Abaküs Yazılım
Ceza Genel Kurulu
Esas No: 2020/97
Karar No: 2020/462

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 2020/97 Esas 2020/462 Karar Sayılı İlamı

Ceza Genel Kurulu         2020/97 E.  ,  2020/462 K.

    "İçtihat Metni"

    Kararı Veren
    Yargıtay Dairesi : 1. Ceza Dairesi
    Mahkemesi :Ağır Ceza
    Sayısı : 81-192

    Sanıklar ..., ... ve ..."ün kasten öldürme suçundan TCK’nın 81/1, 53/1 ve 63. maddeleri uyarınca müebbet hapis cezası ile cezalandırılmalarına, hak yoksunluklarına ve mahsuba ilişkin Midyat Ağır Ceza Mahkemesince verilen 26.11.2015 tarihli ve 81-192 sayılı resen temyize tabi hükümlerin sanıklar müdafileri tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 01.10.2019 tarih ve 2992-4036 sayı ile TCK"nın 53. maddesi yönünden düzeltilerek onanmasına karar verilmiştir.
    Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 02.12.2019 tarih ve 110403 sayı ile;
    "...1- Sanık ... hakkında verilen mahkûmiyet kararı dosya kapsamına göre hatalı olup beraat kararı verilmesi gerektiğine ilişkin olarak;
    Yerel Mahkemenin gerekçesinde kabul edilen oluş "Sanıkların ellerinde satır ve bıçaklarla katılanların bulunduğu evin kapısına geldikleri, bu arada kapıyı çok sert tekmelemeleri nedeniyle kapının açıldığı ve ayrıca gürültüler üzerine yukarıdan katılanlar... ve ..."in indiği, bu esnada sanık ..."in elindeki satırı..."ye doğru fırlattığı ve satırın..."nin koluna geldiği, bu nitelikte bir yaralanmanın mevcudiyetine bakıldığında ise, ..."in..."ye satır fırlattığının sabit olduğu, yine bu arbede esnasında ..."ın ... ve ..."ı bıçakla yaraladığı, bu yaralanmalarının katılanların beyanlarıyla uyumlu olduğu, ..."nin bu şekilde yaralanması ve çok fazla kan akması üzerine (olay yeri inceleme raporuyla bu durumun sabit olduğu) diğer katılanların... ile ilgilendikleri esnada, sanıkların apartmandan aşağıya indikleri ve alt katta dükkânda bulunan maktul ..."yi gördükleri, ..."yi aralarına aldıkları, ... ve ..."nin ..."yi kollarından tuttukları, sanık ..."ın ise elindeki ekmek bıçağı ile ..."yi kalbinden bıçakladığı" şeklinde olup tamamen katılan tarafın beyanlarına dayanmaktadır.
    Dosyada olayın görgü tanıkları olan ... ve ..."ın beyanları, kabul edilen oluş ve katılan tarafın anlatımları ile çelişmektedir. Mahkemece bu tanıkların beyanlarına itibar edilmemesinin gerekçesi olarak, tanık ..."un anlatımları gösterilmiştir. Olayın oluş şekline ilişkin tanıklığı bulunmayan ..., sadece soruşturma aşamasında dinlenmiş olup duruşmada dinlenmediği gibi beyanları da duruşmada okunmamıştır. Tanıklar ... ve..., beyanlarında sanık ..."nin, olay sırasında maktul ..."ye yönelik bir eyleminden bahsetmemişlerdir. Delillerin birbirinden üstünlüğü tartışılırken, beyanları hükme esas alınan taraf veya tanıkların olaydan doğrudan zarar görüp görmedikleri, taraflarla yakınlıkları, olaya öznel yaklaşıp yaklaşmadıkları gibi hususların göz önünde bulundurulması gerekmektedir. Katılan taraf tehdit, yaralama ve konut dokunulmazlığını bozma suçları yönünden olayın aynı zamanda mağdurudur. Elbette ki, karşı taraftan daha fazla kişinin ceza almasını isteme durumundadırlar. Tanıklar ise sanık ..."ın arkadaşıdır. Bu kişilerin de tamamen doğruyu söyledikleri doğrudan kabul edilemez. Bu durumda diğer deliller de birlikte değerlendirilerek nesnel bir sonuca ulaşılması mümkündür.
    Katılanlar ile tanıkların anlatımlarına göre, maktul ..."yi bıçaklayarak öldürenin sanık ... olduğu konusunda tartışma yoktur. Katılan tarafta yer alanlar, sanık ..."la birlikte, sanıklar..., ..., ... ve ..."nın da ellerinde bıçak ve satırlarla saldırdıklarını söylemişlerdir. Suça sürüklenen çocuk ... hakkında kasten öldürme suçundan dava açılmadığı gibi kasten öldürme suçundan dava açılan sanık ... hakkında beraat kararı verilmiştir. Sanık ... ile sanık ..."ın olaydaki hukuki durumu bakımından fark yoktur. Katılan taraf sanık ..."nin elinde bıçak olduğunu ileri sürmüşlerse de, bu sanık hakkında katılan tarafa yönelik bir yaralamadan dolayı hüküm dahi bulunmamaktadır. Sanıklar ... ve..."in, sanık ..."ın maktul ..."yi bıçakladığı sırada, maktulü kolundan tuttukları kabul edilerek eylem üzerinde hâkimiyet kurduklarına yönelik oluş ve kabul, tanıklar ... ve ..."nin anlatımları karşısında soyut kalmakta olup dosyadaki diğer delillerle desteklenmemektedir.
    Ceza hukukunun temel amacı, maddi gerçeğe ulaşarak adaleti sağlamaktır. Cezalandırmaya karar verilirken en ufak bir şüpheye dahi yer yoktur. Şüphenin sanık lehine yorumlanacağı, evrensel bir hukuk kuralı hâline gelmiştir. Dosyadaki mevcut delillere göre sanık ..."nin, oğlu olan diğer sanık ..."ın kasten öldürme eylemine fikir ve irade birliği içinde iştirak ettiği ve eylem üzerinde hâkimiyet kurduğu kesin ve inandırıcı delillerle sabit olmadığından beraat kararı verilmesi yerine, mahkûmiyet kararı verilmesinin, usul ve yasaya aykırı olduğu,
    2- Sanık ... hakkında verilen mahkûmiyet kararında iştirakin derecesi dosya kapsamına göre hatalı olup sanığın 5237 sayılı TCK"nın 37/1. maddesi kapsamında "fail" yerine, TCK"nın 39. maddesi kapsamında "yardım eden" olarak cezalandırılmasına karar verilmesi gerektiğine ilişkin olarak;
    Oluş ve kabule göre, sanık ..."ın babası olan sanık ..., elinde satırla dünürleri olan aile ile yapılan kavgada yer almış ve elindeki satırı fırlatarak katılan ..."yi kolundan yaralamıştır. O sırada sanık ..."ın da, bıçakla katılanlar ... ve ..."i yaraladığı sabittir. Maktul ..."nin, sanık ... tarafından bıçaklanarak öldürülmesi, bu olaylardan sonra gelişmiştir. Katılanların anlatımlarına göre, sanık ... tarafından yaralanan katılan ..."den çok fazla kan akması nedeniyle katılanlar tarafından hastaneye götürmek üzere ilgilendikleri ve aşağıya indikleri sırada, sanık ... ile maktul ... arasındaki kavgada, sanık ..., maktul ..."yi göğsünden bıçaklayarak öldürmüştür.
    Yukarıda 1 numaralı bentte açıklandığı üzere, katılanların, maktulün sanık ... tarafından bıçaklandığı sırada, sanıklar ... ve ... tarafından da maktulün kollarından tutulduğu şeklindeki anlatımlarının mutlak surette doğru olduğunu kabul etmek mümkün değildir. TCK"nın 37/1. maddesine göre "Suçun kanuni tanımında yer alan fiili birlikte gerçekleştiren kişilerden her biri, fail olarak sorumlu olur". Sanık hakkında bu maddenin uygulanabilmesi için, eylemi gerçekleştiren kişi ile fikir ve irade birliği içinde bulunulması ve eylem üzerinde hâkimiyet kurulması gerekmektedir. Önceden alınmış bir öldürme kararı yoktur. Olay ani gelişmiş olup, sanık ..."in, oğlu olan diğer sanık ..."la, maktul ..."yi öldürme konusunda fikir ve irade birliği içinde olduğuna dair kesin bir delil mevcut değildir. Sanık ..."in olayın başlangıcında elinde satırla olay yerine gitmesi, bu satırı öldürmek amacıyla değil yaralama kastıyla katılan ..."ye fırlatması, devamında gelişen maktul ..."nin öldürülmesi olayında fikir ve irade birliğini gösteren bir durum olamaz. Maktulün bıçaklanması sırasında kollarından tuttuğu da sabit olmadığına göre, eylem üzerinde bir hâkimiyet de söz konusu değildir.
    5237 sayılı TCK"nın 39. maddesinde suça "yardım etme" düzenlemiş olup, bu maddenin 2. fıkrasında kişinin hangi hallerde "yardım eden" sıfatıyla sorumlu olacağı sayılmış olup, "a) Suç işlemeye teşvik etmek veya suç işleme kararını kuvvetlendirmek veya fiilin işlenmesinden sonra yardımda bulunacağını vaat etmek. b) Suçun nasıl işleneceği hususunda yol göstermek veya fiilin işlenmesinde kullanılan araçları sağlamak. c) Suçun işlenmesinden önce veya işlenmesi sırasında yardımda bulunarak icrasını kolaylaştırmak." şeklindedir.
    Bu düzenleme karşısında, sanık ..."in, öldürme kastı olmaksızın ilk başta elindeki satırı katılan ..."ye fırlattıktan sonra devam eden kavgada aniden gelişen öldürme eylemine 5237 sayılı TCK"nın 39/2-c maddesi uyarınca "yardım eden" olarak katıldığını kabul etmek, maddenin konuluş amacına ve ceza adaletine uygun düşecektir. Bu yönüyle de, sanık ..."in eyleminin TCK"nın 37/1. maddesi kapsamında değil, aynı Kanun"un 39. maddesi kapsamında kaldığı,
    3- Sanıklar ..., ... ve ... hakkında 5237 sayılı TCK"nın 62. maddesinin uygulanmamasının gerekçesinin yerinde olmadığına ilişkin olarak;
    5237 sayılı TCK"nın 62/2.maddesi, "Takdiri indirim nedeni olarak, failin geçmişi, sosyal ilişkileri, fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki davranışları, cezanın failin geleceği üzerindeki olası etkileri gibi hususlar göz önünde bulundurulabilir. Takdiri indirim nedenleri kararda gösterilir." şeklindedir. Bu düzenlemeden anlaşılacağı üzere, takdiri indirim nedenleri, maddedeki sayılanlarla sınırlı olmamak üzere örnekseme yapılarak yol gösterici şekilde sayılmıştır. Bu maddede sayılanlara veya mahkemenin yasanın konuluş amacına uygun olarak göstereceği başkaca nedenlere dayanıldığında, gösterilen nedenlerin dosya ile uyumlu ve hukuki olması gerekir. Burada hâkime tanınan takdir hakkının keyfilikten uzak olması gerektiği izahtan varestedir. Lehe veya aleyhe gösterilen neden tamamen sanık veya sanıkların öznel niteliklerine ilişkin olmalıdır. Kuşkusuz TCK"nın 62. maddesi, bir iyiniyet maddesi de değildir.
    Sanıklar hakkında düzenlenen hüküm fıkralarında, TCK"nın 62. maddesinin uygulanmamasına ilişkin olarak "Sanık hakkında takdiren TCK"nın 62. maddesinin uygulanmasına yer olmadığına", ibaresiyle bir gerekçe gösterilmemekle birlikte, hükmün gerekçe kısmında "Sanıkların pişmanlığının gözlenemeyişi ve suç işlemekten çekinecekleri yönünde kanaat oluşmaması, TCK"nın 62. maddesi gereğince indirim yapılmasını gerektirir bir durumun olmaması dikkate alınarak sanıkların cezalarından takdiri indirim yapılmamış..." ibarelerine yer verilmiştir. Burada, sanıkların durumu ayrı ayrı değerlendirilmek yerine "Sanıkların pişmanlığının gözlenmeyişi ve suç işlemekten çekinecekleri yönünde kanaat oluşmaması" şeklinde genel ifadelere yer verilmiştir.
    Suç tarihi itibarıyla sanık ... 47, sanık ... 50 ve bu sanıkların oğlu olan sanık ... da 21 yaşındadır. Sanıklar ... ve..."in sabıka kayıtlarına göre, suç tarihinden önceye ait herhangi bir sabıka kayıtlarının bulunmadığı görülmektedir. Sanıkların yargılama aşamasında duruşmanın düzenini bozduklarına veya olumsuz başkaca bir tutum ve davranış sergilediklerine yönelik duruşma tutanaklarına yansıyan bir kayıt yoktur. Sanık ... suçu ikrara yönelik açıklamalarda bulunmuş, sanıklar ... ve... ise atılı suçları işlemediklerini savunmuşlardır. Savunma hakkı kapsamında değerlendirilmesi gereken suçu inkâra yönelik beyanların, sanıkların pişman olmadıklarını gösteren bir beyan olarak kabul edilemeyeceği yerleşmiş Yargıtay kararlarında da yer bulan ve kabul gören bir yaklaşımdır. Sanıkların ayrı ayrı mahkemeyi pişmanlık gözlenmemesine ve suç işlemekten çekinecekleri yönünde kanaat oluşmamasına götüren davranışlarının neler olduğu konusunda bir açıklık yoktur. Maddede sayılan diğer takdiri indirim nedenlerinden "Sosyal ilişkiler, fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki davranışlar, cezanın failin geleceği üzerindeki olası etkiler" gibi nedenler yönünden de sanıkların aleyhine yorumlanabilecek bir durum söz konusu değildir.
    Bütün bu yönleriyle; sanıkların her biri için bireyselleştirme yapılmadan, hükmün gerekçe kısmında "Sanıkların pişmanlığının gözlenmeyişi ve suç işlemekten çekinecekleri yönünde kanaat oluşmaması" şeklindeki, dosya kapsamı ile uyumlu olmayan, soyut ve genel ifadelerle sanıklar hakkında 5237 sayılı TCK"nın 62. maddesinin uygulanmasına yer olmadığına karar verilmesinin de, usul ve yasaya aykırı olduğu," görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
    CMK"nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 1. Ceza Dairesince 21.01.2020 tarih ve 3905-197 sayı ile itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
    TÜRK MİLLETİ ADINA
    CEZA GENEL KURULU KARARI
    Sanık ... hakkında konut dokunulmazlığının ihlali suçundan verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin karar, bu karara yönelik itirazın mercisinde reddedilmesi suretiyle; sanık... hakkında konut dokunulmazlığının ihlali suçundan verilen beraat kararı Özel Dairece onanmak suretiyle; sanık ... hakkında katılanlar ... ile ..."ya yönelik kasten yaralama suçundan verilen mahkûmiyet hükümleri, sanık ... hakkında katılan ..."ya yönelik kasten yaralama suçundan kurulan mahkûmiyet hükmü ile sanıklar ..., ... ve ... hakkında konut dokunulmazlığının ihlali suçundan verilen mahkûmiyet hükümleri Özel Dairece düzeltilerek onanmak suretiyle kesinleşmiş; sanık ... hakkında katılanlar ..., ... ve ..."ya yönelik tehdit suçundan verilen mahkûmiyet kararı ise Özel Dairece bozulmuş olup itirazın kapsamına göre inceleme, sanıklar ..., ... ve ... hakkında maktul ..."ya yönelik kasten öldürme suçundan verilen mahkûmiyet hükümleriyle sınırlı olarak yapılmıştır.
    Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlıklar;
    1- Sanık ..."e atılı kasten öldürme suçunun sabit olup olmadığının,
    2- Sanık ...’e atılı kasten öldürme suçunun sabit olduğunun kabulü hâlinde, diğer sanık ... ile sanık ...’ün kasten öldürme suçuna iştiraklerinin TCK’nın 37. maddesi kapsamında “müşterek faillik” mi yoksa TCK’nın 39. maddesi kapsamında “yardım eden” niteliğinde mi olduğunun,
    3- Sanık ...’e atılı kasten öldürme suçunun sabit olduğunun kâbulü halinde, her üç sanık hakkında TCK"nın 62. maddesinin uygulanmama gerekçesinin dosya kapsamıyla uyumlu, yasal ve yeterli olup olmadığının,
    Belirlenmesine ilişkin ise de, uyuşmazlık konularının görüşülmesi sırasında bir kısım Ceza Genel Kurulu Üyeleri tarafından talep edilmesi üzerine Ceza Genel Kurulu Başkan Vekilince, sanık ..."e atılı kasten öldürme suçunun sabit olduğunun kabulü hâlinde, sanıklar ... ile ..."ün kasten öldürme suçuna iştiraklerinin TCK’nın 37. maddesi kapsamında “müşterek faillik” mi yoksa TCK’nın 39. maddesi kapsamında “yardım eden” niteliğinde mi olduğuna ilişkin uyuşmazlığın her bir sanık bakımından ayrı ayrı ele alınmasına karar verilmiş olup uyuşmazlık konuları yeniden oluşturulan bu sıralama doğrultusunda değerlendirilmiştir.
