bölgesinden 3, bacağından da 1 kez bıçaklayarak yaraladığı, mağdurun bıçağı eline geçirmesi üzerine sanığın kaçtığı, kısa bir kovalamaca sonucunda mağdur ...’ın İvedik Caddesi üzerinde sanığı yakaladığı, burada devam eden kavgada mağdurun da sanığı bıçakla yaraladığı, araya giren tanıklar ... ve ...’ın mağdur ile sanığı hastaneye götürdükleri, mağdurun hayati tehlike geçirecek, sanığın da yüzde sabit iz kalacak şekilde yaralandıkları olayda;
    Mağdurun aşamalardaki istikrarlı ifadelerinde ortada hiçbir sebep yokken sanığın birden kendisine saldırdığını beyan etmesi, Kollukta mağdurun sanığın kafasına şişeyle vurduğunu beyan eden tanık ..."ın, Mahkemede mağdurun karın bölgesinde kan gördüğünü, sonra mağdurun eline bira şişesi aldığı şeklindeki ifadesiyle ilk olarak sanığın mağduru yaraladığını belirtmesi, tanık ..."in de aşamalarda ilk olarak sanık ..."in mağduru yaraladığını ifade etmesi, mağdur ve tanık beyanlarına göre Sağlık Ocağının merdivenlerinde meydana gelen ilk kavgada mağdurun yaralandığı, sanığın kaçması üzerine kısa bir kovalamaca sonucu İvedik Caddesi Akbank önünde devam eden ikinci kavgada ise sanığın yaralandığının anlaşılması karşısında; ilk haksız hareketin sanıktan kaynaklandığı hususunda herhangi bir tereddüt bulunmadığından, sanık hakkında haksız tahrik hükmünün uygulanma koşullarının oluşmadığı kabul edilmelidir.
    Bu itibarla, Yerel Mahkemenin direnme gerekçesinin isabetli olduğuna, usul ve kanuna uygun olan mahkûmiyet hükmünün onanmasına karar verilmelidir.
    Çoğunluk görüşüne katılmayan Ceza Genel Kurulu Başkan Vekili; "Sanığın aşamalardaki istikrarlı savunmasında ortada hiçbir neden yokken mağdurun bıçakla kendisine saldırdığını, sağ kulağının yanından ve sağ kolundan yaralandığını, mağdurun elinden bıçağı almaya çalışırken sağ el baş parmağının kesildiğini, mağdurun elinden aldığı bıçağı kendisini korumak amacıyla sallarken mağdurun karnına denk geldiğini beyan etmesi, Kolluktaki ifadesinde mağdur ...’ın sanık ...’in başına şişeyle vurduğunu ifade eden tanık ...’ün Mahkemede tartışma sonucunda mağdur ..."ın karın kısmında kan olduğunu, sonradan kendisini korumak için eline şişe aldığını söylemesi, tanık ...’in ise bıçakla ilk olarak sanık ...’in saldırdığını ifade etmesi karşısında; ilk haksız hareketin sanıktan mı yoksa mağdurdan mı kaynaklandığı hususunda tereddüt oluştuğu, oluşan bu kuşkunun sanık lehine yorumlanması gerektiği anlaşıldığından, sanığın TCK"nın 29. maddesindeki haksız tahrik hükmünden yararlandırılmasına karar verilmesi gerektiği" görüşüyle,
    Çoğunluk görüşüne katılmayan üç Ceza Genel Kurulu üyesi de; sanık hakkında haksız tahrik hükmünün uygulanma koşullarının oluştuğuna dair benzer düşüncelerle karşı oy kullanmışlardır.
    SONUÇ:
    Açıklanan nedenlerle;
    1- Ankara 1. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 16.07.2013 tarihli ve 495-971 sayılı direnme kararına konu mahkûmiyet hükmündeki, sanık hakkında haksız tahrik hükmünün uygulanma koşullarının oluşmadığına ilişkin direnme gerekçesinin İSABETLİ OLDUĞUNA,
    2- Diğer yönleri usul ve kanuna uygun olan hükmün, Anayasa Mahkemesinin 24.11.2015 tarihli ve 29542 sayılı Resmî Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren 08.10.2015 tarihli ve 140-85 sayılı kararı ile, 5237 sayılı TCK’nın 53. maddesinin bazı hükümlerinin iptal edilmesi karşısında, sanık hakkında belirtilen maddenin uygulanması bakımından, yeniden değerlendirme yapılmasında zorunluluk bulunduğundan 1412 sayılı CMUK"nın 5320 sayılı Kanun"un 8. maddesi uyarınca uygulanması gereken 321. maddesi gereğince BOZULMASINA,
    Ancak yeniden yargılama gerektirmeyen bu durumun, aynı Kanun"un 322. maddesi gereğince düzeltilmesi mümkün bulunduğundan, hüküm fıkrasından hak yoksunluğuna ilişkin bendin çıkarılması ve yerine "Kasıtlı bir suçtan mahkûmiyetine karar verilen sanık hakkında, Anayasa Mahkemesinin 24.11.2015 tarihli ve 29542 sayılı Resmî Gazete"de yayımlanarak yürürlüğe giren 08.10.2015 tarihli ve 140-85 sayılı iptal kararı da gözetilerek TCK"nın 53/1-2-3. maddesinin uygulanmasına" ibaresinin yazılması suretiyle, hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
    3- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 05.11.2020 tarihinde yapılan birinci müzakerede ön soruna ilişkin oylamada yeterli çoğunluk sağlanamadığından, 17.11.2020 tarihinde yapılan ikinci müzakerede her iki uyuşmazlık bakımından oy çokluğuyla karar verildi.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi