Ceza Genel Kurulu 2018/480 E. , 2020/460 K.
"İçtihat Metni"
Kararı Veren
Yargıtay Dairesi : 8. Ceza Dairesi
Mahkemesi :Asliye Ceza
Sayısı : 241-418
Suç uydurma suçundan sanık ..."nın beraatine ilişkin Ankara 19. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 14.05.2012 tarihli ve 415-877 sayılı hükmün katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 9. Ceza Dairesince 15.05.2014 tarih ve 13381-6222 sayı ile;
"Aralarında husumet bulunan katılan hakkında işlemediğini bildiği hâlde hakkında soruşturma yapılmasını sağlamak amacıyla Emniyet Genel Müdürlüğüne ihbarda bulunduğu dosya kapsamından anlaşılan sanığın sübuta eren eyleminin TCK"nın 267. maddesinde düzenlenen iftira suçunu oluşturacağı hukuki durumunun buna göre takdir ve tayini gerektiği gözetilmeden yazılı gerekçeyle beraat kararı verilmesi" isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Bozmaya uyan Yerel Mahkemece 04.05.2016 tarih ve 241-418 sayı ile sanığın ilk hükümde olduğu gibi beraatine karar verilmiş, bu hükmün de katılan vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 8. Ceza Dairesince 28.12.2017 tarih ve 9173-15635 sayı ile;
"Mahkemece 9. Ceza Dairesinin 15.05.2014 tarih, 2013/13381 esas, 2014/6222 karar sayılı bozma ilamına uyulmasına karar verildiği hâlde, bozma ilamında belirtilen "Aralarında husumet bulunan katılan hakkında işlemediğini bildiği hâlde hakkında soruşturma yapılmasını sağlamak amacıyla Emniyet Genel Müdürlüğüne ihbarda bulunduğu dosya kapsamından anlaşılan sanığın sübuta eren eyleminin TCK"nın 267. maddesinde düzenlenen iftira suçunu oluşturacağı hukuki durumunun buna göre takdir ve tayini gerektiği gözetilmeden, yazılı gerekçeyle beraat kararı verilmesi" şeklindeki bozmanın gereği yerine getirilmeden yazılı şekilde beraat kararı verilmesi" isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 15.02.2018 tarih ve 288853 sayı ile;
“Gerek Yerel Mahkemenin kararında ve gerekse de onama talep eden tebliğnamemizde vurgulandığı üzere, ortağı ve yetkili yöneticisi olduğu AS-KA İnşaat AŞ"de görevli iken işine son verilmiş olan katılanın yetkisi olmamasına rağmen Cezayir Büyükelçiliği ve makamları nezdinde şirket aleyhine sonuçlanabilecek girişimlerde bulunduğunu öğrenip, bunları yargılama aşamasında sunduğu belgelerle delillendiren, bu girişimlerinin tarihi itibarıyla Ankara 6. Ağır Ceza Mahkemesinde görülmekte olan davada yargılandığını, bu yargılama kapsamında hakkında yakalama emri düzenlendiğini ve yurt dışı çıkış yasağı tedbiri olduğunu bildiği, kullandığını öğrendiği pasaport bilgilerinin şirket kayıtlarındaki pasaport bilgileri ile örtüşmediğini tespit ettiği katılanın yurt dışına ne şekilde çıktığının araştırılmasını ve Cezayir ilgili makamlarından aldığını bildirdiği, kendisi açısından yukarıda açıklanan olaylar çerçevesinde makul sayılabilecek şüphe uyandıran katılanın yurt dışına sahte pasaportla çıktığına dair teyide muhtaç bilginin teyit edilmesini, araştırılarak varsa bu durumun ortaya çıkarılmasını sağlamak amacıyla, Emniyet Genel Müdürlüğüne, içeriğinde katılanla aralarındaki ilişki ve problemleri de özetle açıkladığı, kendi kimlik ve adres bilgilerini de içeren dilekçe vermesinde sanığın katılana yönelik iftira kastının bulunmadığı; sanığın aşamalardaki özde değişmeyen savunmaları ve dosya kapsamına göre, suç konusu olduğu kabul edilen dilekçesinde araştırılmasını ve gerekli önlemlerin alınmasını istediği hususun sanık açısından makul bir şüpheye dayandığı ve eyleminin suç işlemediğini bildiği kimseye suç atmak biçiminde olmayıp Anayasa"nın 74. maddesi ile garanti altına alınan "anayasal dilekçe-şikâyet hakkı"nı kullanma niteliğinde olduğu değerlendirilmiştir.
Bu tespitler ve değerlendirmeler ışığında sanığın eyleminde iftira suçunun unsurları itibarıyla oluşmadığı gerekçesine dayanan Yerel Mahkemenin sanığın beraatine dair hükmünün kanuna uygun olduğu ve 09.09.2016 tarihli ve 2016/288853 numaralı tebliğnamemizdeki görüşümüz doğrultusunda onanmasına karar verilmesi gerektiği" görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
CMK"nın 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 8. Ceza Dairesince 03.10.2018 tarih ve 2500-10254 sayı ile; itiraz nedeninin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanığa atılı iftira suçunun yasal unsurları itibarıyla oluşup oluşmadığının belirlenmesine ilişkin ise de Yargıtay İç Yönetmeliği"nin 27. maddesi uyarınca öncelikle dava zamanaşımının gerçekleşip gerçekleşmediğinin tespit edilmesi gerekmektedir.
İncelenen dosya kapsamından;
Açık kimlik bilgileri tespit edilemeyen ve ... ismini kullanan şahıs tarafından posta yoluyla Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilen 17.08.2010 tarihli dilekçe ile katılan ...’ın...numaralı pasaportu bulunduğu hâlde 1971 doğumlu... adına düzenlenmiş, TR-B 823471 numaralı sahte pasaportu kullandığı belirtilerek ihbarda bulunulduğu,
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca 06.10.2010 tarih ve 98548 sayı ile bahse konu suç ihbarında belirtilen olaya ilişkin bilgi istenmesi üzerine Emniyet Genel Müdürlüğünün 27.10.2010 tarihli ve 186430 sayılı yazısı ekinde gönderilen ve sanık ... tarafından Emniyet Genel Müdürlüğüne hitaben düzenlenen 17.08.2010 tarihli dilekçede; sanığın Cezayir ilgili makalarından aldığı bilgiye göre daha önce şirketlerinde çalıştığını belirttiği katılan ...’ın, 21.06.1971 doğumlu... adına, 26.04.2009 tarihinde, İzmir ilinde düzenlemiş olan TR-B 823471 seri numaralı sahte pasaportla Cezayir ülkesine giriş yaptığını öğrendiklerinin, hâlbuki şirketlerinde bulunan kayıtlara göre katılanın TR-O 670520 seri numaralı pasaportu bulunduğunun, 2009 yılından itibaren de...numaralı pasaportu kullandığının, bu konuda gerekli tedbirlerin alınmasını istediğinin belirtildiği,
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca yapılan soruşturma sonucunda 19.01.2011 tarih ve 98548-3152 sayı ile katılan hakkında resmî belgede sahtecilik suçundan kamu davası açılmasını gerektirir yeterli şüphe oluşturacak delil bulunmadığından bahisle kovuşturma yapılmasına yer olmadığına karar verildiği,
Katılan vekili tarafından düzenlenen 27.01.2011 havale tarihli dilekçe ile katılan hakkında yürütülen soruşturma sonucunda takipsizlik kararı verildiği belirtilerek sanık hakkında suç uydurma ve iftira suçlarından suç duyurusunda bulunulduğu,
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca 10.03.2011 tarih ve 10996-4364 sayı ile sanık ... hakkında suç uydurma suçundan cezalandırılması istemi ile kamu davası açıldığı,
Yerel Mahkemece sanığın sorgusunun 29.09.2011 tarihinde yapıldığı, yargılama sonunda sanığın beraatine karar verildiği,
Anlaşılmaktadır.
TCK’nın “İftira” başlıklı 267. maddesinin suç tarihi itibarıyla ve hâlen yürürlükte olan birinci ve sekizinci fıkraları;
“(1) Yetkili makamlara ihbar veya şikayette bulunarak ya da basın ve yayın yoluyla, işlemediğini bildiği halde, hakkında soruşturma ve kovuşturma başlatılmasını ya da idari bir yaptırım uygulanmasını sağlamak için bir kimseye hukuka aykırı bir fiil isnat eden kişi, bir yıldan dört yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.
...
(8) İftira suçundan dolayı dava zamanaşımı, mağdurun fiili işlemediğinin sabit olduğu tarihten başlar.” şeklinde düzenlenmiştir.
TCK"nın 66. maddesinde, kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça kamu davasının maddede yazılı sürelerin geçmesiyle ortadan kalkacağı düzenlenmiş, maddenin birinci fıkrasının (e) bendinde beş yıldan fazla olmamak üzere hapis ya da adli para cezasını gerektiren suçlarda bu sürenin sekiz yıl olacağı hüküm altına alınmıştır.