    İncelenen dosya kapsamından;
    06.02.2015 tarihinde saat 23.40"da düzenlenen olay, yakalama, üst arama ve araştırma tutanağında; aynı tarihte saat 19.35 sıralarında Haber Merkezinden Batman yolu, Garnizon karşısında aile içi kavga olayının bildirilmesi üzerine olay yerine gidildiği, ... ve ailesiyle ... ve ailesinin birbirlerinden şikâyetçi olmadıklarını beyan etmeleri üzerine olay yerinin terk edildiği, saat 21.30 sıralarında aynı adreste bıçakla yaralama olayının bildirilmesi üzerine olay yerine tekrar intikal edildiğinde yaralı ..."nın hastaneye kaldırıldığının öğrenildiği, hastaneye gidildiğinde yapılan müdahalelere rağmen ..."nın saat 22.10"da eks olduğunun anlaşıldığı, yaralı şahsı hastaneye getiren ... ile olay yerinin yakınında iş yeri bulunan..."nın bilgilerine başvurulduğu, yapılan araştırmada "maktul ..."nın ağabeyi ... ile bıçakla yaralama olayını gerçekleştirdiği anlaşılan ..."ün akraba oldukarı, ..."ün ablası ... (...) ile ..."nın evli oldukları, saat 19.00 sıralarında ... ile eşi ... arasında tartışma yaşandığı, ..."ın telefonla araması üzerine annesi ... ile kız kardeşi ..."ün ..."ın evine geldikleri, ... ile damadı ... arasında tartışma yaşandığı, ..."ın ..."yı darbettiği, olaya ...’ın kardeşleri ... ve ..."nın da karıştıkları, ..."nın evden çıkarak uzaklaştığı, ... ile annesi ..."nin evde kaldıkları, yapılan ihbar üzerine olay yerine polis ekibinin geldiği, herhangi bir şikâyet olmaması nedeniyle polislerin olay yerinden ayrıldıkları, kısa bir süre sonra ..."ın kardeşi ..."ın babasının aracıyla evin önüne geldiği, ..."ın yukarı çıkarak ... ve kardeşleriyle tartıştığı, tartışma sonunda ..."ün apartman girişinde ..."yı bıçakladığı ve caddeye çıktığı, ... ve kardeşlerinin de caddeye çıktıkları, ..."nın ..."ın babası ... tarafından sol bileğinden yaralandığı, ..."ın olay yerinden kaçtığı, diğerlerinin de geldikleri .... plaka sayılı ... marka araç ile olay yerinden ayrıldıkları"nın öğrenildiği, ..., ..., ..., ... ve ..."nın polis merkezine getirildikleri, olaydan sonra Cizre Caddesi, ... Pasajı"nın arka tarafından görülen ..."ün saat 23.00 sıralarında yakalandığı, ... ve ..."e de ... vasıtasıyla ulaşılarak yakalandıkları, olay yerinde suçta kullanıldığı iddia edilen bıçak veya satırın bulunamadığı, üzerinde lacivert renkli, beyaz çizgili ... marka eşofman, altında kot pantolon bulunan ..."ün ise kaçtığı, yapılan tüm aramalara rağmen cep telefonu kapalı olduğundan kendisine ulaşılamadığı, şahsın yakalanamadığının belirtildiği,
    07.02.2015 tarihli olay yeri inceleme raporunda; olayın 4 katlı betonarme binanın 1. katında bulunan ikamet girişi önünde gerçekleştiği, ikamet girişinin iç kısımda kan olduğu tahmin edilen lekelerin bulunduğu, yine ikametin sol kısım dışında, çıkışa doğru ve merdiven basamaklarında yoğun bir şekilde kan birikintilerinin olduğu, ikamet içerisinde herhangi bir karışıklık ve dağınıklığın olmadığı, kapı giriş ve camlarında herhangi bir zorlama izinin olmadığı, yaralanan şahsın 22.40 sıralarında... Devlet Hastanesinde eks olduğunun öğrenilmesi üzerine hastaneye geçildiğinin bildirildiği,
    ... Devlet Hastanesince düzenlenen 06.02.2015 tarihli raporda; tüm müdahalelere rağmen eks olan maktul ..."nın sol ön kolda 1,5 cm uzunluğunda ve 1 cm derinliğinde kesi, sol göğüs duvarında 2 cm uzunluğunda kesi olduğu olduğunun belirtildiği,
    Midyat Cumhuryet Başsavcılığınca düzenlenen 06.02.2015 tarihli ölü muayene ve otopsi tutanağında; maktul ...’nın 180 cm boylarında, 70-75 kg ağırlığında, 20 yaşlarında olduğu, alın sol kısmında düşmeye/çarpmaya bağlı 2 cm uzunluğunda deri laserasyonu, ağız ve burundan sindirilmiş mide içeriğinin geldiğinin görüldüğü, sol göğüs meme üstü kalp hizasında, 6 cm uzunluğunda, tıbbi müdahale sırasında 7 adet dikiş atılmış cilt kesisi, sol kol ve dirseğin birleştiği iç kısımda 11 cm uzunluğunda, 13 dikiş atılmış cilt kesisi bulunduğu, yaralanmanın kesici alet yaralanması olduğu, sol kol dirsek arka kısmında 5x2 cm ebadında, 2 cm derinliğinde cilt kesisinin görüldüğü, tespit edilen bulgular dışında ceset üzerinde harici patolojik bulguya rastlanılmadığı belirtildikten sonra kesin ölüm nedeninin tespiti için klasik otopsi yapılmak üzere cesedin Diyarbakır Adli Tıp Kurumuna gönderilmesine karar verildiği,
    Diyarbakır Cumhuryet Başsavcılığınca düzenlenen 07.02.2015 tarihli ölü muayene ve otopsi tutanağında; alın solda 2xl cm ebadında sıyrık, sol meme dış yandan yukarı ve medyale devam eden üzeri metal sütürlü 5 cm uzunluğunda yara bulunduğu, sütürler açıldığında yaranın bir açısının dar, diğer açısının geniş ve göğüs boşluğuyla iştirakli olduğunun anlaşıldığı, sol dirsek büklümünde üzeri metal sütürlü, 7,5 cm uzunluğunda yara olduğu, sütürler açıldığında bölgede 2 adet yara görüldüğü, bu yaralardan birinin sol dirsek büklümü üst alanda bulunduğu ve 4x2 cm ebadında, bir açısının dar, bir açısının geniş, cilt ile kas yaralanması yapmış olduğu, diğer yaranın sol dirsek büklümü alt alanda 3,5 x l,5 cm ebadında bir açısı dar, bir açısı geniş, cilt ile kas yaralanması yapmış olduğu, sol ön kol arka yüz 1/2 üstte bir açısı dar bir açısı geniş yara görüldüğü, bu yaranın da cilt ile kas yaralanması yapmış olduğu, cesette bunların haricinde herhangi bir ateşli, ateşsiz silah yaralanmasına veya darp belirtisine rastlanılmadığı, yapılan iç muayenede sol göğüste yaygın kanama ve 3. kotta kesici delici alet yaralamasına bağlı kırık izlendiği, 3. interkostal aralıkta ekimozsuz kırık bulunduğu, sol plevral boşluk içinde kısmen pıhtılaşmış 700 cc kan izlendiği, aortta minimal aterosklerotik değişiklikler izlendiği, sol akciğer üst lobda yaralanma görüldüğü, bronş ve bronşiollerin kanlı, mukuslu ve sıvışık olduğu, otopsi bulgularına göre ölüm sebebinin, kesici delici alet yaralanmasına bağlı kot kırığı ve akciğer yaralanması sonucu meydana gelmiş olduğu kanaatinin bildirildiği,
    ... Devlet Hastanesince düzenlenen 06.02.2015 tarihli raporda; katılan ..."nın sol el avuç ortasından el sırtına kadar uzanan 7-8 cm uzunluğunda 1 cm derinliğinde kesi olduğu, kesinin basit bir tıbbi müdahale ile giderilecek ölçüde hafif nitelikte ve hayati tehlikeye neden olmadığının belirtildiği,
    07.02.2015 tarihli tutanakta; bıçakla yaralanıp.... Devlet Hastanesi Acil Polikliniğine getirilen ..."nın hayati tehlikesi bulunması nedeniyle ... Devlet Hastanesine sevk edildiği, bu nedenle ifadesinin alınamadığının bildirildiği,
    ... Devlet Hastanesince düzenlenen 07.02.2015 tarihli raporlarda; sanıklar ... ile ..."ün vücutlarında darp ve cebir izine rastlanılmadığı; katılan ..."nın sol el 2. parmak tırnağında 1 cm uzunluğunda çizik olduğu, yaralanmasının basit bir tıbbi müdahale ile giderilebilecek ölçüde hafif nitelikte olduğu; katılan ..."nın sağ göğüs duvarında çapraz olarak (sağdan sola) uzanan 5 cm uzunluğunda çizik, sağ el 2. parmak distal kısımda 1 cm’lik çizik olduğu, yaralanmasının basit bir tıbbi müdahale ile giderilecek ölçüde hafif nitelikte olduğu, hayati tehlikeye neden olmadığı tespitlerine yer verildiği,
    20.02.2015 tarihli araştırma, yakalama ve teslim olma tutanağında; aynı tarihte Cizre yolu üzerinde bulunan Asayiş Büro Amirliği"ne gelerek teslim olan ..."ün, doktor raporu aldırıldıktan sonra Asayiş Büro Amirliğine getirildiğinin bildirildiği,
    ...Devlet Hastanesince 21.02.2015 tarihinde saat 09.55"te düzenlenen raporda; sanık ..."ün vücudunda darp ve cebir izine rastlanılmadığının belirtildiği,
    Midyat Ağır Ceza Mahkemesince düzenlenen 02.07.2015 tarihli tutanakta; Mahkemece verilen ara karar uyarınca, katılanlar ... ve ...’nın 02.07.2015 tarihinde saat 12.00"de Mahkeme kalemine gelerek kendilerine ait cep telefonlarını ibraz ettikleri, rızaları dâhilinde telefonlar üzerinde yapılan incelemede, ..."ya ait telefonun gelen mesaj bölümünde “... Abii” diye kayıtlı ... numaralı telefondan 06.02.2015 tarihinde saat 19.12.20’de "Bana arabanın anahtari ni getr hastaneye kadar gidip gelecem" şeklinde; tanık ..."ya ait telefonun gelen mesaj bölümünde de “... Abi” diye kayıtlı ... numaralı telefondan 06.02.2015 tarihinde saat 19.19"da "Bana arabanın anahtarı getir hastaneye gidip geleceğim" şeklinde mesajların kayıtlı olduğunun tespit edildiği,
    Anlaşılmaktadır.
    Katılan ... 07.02.2015 tarihinde saat 01.57’de Kollukta; 06.02.2015 tarihinde saat 19.00 sıralarında evinde bulunduğu sırada gelini..."nın annesi ... ile ismini bilmediği kız kardeşinin evlerine geldiğini ve geliniyle alakalı olarak kendileriyle tartıştıklarını, bir süre sonra eve polislerin geldiğini, davacı olmadıklarını söylemeleri üzerine polislerin gittiklerini, daha sonra ... ile oğlu ..."ün, gelini ..."ı götürdüklerini duyduğunu ancak üst katta olduğu için görmediğini, yaklaşık 20 dakika sonra dışarıdan bağrışma sesleri geldiğini, dışarı çıktığında elinde büyük bir bıçak bulunan ... ile elinde satır bulunan ..."ü gördüğünü, ..."ın annesi ..."ün de orada olduğunu, bu kişilerin, eşi... ve çocukları ..., ..., ... ve ..."ya saldırdıklarını, bu sırada ..."ün "Kızıma haksızlık ediyorsunuz, sizi öldüreceğim" dediğini, çevreden gelen kalabalık bir grubun kavgayı ayırmaya çalıştığını, tam bu sırada oğlu ..."nin yere düştüğünü, oğlunu bıçaklayanı tam olarak görmediğini ancak olay sırasında ..."ün elinde bıçak gördüğünden oğlunu ..."ın bıçakladığını düşündüğünü, olay sırasında ..."ün elindeki satıra benzer bir cisimle eşi..."ye vurduğunu, çevreden gelenlerin araya girmesi nedeniyle kendisinde yaralanma olmadığını, doktor raporu aldırmak istemediğini,
    Savcılıkta; olay tarihinde ..., ..., ..., ... ve ..."nın, oğlu ...’ın evine geldilerini, gürültü duymaları üzerine önce eşi...’nin aşağıya indiğini, bir süre sonra eşinin arkasından aşağıya indiğini, ...’in elindeki satırı eşinin başına doğru fırlattığını, eşinin kolunu kaldırdığı sırada satırın koluna isabet ettiğini, daha sonra bu beş kişinin aşağıya indiklerini, yaralanan ve çok kan kaybeden eşini hastaneye götürmek üzere aşağıya indiklerini, o sırada... ve ...’nin, oğlu ...’nin kollarından tutup bir taraftan da dövdüklerini, bu sırada ..."ın ...’yi bıçakladığını, ayrıca ... ve ...’nın da oğlunu bıçaklanmadan önce dövdüklerini, ...’nin bıçaklandıktan sonra yere düştüğünü, buna rağmen yine üzerine saldırdıklarını, koşarak gidip oğlunu ellerinden aldığını, daha sonra oğlu ...’yi hastaneye götürdüklerini, oğlunun burada vefat ettiğini, ... ve ...’nin, ...’ın oğlu ...’yi bıçaklaması için kollarından tutarak ... ile iş birliği yaptıklarını, hatta cinayete azmettirmiş de olabileceklerini, zira kızlarını almaya geldiklerinde ...’ün evden ayrıldığı sırada kendilerine hitaben "Sizden birini öldürmedikçe rahat durmayacağız" şeklinde tehdit ettiğini,
    Mahkemede; olaydan bir gün önce oğlu ..."ın eşini hastaneye götürmek için kendisinden araba istediğini, anlatıldığı gibi üç senedir oğlunun eşine kötü muamelede bulunuyorsa karşı tarafının neden şikâyetçi olmadıklarını, oğlunun nasıl bıçaklandığını görmediğini ancak ..."ın elinde bıçak olduğu için onun bıçakladığını düşündüğünü, daha doğrusu oğlunun etrafında..., ... ve ... varken ..."ın oğlunu bıçakladığını gördüğünü, Kolluk ve Savcılık ifadeleri arasındaki çelişki sorulduğunda; Emniyette tercüman getirilmediği için yanlış anlaşıldığını düşündüğünü, daha sonra Savcılıkta tercüman getirildiği için doğru beyanda bulunduğunu,
    Katılan ... 07.02.2015 tarihinde saat 06.00’da Kollukta; ..."ın oğlu, ..."ın da gelini olduğunu, 06.02.2015 tarihinde saat 18.00 sıralarında dünürü ... ile kızı ...’ün alt katta oturan oğlunun evine geldiklerini, kısa bir süre sonra bağrışma sesleri duyduğunu, oğlu ... ile ..."in alt kattaki ..."ın evine bakmaya gittiklerini, aile meselesi olduğu için kendisinin gitmek istemediğini, oğlu ..."nin apartmanın altındaki boş dükkânda ders çalışmakta olduğunu, daha sonra aşağıya indiğini, oğlu ... ile dünürlerinin tartıştıklarını, polislerin geldiğini, gelininin davacı olmadığını söylemesi üzerine polislerin gittiklerini, dünürü..."in de evin önüne geldiğini, ... ile ..."nın evin önünden gittiklerini ancak ..."nin gelini ..."ın evinde kaldığını, aradan 20 dakika geçmeden tekrar ..., oğlu ... ve tanımadığı iki kişiyle evin önüne geldiklerini, oğlu ..."a ait evin kapısını kırdıklarını, bu sırada kapının önünde koridorda bulunduğunu, ..."in elindeki satırla kendisine saldırdığını, sol bileğinden yaralandığını, oğullarının kendisini hastaneye götürmek için dışarı çıkardıkları sırada dünürleri... ve ..."nin alt katta ders çalışmakta olup o esnada dışarı çıkan oğlu ..."yi tuttuklarını, ... ve ...’nin oğulları olan ..."ın da elindeki bıçakla ..."ye vurduğunu, ...’nin yere düşmesi üzerine hepsinin arabalarına binip kaçtıklarını, gelini ..."ın da onlarla birlikte gittiğini, kendisini oğlu ..."ın hastaneye götürdüğünü, oğlu ..."yi ise orada bulunanların hastaneye götürdüklerini,
    Savcılıkta, dünürlerinin gelini ...’ı evlerine götürdükten sonra ..., ..., ..., ... ve ...’nin ellerinde satır ve bıçaklarla geri geldiklerini, birinci katta bulunan oğlu ..."ın dairesine saldırdıklarını, gürültüler üzerine olayı sakinleştirmek için aşağıya indiğinde ...’ün elindeki satırı başına doğru fırlattığını, kendisini korumak için kolunu başına doğru kaldırdığı sırada satırın koluna isabet ettiğini, kendisinin yere düştüğünü görünce dünürlerinin aşağıya indiklerini, bu sırada apartmanın zemin katında bulunan boş dükkânda ders çalışmakta olan oğlu ...’nin de olayları duyması üzerine dışarı çıktığını, sanıkların ...’yi aralarına aldıklarını, çocuklarının ise kendisini hastaneye götürmek için aşağıya indiklerini, tam bu esnada ... ve..."in, oğlu ...’nin kolundan tuttuklarını, ..."ın ise oğlunun göğsüne bıçağı soktuğunu, bıçakla yaralanan ...’nin yere düştüğünü,
    Mahkemede tercüman eşliğinde; olaydan bir gün önce oğlu ..."ın, eşi ...’ı hastaneye götürdüğünü, olay günü de oğlu ve gelini arasında tartışma çıktığını, o sırada gelininin kız kardeşi ... ve annesi ...’nin de orada olduklarını, polisleri ..."nın çağırdığını ve daha sonra şikâyetçi olmadıklarını belirterek polisleri gönderdiklerini, ardından olay yerine ..."ün de geldiğini ve orada “Birini bugün öldürmeden buradan gitmeyeceğim” diye bir şey söylediğini, ..."ün kızı ... ile evlerinden ayrıldıklarını, bir süre sonra ..."ün oğlu ... ve yanındaki şahıslar ile evlerine geri geldiklerini, ..."in elinde bulunan satır ile üzerine doğru saldırdığını ve sol bileğinin bu şekilde yaralandığını, ..., ... ve ..."in kendisini hastaneye götürmek için dışarıya çıkardıklarını, ..."nin de bu sırada “Kökünüzü kazıyacağız” şeklinde bağırdığını, ..., ..., ..., ... ve ..."nin evlerine satırlarla ve bıçaklarla geldiklerini, oğlu ..."nin olayları duyması üzerine ders çalıştığı odadan dışarı çıktığını, bu sırada oğlunun kolundan tuttuklarını, ..."ın ise oğlunu bıçakladığını gördüğünü, diğer çocuklarının kendisini hastaneye götürmeye çalıştıkları için olaya müdahale edemediklerini,
