13. Hukuk Dairesi 2012/24750 E. , 2013/4737 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde taraflar avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR
Davacı, avukatı olan davalının vekalet görevini kötüye kullandığını, icra dosyasından çektiği paraları zimmetinde tuttuğunu ileri sürerek 9.300-TL’nin ve ayrıca uğradığı zarar nedeniyle 10.000-TL’nin faizi ile tahsilini istemiştir. Davalı, davanın reddini dilemiş, karşı davasında ise vekalet ücretinin ödenmediğini belirterek 3.470-TL maddi ve 15.000-TL manevi tazminatın davacı- karşı davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Mahkemece, asıl davanın kısmen kabul kısmen reddi ile 1.800,00-TL"nin 29/07/2002 tarihinden itibaren, 4.800,00-TL"nin 25.11.2002 tarihinden itibaren işleyecek temerrüt faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine, karşı davanın kısmen kabul, kısmen reddine karar verilmiş; hüküm, taraflarca temyiz edilmiştir.
1-Yargıtay Hukuk Genel Kurulu" nun 2009/19-109 Esas ve 2009/123 Karar sayılı ilamında değinildiği üzere, 10.04.1992 tarih, 1991-7 Esas 1992-4 Karar Sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı, hâkimin tefhim etmiş olduğu kısa kararla gerekçeli kararın uyum içinde olması gerektiğini öngörmektedir. Yargı erkinin görev ve yetkisi, Anayasa ile yasaları amaçlarına uygun olarak yorumlayıp uygulamak, keza İçtihadı Birleştirme Kararlarının bağlayıcılığını gözetmekten ibarettir. Kısa kararla gerekçeli karar arasındaki çelişkiye cevaz verilmemesinin amacı, kamunun mahkemelere olan güveninin sarsılmamasına yöneliktir. Tefhim edilen hüküm başka, gerekçeli karardaki hüküm başka ise bu durumun mahkemelere olan güveni sarsacağı tartışmasızdır.
Öyle ki, İçtihadı Birleştirme Kararında bu konuya çok büyük bir önem verilmiş, çelişkinin varlığı tespit edildiği takdirde, başka hiçbir incelemeye gerek görülmeksizin ve tarafların bu konuyu temyiz sebebi yapıp yapmadıklarına bakılmaksızın kararın salt bu nedenle bozulması gerektiğine işaret edilmiştir. Ayrıca 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 381, 388. ve 389. maddelerinde hüküm fıkrasında nelerin yer alacağı açıklanmış; 388. maddesinin son fıkrası ile "Hüküm sonucu kısmında gerekçeye ait herhangi bir söz tekrar edilmeksizin, istek sonuçlarından her biri hakkında verilen hükümle taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, mümkünse sıra numarası altında birer birer açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir" hükmü getirilmiştir. Aynı hüküm 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu" nun 297. maddesinde de yer almıştır.
Somut uyuşmazlıkta mahkemece, kısa kararda “… 1.800,00-TL"nin 13/11/2004 tarihinden itibaren işleyecek temerrüt faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine” karar verildiği yazılmasına rağmen gerekçeli kararda “...1.800,00-TL"nin 29/07/2002 tarihinden itibaren işleyecek temerrüt faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine” şeklinde hüküm kurulması suretiyle HUMK."nun 388/son (HMK 297/son) madde ve fıkrasına aykırı olarak duruşma tutanağına geçirilen kısa karar ile gerekçeli karar arasında faizin başlangıç tarihi yönünden aykırılık yaratılmıştır. Kısa kararla gerekçeli kararın çelişkili olması bozma nedeni olup, bu durumda mahkemece, anılan İçtihadı Birleştirme Kararında da belirtildiği gibi bozmadan önceki verdiği kararla bağlı olmaksızın ancak aradaki çelişkiyi giderecek şekilde yeniden karar verilebilmesi için hükmün bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
2-Bozma nedenine göre tarafların sair temyiz itirazlarının incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenle hükmün BOZULMASINA, (2) nolu bentte açıklanan nedenle tarafların diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, 32,00 TL peşin alınan harcın istek halinde davalı-karşı davacıya iadesine, 25,00 TL peşin alınan harcın istek halinde davacı-karşı davalıya iadesine, HUMK’nun 440/1 maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 28.2.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.