Abaküs Yazılım
10. Hukuk Dairesi
Esas No: 2016/6977
Karar No: 2016/9685
Karar Tarihi: 09.06.2016

Yargıtay 10. Hukuk Dairesi 2016/6977 Esas 2016/9685 Karar Sayılı İlamı

10. Hukuk Dairesi         2016/6977 E.  ,  2016/9685 K.
"İçtihat Metni"


Mahkemesi :İş Mahkemesi



Dava, hizmet tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilâmında belirtilen gerekçelerle davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmün, davacı avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1-) Davalı işverene ait işyerinde 29.10.2000-30.07.2008 tarihleri arasında kesintisiz hizmet akdine tabi olarak geçen ve 29.10.2000-30.12.2001 ile 01.04.2002-30.12.2003 tarihleri arasında davalı Kuruma bildirilmeyen çalışma sürelerinin tespitine ilişkin davanın yasal dayanağı 506 sayılı Kanunun 79/10. maddesi olup anayasal haklar arasında yer alan sosyal güvenliğin yaşama geçirilmesindeki etkisi gözetildiğinde, sigortalı konumunda geçen çalışma sürelerinin saptanmasına ilişkin bu tür davalar kamu düzeni ile ilgili olduğundan özel bir duyarlılıkla ve özenle yürütülmeleri zorunludur. Bu bağlamda, hak kayıplarının ve gerçeğe aykırı sigortalılık süresi edinme durumlarının önlenmesi, temel insan haklarından olan sosyal güvenlik hakkının korunabilmesi için, tarafların gösterdiği kanıtlarla yetinilmeyip gerek görüldüğünde kendiliğinden araştırma yapılarak delil toplanabileceği açıktır. Yargılama sırasında resmi belge veya yazılı delil esas ise de; somut bilgilere dayanması ve inandırıcı olmaları koşuluyla tanık beyanları ile de ispatı mümkündür.
Davanın yasal dayanağı olan 506 sayılı Kanunun 79/10. maddesinde, yönetmelikle belirlenen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalıştıkları, Kurumca saptanamayan sigortalıların, çalıştıklarını, hizmetlerinin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içerisinde mahkemeye başvurarak alacakları ilâm ile kanıtlayabildikleri takdirde, bunların mahkeme kararında belirtilen aylık kazanç toplamları ile prim ödeme gün sayılarının göz önünde bulundurulacağı açıklanmış olup anlaşılacağı üzere çalışmanın tespiti istemiyle hak arama yönünden bu maddeyle getirilen süre, doğrudan doğruya hakkın özünü etkileyen hak düşürücü niteliktedir ve dolması ile hakkın özü bir daha canlanmamak üzere ortadan kalkmaktadır. Buna göre; ilgili kişi hakkında işe giriş bildirgesi düzenlenmediği, düzenlenmesine karşın yasal hak düşürücü süre içerisinde Kuruma verilmediği, sigortalılık bildirimini içeren dönemsel sigorta primleri bordrosunun/aylık prim ve hizmet belgesinin hazırlanmadığı veya anılan süre içerisinde Kuruma teslim edilmediği, sigorta priminin Kuruma yatırılmadığı, çalışmanın varlığı yönünde Kurum görevlilerince herhangi bir saptamanın söz konusu olmadığı durumlarda, hizmetin varlığını ileri süren kişilerin hak düşürücü süre içerisinde yargı yoluna başvurması zorunludur. Bununla birlikte önemle vurgulanmalıdır ki değinilen kuralın tek istisnası, kamu kurum ve kuruluşlarında gerçekleşen hizmete ilişkin olarak, Kuruma aktarılmasa dahi işveren tarafından ödenen ücret/maaş üzerinden sigorta primi kesintisi yapılması olgusudur. Bir başka anlatımla, sözü edilen niteliğe sahip işyerinde çalışanların kayıtlara geçirilmesi ve ücret ödemelerinin de belgelere dayandırılması asıl olduğundan, yukarıda açıklanan durumların hiçbiri gerçekleşmemiş olsa da Kuruma aktarılmamasına karşın işverence ilgiliye ödenen ücret/maaş üzerinden sigorta primi kesintisi yapıldığı takdirde hak düşürücü süreye ilişkin hüküm uygulanamaz. Belirtilmelidir ki, uygulama yapılırken, hizmetin ara vermeksizin kesintisiz gerçekleştiği durumlarda, çalışmanın sona erdiği (işten çıkış yapıldığı) yılın sonuna karşılık gelen 31 Aralık gününden başlayarak 5 yıllık sürenin hesaplanması gerekmektedir.