    Katılan ... 07.02.2015 tarihinde Kollukta; ... (...) ile yaklaşık üç yıldır evli olduklarını, 06.02.2015 tarihinde saat 17.30-18.00 sıralarında kayınvalidesi ... ve baldızı ..."nın evlerine geldiklerini, eşini hastaneye götürmesi konusunda aralarında tartışma yaşandığını, yaklaşık 20 dakika sonra eşini hastaneye götürmek için binanın önüne çıktığı sırada kayınpederi..."i gördüğünü, kendisini ölümle tehdit ederek aracıyla gittiğini, hastaneye gitmek için beklerken kayınpederi... ile kayınbiraderi ..."ın geldiklerini, yanlarında ismini sonradan öğrendiği ..."ın da bulunduğunu, bu sırada kendisinin eve çıktığını, ... ile ..."ın apartmana girerek evlerinin kapısını zorlamaya başladıklarını ve kapıyı kırdıklarını, ..."in kapıya çıkan annesi..."ye satırla saldırdığını, kayınvalidesi ..."nin de annesini tuttuğunu, annesini hastaneye götürmek için aşağıya indiğinde kardeşi ..."yi gördüğünü, ..."ın da elinde bıçakla aşağıya geldiğini, kayınpederi ve kayınvalidesinin ..."yi tuttuklarını, ..."nin kendisini savunmaya çalıştığını, ..."ın da elindeki bıçakla ..."yi göğsünden yaraladığını, ..."nin yere düştüğünü, o sırada kendilerinin de annesi..."yi arabaya bindirmeye çalıştıklarını, ..."ın kendisine de bıçak salladığını, sol el işaret parmağından yaralandığını, kardeşi ..."nin yere düşmesi üzerine olay yerinden kaçtıklarını,
    Savcılıkta ve Mahkemede benzer şekilde; olay günü saat 17.00 gibi işten çıkıp eve geldiğini, eşini daha önce doktora götürdüğünü, eşinin yine rahatsız olduğunu söylemesi üzerine “Yemek yiyeyim öyle götüreyim” dediğini, bunun üzerinden yarım saat geçmeden, kayınvalidesi ... ile baldızı ...’nın geldiklerini, eşi ..."ı hastaneye götürmediği iddiasıyla kendisine hakaret ettiklerini, ayrıca “Seni öldüreceğiz, yaşatmayacağız” diyerek tehdit ettiklerini, ...’nın, polisi aradığını, polisler geldikten sonra şikâyetçi olmadıklarını söylemeleri üzerine polislerin geri gittiklerini, bu arada ...’ü de gördüğünü, ...’ün giderken “Bu gece sizden birini öldürmedikçe rahat etmeyeceğim” şeklindeki sözle kendilerini tehdit ederek ..., ... ve ..."la birlikte gittiklerini, yaklaşık 45 dakika sonra apartmanda gürültüler duyduklarını, kapı deliğinden baktığında ..., ..., ..., ... ve...’i gördüğünü, ellerinde satır ve bıçaklarla kapılarına geldiklerini, kapıyı tekmelediklerini, o esnada evde ... ve ...’yle birlikte olduğunu, olay çıkmaması için kapıyı açmadıklarını, bu sırada üst katta oturan annesi...’nin aşağıya indiğini, yine kapının deliğinden bakmaya devam ettiğini, ...’in annesi...’yi görür görmez elindeki satırı fırlattığını, annesi...’nin kendisini korumak için elini kaldırdığı sırada satırın eline geldiğini, annesi yere düşünce orayı terk ettiklerini, gittiklerini görünce annelerine müdahale edebildiklerini, her tarafın kan olduğunu, annesini hastaneye götürmek için aşağıya indiklerinde ..., ..., ..., ... ve ..."ın alt kattaki dükkânda ders çalışan kardeşini döverlerken gördüğünü, yani ... ve...’in bir taraftan ...’nin kolundan tuttuklarını, diğerlerinin de ...’yi dövdüklerini, bu sırada ..."ın ...’ye bıçak soktuğunu, kardeşi bıçaklanınca olay yerini terk ettiklerini,
    Katılan ... 07.02.2015 tarihinde saat 05.45’te Kollukta; binanın 2. katında anne ve babasıyla birlikte oturduğunu, 06.02.2015 tarihinde saat 17.00 sıralarında ağabeyi ..."ın evinden kadın bağrışları duyduğunu, annesi... ve kardeşi ..."le birlikte aşağı kata indiklerini, ağabeyi ..."ın kayınvalidesi ... ve baldızı ..."yı gördüğünü, yengesi ..."ın ayağında ağrı olduğundan hastaneye götürmek üzere ağabeyi ... ve annesiyle birlikte arabaya binmek üzere aşağıya indiklerini, burada ağabeyi ..."ın kayınpederi..."in kendilerini tehdit ettiğini, "Hepinizi öldüreceğim, siz nasıl benim eşimle tartışırsınız" diyerek elindeki satırı annesi..."ye sallarken annesinin sol kolundan yaralandığını, annesi..."yi hastaneye götürmek üzere mücadele ederken kardeşi ..."nin kalabalık arasında kaldığını, ... ve ..."ün kardeşi ..."yi tuttuklarını, bu durumdan yararlanan ..."ün de elindeki bıçakla ..."yi yaraladığını, annesi ve kardeşini komşularının yardımıyla hastaneye götürdüklerini, olayın ani geliştiğini, önceye dayalı husumetleri olmadığını,
    Savcılıkta ve Mahkemede benzer şekilde; olay günü ..."ın yengesini hastaneye götürmek için kardeşi ..."ten arabanın anahtarını getirmesini istediğini, bu hususta kardeşi ..."e mesaj attığını, ağabeyinin evine ..."le birlikte geldiklerinde ... ve ..."nın ağabeyine bağırıp çağırdığını, daha sonra ... ve ..."nin aşağıya indiklerini, bu arada polisin geldiğini, ..."nın polisi aradığını zannettiğini, polise, bir şey olmadığını, şikâyetçi olmadıklarını söyleyip polisleri gönderdiklerini, kendilerinin de bu arada aşağıya indiklerini, ..."nin de yanlarında olduğunu, aşağıda ders çalışırken olayları duyması üzerine yanlarına geldiğini ancak bunlara karşı ne ... ne de kendilerinin herhangi bir şey söylemediklerini, zaten söylemek isteseler bile, o anda orada polislerin olduğunu, polislerin gittiğini, henüz aşağıdayken arabayla..."in geldiğini, ...’in, ..., ... ve ..."yı arabaya bindirdiğini, giderken de “Bu gece sizden birini öldürmeden rahat etmeyeceğim, hepinizi öldüreceğim, öldürmeden bu olay kapanmaz” şeklinde kendilerini tehdit ettiğini, eve çıktıklarını, ..."nin de tekrar ders çalıştığı dükkâna gittiğini, ağabeyinin evinde diğer ağabeyleri ... ve ..."le birlikte olduğunu, birden apartmanda bir gürültü duyduklarını, kapının tekmelendiğini, kapı deliğinden baktıklarında gelenlerin ..., ..., ..., ... ve... olduğunu gördüklerini, sadece..."in elinde satır gördüğünü, bu arada gürültü üzerine annesinin aşağıya indiğini, bu sırada karşı tarafın kapılarını tekmelemeye devam etmeleri nedeniyle kapının kırılıp açıldığını, kapının açılması nedeniyle olayı net olarak gördüğünü, ..."ün elindeki satırı annesinin yüzüne doğru fırlattığını ve annesinin yüzünü korumak için elini yüzüne doğru getirdiğini, satırın annesinin eline isabet ettiğini ayrıca bu esnada ..."ın ekmek bıçağına benzer uzunca bir bıçağı göğsüne doğru salladığını, bıçağın kendisine değmediğini, bunun üzerine sanıkların aşağıya indiklerini, kendilerinin de annelerinden çok fazla kan akması nedeniyle onu hastaneye götürmek için aşağıya indiklerini, baktıklarında ... ve..."in kardeşini kollarından tuttuğunu, ..."in elinde satır, ..."nin elinde de bıçak olduğunu, ... ile ... kardeşini tutarken, ..."ın kardeşinin göğsüne bıçağı soktuğunu, ..."nin yere düştüğünü, bunun üzerine olay yerinden kaçtıklarını, ayrıca bıçaklanma olayından önce sanıkların hepsinin kardeşini dövdüklerini,
    Katılan ... 07.02.2015 tarihinde saat 01.35’te Kollukta; 06.02.2015 tarihinde saat 19.00 sıralarında evde bulunduğu sırada ağabeyi ..."ın kayınvalidesi ... ve baldızı ..."nın eve gelerek ağabeyi ...’la tartıştıklarını, bir süre sonra polislerin geldiklerini ancak ağabeyi ... ve ... birbirlerinden davacı olmadıklarını söylemeleri üzerine polislerin evlerinin önünden ayrıldıklarını, daha sonra ... ve kızı ...’nın da evlerinden ayrıldıklarını, bir süre sonra tekrar evlerine gelen ... ve ...’nın yengesi ...’ı götürdüklerini, ...’ün, ağabeyi ...’ın oğlu ...’u kucağına alıp götürmeye çalıştığını, yeğenini vermek istemediği için ..."nın elinden çocuğu geri aldığını, bu esnada ..."nın, ağabeyi ...’a “Şerefsiz" dediğini ve kendilerine de “O... çocukları” şeklinde hakaretlerde bulunduğunu, daha sonra gittiklerini, yaklaşık 25 dakika sonra evde bulunduğu sırada yengesinin babası..., kardeşi ... ve annesi ...’nin evlerinin önüne geldiklerini, ...’ın elinde bıçak, ...’in elinde satır, ...’nin elinde ise yine bıçak olduğunu, kendilerine saldırdıklarını, ... ile...’in, kardeşi ...’yi tuttukları esnada ...’ın elindeki bıçağı ..."nin göğsüne sapladığını, bunu görünce araya girmek istediğini, ...’ın ise elindeki bıçağı göğsüne doğru savurduğunu, bıçağın göğsünü sıyırdığını, ...’in de elindeki satır ile annesinin kolunu yaraladığını, göğsünden yaralanan kardeşi ...’nin yere düştüğünü, bu sırada ...’nin elindeki bıçakla kendisi ve kardeşlerine karşı saldırısının devam ettiğini, çevreden gelen komşularının araya girdiklerini ve sanıkların kaçtıklarını,
    Savcılıkta ve Mahkemede; olay günü ağabeyinin, eşini hastaneye götürmek için kendisinden arabayı getirmesini istediğini ve bu hususta kendisine mesaj attığını, arabanın anahtarı ile ağabeyinin evine geldiğinde ... ve ..."nın ağabeyine bağırıp çağırdığını, daha sonra ... ve ..."nin aşağıya indiklerini, bu arada polisin geldiğini, ..."nın polisi aradığını zannettiğini, polise, bir şey olmadığını, şikâyetçi olmadıklarını söyleyip polisleri gönderdiklerini, bu arada aşağıya indiklerini, ..."nin de yanlarında olduğunu, aşağıda ders çalışırken olayları duyması üzerine yanlarına geldiğini, ancak karşı tarafa ne ... ne de kendilerinin herhangi bir şey söylemediklerini, zaten söylemek isteseler bile, o anda orada polislerin olduğunu, kimseye bir şey söylemediklerini, polislerin gittiğini, kendilerinin daha henüz aşağıdayken arabayla..."in geldiğini, ..., ..., ... ve ..."yı arabaya bindirdiğini, giderken de “Bu gece sizden birini öldürmeden rahat etmeyeceğim, hepinizi öldüreceğim, öldürmeden bu olay kapanmaz” şeklinde tehdit ettiğini, daha sonra eve çıktıklarını, ..."nin de tekrar ders çalıştığı dükkâna gittiğini, ağabeyinin evinde ağabeyi ... ve kardeşi ..."yle birlikte olduğunu, birden apartmanda bir gürültü duyduklarını, kapılarını tekmelemeye başladıklarını, kapı deliğinden baktıklarında gelenlerin ..., ..., ..., ... ve... olduğunu gördüklerini, delikten baktıklarında sadece..."in elinde satır gördüğünü, bu arada gürültü üzerine annesinin aşağıya indiğini, karşı tarafın ise kapılarını tekmelemeye devam ettiklerini, kapı kırılıp açıldığında...’in elindeki satırı annesinin yüzüne doğru fırlattığını gördüğünü, kapının açılması nedeniyle olayı net olarak gördüğünü, satırı annesinin yüzüne fırlatması ile birlikte annesinin yüzünü korumak için elini yüzüne doğru getirdiğini, satırın annesinin eline geldiğini ayrıca bu esnada ..."ün elindeki ekmek bıçağına benzer uzunca bir bıçakla göğsüne doğru bıçağı salladığını ancak bıçağın sıyırdığını, ayrıca parmağına da bıçak darbesi geldiğini, annesinden çok fazla kan akması nedeniyle onu hastaneye götürmek için aşağıya indiklerini, baktıklarında ... ve..."in kardeşini kollarından tuttuğunu, ..."in elinde satır, ..."nin elinde ise bıçak olduğunu, bu ikisinin kardeşini tutarken, ..."ın kardeşinin göğsüne bıçağı soktuğunu, ..."nin yere düştüğünü, onların da olay yerinden kaçtıklarını, olay nedeniyle sanıklardan şikâyetçi olduğunu, hatta kapı kırılıp aşağı doğru indiğinde ..."ın göğsüne saplamaya çalıştığı bıçağın, geriye doğru çekildiği için boşa gittiğini, olay yeri inceleme tutanağında neden kapının sağlam yazıldığını bilmediğini, kapıyı kırarak açtıklarını, kapının rahatça açılabilecek bir yapıda olduğunu,
    Kimlik tanığı ... ölü muayene ve otopsi sırasında; kendisine gösterilen cesedin ağabeyi ...’nın oğlu ...’ya ait olduğunu, akşam saatlerinde ağabeyi ..."in ev telefonundan arayarak dünürleriyle münakaşa ettiklerini, polislerin de olay yerine geldiğini söyleyerek kendisini evine çağırdığını, ağabeyi ..."in evine gittiğinde olay sonlandığı için bir müddet sonra evine döndüğünü, yaklaşık yarım saat sonra ağabeyi ...’in tekrar telefonla arayarak ... ve ...’ün evlerine saldırdıklarını, ...’ün, oğlu ..."yi tuttuğu sırada ...’ün ..."yi bıçakladığını, Devlet Hastanesinde olduklarını söylediğini, bunun üzerine hastaneye geldiğini,
    Tanık ....Kollukta; saat 21.30 sularında Batman yolu üzerinde bulunan bir arkadaşının iş yerinde oturduğunu, dışarından bir kadın sesi geldiğini, sesin olduğu yere koşarak gittiğinde 18 yaşlarında bir erkeğin yerde yattığını gördüğünü, yanında bulunan arkadaşı ..."ın aracını aldıklarını, bu sırada tanımadığı 18-20 yaşlarında üzerinde kot pantolon, koyu renkli beyaz çizgili...marka eşofman bulunan birisinin elindeki ekmek bıçağına benzer bir bıçağı beline sokarken gördüğünü, "Ne oldu hayırdır" dediğinde bu kişinin "Bir şey yok" deyip yürürüyerek şehir merkezine doğru gittiğini, arkadaşı... ile birlikte yaralıyı hastaneye götürdüklerini,
    Tanık... Kollukta; saat 21.30 sularında Batman yolu üzerinde bulunan evinde otururken dışarından bir kadının bağırdığını, asağıya indiğinde arkadaşı ..."u gördüğünü ve birlikte sesin olduğu yere koşarak gittiklerini, komşusu ..."nın yaralı hâlde yerde yattığını, yanında annesinin olduğunu, arkadaşı ..."la birlikte yaralıyı hastaneye götürdüklerini, olay yerinde bıçaklı bir kişiyi görmediğini, bu kavgadan yarım saat önce de yine bir tartışma sesinin geldiğini, tartışan ailelerin birbirlerine dünür olduklarını,
    Tanık ... 15.02.2015 tarihinde Kollukta ve kovuşturma aşamasında benzer şekilde; olay zamanı askerden yeni geldiğini, ..."ın yanında işe gireceği için ..."ı aradığını, ..."ın kendisini arayıp bir yere gelmesini söylediğini, kendisinin de kardeşi ... ile birlikte ..."ın yanına gittiğini, gittiği yerde ..."ın birileriyle bağrışıp çağrıştığını, ..."ın daha sonra annesi ve kardeşleri ile birlikte oradan ayrıldığını, ..."ın aracıyla diğerlerinin de kendi araçları ile olay yerinden ayrıldıklarını, bahsettiği şahısların ...’ın kız kardeşi, ablası ve annesi olduğunu, evlerinin önüne gittikten sonra annesinin kendisine ..."ın kaçıp geri gittiğini onun peşinden gitmesini söylediğini, kendisinin de bir sorun olmaması için ...’yle birlikte aracıyla yine olay yerine gittiklerini, oraya gittiğinde ..."ın evin içine girdiğini, arkasından gidip kavgayı ayırmaya çalıştığını, kardeşi ile birlikte ..."ı oradan uzaklaştırdıklarını, bu arada ailesinin de gelip kavgayı ayırmaya çalıştıklarını, dışarı çıktıklarında karşı taraftaki şahısların ellerinde parke taşı ve sopalar gördüğünü, bu sırada ..."ın elinde de bir bıçak gördüğünü, sağa sola doğru savurduğunu, kalabalıktan bir şahsın yere düştüğünü, yanına gittiğinde yere düşen kişiyi kanlar içinde gördüğünü, diğer şahısların ..."a vurmaya devam ettiklerini, daha sonra yerdeki şahsı görünce ona doğru yöneldiklerini, o esnada ..."ın ailesinin ne yaptığını hatırlamadığını ancak onların elinde herhangi bir alet ya da başka bir şey görmediğini, ailesinin yaralanan şahsı bir araca bindirip götürdüğünü, kendilerinin de daha farklı bir şey yaşanmaması için ..."ı araçlarına bindirip götürdüklerini, ..."ın hâlen saldırgan bir tavırda olduğunu, zorla araca bindirdiklerini, araç ile biraz ilerledikten sonra ..."ın araçtan inmek istediğini, karakola gideceğini de söyleyerek araçtan inip uzaklaştığını, ..."ın bıçakla birine vurduğunu görmediğini ancak onun bıçağı savurduğunu ve bu esnada birinin yere düştüğünü gördüğünü, katılanlar vekilinin sorusu üzerine; bıçaklama olayı olmadan önce ..."ın ailesinin olay yerine gittiklerini, sanık müdafisinin sorusu üzerine; ..."ın olay yerine gittiklerinde apartman kapısından içeri girdiğini, kendisinin de araçtan inip peşinden koştuğunu, ... bıçakladıktan sonra da ona vurmaya devam ettiklerini, ellerinde sopalar ve taşlar olduğunu, ..."nin bıçaklandıktan sonra kendisinin hemen babasını çağırdığını, ağabeylerinin de hemen arkasından geldiğini, daha önce ..."nin birileri tarafından tutulduğunu görmediğini,
