19. Hukuk Dairesi Esas No: 2016/16582 Karar No: 2018/1471 Karar Tarihi: 22.03.2018
Yargıtay 19. Hukuk Dairesi 2016/16582 Esas 2018/1471 Karar Sayılı İlamı
Özet:
Davacı banka, davalının kredi kartı borcuna itiraz etmesi nedeniyle takip işlemini durdurup icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir. Davalı, kendisinin rahatsız olduğunu ve kredi kartı kullanmasının mümkün olmadığını belirterek davanın reddini istemiştir. Mahkeme, davalının hacir altına alındığı tarihten sonra yaptığı kredi kartı harcamaları için sorumlu olup olmayacağı noktasında toplanan uyuşmazlıkta, tam ehliyetsiz kişilerin hukuki işlemleri hükümsüz olduğunu ancak bazı istisnaların bulunduğunu ve dürüstlük kuralına uyma zorunluluğu olduğunu belirtmiştir. Bu nedenle, davalının borçlu olduğuna ve sebepsiz zenginleşme oranında sorumlu olduğuna karar verilmiştir. Kanun maddeleri ise şöyledir: T.M.K. md 15, T.M.K. md 2, B.K. md 54/1, B.K. md 98/2, T.M.K. md 452/2, B.K. md 61-66, T.B.K. md 77-82.
19. Hukuk Dairesi 2016/16582 E. , 2018/1471 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
- KARAR -
Davacı vekili, taraflar arasında imzalanan kredi kartı üyelik sözleşmesi uyarınca davalıya kredi kartı verildiğini, borcun zamanında ödenmemesi üzerine davalı aleyhine başlatılan takipte, davalının borca itiraz ettiğini ileri sürerek, itirazın iptali ile icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vasisi, davalı borçlunun rahatsız olduğunu, kendi işlerini görebilecek durumda olmadığından kredi kartı kullanmasının mümkün olmadığını belirterek davanın reddini istemiştir. Mahkemece, yapılan yargılama ve toplanan delillere göre; kredi sözleşmesine ilişkin bilgi formunun 2003 tarihinde davalı tarafından imzalandığı, davalının 28/02/2006 tarihinde sağlık kurulu raporu ile hafif derecede zeka geriliği, psikotik bozukluk tanısı ile hacir altına alındığı, takibe konu kredi kartı hesap ekstrelerinin kısıtlılık kararından sonraki bir tarihe ilişkin olduğu, davalının tasarruf ehliyeti bulunmadığından takip konusu borçtan sorumlu tutulamayacağı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Uyuşmazlık, psikolojik rahatsızlığı nedeniyle 28/02/2006 tarihinde hacir altına alındığı anlaşılan davalının davacı banka ile yaptığı kredi kartı üyelik sözleşmesi uyarınca almış olduğu banka kredi kartı ile yaptığı harcamalardan dolayı sorumlu olup olmadığı noktasında toplanmaktadır. Kural olarak tam ehliyetsiz kişilerin hukuki işlemleri hükümsüzdür. (T.M.K. md 15) Ancak bu kuralın istisnaları vardır. Bunlardan biri T.M.K."nun 2. maddesinde öngörülen dürüstlük kuralıdır. Buna göre, herkes haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kuralına uymak zorundadır. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz. T.M.K."nun 15. maddesinde hükme bağlanan kuralın istisnalarından biri de, B.K."nun 54. madde hükmüdür. B.K."nun 98/2 maddesi yollamasıyla sözleşmeye aykırılık hallerinde de uygulanması mümkün olan B.K."nun 54/1 maddesi uyarınca hakkaniyet elverdiği takdirde tam ehliyetsiz olan kişi diğer tarafın batıl hukuki işlemin hüküm ifade ettiğine güveni nedeniyle oluşan zarardan sorumludur. T.M.K."nun 452/2 maddesinde ise "vesayet altındaki kişinin fiil ehliyetine haiz olduğu hususunda diğer tarafı yanıltmış olması halinde onun bu yüzden uğradığı zarardan sorumlu olacağı öngörülmüştür. Buna göre kendisini ehil bir kişi gibi gösterip hukuki işlem yapan ve bu suretle karşı tarafı zarara uğratan ehliyetsiz kişinin bu zarardan sorumlu olacağının kabulü gerekir. Kanun, tam ehliyetsizlerin yaptıkları hukuki işlemleri batıl sayarken bu gibi kimseleri korumak, kendi menfaatlerine aykırı işlemleri yaparak 3. kişilerce sömürülmelerine engel olmak amacını gütmüştür. Bu tehlikenin ortadan kalktığı normal zekalı bir insanla eşdeğer tarzda hareket ettiği durumlarda, hukuki muamelenin hükümsüzlüğünü ileri sürmek hakkını kötüye kullanması niteliğinde olacağından kanun bunu himaye edemez. 09.03.1955 gün ve 22/2 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararında da belirtildiği gibi mümeyyiz olmayan kimse temyiz kudretini haiz olsaydı, aynı surette hareket edecek yani, normal zekalı bir insan dahi aynı tarzda muamelede bulunabilecekse ehliyetsiz olduğundan bahisle muamelenin hükümsüzlüğünü ileri sürememelidir. Somut olayda davalı ülkemizde tam ehliyetli kişilerin dahi her zaman yararlanma olanağı bulamadıkları banka kredi kartından yararlanmış ve bu suretle bir menfaat elde etmiştir. Davacı bankanın ödeme talebine kadar tam ehliyetli biri gibi hareket edebilen davalının borcun ifası istendiğinde ehliyetsizliğini ileri sürerek ifadan kaçınması hakkın kötüye kullanılmasının tipik bir örneğidir. Öte yandan, B.K."nun 61-66 maddesinde (T.B.K. m. 77-82) düzenlenen sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre hacir altındaki kişinin karşı tarafın aleyhine olacak şekilde kendi mal varlığında meydana gelen sebepsiz zenginleşme oranında sorumlu olacağı kuşkusuzdur. Zira, sebepsiz zenginleşenin iade borcunun doğması bakımından fiil ehliyetinden yoksun olmak sonuca etkili değildir. Bu durumda mahkemece yukarıdaki açıklamalar dikkate alınarak banka kayıtları üzerinde konusunda uzman bir bilirkişiye inceleme yaptırılarak davalının kredi kartı harcamaları sebebiyle sorumlu olacağı miktar yönünden ayrıntılı ve Yargıtay denetimine elverişli rapor alındıktan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek varılacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı gerekçelerle yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün temyiz eden davacı banka yararına BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde temyiz eden davacıya iadesine, 22/03/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.