Zamanaşımını kesen sebepler ise TCK"nın 67/2. maddesinde sayılmıştır. Buna göre, bir suçla ilgili olarak;
a) Şüpheli veya sanıklardan birinin savcı huzurunda ifadesinin alınması veya sorguya çekilmesi,
b) Şüpheli veya sanıklardan biri hakkında tutuklama kararının verilmesi,
c) Suçla ilgili olarak iddianame düzenlenmesi,
d) Sanıklardan bir kısmı hakkında da olsa, mahkûmiyet kararı verilmesi,
Hâlinde, dava zamanaşımı kesilecektir.
TCK"nın 67. maddesinin üçüncü fıkrası gereğince kesen bir nedenin bulunması hâlinde zamanaşımı, kesilme gününden itibaren yeniden işlemeye başlayacak, dava zamanaşımını kesen birden fazla nedenin bulunması hâlinde ise son kesme nedeninin gerçekleştiği tarih esas alınacak, dördüncü fıkrası uyarınca da kesilme hâlinde, zamanaşımı süresi ilgili suça ilişkin olarak kanunda belirlenen sürenin en fazla yarısına kadar uzayacaktır.
Ceza Genel Kurulunun süreklilik gösteren birçok kararında açıkça vurgulandığı üzere, yargılama yapılmasına engel olup davayı düşüren hâllerden biri olan zamanaşımının yargılama sırasında gerçekleşmesi hâlinde, mahkeme ya da Yargıtay, resen zamanaşımı kuralını uygulayarak kamu davasının düşmesine karar verecektir.
Bu açıklamalar ışığında ön soruna ilişkin uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Sanığa atılı iftira suçunun yaptırımı TCK’nın 267/1. maddesi uyarınca 1 yıldan 4 yıla kadar hapis cezası olup, TCK"nın 66/1-e. maddesi uyarınca bu suçun asli dava zamanaşımı süresi sekiz yıl, 67/4. maddesi göz önüne alındığında ise kesintili dava zamanaşımı süresi on iki yıldır.
Daha ağır cezayı gerektiren başka bir suçu oluşturma ihtimali bulunmayan ve 17.08.2010 tarihinde gerçekleştiği iddia edilen eylemle ilgili olarak sanığa atılı suça ilişkin dava zamanaşımını kesen son işlemin, 29.09.2011 tarihli sanığın sorgusu olduğu ve bu tarihten sonra dava zamanaşımını kesen veya durduran başkaca bir sebep de bulunmadığı anlaşıldığından, 8 yıllık asli dava zamanaşımı süresinin, Ceza Genel Kurulunun inceleme tarihinden önce 29.09.2019 tarihinde dolmuş olduğu kabul edilmelidir.
Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının değişik gerekçeyle kabulüne, Özel Daire bozma kararının kaldırılmasına, Yerel Mahkemece verilen beraat hükmünün gerçekleşen dava zamanaşımı nedeniyle bozulmasına ancak yeniden yargılamayı gerektirmeyen bu konuda 1412 sayılı CMUK"nın, 5320 sayılı Kanun"un 8. maddesi uyarınca karar tarihi itibarıyla uygulanması gereken 322. maddesine göre karar verilmesi mümkün olduğundan, sanık hakkındaki kamu davasının TCK"nın 66/1-e ve CMK"nın 223/8. maddeleri uyarınca düşmesine karar verilmelidir.
SONUÇ :
Açıklanan nedenlerle,
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının değişik gerekçeyle KABULÜNE,
2- Yargıtay 8. Ceza Dairesinin 28.12.2017 tarihli ve 9173-15635 sayılı bozma kararının KALDIRILMASINA,
3- Ankara 19. Asliye Ceza Mahkemesinin 04.05.2016 tarihli ve 241-418 sayılı beraat hükmünün gerçekleşen dava zamanaşımı nedeniyle BOZULMASINA,
Ancak, yeniden yargılamayı gerektirmeyen bu konuda 1412 sayılı CMUK"nın, 5320 sayılı Kanun"un 8. maddesi uyarınca karar tarihi itibarıyla uygulanması gereken 322. maddesine göre karar verilmesi mümkün olduğundan, sanık hakkındaki kamu davasının TCK"nın 66/1-e ve CMK"nın 223/8. maddeleri uyarınca DÜŞMESİNE,
4- Dosyanın mahalline iadesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİ EDİLMESİNE, 17.11.2020 tarihinde yapılan müzakerede oy birliğiyle karar verildi.