    20.08.2015 tarihli duruşmada katılanlar vekili tarafından dosyaya ibraz edilen ve tanık ..."ın kendi el yazısı ve imzasının bulunduğu iddia edilen tarihsiz dilekçede; saat 20.00 sıralarında telefonla kendisini arayan ..."ün "Bir yerde işimiz var" diyerek evine çağırdığını, kendisine ait araçla ...evine gittiğini, gittiğinde ... ve ailesinin kendilerine ait araç içerisinde oturmakta olduklarını, ..."ın arabayla kendilerini takip etmesini söylediğini, ..."ın aracı askeriyenin karşısındaki apartmanın önüne park ettiğini, kendisinin de hemen arkasından aracını park ettiğini, bir anda ..., babası..., annesi ..., kız kardeşleri ... ve ..."nın ellerinde satır ve bıçaklarla arabadan inerek apartmanın içine doğru gittiklerini, kendilerine engel olmak amacıyla peşlerinden gittiğini ancak beş kişi oldukları için engel olamadığını, hepsinin birden kapıyı tekmeleyip kırdıklarını ve evden çıkanlara ellerindeki satır ve bıçaklarla saldırdıklarını, panik ve korkuyla binadan ayrılarak olay yerini terk ettiğini,
    Tanık ... 15.02.2015 tarihinde Kollukta ve kovuşturma aşamasında benzer şekilde; olay günü ağabeyinin askerden yeni gelmesi ve ..."ın yanında çalışmak istemesi nedeniyle kendisi ile görüştüğünü, ...’ın kendilerini bir yere çağırdığını, arabaları ile gelmelerini istediğini, kendisinin arabasının olmadığını söylediğini, ağabeyi ... ile oraya gittiklerinde ..."ın karşısında birileri olmadan bağırıp çağırdığını, yanında annesi ve iki ablasının da olduğunu, ..."ın “Siz kimsiniz benim kız kardeşimi dövüyorsunuz” dediğini, daha sonra ayrı ayrı araçlara binerek oradan ayrıldıklarını, iki kız kardeşi ve annesinin de ..."ın aracına bindiklerini, ...ların evinin önüne gittiklerinde ..."ın arabayı bırakıp ayrıldığını, annesinin ..."ın peşinden gitmelerini, bir kötülük yapmamasını söylediğini, olay yerine gittiklerinde ..."ın koşarak apartmanın giriş kapısına vardığını, kendisinin de arkasından gittiğini, dairenin giriş kapısından girmemesi için tuttuğunu, ağabeyinin de bu esnada içeride kim olduğunu bilmediği şahısları sakinleştirmeye çalıştığını, ..."ı tutup apartman kapısından dışarı çıkarmaya çalıştığını, ağabeyinin de kapıyı açmamaları için tutmaya çalıştığını, zamanını bilmediğini ancak bu esnada ..."ın anne ve babasının da geldiklerini, daha sonra ağabeyinin daha fazla kapıyı tutamadığını ve şahısların dışarı çıktıklarını, ağabeyinin ve kendisinin olayları engellemeye çalıştıklarını, ..."ın elinde bir bıçak olduğunu, kendisinin onu tutmaya çalıştığını ancak onun kendisini yere savurduğunu, ..."ın elindeki bıçağı sağa sola savurduğunu gördüğünü ancak bıçaklanma anını görmediğini, sadece birinin yere düştüğüne tanık olduğunu, karşı taraftaki şahısların elinde bir şey görmediğini, daha sonra ağabeyi ile birlikte ..."ı zorlayarak araca bindirdiklerini, biraz ilerledikten sonra araç hareket hâlindeyken bir ara sokakta sağlık ocağı yakınlarında ..."ın araçtan inerek uzaklaştığını, ..."ın anne ve babasının herhangi bir şey yaptığını görmediğini, sadece ..."ı tutmaya çalıştığını, bu sırada neler olduğunu bilmediğini, bir kargaşa anı olduğu için birisinin diğerine vurduğunu söyleyemeyeceğini, ... dışında kimsenin elinde bir şey görmediğini,
    İnceleme dışı sanık ... (...)... 07.02.2015 tarihinde saat 03.30’da Kollukta; ... ile yaklaşık 3 yıldır evli olduğunu, 06.02.2015 tarihinde hasta olması nedeniyle kardeşi ... ve annesi ...’nin ziyaretine geldiklerini, kardeşi ...’nın eşi ...’a “Ablamı hastaneye götürün” diye telkinde bulunduğunu, ...’ın da kardeşi ..."ya hitaben “Sen karışma, ablanı hastaneye götürmeyeceğim” dediğini, daha sonra annesinin araya girmesi üzerine ...’ın annesine de bağırıp çağırdığını, bu sefer de ...’nın araya girmesi üzerine ...’ın ...’yı darbettiğini, saçlarını yolduğunu, bileklerini tutup büktüğünü, bu olaylar üzerine ...’nın evden çıkıp gittiğini, annesinin ise evde yanında kaldığını, kardeşi ...’nın polisi aradığını, polisler gelince ...’nın sadece tartışma yaşandığını, herhangi bir sorun olmadığını beyan ederek polisleri gönderdiğini, polisler gittikten sonra ..."nın olayı duyan babası... ile eve gittiğini, bu olaylardan yaklaşık 1-2 saat sonra kardeşi ... ile ...’nın tekrar evlerine geldiklerini, ... ile ...’ın kapıda tartıştıklarını, ancak annesi ...’nin araya girerek tartışmanın büyümesini önlediğini, ..."ın yanında kardeşi ...’nin de olduğunu, bu olay esnasında sadece bağrışma yaşandığını, darp veya yaralanma olmadığını, daha sonra annesi, kardeşi ve ... ile birlikte evi terk ederek babasının evine gittiklerini ancak evin önündeyken kardeşi ...’ın araçtan inerek kaçtığını, babası...’in kardeşinin peşinden gittiğini ancak bulamadığını, ..."ın ...’ın yanına gitmiş olabileceğini düşünerek ... hariç hep birlikte tekrar yaşadığı eve doğru gittiklerini, burada babası...’in, evin yaklaşık 50 metre aşağısında bulunan lastikçilerin olduğu yerde park hâlindeki araçta beklediğini, annesiyle birlikte eve gittiklerini, eve gittiklerinde kardeşi ...’ın, ..., ..., ..., ... ve ... ile kavga ettiğini, ..."ın elinde kavga esnasında bir şey olmadığını, kavga apartman boşluğundan avluya kaydığında ...’a karşı odunla ve buldukları demirler ile saldırdıklarını, bunun üzerine ...’ın da elindeki bıçağı savurmaya başladığını, bu sırada ..."nin yere düştüğünü ve göğsünden kan geldiğini gördüğünü, kavgayı gören babasının ise aracın yanından evin önüne geldiğini, babasının kavgaya karışmadığını, ayırmak için geldiğini, olay esnasında bıçaklama olduğu için babasının üzerine yürüdüklerini, anne ve babasıyla araca binerek oradan kaçtıklarını, annesi ve babasının olaya hiçbir şekilde müdahil olmadıklarını, ellerinde bıçak, demir veya sopa olmadığını, ...’ın olay sonrasında hızlı bir şekilde oradan kaçtığını, kendisinden haber alamadıklarını, ...’ın ...’yi bıçakladığını, ancak annesi ve babasının kimseyi bıçaklamadığını, olay yeri çok kalabalık olduğu için kimin kimi, ne ile yaraladığını görmediğini,
    Mahkemede önceki ifadesinden farklı olarak; yaklaşık üç yıldır evli olduğu eşinden sürekli şiddet gördüğünü, babasının evine gittiklerinde ..."ın yayan bir şekilde tekrar eşi ile kaldıkları eve gittiğini,
    İnceleme dışı sanık ... Savcılıkta 09.04.2015 tarihinde; ablası ...’ın rahatsızlığı nedeniyle annesi ...’yi arayıp hasta olduğunu söylemesi üzerine annesiyle birlikte ablasının evine gittiklerini, ablasının evde rahatsız olduğunu görünce annesinin ablasını hastaneye götürmek istediğini, eniştesi ...’ın ilgisiz bir şekilde “Hayır götürmeyeceksiniz, izin vermiyorum” dediğini, bunun üzerine annesinin, ..."a “O zaman sen kendin götür” şeklinde söylemesi üzerine, ...’ın yine “Hayır ben de götürmeyeceğim” dediğini, annesine hitaben “Ablam ..."ı alıp biz hastaneye götürelim” demesi üzerine ...’ın hakaret edip kendisini tokatladığını, bunun üzerine annesinin araya girerek kendisini korumaya çalıştığını, yeğeni...’u almak için yukarı çıktığını, evin içine girmeden ...’ın küçük kardeşlerine..."u getirmelerini söylediğini, ..."u getirdiklerini ancak o esnada eniştesi ... ile ..."ın annesi..., babası ... ve kardeşleri ... ile ...’nin ..."u elinden zorla alıp kendisini darbettiklerini, bunun üzerine ellerinden kaçıp 155’i aradığını, kısa bir süre sonra polislerin geldiğini ancak ablası ...’ın ağlayarak ve korkmuş bir şekilde “..."u bana vermeyecekler, şikâyetinden vazgeç” demesi üzerine, polislere şikâyetçi olmadığını söylediğini, polisler gittikten sonra annesinin ...’a zarar verecekleri endişesiyle ablasının yanında kaldığını, kendisinin de yürüyerek evine gittiğini, evdeyken ağabeyi ...’ın geldiğini, babası...’in, ...’a arabayla gidip annesi ve ablasını getirmesini söylediğini, kendisinin de ağabeyine eşlik ettiğini fakat ağabeyiyle gittiğinden babasının haberinin olmadığını, yoldayken üzgün olduğunu gören ağabeyi ...’ın sorması üzerine olayları anlattığını, ablası ..."ın evine gittiklerinde kapıyı ...’ın açtığını, ...’ın evin içerisine girmeden, ..."a ablasını hastaneye götüreceklerini söyleyip neden kendilerine küfrettiğini sorduğunu, ...’ın ise ..."ı hastaneye götürmeyeceğini ve bu durumun kimseyi ilgilendirmediğini söylediğini, bunun üzerine ...’ın ..."a ve annesi ..."ye “Kalkın hastaneye sizi ben götüreceğim” dediği sırada ... ve kardeşleri ... ile ...’in ...’a saldırdıklarını, annesi ve ...’la birlikte olay büyümesin diye evden çıktıklarını, ağabeyi ...’ın da arkalarından gelerek kendilerini eve götürdüğünü, her şeye rağmen annesi ...’nin ...’dan habersiz ablası ..."ı hastaneye götürmek istemediğini, ablası ... ve ..."ın evliliklerine zarar gelmesin diye hep birlikte eve döndüklerini, ağabeyi ...’ın arabayı evin önüne bırakarak oradan ayrıldığını,
    Mahkemede önceki ifadesinden farklı olarak; ablasının evinde tartışma çıkınca babası...’i de aradığını, olay yerine gelen babasıyla birlikte eve döndüklerini, daha sonra babasının söylemesi üzerine ablası ... ve annesi ...’yi de alıp eve getirdikten sonra ..."ın yanlarından ayrılıp ablasının evine gittiğini, bir şey olacağından endişe edip durumu annelerine söylediklerini, annesi, babası ve ablasının da yarım saat kadar sonra Selmanların evine gittiklerini, daha sonra yaşananları bilmediğini,

    İfade etmişlerdir.
    Sanık ... 07.02.2015 tarihinde saat 14.37’de Kollukta müdafi eşliğinde; 06.02.2015 tarihinde kızı ... ve eşi ..."yi diğer kızı ...’ın evine bırakıp çarşıya gittiğini, daha sonra da eve geldiğini, yaklaşık 1 saat sonra ...’nın aradığını ve damadı ... ile tartıştıklarını öğrendiğini, bunun üzerine ..."ın evinin bulunduğu yere gittiğini ve ...’yı alıp eve geldiğini, kısa bir süre sonra da oğlu ...’ın eve geldiğini, ...’a gidip annesini almasını söylediğini, ... ile ...’ın birlikte ..."ın evine gittiklerini, kendisinin evde kaldığını, ...’ın, eşini ve kızlarını evin önüne getirip aniden kaçtığını öğrendiğini, bunun üzerine eşi ... ve kızı ...’yla birlikte ..."ın evine gittiklerini, araç içerisinde yaklaşık 30 metre mesafede onları beklediğini, bu sırada oğlu ...’ın tartıştığı tarafta ..., ..., ... ve ...’in olduğunu, bıçaklama olayına kesinlikle karışmadığını, oğlunun kimi bıçakladığını olay anı itibarıyla bilmediğini, olayın detaylarını emniyette öğrendiğini, kimseye saldırmadığını ve kimseyi darbetmediğini, eşi ...’nin de oğlunu ayırmak için araya girdiğini, olaydan sonra oğlunun kaçtığını ve nerede olduğunu bilmediğini,
    Tutuklanması talebiyle sevk edildiği Sulh Ceza Hâkimliğinde; iki kızının maktulün ağabeyleriyle ile evli olduklarını, dünürleriyle olay tarihine kadar aralarında herhangi bir problem yaşanmadığını, bir husumetin söz konusu olmadığını, olay tarihinden bir gün önce kızı ...’ın rahatsızlanması üzerine maktulün ağabeyi olan damadı ...’ın, kızını hastaneye götürdüğünü, olay günü de kızının rahatsızlandığını duyan eşi ...’nin diğer kızı ...’yla birlikte ...’ın evine ziyarete gittiklerini, ziyaret esnasında damadı ... ile aralarında münakaşa yaşanmış olduğunu, kızının hastaneye götürülmemesi nedeniyle çıkan tartışma sırasında damadı ...’ın eşi ...’ye hakarette bulunduğunu ve kızı ...’yı da darbettiğini, bunun üzerine ...’nın da polisi aramış olduğunu, kızının polisi aradıktan sonra kendisine de olayı haber verdiğini, bunun üzerine damadının evine gittiğini, olay yerinde bulunan polislere akraba olduklarını ve olayın büyütülmemesi gerektiğini söyleyip olay yerini terk etmelerini rica ettiğini, polislerin olay yerinden ayrıldıklarını, kendisinin de kızı ...’yla 9 yaşındaki oğlu...’i de alarak evine gittiğini, eşi ...’yi damadıyla kızı arasında olay yaşanmasın diye yanlarında bıraktığını, akşam saat 19.00-20.00’ye kadar eşi ...’nin eve dönmemesi üzerine oğlu ...’tan annesini alıp getirmesini istediğini, oğlu ...’ın, damadı ...’ın evine gittiğinde aralarında tartışma yaşanmış olduğunu ancak eşinin, oğlu ile damadının kavga etmesine müsaade etmediğini öğrendiğini, oğlu ...’ın, kızı ... ve eşi ...’yi alarak eve geldiklerini, ...’ın ... ve ...’ı eve bırakınca arabayla tekrar ...’ın evine gittiğini, eşi ...’nin kendisine “Bunlar kavga edecek, sen de çabuk arkasından git” dediğini, eşiyle birlikte olayın meydana geldiği yere gittiklerini, henüz olay yerine varmadan oğlu ...’ın kendisini telefonla arayarak “Baba ben birini bıçakla yaraladım” dediğini ve telefonu kapattığını, olay yerine vardıklarında maktulün, oğlu tarafından bıçaklandığını ve hastaneye götürüldüğünü öğrendiğini, kendisinin de eşiyle birlikte korktukları için Midyat kesiminde olan dayısı ... ...’ın evine gittiklerini, kesinlikle iddia edildiği gibi eline satır alıp kimseye vurmadığını, maktulü tutmadığını, suçlamaları kabul etmediğini,
    Mahkemede; kızı ... ve eşi ..."yi ..."ın evine götürdüğünü, bir saat sonra ..."nın kendisini araması üzerine kızı ile ..."ın kavga ettiklerini öğrendiğini, oraya gidip ..."yı da alıp eve döndüğünü, ..."ı arayıp annesini ve ..."ı almasını ve hastaneye götürmesini söylediğini, daha sonra ..."ın annesini ve kız kardeşini alıp eve döndüğünü, ..."ın evin önünden kaçıp gittiğini annesinden öğrendiğini, bir sorun olmaması için koşarak arkasından çıktığını, arabaya bindiğini, ... ve eşinin de arabaya binip kendisiyle geldiklerini, apartman boşluğuna gittiğinde ..."ın elinde bir bıçak olduğunu, ..., ..., ... ve ..."in orada olduklarını, oğlunu tutup dışarı çıkardığını, daha sonra kendisinin de eşi ve kızı ile birlikte arabaya yöneldiğini, o sırada ..."ın üzerine doğru geldiklerini gördüğünü, kendilerinin arabaya yöneldiklerinde ..."nın bağırma seslerini duyduğunu, bu sırada oğlunun yanında iki arkadaşı ile birlikte oradan ayrıldıklarını, kendisinin arabanın yanında iken ..."ın elinde sopa ile gelip “Kafana vurabilirim” dediğini ancak vurmadığını, arabaya vurduğunu, daha sonra yerde yatan birini gördüklerini, onu tutup hastaneye götürdüklerini, daha sonra ailesiyle birlikte olay yerinden ayrıldığını, üzerine atılı suçlamaları kabul etmediğini,
    Sanık ... 07.02.2015 tarihinde saat 04.20’de Kollukta müdafi huzurunda; kızı ...’ın maktulün ağabeyi ... ile evli olduğunu, kızının rahatsız olduğunu duyması üzerine 06.02.2015 tarihinde saat 19.00’da diğer kızı ... ile birlikte ..."ın evine gittiklerini, ...’nın evde ...’la tartıştıklarını, kızım ...’nın ..."a "Ablamı doktora götürelim" dediğini, bunun üzerine ...’ın, ...’nın üzerine yürüyerek onu darbettiğini, kızı ...’nın polisi aradığını ancak olay yerine gelen polislere herhangi bir olumsuzluğun olmadığını söylediğini ve polislerin geri gittiklerini, bu sırada eşi...’in gelerek kızı ...’yı alıp kendi evlerine gittiklerini, yaklaşık 30 dakika sonra kızı ... ve oğlu ...’ın ...’ın evine geldiklerini, evde oğlu ...’ın, damadı ... ve ...’ın kardeşi ...’yle tartıştıklarını ancak herhangi bir darp veya yaralama olayı olmadığını, oğlu ...’ı kavga etmemesi için oradan uzaklaştırmak istediğini, kızı ... ve oğlu ...’la birlikte eve gittiklerini ancak ...’ın evin önünde araçtan inerek kaçtığını, eşi...’in, ...’ın peşinden koştuğunu ancak bulamadığını, ..."ın kaçması üzerine ... ve eşi...’le birlikte ...’ın evinin bulunduğu yere gittiklerini, apartmanın önüne geldiklerinde oğlu ... ile damadı ..., ...’ın kardeşleri ..., ..., babası ... ile annesi...’nin orada olduklarını, bu kişilerin ...’ı itekleyerek avluya çıkartıp sopa ve demirlerle vurduklarını, eşi...’in evin yaklaşık 30 metre uzağındaki aracın yanında durduğunu, kalabalığın içine girdiğini ancak oğlunu ellerinden alamadığını, elinde bıçak veya sopa benzeri eşya olmadığını, amacının oğlunu oradan almak olduğunu, oğlunun kendisini savunmak için elindeki bıçağı salladığını ancak kime vurduğunu görmediğini, bu olayda kimseye hiçbir şekilde vurmadığını, olaya karışmış olsaydı mutlaka darbedilmiş olması gerektiğini ancak herhangi bir yarası olmadığını, olaylar esnasında eşi...’in kendilerini araçla kaçırdığını, olay yerinde kalsalardı darbedilmiş veya yaralanmış olacaklarını, eşi...’in de hiç kimseyi yaralamadığını, oğlu ...’ın olaydan sonra kaçtığını,
