4. Hukuk Dairesi 2017/3224 E. , 2020/1064 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacı ... vekili Avukat ... tarafından, davalılar ... ve diğerleri aleyhine 29/03/2011 gününde verilen dilekçe ile basın yolu ile kişilik haklarına saldırı nedeniyle manevi tazminat istenmesi üzerine mahkemece yapılan yargılama sonunda; davanın reddine dair verilen 10/12/2015 günlü kararın Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından süresi içinde istenilmekle temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra tetkik hakimi tarafından hazırlanan rapor ile dosya içerisindeki kağıtlar incelenerek gereği görüşüldü.
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlarla yasaya uygun gerektirici nedenlere, özellikle delillerin değerlendirilmesinde bir isabetsizlik görülmemesine göre yerinde bulunmayan bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA ve aşağıda yazılı onama harcının temyiz edene yükletilmesine 04/03/2020 gününde oy çokluğuyla karar verildi.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi içtihatları incelendiğinde, ifadenin yöneldiği kişi bakımından devletlerin sınırlama yetkisinin en geniş olduğu alan yargı organlarına yönelik eleştiriler olarak kabul edilmektedir. Bu durumun altında yatan nedenlerin başında ... 10. maddesinin 2. fıkrasında yer alan “yargı organlarının otorite ve tarafsızlığının sürdürülmesi” ifadesi yer almaktadır. Yargı organlarına karşı halkın güveninin sürdürülmesi noktasında hakimlerin haksız ve gerçeğe aykırı saldırılardan korunması gerekmektedir.
Somut olayımızda, ... Gazetesinin 7 Nisan 2010 tarihli nüshasında davalılardan ..."in “Adaletin bu mu dünya” başlıklı köşe yazısını yukarıdaki kapsamda incelediğimizde, davacı hakkında yer verdiği ifadelerin yargı organlarına karşı
halkın güvenini sarsıcı dayanaksız sözler içerdiği açıktır. Hal böyle olunca kişilik hakları saldırıya uğrayan davacı yararına uygun bir miktarda manevi tazminata hükmedilmesi gerekirken, davayı tümden reddeden ilk derece mahkemesi kararının bozulması gerektiği kanaatiyle, değerli çoğunluğun onama kararına katılamıyorum.
Davacı vekili, davalılardan ..."ın yayın sahibi, ..."ın tüzel kişi temsilcisi olduğu ... Gazetesi"nin 07/04/2010 günlü sayısında davalı ... tarafından yazılan "Adaletin bu mu dünya" başlıklı köşe yazısında "Balyoz darbe planı sanıklarını kim tahliye etti, eşitlik ilkesine aykırı olarak "sosyal statülerini" gözönüne alarak ... salı verdi ki bu tamamen elastiki yorumdur. Bu hakim HSYK" nın dayatmasıyla oraya tayin edilmiştir. "ve " üstelik bu şahsın cömertliği öylesine ayyuka çıktı ki, tahliye talepleri onun nöbetçi olacağı zamana denk getirildi "bu durum HSYK"nın planladığı kumpastır" şeklindeki haberlerin gerçek dışı olup davacıyı kamuoyundan taraflı ve hedef gösterecek biçimde gösterecek şekilde yayınlanarak, davacının görevi ile ilgili verdiği kararlardan tarafsızlığına gölge düşürecek mesleki itibarını ve şöhretini zedelediği iddia ederek manevi tazminat talep etmiştir.
Davalılar cevaplarında; yanda davacının verdiği tahliye kararlarının yargı bağımsızlığını ve eşitlik ilkesine aykırılık nedeniyle eleştiri konusu yapıldığını bildirerek davanın reddini iştemişlerdir.
Mahkemece, dava konusu yayının yayın tarihi itibariyle güncelliğini koruduğu, yayında konu ile idare arasında bulunması gereken fikri bağın bulunduğu, konunun kamuoyunu ilgilendiren ve toplumsal ilgiye haiz bir konu olduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş; kararı davacı temyiz etmiştir.
Davaya konu edilen 07/04/2010 günlü ... Gazetesinde "Adaletin bu mu dünya" başlığıyla yayınlanan köşe yazısı değerlendirildiğinde; yazının amacı davacı tarafından verilen tahliye kararlarını eleştirisinin ötesinde, kullanılan üslup, kelime ve cümlelerle kendisinin hakim olduğu dikkate alınmadan hedef gösterecek, mesleki itibarını zedeleyecek düzeyde olup kişilik haklarına saldırıda bulunulduğundan, uygun bir miktar manevi tazminata hükmedilmesi gerekir. Bu nedenle yerel mahkeme kararının bozulması gerektiğini düşündüğümden sayın çoğunluğun onama görüşüne katılmıyorum. 04/03/2020