Diğer taraftan, hizmet tespiti davalarında, Sosyal Sigortalar Kurumu (SGK) yasal hasım konumunda olup, elde edilecek hükmün sigortalılık hakları yönünden uygulayıcısı konumundadır. Husumet konusu, öncelikle halledilmesi gereken bir konu olup; Sosyal Sigortalar Kurumu yanında, tespiti istenen sürede; işyerinde, işveren olarak bulunanların tümü kendi hak alanını da ilgilendirdiğinden zorunlu dava arkadaşıdır. Zira, davanın niteliği itibariyle alınacak ilam, sonuçta SSK tarafından infaza ve böylece sigortalının bu hakkının tesciliyle sigorta primlerinin işverenden tahsiline yol açacağından sigortalıyı çalıştıran gerçek veya tüzel kişilere karşı da açılması gerekir.
İnceleme konusu davada istemin reddine karar verilmiş ise de, dosyada yer alan bilgi ve belgeler karar vermeye elverişli görünmemektedir. Bu bakımdan; davalı işyerine ait dönem bordrolarında bildirimleri yapılan ve daha önce dinlenmemiş olan daha fazla sigortalının bilgi ve görgüsüne başvurulmalı, aynı çevrede faaliyet yürüten işverenler ve çalışanlar yöntemince saptanarak ve ayrıca davalı şirketin kayıtları üzerinden davacı kanalı ile malzeme teslim ettiği işyerleri de tespit edilerek bu işyerlerinin yetkilileri tanık sıfatıyla dinlenilmelidir. Keza, davacının hizmet cetvelinin incelenmesinde de, davalı işyerinde kesintisiz çalıştığını iddia edilen 2000-2008 yılları arasındaki döneme rastlayan tarihlerde dava dışı çeşitli işyerlerinden muhtelif dönemlerde bildirimler yapıldığı, davacının ise bu işyerlerinden yapılan bildirimlerin gerçek dışı olduğunu iddia ettiği anlaşılmış olup, mahkemece, davacının bildirimlerinin yapıldığı bu işyerlerinin hangi işverenler adına kayıtlı oldukları tespit edilerek bu işverenlere husumetin yöneltilmesi için davacıya süre verilmeli ve HMK’nın 124. maddesi gereğince işverenler davaya dahil edilerek, davacının ve bu davalıların göstereceği deliller de toplanmak suretiyle, elde edilecek sonuca göre, tüm dönem yönünden davacının 29.10.2000 - 30.07.2008 tarihleri arasındaki kesintisiz çalışma iddiası hakkında ve bu sonuca göre de davacının 29.10.2000-30.12.2001 tarihleri arası döneme ilişkin iddiası bakımından, hak düşürücü süre ile ilgili açıklanan ilkeler de gözetilerek hak düşürücü sürenin gerçekleşip gerçekleşmediği konusunda bir karar verilmelidir.
2-) Davacı talebi 29.10.2000-30.12.2001 ile 01.04.2002-30.12.2003 tarihleri arasındaki dönemde bildirimsiz sürelerin tespitine ilişkin olup, Mahkemece hükmün gerekçesinde davacının 01.04.2002-30.12.2003 tarihleri arasındaki isteminden farklı olarak 01.04.2008-05.07.2008 tarihleri arasındaki dönemin irdelenerek, bu dönemde davacı adına bildirim yapıldığı ve bu dönemin yeniden tespit edilemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verildiği, 01.04.2002-30.12.2003 arasındaki döneme ilişkin olumlu ya da olumsuz bir değerlendirme yapılmadığı ve hüküm kurulmadığı anlaşılmış olup, hüküm bu yönü ile de usul ve yasaya aykırıdır. Bu sebeple, yukarıdaki bentte açıklanan ilkeler doğrultusunda yapılacak araştırma ile davacının tüm talepleri konusunda bir karar verilmelidir.
Mahkemece, bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde, davacı avukatının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının isteği durumunda davacıya geri verilmesine, 09.06.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.







Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


Avukat Web Sitesi