    Tutuklanması talebiyle sevk edildiği Sulh Ceza Hâkimliğinde; maktul ...’nin, dünürü ...’in oğlu olduğunu, iki kızının maktulün kardeşleri ile evli olduklarını, 06.02.2015 tarihine kadar aralarında herhangi bir problem yaşanmadığını, bir husumet bulunmadığını, olay tarihinden bir gün önce maktulün ağabeyi ... ile evli olan kızı ...’ın rahatsızlanması üzerine eşi tarafından hastaneye götürüldüğünü öğrendiğini, kızının 3-4 gündür aramaması nedeniyle eşinin telefonundan kızını aradığını, telefonda kızının rahatsız olduğunu ve eşinin kendisini hastaneye götürmediğini ağlayarak söylediğini, bunun üzerine diğer kızı ... ve 9 yaşındaki oğlu ...’le birlikte kızı ...’ın evine gittiğini, kızının rahatsız olduğunu görünce damadı ...’a kızını hastaneye götürmesini söylediğini ancak ..."ın sinirlenerek karşı çıktığını, eşi...’i aramak isteyince ...’ın hakaret ettiğini ve kızı ...’ya vurduğunu, ...’nın 155’i aradığını, bu sırada eşi...’in geldiğini, olay yerine gelen polislere eşinden şikâyetçi olmadıklarını söylemesi üzerine polislerin olay yerini terk ettiklerini, eşi...’in, ... ve ....’i alarak eve gittiklerini, damadıyla kızı arasında problem yaşanmasın diye yanlarında kaldığını, saat 19.00-20.00 sıralarında oğlu ...’ın kendisini almaya geldiğini, ...’ın ...’a ...’ı neden hastaneye götürmediğini sorması üzerine aralarında tartışma başladığını, tartışma seslerini duyan ...’ın kardeşleri ve komşularla birlikte 20’den fazla kişinin olay yerinde toplandığını, ... ve bazı kardeşlerinin ...’a vurmaya başladıklarını, ... ve ...’ı zorla ellerinden aldığını, arabaya binerek eve döndüklerini, ..."ın kendilerini bırakıp arabayla olay yerine doğru hızlıca gittiğini, haber verdiği, eşiyle beraber olay yerine gittiklerini, ... ve kardeşlerinin ...’a tahta ve demir çubuklarla vurduklarını, o sırada ...’ın ellerinden kurtularak mahalleye doğru kaçtığını, oğlu mahalleye kaçınca dünürlerinin bu sefer kendilerine saldırdıklarını, kendilerinin de arabaya binerek olay yerinden kaçtıklarını ve önce eve gidip oradan da eşinin dayısı ... ...’ın evine gittiklerini, ...’ın maktulü bıçakladığını görmediklerini, olay yerindeki kalabalığın peşlerinden geleceklerini düşünerek korkup kaçtıklarını, kesinlikle eşinin elinde satır olmadığını ve maktulün annesini yaralamadığını, eşiyle beraber maktulün kolundan tutmadıklarını, olay yerine vardıklarında olayın gerçekleşmiş olduğunu, çelişki nedeniyle sorulduğunda; olay yerine giderken ...’ın, eşi...’i aradığını hatırlamadığını, olay yerine gittiklerinde ...’ın karşı tarafın elinden kurtularak mahalleye doğru kaçtığını gördüğünü,
    Mahkemede; kızı ... ile birlikte diğer kızı ..."ın evine gittiğini, damadının ve kızlarının evde olduklarını ve tartıştıklarını, ..."nın ablasını doktora götürmesini söylemesi üzerine ..."ın, ...’nın üzerine yürüyüp darbettiğini, bunun üzerine ..."nın polisi aradığını, polisler geldikten sonra kızı ..."ın kendi aralarında sorunu hâlledeceklerini söylediği için polislerin gittiğini, bu sırada eşinin de oraya gelip ..."yı alıp eve gittiğini, ... kızını darbedebilir diye orada kaldığını, daha sonra ..."ın oraya geldiğini, ... ve ... ile tartıştıklarını ancak herhangi bir darp ve yaralama olmadığını, ... ve ... ile birlikte eve döndüklerini, ..."ın daha sonra ablasının evine tekrar gitmek istediğini, kendisinin müsaade etmediğini, araba ile gidecekken engel olması üzerine yürüyerek gittiğini, kendilerinin bir olay çıkmaması için eşi ile birlikte kızının evine gittiklerini, oraya vardıklarında içerdeki şahısların oğlu ile birlikte dışarıya çıktıklarını, 50 kişi kadar kalabalık bir grup olduğunu, kendisinin “Çocuğumu verin” diye bağırdığını, oğluna sopa ve taşlar ile vurduklarını, birisi kaçmaya çalışırken arkasından giden kalabalıktan dolayı kaçan şahsın oğlu olduğunu tahmin ettiğini, bıçaklanma ya da oğlunun elinde bıçak, silah görmediğini, kendilerinin de eşi ile birlikte araçlarına doğru gittiklerini, karşı tarafın aracın camlarını kırdıklarını, daha sonra araca binip oradan uzaklaştıklarını, kendisinin hiçbir şekilde kimseyi yaralamadığını, tam olarak hatırlamadığını ancak oğlunun olay yerine yayan olarak gittiğini,
    Sanık ... Savcılıkta; olay günü ablası ...’ın rahatsızlandığını, bunun üzerine kardeşi ... ve annesi ...’nin ...’ın yanına gittiklerini, ..."ın ayaklarından çok rahatsız olmasına rağmen eniştesi ...’ın onu hastaneye götürmeyip bilgisayarda oyun oynadığını öğrendiğini, bu nedenle ...’nın eniştesi ...’a çıkıştığını, hatta ona "Şerefsiz" dediğini, bunun üzerine ... ve iki kardeşinin ..."yı dövdüklerini, bunun üzerine kardeşinin kendisine ulaşamayınca babası..."i ve polisi aradığını, polis ve babası...’in olay yerine gittiklerini, “Herhangi bir darp ve cebir durumu yok” diyerek polisi gönderdiklerini, bu arada babası...’e de küfrettiklerini, babası...’in ..."yla birlikte eve döndüklerini, annesi ...’nin ise ablası ..."ın yanında kaldığını, bütün bu yaşananları sonradan öğrendiğini, bu olaylardan sonra babası...’in kendisine ulaşarak “Git kız kardeşini hastaneye götür” dediğini, ablası ...’ın evine gittiğini, ablası ve annesinin ağlamaklı olduklarını, ablasının hastaneye gitmek istemediğini söylediğini, “Beni eve götür” dediğini, ablası ve annesini alarak evlerine giderken baskı yaparak yolda her şeyi öğrendiğini, ablası ve annesini eve bıraktığını ve gidip onlarla konuşmak istediğini söylediğini, annesi ve babasının engel olmaya çalıştıklarını ancak dinlemediğini, konuşmak üzere evden ayrıldığını, arkadaşları ...ve ...’ın da kendi arabalarıyla peşinden geldiklerini, konuşmak üzere karşı tarafın evine giderken annesinin, ... ve...’yi de arkasından göndermiş olduğunu, sonra babasının da peşinden çıktığını sonradan öğrendiğini, eve gidip zili çaldığını, ilk önce kapıyı açmadıklarını, 3-4 kere sert bir şekilde vurunca kapıyı açtıklarını, kız kardeşini neden dövdüklerini, babasına niçin sövdüklerini sorduğunu, kendisine “Sen bize terbiye öğreteceğine kız kardeşine terbiye öğret” dediklerini, içlerinden birisinin küfrettiğini, bunun üzerine birisine tekme attığını, çekpas, sopa, demir çubuk vb. şeylerle üzerine saldırdıklarını, olaylar esnasında ...’ın anne ve babasının da aşağıya indiklerini, hepsinin kendisini dövmeye çalıştıkları anda ..."nin elinde bıçakla aşağıdan üzerine doğru geldiğini, bunun üzerine ..."nin üzerine yürüdüğünü, elindeki bıçağı düşürmek için ..."yi darbettiğini, yere düşen bıçağı aldığını, saldırmalarını önlemek için bıçağı sağa sola savurduğunu, dışarıya doğru çıkarken annesi, babası ve ablasının geldiklerini, elindeki bıçağı gören babası...’in sarılarak kendisini dışarıya çıkardığını, sonra olayların apartman dışına taştığını, karşı tarafın annesiyle kız kardeşini dövdüklerini, arkadaşları... ve ...’in de olayı sakinleştirmeye çalıştıklarını, ...’ın anne ve babasının çocuklarının ellerine sopa vererek kışkırttıklarını, babası kendisini tutarken annesiyle ablasını dövdüklerini gördüğünü, bunun üzerine annesi ve ablasını kurtarmak için elindeki bıçakla karşı tarafın üzerine yürüdüğünü, bu sefer de kendisini dövmeye başladıklarını, bu esnada kendisini kurtulmak için bıçağı salladığını, ... yere düşünce arkadaşlarının kendisini aldıklarını ve arabayla oradan kaçtığını, arabada teslim olmasını söylediklerini, bunun üzerine arabadan inerek bıçağı çöp tenekesine attığını, bir süre Midyat"ta kaldığını, ölüm haberi geldikten sonra sarı taksiyle İdil"e gidip oradan da Silopi"ye geçtiğini, amacının Irak"a gitmek olduğunu ancak vazgeçtiğini, teslim olduğunu, suçlamayı bu şekilde kabul ettiğini,
    Tutuklanması talebiyle sevk edildiği Sulh Ceza Hâkimliğinde önceki ifadesinden farklı ve ek olarak; ablası ... ile eniştesi ... arasında öteden beri geçimsizlik olduğunu ancak bu problemlerin aileler arasında herhangi bir kavgaya olay tarihine kadar neden olmadığını, ablasının evinden dönen babası...’in ağlamaklı bir şekilde ablası ve annesini alıp eve getirmesini ve ablasını hastaneye götürmesini söylediğini, eniştesine ablasını neden hastaneye götürmediğini soracağı sırada annesinin "Sus” diye işaret yapması üzerine sormadığını, karşı tarafın evine ilk gidişinde kendisine karşı herhangi bir kötü söz söylenmediğini ya da kötü muamele yapılmadığını, ablası ve annesini eve bırakırken olan biten her şeyi öğrenmesi üzerine kardeşlerine, annesine ve babasına kötü muamelede bulunulmasının sebebini sormak için evden ayrılarak ..."ın evine doğru yürümeye başladığını, sinirli olması nedeniyle annesi ve kardeşlerinin kavga çıkmasını istemedikleri için gitmemesini telkin ettiklerini ve arabanın önüne geçmeleri nedeniyle arabayı kullanamadığını, bu nedenle yer yer yürüyerek yer yer koşarak ..."ın evine doğru gittiğini, annesinin peşinden gelip kendisini durdurmaya çalıştığı için koştuğunu, ayrıca arkadaşları Mehdi ve ..."in de peşinden gelip kendisini durdurmaya çalıştıklarını, ..."ın evine giderken elinde herhangi bir bıçak ya da alet olmadığını, üzerine bıçakla gelen ...’nin elindeki bıçağı almak için vurduğunu, elinden bıçağı aldıktan sonra çıkışa doğru yöneldiğini, yukarıdan gelen ..."ın aile efradından korunmak için bıçağı savurduğunu ancak hedef gözeterek savurmadığını, dışarıya doğru çıkarken annesi, babası ve kız kardeşi ..."ın olay yerine geldiklerini gördüğünü, babasının bıçağı görmesi üzerine kendisini arkasından tutup çekerek dışarı çıkardığını, annesinin de apartmana girdiğini, merdivenlerden 3-4 basamak çıktığını, bu sefer de ... ve yakınlarının, ablası ... ile annesi ...’ye saldırdıklarını, hatta annesinin merdivenlerden yuvarladığını, babasının kendisini tutmaya devam ettiğini, bu sırada arkadaşlarının olay yerine geldiklerini ve kendisini tutmaya çalıştıklarını, bu sırada babasının, annesi ve ablasını kurtarmak için karşı tarafın yanına gittiğini, bu kez de babasına saldırdıklarını, babasını ellerinden kurtarmak için bıçakla peşlerinden gittiğini, bıçağı rastgele savurduğunu, babasını bırakan karşı tarafın ellerindeki nesnelerle bu defa kendisine saldırmaya başladıklarını, sadece korunmak amaçlı bıçağı savurduğunu, kimseyi hedef alarak bıçak saplamadığını, öldürmek isteseydi babasının darbedildiği sırada bunu yapabileceğini, zira o anda hepsinin sırtının dönük olduğunu, maktulün bıçak darbesi nedeniyle yere düşmesinden sonra bir aralık bulup olay yerinden kaçtığını, atılı suçlamayı kabul etmediğini, anne ve babasının savunmalarıyla oluşan çelişkinin sorulması üzerine; ikinci kez ..."ın evine gidişinde arabayla gitmediğini, bunun doğru olmadığını, ikinci gidişinde yaya olarak gittiğini, babası..."in kendisini telefonla arayıp “Baba ben birini bıçakla yaraladım” dediğine dair ifadesinin doğru olmadığını, ayaklarından rahatsız olan kız kardeşi ...’ın olay yerine geldiğini, yerinden kalkabildiğini ve yürüyebildiğini, anne ve babasının ...’ın olay yerinde olmadığına dair ifadelerinin de doğru olmadığını, anne ve babasının olayın sıcaklığıyla bu şekilde beyanda bulunmuş olabileceklerini,
    Mahkemede; ablası ..."ın yaklaşık 2,5 sene önce ... ile evlendiğini, evlilikleri boyunca ablasının şiddet gördüğünü duyduğunu, birkaç kere de işten geldiğinde ablasının yüzünün, gözünün şiş olması, mor olması nedeniyle darba uğradığını anladığını, olay günü işte çalıştığı sırada telefonun şarjının bittiğini, açtığında babasının kendisini aradığını ve eve gelmesini söylediğini, eve gittiğinde kardeşi ..., babası ve iki küçük kardeşinin evde olduklarını, babasının, ablası ve annesini ablasının evine gidip almasını, hastaneye götürüp eve getirmesini söylediğini, yanında ..."nın da olduğunu, yolda ..."nın kendisine kavga çıktığını babasına ve kendilerine hakaret ettiklerini ve darbettiklerini söylediğini, gittiğinde annesinin ve ablasının ağladıklarını, onları eve getirdiğini, gelirken olayı anlattıklarını, arkadaşları... ve ... ile görüşüp çarşıda buluşmak istediğini, annesinin Selmanların evine gideceğini anlayıp kendisini göndermek istemediğini, engellemeye çalışmasına rağmen onların evine gittiğini, tek başına olduğunu, zili çalmasına rağmen kapıyı açmadıklarını, daha sonra ... ve arkasından iki kardeşinin gelip “Ne var, niye kapıyı tekmeliyorsun” dediklerini, tekmelemediğini, kapıyı çaldığını söylediğini, neden kız kardeşini darbettiklerini, babasına neden hakaret ettiklerini sorduğunu, ..."ın “Bize değil o... kardeşine terbiye öğret” dediğini, kendisinin de kızarak bir tekme attığını, hepsinin içeri girip birkaç saniye sonra dışarı çıktıklarını, ellerinde sopalar olduğunu ve kendisine vurmaya başladıklarını, daha sonra ..."nin elinde bıçak ile üzerine doğru geldiğini, birkaç kez savurmasına rağmen bıçağı kendisine isabet ettiremediğini, ..."ye vurup bıçağı yere düşürdüğünü, daha sonra annesinin bıçağı eline geçirdiğini kendisinin onun da eline vurmak suretiyle bıçağı düşürüp aldığını, arkadan babası, annesi ile... ve ..."in geldiklerini gördüğünü, babasının elinde bıçak görüp dışarı çıkarmaya çalıştığını, daha sonra annesinin yuvarlandığını gördüğünü, onları tutmaya çalıştıklarını, babasının “Sen git, bize zarar vermezler” dediğini, kendisinin dışarı çıkıp ailesini beklerken katılanların onları darbederek dışarı çıktığını gördüğünü, ailesini kurtarmak için onların üzerine doğru gittiğini, daha sonra uzaklaşmaya çalıştıkça karşı tarafın üzerine doğru geldiklerini, arada kaldığını, sopa ve taşlarla kendisine vurmaya çalıştıklarını, elindeki bıçağı sakladığını ancak kendisine vurulması üzerine bir iki kez bıçağı savurduğunu, o anda başından çekildiklerini, babasının ve annesinin araca bindirmeye çalıştıklarını ve herkesin yerde yatan biriyle ilgilendiğini, oradan uzaklaştığını, daha sonra araçla .... ve ..."le çarşıya geldiğini, ..."nin vefat ettiğini öğrendiğini, olayın anlattığı şekilde gerçekleştiğini, olaylar sırasında evin içine girmediğini, olayların önce apartman boşluğunda olduğunu, ilk olarak katılanların evine gittiğinde kendilerine neden böyle şeyler yaptıklarını bağırıp çağırarak sorduğunu ancak bir cevap alamadığını, aralarında sadece bu şekilde bir tartışma olduğunu, kavga olayı yaşanmadığını, ..."nin elinde bulanan bıçağı almaya çalışırken..."nin araya girdiğini, bıçağın..."nin elini kestiğini, kendisinin bıçağı ..."nin elinden aldığını, ..."nin yaralanmasının bu şekilde olduğunu, ikinci kez müştekilerin evine yaya olarak gittiğini,... ve ..."in dışarıda olan olaylara şahit olduklarını, kendilerini ayırmaya çalıştıklarını,
    Savunmuşlardır.
    I- Sanık ..."e atılı kasten öldürme suçunun sabit olup olmadığı;
    Amacı, somut olayda maddi gerçeğe ulaşarak adaleti sağlamak, suçu işlediği sabit olan faili cezalandırmak, kamu düzeninin bozulmasını önlemek ve bozulan kamu düzenini yeniden tesis etmek olan ceza muhakemesinin en önemli ve evrensel nitelikteki ilkelerinden biri de, öğreti ve uygulamada; "suçsuzluk" ya da "masumiyet karinesi" olarak adlandırılan kuralın bir uzantısı olan ve Latincede; "in dubio pro reo" olarak ifade edilen "şüpheden sanık yararlanır" ilkesidir. Bu ilkenin özü, ceza davasında sanığın mahkûmiyetine karar verilebilmesi bakımından göz önünde bulundurulması gereken herhangi bir soruna ilişkin şüphenin, mutlaka sanık yararına değerlendirilmesidir. Oldukça geniş bir uygulama alanı bulunan bu kural, dava konusu suçun işlenip işlenmediği, işlenmişse sanık tarafından işlenip işlenmediği veya gerçekleştirilme biçimi konusunda bir şüphe belirmesi hâlinde de geçerlidir. Sanığın bir suçtan cezalandırılmasına karar verilebilmesinin temel şartı, suçun hiçbir şüpheye mahal bırakmayacak kesinlikte ispat edilebilmesidir. Gerçekleşme şekli şüpheli veya tam olarak aydınlatılamamış olaylar ve iddialar sanığın aleyhine yorumlanarak mahkûmiyet hükmü kurulamaz. Ceza mahkûmiyeti; toplanan delillerin bir kısmına dayanılıp diğer kısmı göz ardı edilerek ulaşılan kanaate ya da herhangi bir ihtimale değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalı, bu ispat, hiçbir şüphe ya da başka türlü oluşa imkân vermemelidir. Yüksek de olsa bir ihtimale dayanılarak sanığı cezalandırmak, ceza muhakemesinin en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan hüküm vermek anlamına gelecektir.
    Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
    Katılan ... ile inceleme dışı sanık ... (...) ..."ün 06.02.2015 tarihinde resmî nikâhlı evli oldukları, olay tarihinde ..."ın işten evine geldiği, ..."ın rahatsızlığı nedeniyle ..."dan kendisini hastaneye götürmesini istediği, ..."ın ise eve yeni geldiğini, bir süre sonra götüreceğini beyan ettiği ve kardeşlerine arabayı getirmeleri için cep telefonundan mesaj attığı, bu arada ...’ın haber vermesi üzerine kız kardeşi inceleme dışı sanık ... ile annesi olan sanık ..."ün, ...’ın evine geldikleri, ..."ı hastaneye götürme meselesinden dolayı ... ile aralarında tartışma çıktığı, ..."nın polisi aradığı ancak polis geldikten sonra bir sıkıntı olmadığını beyan ederek polisleri geri gönderdiği, bu arada ...’nın haber vermesi üzerine babası olan sanık ..."ün de olay yerine geldiği, ...’in kızları ... ve ... ile eşi ...’yi de alarak evden ayrıldıkları, ...’in giderken katılanlar ..., ... ve ..."a hitaben “Bu gece sizden birini öldürmedikçe rahat etmeyeceğim" dediği, hep birlikte kendi evlerine gittikleri, aradan birkaç saat geçtikten sonra eve gelen sanık ...’ın da olayları öğrendiği, bunun üzerine sanıkların hep birlikte ellerinde satır ve bıçaklarla katılanlar ve maktulün yaşadığı apartmanın önüne gittikleri, apartmanın birinci katındaki ...’la ...’ın yaşadığı evin kapısını sert bir şekilde tekmelediklerini, bu esnada sesleri duyan katılanlar ... ile...’nin de üst kattaki evlerinden aşağıya indikleri, maktul ...’nin ise o esnada apartmanın zemin katındaki boş bir dükkânda ders çalışmakta olduğu, sanık ..."in elindeki satırı katılan ..."ye doğru fırlattığı ve..."nin elinden yaralandığı, sanık ..."ın da elindeki bıçakla katılanlar ... ve ..."ı yaraladığı, ..."nin yaralanması nedeniyle elinden çok fazla kan akması üzerine katılanların...’yle ilgilendikleri esnada, aşağıya inmekte olan sanıkların, sesleri duyup dışarı çıkan ...’yi gördükleri ve aralarına aldıkları, sanıklar... ve ..."nin ..."nin kollarından tuttukları, sanık ..."ın ise elindeki ekmek bıçağıyla ..."yi göğsünden bıçakladığı, göğsünden ve sol kolundan yaralanan ...’nin yere düştüğünü gören sanıkların ellerindeki kesici aletlerle birlikte olay yerinden kaçtıkları, ...’nin kesici delici alet yaralanmasına bağlı, kot kırığı ve akciğer yaralanması sonucu öldüğü olayda;
    Katılanların aşamalarda istikrarlı ve tutarlı, birbirleriyle ve adli raporlarla uyumlu anlatımlarına göre, maktul ...’nin bıçaklandığı sırada olay yerinde bulunduğu hususunda herhangi bir tereddüt bulunmayan sanık ...’nin, eşi olan diğer sanık ...’le birlikte maktul ...’nin kolundan tuttuğunun anlaşılması, ilk ifadeleri olaydan 9 gün sonra alınan tanıklar ... ile ...’ın aşamalardaki beyanlarının katılanların istikrarlı ifadeleri, sanık ...’ın savunması ve adli muayene raporlarıyla örtüşmemesi, maktul ... bıçaklandıktan sonra olay yerine giden ve sadece Kollukta ifadesine başvurulan tanık ...’nın olayın başlangıcı ve gelişimine ilişkin görgüye dayalı bilgisinin bulunmaması, Yerel Mahkemece ...’nın olay sonrasına ilişkin ifadelerinin mahkûmiyet kararına değil de tanıklar ... ile ...’ın ifadelerine neden itibar edilmediğine ilişkin dayanak kabul edilmesi, duruşmada Kolluk beyanı okunmayan ve ifadeleri doğrudan mahkûmiyet kararına esas alınmayan tanık ....’nın Mahkemece dinlenmemesinin sonuca etkili olmaması karşısında; sanık ... hakkında kasten öldürme suçundan kurulan mahkûmiyet hükmünün eksik araştırmayla kurulmadığı, katılanların istikrarlı ve birbirleriyle uyumlu beyanları, bu beyanlarla örtüşen doktor raporları, sanıkların aşamalardaki ve birbirleriyle çelişkili savunmaları göz önüne alındığında, tanıklar ... ile ...’ın, sanık ...’ın savunmalarına benzer şekilde diğer sanıklar ... ve...’i kurtarmaya yönelik oluşa ters düşen, çelişkili ifadelerine itibar edilmeyerek sanık ...’nin kasten öldürme suçuna iştirak ettiği kabul edilmelidir.
    Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının haklı nedene dayanmayan itirazının bu uyuşmazlık yönünden reddine karar verilmelidir.
    Çoğunluk görüşüne katılmayan iki Ceza Genel Kurulu Üyesi; sanık ..."ün, kasten öldürme suçuna iştirak ettiğinin sabit olmadığı düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.
    II- Sanık ...’ün kasten öldürme suçuna iştirakinin TCK’nın 37. maddesi kapsamında “müşterek faillik” mi yoksa TCK’nın 39. maddesi kapsamında “yardım eden” niteliğinde mi olduğu;
    5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nda suça iştirakte, faillik ve şeriklik ayrımı öngörülmüş, azmettirme ve yardım etme şeriklik kavramı içinde değerlendirilmiştir.
    Kanun’un 37. maddesindeki;
    "(1) Suçun kanuni tanımında yer alan fiili birlikte gerçekleştiren kişilerden her biri, fail olarak sorumlu olur.
    (2) Suçun işlenmesinde bir başkasını araç olarak kullanan kişi de fail olarak sorumlu tutulur. Kusur yeteneği olmayanları suçun işlenmesinde araç olarak kullanan kişinin cezası, üçte birden yarısına kadar artırılır" şeklindeki hüküm ile maddenin birinci fıkrasında müşterek faillik, ikinci fıkrasında ise dolaylı faillik düzenlenmiştir.
    Kanun’da suç olarak tanımlanan fiilin, birden fazla suç ortağı tarafından iştirak hâlinde gerçekleştirilmesi durumunda TCK’nın 37/1. maddesinde düzenlenen müşterek faillik söz konusu olacaktır.
    Öğretideki görüşler de dikkate alındığında müşterek faillik için iki şartın birlikte gerçekleşmesi gerekmektedir:
    1- Failler arasında birlikte suç işleme kararı bulunmalıdır.
    2- Suçun işlenişi üzerinde birlikte hâkimiyet kurulmalıdır.
    Müşterek faillikte, birlikte suç işleme kararının yanı sıra fiil üzerinde ortak hâkimiyet kurulduğu için her bir suç ortağı “fail” konumundadır. Fiil üzerinde ortak hâkimiyetin kurulup kurulmadığının belirlenmesinde suç ortaklarının suçun icrasında üstlendikleri rolleri ve katkılarının taşıdığı önem göz önünde bulundurulmalıdır.
    "Yardım etme" ise 5237 sayılı TCK"nın 39. maddesinde;
    "(1) Suçun işlenmesine yardım eden kişiye, işlenen suçun ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını gerektirmesi hâlinde, onbeş yıldan yirmi yıla; müebbet hapis cezasını gerektirmesi hâlinde, on yıldan onbeş yıla kadar hapis cezası verilir. Diğer hâllerde cezanın yarısı indirilir. Ancak, bu durumda verilecek ceza sekiz yılı geçemez.
    (2) Aşağıdaki hâllerde kişi işlenen suçtan dolayı yardım eden sıfatıyla sorumlu olur:
    a) Suç işlemeye teşvik etmek veya suç işleme kararını kuvvetlendirmek veya fiilin işlenmesinden sonra yardımda bulunacağını vaat etmek.
    b) Suçun nasıl işleneceği hususunda yol göstermek veya fiilin işlenmesinde kullanılan araçları sağlamak.
    c) Suçun işlenmesinden önce veya işlenmesi sırasında yardımda bulunarak icrasını kolaylaştırmak" şeklinde,
    "Bağlılık kuralı" da aynı Kanun"un 40. maddesinde;
    "(1) Suça iştirak için kasten ve hukuka aykırı işlenmiş bir fiilin varlığı yeterlidir. Suçun işlenişine iştirak eden her kişi, diğerinin cezalandırılmasını önleyen kişisel nedenler göz önünde bulundurulmaksızın kendi kusurlu fiiline göre cezalandırılır.
    (2) Özgü suçlarda, ancak özel faillik niteliğini taşıyan kişi fail olabilir. Bu suçların işlenişine iştirak eden diğer kişiler ise azmettiren veya yardım eden olarak sorumlu tutulur.
    (3) Suça iştirakten dolayı sorumlu tutulabilmek için ilgili suçun en azından teşebbüs aşamasına varmış olması gerekir" biçiminde düzenlenmiştir.
    Suçun icrasına iştirak etmekle birlikte, işlenişine bulunduğu katkının niteliği gereği kanuni tanımdaki fiili gerçekleştirmeyen diğer suç ortaklarına “şerik” denilmekte olup, 5237 sayılı TCK’da şeriklik, azmettirme ve yardım etme olarak iki farklı şekilde düzenlenmiştir. Buna göre, kanuni tanımdaki fiili gerçekleştirmeyen veya özel faillik vasfını taşımadığı için fail olamayan bir suç ortağı, gerçekleşen fiilden 5237 sayılı Kanun’un 40. maddesinde düzenlenen bağlılık kuralı uyarınca sorumlu olmaktadır.
    TCK’nın 39/2. maddesindeki düzenlemeye göre, yardım etme; maddi yardım ve manevi yardım olarak ikiye ayrılmaktadır.
    1- Bir suçun işlenmesine maddi yardımda bulunma çok çeşitli şekillerde ortaya çıkmakla birlikte anılan maddede maddi yardım;
    a) Suçun işlenmesinde kullanılan araçları temin etmek,
    b) Suçun işlenmesinden önce veya işlenmesi sırasında maddi yardımda bulunarak icrasını kolaylaştırmak,
    Olarak sayılmıştır.
    2- Manevi yardım ise;
    a) Suç işlemeye teşvik etmek,
    b) Suç işleme kararını kuvvetlendirmek,
    c) Suçun işlenmesinden sonra yardımda bulunmayı vaad etmek,
    d) Suçun nasıl işleneceği konusunda yol göstermek,
    Şeklinde belirtilmiştir.
    Kişinin eyleminin, bir suça katılma aşamasına ulaşıp ulaşmadığı, ulaşmışsa da suça katılma düzeyinin belirlenmesi için, eylemin bir aşamasındaki durumun değil, eylemin yapılması için verilen kararın, bu kararın icra ediliş biçiminin, olay öncesi, sırası ve sonraki davranışların da dikkate alınıp tüm delillerin birlikte değerlendirilmesi gerekir. Zira "yardım etme"yi müşterek faillikten ayıran en önemli unsur, kişinin suçun işlenişi sırasında fiil üzerinde ortak hâkimiyetinin bulunmamasıdır.
    Uyuşmazlık konusunun isabetli bir şekilde çözümlenebilmesi için müşterek faillik için gereken şartlardan birisi olan "suçun işlenişi üzerinde birlikte hâkimiyet kurma" unsurunun ayrıntılı bir şekilde değerlendirilmesinde fayda bulunmaktadır.
    Bu konuda doktrinde;
    ...; “Müşterek failler, suçun işlenişine bulundukları iştirak katkılarıyla suçun kanuni tarifinde yer alan objektif, maddi unsurların hepsini yalnız başına gerçekleştirmek zorunda değildirler; fakat, aralarındaki işbölümü gereğinde, bu maddi unsurlardan bir kısmını gerçekleştirmekle de fiil üzerinde müşterek hakimiyet kurabilirler. Meselâ bir banka soygunu sırasında suç ortaklarından biri silahıyla bankadakileri etkisiz hale getirirken, diğeri kasadaki paraları alır. Bu gibi olayda her iki suç ortağının suçun işlenişine bulundukları katkılar, söz konusu suçun icrası açısından birbirlerini tamamlayıcı niteliktedir. Dolayısıyla, her iki suç ortağı, suçun icrası üzerinde müşterek bir hakimiyet kurmaktadır.
    Müşterek hakimiyetin kurulup kurulmadığının tayininde suç ortaklarının suçun icrasındaki rol dağılımları ve suçun işlenişine bulunulan katkının arzettiği önem, zaruret, gözönünde bulundurulacaktır. Öyle ki, fiilin icrası veya akim kalması müşterek faillerden her birinin elinde bulunmaktadır. Müşterek failin suçun icrasına bulunduğu katkının arzettiği bu zaruret nedeniyle; burada, fonksiyonel, müessir fiil hakimiyeti, bir başka ifadeyle, icrai faaliyette bulunmayı gerekli kılan fiil hakimiyeti kavramı kullanılmaktadır.
    Buna göre, suçun icrasına bulunan katkı, suçun başarıyla işlenmesi açısından zorunluluk arzediyorsa, bu suç ortağı müşterek faildir. Öyle ki, suçun işlenişine bulunan her bir müşterek katkı, fiilin başarıyla tamamlanması açısından gereklilik arzettiği gibi; bu müşterek katkılardan herhangi birinden vazgeçilmesi, fiili gerçekleşmeme, akim kalma tehlikesine maruz bırakır. Müşterek faiilik, her zaman, yukarıdaki banka soygunu örneğinde olduğu gibi, suç ortaklarının iştirak katkılarının karşılıklı olarak birbirlerini tamamladığı klasik şekliyle karşımıza çıkmamaktadır. Bazı hallerde, müşterek faillerden her biri suçun kanunî tarifindeki bütün unsurları tek başına gerçekleştirmeye gayret etmek üzere, bir müşterek anlaşmaya varılır. Böyle bir durumda müşterek hareket etmenin amacı, fiilin akim kalma ihtimalini mümkün olduğunca az indirmektir. Fakat, bu demek değildir ki, böyle bir ihtimalde her bir suç ortağının suçun işlenişine bulunduğu katkı bizatihî önemsizdir. Aksine, suçun icraî hareketlerini gerçekleştirecek suç ortağı sayısının artırılması suretiyle, suç planının başarıya ulaşması ihtimalinin mümkün olduğunca artırılması, sağlama alınması amaçlanmaktadır." (Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, 8. Bası, Seçkin Yayınları, Ankara, 2019, s. 534-539.), ...,...; “Bir suçun işlenişine olan katkı haricen sadece yardım etme şeklindeki fiil olarak gözükebilir. Bu harici görüntüye rağmen, eğer somut olayda suçun icrasına bulunan bu katkı suçun başarıyla işlenmesi açısından zorunluluk arz ediyorsa, yani bu katkı suçun icrası bakımından önemli ise bu suç ortağı müşterek fail sayılacaktır. Suçun işlenişine olan katkının önemi olay anına göre belirlenmelidir. Sonradan yapılan bir değerlendirmeyle önemsiz görülen bir katkı, olay anına göre yapılacak değerlendirmeye önemli bir fonksiyon icra etmiş olabilir." (Türk Ceza Hukuku Genel Hükümler, 8. Bası, Seçkin Yayınları, Ankara, 2015, s. 430-431.),
    ...,...; “Fiilin üzerinde müşterek hâkimiyet kurulduğundan, suçu işleyen kişiler fail statüsündedir. Müşterek faillikte, failler sorumluluklarını doğrudan kendi fiillerinden almaktadır. İşlenen haksızlıkla doğrudan temas halinde olan müşterek faillerin sorumlu tutulabilmeleri için bağlılık kuralına ihtiyaç yoktur. Bu bakımdan müşterek faillikte sorumluluk, bağlılık kuralına dayanmaz.
    Fiil üzerinde müşterek hâkimiyetin kurulup kurulmadığının tayininde, suça katılan kişilerin suçun icrasında üstlendikleri roller ve suçun icrasına bulundukları katkının gösterdiği önem ve zaruret göz önünde bulundurulmalıdır.
    Müşterek faillikte, kişiler aralarında iş bölümü yapmış olduklarından, müştereken gerçekleştirmiş oldukları fiilin tümünden sorumlu tutulurlar. Her müşterek fail suçun icrasına ilişkin müessir, fonksiyonel bir katkıda bulunmaktadır. Bu katkı suç planının başarıya ulaşması açısından çok önemlidir ve bu sebeple fiil üzerinde hâkimiyetin esasını teşkil etmektedir." (Ceza Hukuku Genel Hükümler, 13. Bası, Adalet Yayınevi, Ankara, 2019, s. 733-734.),Şeklinde görüşler ileri sürmüşlerdir.
    Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
    Bir numaralı uyuşmazlık konusunda ayrıntılı olarak anlatıldığı şekilde gelişen olayda; sanık ...’in olaydan birkaç saat öncesinde eşi ve kızlarını alıp kendi evine götürmek üzere katılanların yanından ayrılırken katılanlara hitaben “Bu gece sizden birini öldürmedikçe rahat etmeyeceğim” şeklinde tehdit içeren sözler sarf etmesi, sanıkların katılanlarla kavga etmek ve onlara zarar vermek amacıyla ellerine aldıkları kesici delici aletlerle maktul ve katılanların yaşadıkları apartmana gitmeleri, sanıkların apatmanının zemin katındaki boş bir dükkânda ders çalışmakta olup sesleri duyması üzerine dışarı çıkan maktul ...’yi aralarına alarak, ... ve ...’nin maktulün kollarından tutmaları, sanık ...’ın da elindeki bıçağı maktulün göğsüne saplaması, maktulün bu yaralanma sonucu hayatını kaybettiğinin anlaşılması karşısında; sanık ..."nin olay öncesinde, olay sırasında ve olay sonrasında sergilediği davranışlar birlikte değerlendirildiğinde; ... ailesinden birisini öldürme hususunda fikir ve irade birliği içerisinde hareket eden sanıklardan ...’nin, kolundan tuttuğu maktul ...’yi savunmasız bir şekilde bırakıp, oğlu olan diğer sanık ...’ın, bıçağı maktulün göğsüne saplamasına imkân sağladığı ve bu şekilde fiil üzerinde ortak hâkimiyet kurduğu anlaşıldığından kasten öldürme suçuna TCK"nın 37. maddesi kapsamında müşterek fail olarak katıldığı kabul edilmelidir.
    Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının haklı nedene dayanmayan itirazının bu uyuşmazlık yönünden de reddine karar verilmelidir.
    Çoğunluk görüşüne katılmayan Ceza Genel Kurulu Üyesi ...; "Sanıklardan ...-...-...’ün olay günü hasta olan kızlarının hastahaneye götürülmediği gerekçesiyle damatları olan ... ve ailesiyle tartıştıktan sonra kızları olan ... ..."yı da yanlarında götürdükten bir süre sonra tekrar katılanların evine gelerek sanıklardan ...’ün elindeki bıçakla maktül ...’yı bıçaklayarak öldürmekten ibaret eyleminden dolayı sanıklardan ..."ün eylemini TCK"nın 37. maddesi kapsamında müşterek fail olarak değerlendiren ve ayrıca sanıklar hakkında TCK’nın 62. maddesinin uygulanmamasına ilişkin gerekçeyi yeterli gören sayın çoğunluk ile aramızda uyuşmazlık doğmuştur.
    Uyuşmazlığın çözümü için 5237 TCK"nın 37 ve 39. maddelerinin somut olayımızı ilgilendiren unsurları irdelenerek; hukuk devleti, kusur ilkesi ve TCK"nın 3. maddesindeki hakkaniyet ve orantılılık gibi hukukun evrensel ilkeleri ile ilişkilendirilmesi, buna göre de müşterek faillik koşullarının gerçekleşip gerçekleşmediğinin yasal düzenleme, yargı kararları ve öğretideki görüşlerden yararlanılarak ortaya konması gerekmektedir.
    TCK"nın 37. ve 39. maddelerinin doktrinde nasıl açıklandığının belirlenmesi gerekmektedir.
    Prof.Dr. İzzet Özgenç;Birlikte suç işleme kararına bağlı olarak, suçun icrai hareketlerinin birlikte gerçekleştirilmesi ve dolayısıyla, haksızlık teşkil eden fiilin icrası üzerine müşterek hakimiyet kurulması hâlinde söz konusu olan iştirak şekline müşterek faillik denmektedir. Müşterek fillikte, birlikte suç işleme kararının yanı sıra, fiil üzerinde müşterek hakimiyet kurulduğu için, her bir suç ortağı fail statüsündedir.
    Hazırlık hareketleriyle fiil üzerinde hakimiyet kurulamaz. Müşterek faillik için aranan fiil hakimiyeti için ilk önce kanunda tanımı yapılan muayyen fiil gözönünde bulundurulmak gerekecektir. Bu itibarla suçun işlenişine bulunulan katkı, kanunda tanımlanan tipik hareketlere uymayıp, nitelik itibariyle hazırlık hareketi mahiyetinde ise, ilgili suç ortağını, müşterek fail olarak değil, ancak yardım eden olarak sorumlu tutmamız gerekecektir. Hazırlık hareketi mahiyetinde bir katkıda bulunmakla, suçun işlenişine iştirak eden kişi fiilin işlenişi üzerinde müşterek bir hakimiyet kuramamaktadır. Daha ziyade suçun işlenmesini, bilahare suçun icrai hareketlerini gerçekleştirecek olan suç ortaklarına havale etmektedir. Halbuki müşterek faillikte bütün suç ortakları, aralarındaki müşterek iş bölümüne dayanarak suçun icrasını gerçekleştirmektedirler.
    Bir suçun işlenmesinde maddi yardımdan söz edilebilmesi için;
    1-)Suçun işlenmesine bulunulan yardımın, en geç bu suçun unsurlarının gerçekleştirilişi sırasında yani tamamlanmadan önce yapılması gerekir.
    2-)Bir suçun işlenmesine yardımda bulunanın, kasten hareket etmiş olması gerekir.
    3-)Yardımda bulunanın kastının, somut bir suça ilişkin olması gerekir.
    4-)İcrasına yardımda bulunulan suçun, kasten işlenen bir suç olması gerekir.
    5-)İcrasına yardımda bulunulan suçun, tamamlanması veya en azından teşebbüs derecesinde kalması gerekir.
    Prof. Dr. ... İçel; Fail tarafından gerçekleştirilen ve nedensel değere sahip hareketlerin iştirak kapsamında kabul edilebilmesi için bir diğer koşulda, kastedilen suça yönelik bu tarz hareketlerin iştirak (suça katılma iradesi) diğer bir deyişle birlikte suç işleme kararı ile gerçekleştirilmiş olmasıdır.
    TCK"nın 37. maddesinin gerekçesi;
    Yeniden düzenlenen maddenin birinci fıkrasına göre suçun kanuni tanımında öngörülen fiili gerçekleştirilen kişi fail olup; suçun birden fazla kişi tarafından birlikte işlenmesi durumunda, bu kişilerin her biri müşterek fail olarak sorumlu tutulacaklardır.
    Müşterek faillikte, birlikte suç işleme kararının yanı sıra, fiil üzerinde ortak hâkimiyet kurulduğu için, her bir suç ortağı fail statüsündedir. Ortak hâkimiyetin kurulup kurulmadığının saptanmasında suç ortaklarının suçun icrasındaki rolleri ve katkılarının taşıdığı önem göz önünde bulundurulur. Bu durumda, fiilin icrası veya sonuçsuz kalması ortak faillerden her birinin elinde bulunmaktadır. Örneğin suç ortaklarından birinin cebir veya tehdit kullanarak mağduru etkisiz hâle getirdiği, diğerinin de üzerindeki para ve sair kıymetli eşyayı aldığı yağma suçunda her iki suç ortağının suçun işlenişine yaptıkları katkı, suçun icrası açısından birbirini tamamlayıcı niteliktedir. Dolayısıyla, her iki suç ortağı, suçun işlenişi üzerinde ortak bir hâkimiyet kurmaktadır.
    Suç ortaklarının iştirak katkılarının karşılıklı olarak birbirlerini tamamlamadığı durumlarda da müşterek faillik mümkündür. Bazı hâllerde failler, her biri suçun kanuni tanımındaki bütün unsurları tek başına gerçekleştirmek üzere, bir anlaşmaya varabilir. Örneğin bir kişiyi öldürmek için aralarında anlaşmış olan beş kişi, amacın gerçekleşme ihtimalini daha da yükseltmek için, aynı anda mağdurun üzerine ateş ederler. Ateşlenen mermilerden bir kısmı mağdura isabet eder, bir kısmı ise etmez. Bu örnek olayda bütün suç ortakları ortak bir suç işleme kararına dayanarak birlikte hareket etmektedirler. Bu beş suç ortağının ateşlediği mermilerden sadece bir tanesinin mağdura isabet edip ölümüne neden olması hâlinde dahi, tamamlanmış kasten adam öldürme suçundan dolayı bu kişilerden her biri müşterek fail olarak sorumlu tutulacaktır.
    Müşterek faillik bakımından zorunlu diğer bir koşul, failler arasında birlikte suç işleme kararının varlığıdır. Belli bir hareketin icrasına ve neticenin meydana gelmesine ilişkin olan birlikte suç işleme kararı, kast kapsamında düşünülmelidir. Suç ortaklarının suçun işlenişine ilişkin kastlarının doğrudan veya olası kast gibi farklılık göstermesinin, müşterek fail olarak sorumlulukları üzerinde bir etkisi yoktur.
    Bir suçun failine, onun haberi olmaksızın, tek taraflı iradeyle, suçun işlenmesine başlamadan önce veya suçun icrası sırasında yardım edilmesi hâlinde, müşterek fail olarak değil, yardım eden olarak sorumlu tutulmak gerekir.
    Yargıtay Ceza Genel Kurulu, 2015/203 K. sayılı ilamında; "yardım" türündeki iştirakin tüm şekillerini şöyle açıklamaktadır.
    "Kanunda suç olarak tanımlanan fiilin, birden fazla suç ortağı tarafından iştirak halinde gerçekleştirilmesi durumunda TCK’nun 37/1. maddesinde düzenlenen müşterek faillik söz konusu olacaktır.
    Öğretideki görüşler de dikkate alındığında müşterek faillik için iki şartın birlikte gerçekleşmesi gerekmektedir:
    1- Failler arasında birlikte suç işleme kararı bulunmalıdır.
    2- Suçun işlenişi üzerinde birlikte hâkimiyet kurulmalıdır.
    Müşterek faillikte, birlikte suç işleme kararının yanı sıra fiil üzerinde ortak hâkimiyet kurulduğu için her bir suç ortağı "fail" konumundadır. Fiil üzerinde ortak hâkimiyetin kurulup kurulmadığının belirlenmesinde suç ortaklarının suçun icrasında üstlendikleri rolleri ve katkılarının taşıdığı önem göz önünde bulundurulmalıdır. Suç ortaklarının, suçun işlenmesinde yaptıkları katkının, diğerinin fiilini tamamladığı durumlarda da müşterek faillik söz konusu olacaktır. Buna göre her müşterek fail, suçun icrasına ilişkin etkin, fonksiyonel bir katkıda bulunmaktadır.
    TCK’nun 39/2. maddesindeki düzenlemeye göre, yardım etme; maddi yardım ve manevi yardım olarak ikiye ayrılmaktadır.
    Suçun icrasına iştirak etmekle birlikte, işlenişine bulunduğu katkının niteliği gereği kanuni tanımdaki fiili gerçekleştirmeyen diğer suç ortaklarına "şerik" denilmekte olup, 5237 sayılı TCK’da şeriklik, azmettirme ve yardım etme olarak iki farklı şekilde düzenlenmiştir. Buna göre, kanuni tanımdaki fiili gerçekleştirmeyen veya özel faillik vasfını taşımadığı için fail olamayan bir suç ortağı, gerçekleşen fiilden 5237 sayılı Kanunun 40. maddesinde düzenlenen bağlılık kuralı uyarınca sorumlu olmaktadır.
    Kişinin eyleminin, bir suça katılma aşamasına ulaşıp ulaşmadığı, ulaşmışsa da suça katılma düzeyinin belirlenmesi için, eylemin bir aşamasındaki durumun değil, eylemin yapılması için verilen kararın, bu kararın icra ediliş biçiminin, olay öncesi, sırası ve sonraki davranışların da dikkate alınıp, tüm delillerin birlikte değerlendirilmesi gerekir. Zira "yardım etme"yi müşterek faillikten ayıran en önemli unsur, kişinin suçun işlenişi sırasında fiil üzerinde ortak hâkimiyetin bulunmamasıdır."
    Yargıtay Yüksek Ceza Genel Kurulu somut olayımıza benzer bir olayda 2013/91 K. sayılı ilamı;
    Sanık...ile sanık ...arasında maktulün öldürülmesi konusunda birlikte suç işleme kararının bulunduğunu gösterir herhangi bir delilin dosya içerisinde bulunmaması, ani gelişen kavgada maktulün, sanık ..."nun göğsüne vurduğu tek bir bıçak darbesi sonucunda hayatını kaybetmesi, sanık ..."ın fiil üzerinde ortak hâkimiyet kurulduğunu gösterir herhangi bir davranışının olmaması karşısında, sanığın kasten öldürme suçuna iştirakinin 5237 sayılı TCK"nın 37/1. maddesi kapsamında müşterek faillik olarak kabulü mümkün değildir. Buna karşın, kasten öldürme suçunu gerçekleştiren sanık ..."nun eylemine taraftar olmadığını gösterecek şekilde engelleyici bir söz söylemediği ve bu yönde davranışta bulunmadığı gibi, aksine olayın başından itibaren sanık..."nun yanında yer alması ve üzerindeki bıçakla maktule saldırması şeklindeki eylemleri göz önünde bulundurulduğunda, kasten öldürme suçunun işlenmesinden önce ve işlenmesi sırasında suçun icrasını kolaylaştırmak suretiyle sanık ...."ya yardım ettiğinden sanık .... hakkında 5237 sayılı TCK’nın 39/2-c maddesi uyarınca aynı maddenin 1. fıkrasının uygulanması gerekmektedir.
    Yukarıda ayrıntılı bir şekilde açıklanan yasal düzenlemeler, yargı kararları ve öğretideki görüşlerden anlaşıldığı üzere; ister müşterek faillikte isterse şeriklikte suça iştirak edenler arasında birlikte suç işleme kararının bulunması zorunludur. Olay öncesinde olmasa dahi olay sırasında mutlaka birlikte suç işleme iradesinin bulunması gerekmektedir. Faillerden birisinin haberi olmaksızın, olay esnasında diğer fail ona yardımcı olabilir. Böyle bir durumda, önceden haberi olmayan failinde kendisine olay anında yardım edildiğinin farkına varması başka bir deyişle karşı çıkmayarak kabullenmesi şartıyla tek taraflı kararla sunulan katkının, suçun işlenmesine yaptığı etkiye göre müşterek faillik yada şeriklik statüsü belirlenir. Müşterek failliğin ikinci önemli unsurunun faillerin fiil üzerinde hakimiyet kurmasıdır. Bu ikinci koşul şeriklikte bulunmamaktadır. Zaten müşterek faillik ile şeriklik arasındaki en belirgin fark, müşterek faillikte bütün faillerin fiil üzerinde hakimiyetlerinin bulunmasına karşın, suça iştirak eden şerikin, fiil üzerinde hakimiyeti bulunmamaktadır. Bu durumda Yargıtay Yüksek Ceza Genel Kurulunun sayın çoğunluğu ile aramızdaki uyuşmazlığın çözümünün, sanıklardan ...’ün işlenen fiil üzerinde hakimiyet kurup kurmadığının belirlenmesinden ibaret olduğu çok net bir şekilde görülmektedir.
    Muhalefete konu uyuşmazlıkta, iki aile arasında başlayan ve ...’nın ölümü ile sonuçlanan eylemde; her iki aile bireylerinin dışında olayı gören tarafsız konumda görgü tanığı bulunmamaktadır. Katılan taraf, kendi evlerine saldırıda bulunmak amacıyla gelen sanıklar ..., ... ve ... ile hakkında sadece konut dokunulmazlığını ihlal suçundan kamu davası açılan suça sürüklenen çocuk ... ile katılan ... ile evli olan kavganın başlamasının nedeni olarak hastahaneye götürülmediği iddia edilen ...’nın saldırı amacıyla evlerine geldiklerini ve hep birlikte hareket ettiklerini, ilave olarak sanıklardan ... ile ...’ün ders çalıştığı yerden çıkan ..."nın kollarından tutarak ...’ün elindeki bıçakla ..."ya vurarak ölümüne sebebiyet verdiklerini iddia etmelerine karşın, sanıklardan ... ise savunma amacıyla ..."nın elinden aldığı bıçağı salladığını, diğer sanıklar ... ile ...’ün eyleme karışmadıklarını beyan eylemişler, tarafsız konumunda görgü tanığı bulunmayan eylemde sanıklardan ...’ün elindeki bıçakla ..."ya vurarak öldürdüğü konusunda herhangi bir uyuşmazlığının bulunmamasına karşın, sanıklardan ... ile ...’ün olay anında ..."nın kollarından tututuğuna dair katılan tarafın iddialarının dışında başka bir delil elde olunamamıştır. Kaldı ki, bir taraftan her iki sanığında elinde bıçak bulunduğu beyan edilirken, diğer taraftan öldürmek istedikleri birisini bıçakla vurmak yerine ellerinden tutmalarının da hayatın olağan akışına aykırı olacağı açıktır. Katılan taraf, ... Akıncı ile ...’ün de saldırı amacıyla evlerine geldiğini iddia etmelerine karşın, adı geçenler hakkında adam öldürmek suçundan dava dahi açılmamıştır. Ölümle sonuçlanan son derece üzücü bir olayda katılan tarafın öldürme eylemini gerçekleştiren ...’e engel olmadıklari gibi olay yerine birlikte gelen anne ve babasını sorumlu tutmak istemeleri de ihtimal dahilindededir. Bu durumda mevcut delil durumuna göre sanıkların eylem sırasındaki konumları belirlenerek, şüpheli durumların sanıklar lehine değerlendirilerek, belirlenmesi gerekirken, katılan tarafın iddialarına hangi nedenle üstünlük tanındığı karar yerinde denetime olanak sağlayacak şekilde açıklanmamıştır. Sanıklardan ...’ün aile içerisindeki konumu, olayın başından itibaren ölüm olayının gerçekleşme anına kadarki davranışları, olayın başlangıcında katılan ...’yı elindeki satırla yaralaması ve oğlu olan sanık ...’ü olayın başlangıcında çağırması birlikte değerlendirildiğinde fiil üzerinde hakimiyet kurduğu konusunda herhangi bir duraksamanın bulunmamasına karşın, sanıklardan ...’ün, öldürme eylemini gerçekleştiren sanık ... ile fikir ve irade birliği içerisinde hareket ettiğinin dosya içeriğinden anlaşılamamadığı gibi yöredeki yaşam koşulları, yaygın örf ve adet kurallarına göre aile içerisindeki konumu gereği eylem kararının icrası sırasında aktif bir rolünün de kanıtlanamaması nedeniyle müşterek failliğin olmazsa olmazı olan öldürme fiili üzerinde ortak hakimiyet kurduğuna dair katılan tarafın iddialarının dışında hiç bir delil elde olunamamıştır. 5237 sayılı Kanunda açıkça yer verilen fiili hakimiyet kuralının bazı özel dairelerin uygulamalarında olduğu gibi olay yerini görüp görmemeye indirgenmesi hâlinde hakkaniyete ve yasal düzenlemelere aykırı sonuçların ortaya çıkacağı kaçınılmaz bir gerçek olarak karşımıza çıkacaktır. Zira suça iştirak edenlerin olay yerini görmelerine karşın, suçun işlenmesine ya da işlenmemesine hiç bir şekilde etki edememe ihtimalinin bulunduğu gibi olay yerine görmeden, suçun işlenmesine ya da işlenmemesine etki etme ihtimalinin mevcut olabileceği tartışmayı gerektirmeyecek kadar açıktır. TCK"nın 37. maddesinin gerekçesinde kanun koyucu tarafından, müşterek failliğin söz konusu olması için fiilin işlenmesine ya da işlenmemesine suça iştirak eden failin katkıda bulunmasının, bir başka deyişle suçun işlenmesinin yada vazgeçilmesinin kendi kontrolünde olması gerektiği çok net bir şekilde vurgulanmıştır. Bu durumda somut olayın özelliğine göre suça iştirak edenlerin, olay öncesi, sırası ve sonrasındaki davranışları birlikte değerlendirilerek suçun işlenmesine sunulan katkıya göre sorumluluklarının belirlenmesi gerekmektedir. Ayrıca böyle bir değerlendirmenin kusur ilkesini benimseyen ceza kanunumuzun ruhuna uygun olacağı da tartışmayı gerektirmeyecek kadar açıktır. Zira kusurluluk ilkesinden hareket ederek, somut olayımızda olduğu gibi bıçağı vuran ile olayın işlenmesine ya da işlenmemesine, TCK"nın 39. maddesindeki yardım koşullarının dışında hiç bir etkisi bulunmayan şerikin müşterek fail olarak aynı sorumluluğa tabi tutulmasının, kanun koyucunun gerçek iradesini açıkladığı TCK"nın 37. maddesi ile anılan maddenin gerekçesine aykırı olacağı açıktır.
    Yargıtay’ın gerekçelerde tutarlılık denetimini yapabilmesi için; kararın dayandığı tüm verilerin, bu veriler konusunda mahkemenin ulaştığı sonuçların, iddia, savunma ile mağdur ve tanık anlatımlarına ilişkin değerlendirmelerin, hangi anlatımın ne gerekçeyle diğerine üstün tutulduğunun açık olarak hükmün gerekçesine yansıtılması ve mahkemece ulaşılan vicdani kanı sonucunda hangi fiillerinin suç sayıldığı açıklandıktan sonra kabul edilen bu fiillerin hukuki nitelendirilmesinin yapılması, cezada artırım ve indirim gerektiren nedenlerin kanuni bağlamda tartışılması gerekir.
    Sonuç itibarıyla sanıklardan ...’ün adam öldürme ile sonuçlanan eylemden dolayı eylem üzerinde fiili hakimiyetinin bulunduğuna dair katılanların iddiaları dışında şüpheden arındırılmış kesin kanıtların elde olunamaması karşısında; sanıklardan ... hakkında TCK’nın 39. maddesi yerine 37. maddesinin uygulanmasına ilişkin Yargıtay Yüksek Ceza Genel Kurulu sayın çoğunluğunun görüşüne yukarıda arz ve izah edilen nedenlerle iştirak edilmemiştir." görüşüyle, Çoğunluk görüşüne katılmayan beş Ceza Genel Kurulu Üyesi de; benzer düşüncelerle ..."ün kasten öldürme suçuna iştirakinin TCK"nın 39. maddesi kapsamında "yardım eden" niteliğinde olduğu şeklinde karşı oy kullanmışlardır.
    III- Sanık ...’ün kasten öldürme suçuna iştirakinin TCK’nın 37. maddesi kapsamında “müşterek faillik” mi yoksa TCK’nın 39. maddesi kapsamında “yardım eden” niteliğinde mi olduğu;
    Bir numaralı uyuşmazlık konusunda ayrıntılı olarak anlatıldığı şekilde gelişen olayda; sanık ...’in olaydan birkaç saat öncesinde eşi ve kızlarını alıp kendi evine götürmek üzere katılanların yanından ayrılırken katılanlara hitaben “Bu gece sizden birini öldürmedikçe rahat etmeyeceğim” şeklinde tehdit içeren sözler sarf etmesi, sanıkların katılanlarla kavga etmek ve onlara zarar vermek amacıyla ellerine aldıkları kesici delici aletlerle maktul ve katılanların yaşadıkları apartmana gitmeleri, olaylar esnasında sanık ...’in elinde satırla katılan ...’yi yaralaması, sanıkların apatmanının zemin katındaki boş bir dükkânda ders çalışmakta olup sesleri duyması üzerine dışarı çıkan maktul ...’yi aralarına alarak, ... ve ...’nin maktulün kollarından tutmaları, sanık ...’ın da elindeki bıçağı maktulün göğsüne saplaması maktulün bu yaralanma sonucu hayatını kaybettiğinin anlaşılması karşısında; sanık ..."in olay öncesinde, olay sırasında ve olay sonrasında sergilediği davranışlar birlikte değerlendirildiğinde; Akıncı ailesinden birisini öldürme hususunda fikir ve irade birliği içerisinde hareket eden sanıklardan..."in, kolundan tuttuğu maktul ...’yi savunmasız bir şekilde bırakıp oğlu olan diğer sanık ...’ın, bıçağı maktulün göğsüne saplamasına imkân sağladığı ve bu şekilde fiil üzerinde ortak hâkimiyet kurduğu anlaşıldığından kasten öldürme suçuna TCK"nın 37. maddesi kapsamında müşterek fail olarak katıldığı kabul edilmelidir.
    Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının haklı nedene dayanmayan itirazının bu uyuşmazlık yönünden de reddine karar verilmelidir.
    Çoğunluk görüşüne katılmayan üç Ceza Genel Kurulu Üyesi; sanık ..."ün kasten öldürme suçuna iştirakinin TCK"nın 39. maddesi kapsamında "yardım eden" niteliğinde olduğu düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.
    IV- Sanıklar ..., ... ve ... hakkında TCK"nın 62. maddesinin uygulanmama gerekçesinin dosya kapsamıyla uyumlu, yasal ve yeterli olup olmadığı;
    5237 sayılı TCK"nın “Takdiri indirim nedenleri” başlıklı 62. maddesi;
    “Fail yararına cezayı hafifletecek takdiri nedenlerin varlığı hâlinde, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası yerine, müebbet hapis; müebbet hapis cezası yerine, yirmi beş yıl hapis cezası verilir. Diğer cezaların altıda birine kadarı indirilir.
    Takdiri indirim nedeni olarak, failin geçmişi, sosyal ilişkileri, fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki davranışları, cezanın failin geleceği üzerindeki olası etkileri gibi hususlar göz önünde bulundurulabilir. Takdiri indirim nedenleri kararda gösterilir.” şeklinde düzenlenmiştir.
    5237 sayılı TCK’nın 62. maddesinin ikinci fıkrasında takdiri indirim nedenleri sayıldıktan sonra “gibi” denilmek suretiyle takdiri indirim nedenlerinin kanunda sayılanlarla sınırlı olmadığı, aksine bunların örnek olarak belirtildiği açıkça vurgulanmıştır. Burada sayılan “failin geçmişi, sosyal ilişkileri, fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki davranışları, cezanın failin geleceği üzerindeki olası etkileri” gibi nedenler, uygulamada hâkimi sınırlayıcı değil yol gösterici nitelikteki gerekçelerdir. Bunun sonucu olarak da 5237 sayılı TCK’nın, takdiri indirim nedenleri yönünden sınırlayıcı sistemi değil, serbest değerlendirme sistemini benimsediği kabul edilmektedir.
    Serbest takdir sisteminin bir gereği olarak da olayda sanık yararına takdiri indirimin uygulanmasını gerektiren nedenlerin varlığını veya yokluğunu belirleme yetkisi yargılamayı yapan hâkime ait olacaktır. Zira yargılama süreci boyunca maddi gerçeğe ulaşma ve adaleti sağlama yolunda çaba harcayan hâkim, sanığı birebir gözlemleyen ve bu bağlamda takdiri indirim nedenlerinin varlığı ya da yokluğunu en iyi tespit edebilecek konumdaki kişidir. Hâkim; “failin geçmişi, sosyal ilişkileri, fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki davranışları, cezanın failin geleceği üzerindeki olası etkileri”nin yanında, her somut olaya göre değişebilecek ve önceden öngörülemeyecek nedenleri de birlikte değerlendirerek bu hususta hak, adalet ve nasafet kurallarına uygun biçimde uygulama yapacaktır.
    07.06.1976 tarihli ve 3–4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı ile bu doğrultudaki birçok Ceza Genel Kurulu kararında açıkça vurgulandığı üzere; kanun koyucu, hâkime takdiri indirim hükmünün uygulanması konusunda geniş bir takdir yetkisi tanıyarak uygulamada çıkabilecek olan ve önceden öngörülme imkânı bulunmayan çeşitli hâlleri kapsayacak bir kalıp bulmanın zorluğu karşısında hâkimin bu yetkisini sınırlamaktan özenle kaçınmış, bu tavrını 5237 sayılı TCK’da da devam ettirmiştir.
    Ancak hâkimin bu konudaki takdir yetkisi sınırsız değildir. Bütün kararlarda olduğu gibi takdiri indirimin uygulanmasına veya uygulanmamasına ilişkin kararlar da gerekçeli olmalıdır. Bununla birlikte gösterilen gerekçelerin hak, adalet ve nasafet kuralları ile dosya içeriğine uygunluğunun Yargıtay denetimine tabi olacağında da şüphe bulunmamaktadır.
    Anayasa"nın 141 ve 5271 sayılı CMK"nın 34. maddeleri uyarınca bütün mahkeme kararlarının gerekçeli yazılması zorunludur. Gerekçe, verilen hükmün dayanaklarının akla, hukuka ve dosya içeriğine uygun olarak izah edilmesidir. Yasal ve yeterli olmayan, dosya içeriğine uymayan bir gerekçeyle karar verilmesi hem kanun koyucunun amacına uygun düşmeyecek, hem de tarafları tatmin etmeyerek keyfiliğe yol açacaktır.
    Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
    Sanıkların olaydan sonra birlikte kaçmaları, saat 23.00 sıralarında Cizre Caddesi, ...Pasajı"nın arka tarafından görülen sanık ..."ün polislerce yakalanması, sanık ...’ın ise Irak’a kaçmak için hazırlıklar yapıp sonradan vazgeçerek olaydan 14 gün sonra 20.02.2015 tarihinde teslim olması, sanıkların duruşmada pişman olduklarını belirten bir beyanlarının olmaması karşısında; Yerel Mahkemenin “Sanıkların pişmanlığının gözlenemeyişi ve suç işlemekten çekinecekleri yönünde kanaat oluşmaması, TCK’nın 62. maddesi gereğince indirim yapılmasını gerektirir bir durumun olmaması” şeklindeki TCK’nın 62. maddesinin uygulanmama gerekçesinin, TCK’nın 62. maddesinde belirtilen “fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki davranışlar” ile “cezanın failin geleceği üzerindeki olası etkileri” kapsamında değerlendirildiğinden, belirtilen gerekçenin dosya kapsamıyla uyumlu, yasal ve yeterli olduğu kabul edilmelidir.
    Bu nedenle, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının haklı nedene dayanmayan itirazının bu uyuşmazlık yönünden de reddine karar verilmelidir.
    Çoğunluk görüşüne katılmayan Ceza Genel Kurulu Üyesi ...; "Hakkında beraat kararı verilen ..."nın katılan ... ile olan evliliğinde şiddede maruz kaldığı iddiasının olayların başlamasına sebebiyet verdiği dosya içeriğinden anlaşılmıştır. Haksız tahrik koşullarının oluşmamasına rağmen, sanıklar hakkında TCK’nın 62. maddesinin uygulanmama nedeni açıklanırken, sanıkların pişmanlığının gözlenemeyişi ve suç işlemekten çekinecekleri yönünde kanaat oluşmaması gerekçe olarak gösterilmemiştir.
    Serbest takdir sisteminin bir gereği olarak da olayda sanık yararına takdiri indirimin uygulanmasını gerektiren nedenlerin varlığını veya yokluğunu belirleme yetkisi yargılamayı yapan hâkime ait olacaktır. Zira yargılama süreci boyunca maddi gerçeğe ulaşma ve adaleti sağlama yolunda çaba harcayan hâkim, sanığı birebir gözlemleyen ve bu bağlamda takdiri indirim nedenlerinin varlığı ya da yokluğunu en iyi tespit edebilecek konumdaki kişidir. Hâkim; "failin geçmişi, sosyal ilişkileri, fiilden sonraki ve yargılama sürecindeki davranışları, cezanın failin geleceği üzerindeki olası etkileri"nin yanında, her somut olaya göre değişebilecek ve önceden öngörülemeyecek nedenleri de birlikte değerlendirerek bu hususta hak, adalet ve nasafet kurallarına uygun biçimde uygulama yapacaktır.
    07.06.1976 tarihli ve 3–4 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı ile bu doğrultudaki birçok Ceza Genel Kurulu kararında açıkça vurgulandığı üzere; yasa koyucu, hâkime takdiri indirim hükmünün uygulanması konusunda geniş bir takdir yetkisi tanıyarak uygulamada çıkabilecek olan ve önceden öngörülme olanağı bulunmayan çeşitli hâlleri kapsayacak bir kalıp bulmanın zorluğu karşısında hâkimin bu yetkisini kısıtlamaktan özenle kaçınmış, bu tavrını 5237 sayılı TCY’nda da devam ettirmiştir.
    Ancak hâkimin bu konudaki takdir yetkisi sınırsız değildir. Bütün kararlarda olduğu gibi takdiri indirimin uygulanmasına veya uygulanmamasına ilişkin kararlar da gerekçeli olmalıdır. Bununla birlikte gösterilen gerekçelerin hak, adalet ve nasafet kuralları ile dosya içeriğine uygunluğunun Yargıtay denetimine tabi olacağında da kuşku bulunmamaktadır.
    Nitekim Ceza Genel Kurulunun 27.09.2011 tarihli ve 122-187 sayılı kararında da benzer hususlara işaret edilmiştir.
    Duruşma tutanaklarına olumsuz herhangi bir davranışları yansıtılmayan sanıkların eylemde üstlendiği roller dikkate alınmadığı gibi suça sürüklenen çocuk hakkında konut dokunulmazlığını ihlal suçu dahi herhangi bir ayrıma tabi tutulmaksızın ortak bir değerlendirmeye tabi tutularak yetersiz gerekçeyle müebbet hapis cezasına hükmedilmesinin suç politikasında izlenen maddî adalet amacına ulaşmak için uyulması gereken başlıca ana ilkeler arasında yer alan kusur ilkesi ve bunun doğal sonucu olarak hukuk devleti ilkesine de aykırı olacağı açıktır. Zira, cezanın, failin eyleminden dolayı kınanabilmesi durumunda uygulanabilmesini ifade eden kusur ilkesi, çağdaş ceza hukukunda ceza sorumluluğunun en önemli özelliğidir. Bu ilke, bir yandan kusursuz bir kimseye ceza verilemeyeceğini öngördüğü gibi, diğer yandan faile kusurundan daha ağır bir cezanın uygulanmasını da yasaklar. Somut olayımızda TCK’nın 62. maddesinin uygulanmasının ya da uygulanmamasının sonuç cezayı çok büyük oranda etkileyeceği tartışmayı gerektirmeyecek kadar açıktır. Müebbet hapis cezasını bir anda 25 yıla düşüren bir indirim nedeninin uygulanmasının ya da uygulanmamasının denetime olanak sağlayacak ve dosya içeriğine uygun gerekçelerle açıklanması gerektiği konusunda gerek öğretide gerek uygulamada herhangi bir duraksama bulunmamaktadır.
    Yargıtay’ın gerekçelerde tutarlılık denetimini yapabilmesi için; kararın dayandığı tüm verilerin, bu veriler konusunda mahkemenin ulaştığı sonuçların, iddia, savunma ile mağdur ve tanık anlatımlarına ilişkin değerlendirmelerin, hangi anlatımın ne gerekçeyle diğerine üstün tutulduğunun açık olarak hükmün gerekçesine yansıtılması ve mahkemece ulaşılan vicdani kanı sonucunda hangi fiillerinin suç sayıldığı açıklandıktan sonra kabul edilen bu fiillerin hukuki nitelendirilmesinin yapılması, cezada artırım ve indirim gerektiren nedenlerin kanuni bağlamda tartışılması gerekir.
    Sonuç itibariyla sanıkların yakınları olan ...’nın katılanlardan ... ile olan evliliğinde şiddete maruz kaldığı iddiasının adam öldürme olayı ile sonuçlanan kavganın başlamasına sebebiyet verdiğinin dosya içeriğinden anlaşılması ve sanıklardan ... hakkında TCK’nın 39. maddesi yerine 37. maddesinin uygulanma nedeni ile bütün sanıklar hakkında sonuç cezayı çok büyük oranda etkileyecek olan TCK’nın 62. maddesinin uygulanmama nedeninin karar yerinde dosya içeriğine uygun yasal gerekçelerle açıklanmamış olması karşısında; bütün sanıklar hakkında TCK’nın 62. maddesinin uygulanmaması sırasında gösterilen gerekçenin yeterli olduğuna ilişkin Yargıtay Yüksek Ceza Genel Kurulu sayın çoğunluğunun görüşüne yukarıda arz ve izah edilen nedenlerle iştirak edilmemiştir." görüşüyle, Çoğunluk görüşüne katılmayan üç Ceza Genel Kurulu Üyesi de; benzer düşüncelerle itirazın kabul edilmesi gerektiğine dair karşı oy kullanmışlardır.
    SONUÇ :
    Açıklanan nedenlerle;
    1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının REDDİNE,
    2- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 17.11.2020 tarihinde yapılan müzakerede tüm uyuşmazlıklar yönünden oy çokluğuyla karar verildi.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi