3. Hukuk Dairesi 2016/9883 E. , 2017/16856 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki tazminat davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, mahkemenin görevsizlik nedeniyle reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı ... vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı; davalıların velayeti altında bulunan ...... tarafından, ... karşı ırza tasaddi suçunu işlediklerini, haklarında kamu davası açıldığını, suçlarını kabul ettiklerini ve ceza aldıklarını, olayın yaşandığı beldenin örf ve adetlerine düşkün tutucu bir yer olduğunu, ... karşı çevrenin yaklaşımının değiştiğini, bu olay nedeni ile davacıların derin üzüntü ve elem duyduklarını ileri sürerek; Onur için 10,000,00 TL, babası ... için 2,500,00 TL ve annesi ... için 2,500,00 TL manevi tazminatın, olay tarihi olan 02.01.2001 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Mahkemece; davanın kabulüne karar verilmiş; sözkonusu hükmün davalılar tarafından temyiz edilmesi üzerine Dairemizin 09.03.2015 tarihli ve 2014/10851 Esas, 2015/3712 Karar sayılı ilamı ile "davaya aile mahkemesinde bakılması gerektiği gerekçesi ile, dava dilekçesinin görevsizlik nedeni ile reddine karar verilmesi gerekirken; yanılgılı değerlendirme sonucu, işin esası hakkında karar verilmiş olması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir." gerekçesiyle bozma kararı verilmiştir.
Mahkemece bozma ilamına uyulmakla birlikte, Mahkemenin görevsizliğine ve dosyanın karar kesinleştiğinde ve talep halinde görevli ve yetkili ... Nöbetçi Aile Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiş; hüküm davalı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir .
Uyuşmazlık, velayet altındaki küçüğün, üçüncü kişilere zarar vermesi halinde bu zararın tazmini için açılan tazminat davasında hangi mahkemenin görevli olduğu noktasında toplanmaktadır.
4721 sayılı Türk Medeni Kanunu"nun "Sorumluluk" başlığını taşıyan 369. maddesinde aynen; "Ev başkanı, ev halkından olan küçüğün, kısıtlının, akıl hastalığı veya akıl zayıflığı bulunan kişinin verdiği zarardan, alışılmış şekilde durum ve koşulların gerektirdiği dikkatle onu gözetim altında bulundurduğunu veya bu dikkat ve özeni gösterseydi dahi zararın meydana gelmesini engelleyemeyeceğini ispat etmedikçe sorumludur. Ev başkanı, ev halkından akıl hastalığı veya akıl zayıflığı bulunanların kendilerini ya da başkalarını tehlikeye veya zarara düşürmemeleri için gerekli önlemleri almakla yükümlüdür. Zorunluluk halinde gerekli önlemlerin alınmasını yetkili makamdan ister." hükmünü içermektedir.
Görüldüğü üzere, ev başkanı ev halkından olan küçüğün, kısıtlının, akıl hastalığı veya akıl zayıflığı bulunan kişinin verdiği zarardan, alışılmış şekilde durum ve koşulların gerektirdiği dikkatle onu gözetim altında bulundurduğunu veya bu dikkat ve özeni gösterseydi dahi zararın meydana gelmesini engelleyemeyeceğini ispat etmedikçe sorumludur.
Maddenin açık ifadesinden de anlaşıldığı gibi, üçüncü kişilere verdikleri zararla ev başkanını sorumluluk altına sokanlar; küçük, kısıtlı ve akıl hastalığı veya akıl zayıflığı olan kimselerdir. Eş söyleyişle, ev başkanının MK.369/1"den doğan bu sorumluluğu, her şeyden önce şahıs itibariyle sınırlı olup, sadece küçük ve kısıtlıların haksız davranışları ile başkalarına verdikleri zararlardan sorumludur.
Bu nedenledir ki, ev başkanı özen ve gözetim görevini yerine getirmemesinden dolayı üçüncü kişilerin uğradığı zararı tazminle sorumludur ve bu sorumluluk hukuksal nitelikçe kusursuz sorumluluktur. Dolayısıyla, ev başkanının bu sorumluluktan kurtulabilmesi ancak, alışılmış şekilde durum ve koşulların gerektirdiği dikkatle küçüğü gözetim altında bulundurduğunu veya bu dikkat ve özeni gösterseydi dahi zararın meydana gelmesini engelleyemeyeceğini ispat etmesi ile mümkündür.
Tüm bu açıklamalar göstermektedir ki, ev başkanının sorumluluğu yasal dayanağını Türk Medeni Kanunu’nun Aile Hukukunu düzenleyen ikinci kitabında yer alan 369. maddeden almakta; aynı zamanda hukuksal nitelikçe de aile hukuku hükümleriyle sıkı sıkıya bağlantılı bulunmaktadır.
Sorumluluğun kaynağı böylece ortaya konulduktan sonra yargılama yöntemi ve dolayısıyla da göreve ilişkin düzenlemeler irdelenmelidir.
Aile mahkemelerinin kuruluşu, görevi ve yargılama usulleri; 4787 sayılı “Aile Mahkemesinin Kuruluş Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanun” ile düzenlenmiş ve Kanunun 1.maddesinde “Amaç ve Kapsam” başlığı altında; “Bu Kanunun amacı, aile mahkemelerinin kuruluş, görev ve yargılama usullerini düzenlemektir. Bu Kanun, aile hukukundan doğan dava ve işleri görmek üzere kurulan aile mahkemelerine dair hükümleri kapsar.” Hükmüne; Yine 4.maddesinde de “Aile Mahkemelerinin Görevleri” başlığı altında Aile mahkemelerinin gördüğü dava işler belirtilmiştir.
4721 sayılı Kanunun 369. maddesi, Kanunun ikinci kitabının ikinci kısmında yer almakla, bu maddeye dayalı aile hukukundan doğan uyuşmazlıkların çözümü de “Aile Mahkemeleri”nin görev alanına girmektedir.
4787 Sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanun"un 2/2 maddesinde; "... Aile Mahkemesi kurulmayan yerlerde bu kanun kapsamına giren dava ve işlere Hakim ve Savcılar Yüksek Kurulunca belirlenen Asliye Hukuk Mahkemelerinde bakılacağı ..." hükme bağlanmıştır.
Hakim ve Savcılar Yüksek Kurulu"nun 13.03.2003 tarih ve 97 sayılı, 08.07.2003 tarih ve 331 sayılı kararları ile; Yasa gereği Aile Mahkemesi kurulması gerekip iş durumu itibariyle aile mahkemesi kurulmayan yerler ile bu yerlerin mülki sınırları içerisinde yer alan ilçelerdeki Aile Mahkemelerinin görev alanına giren dava ve işlere halen bu davalara bakmakta olan Asliye Hukuk Mahkemelerinde bakılmaya devam olunmasına, yeni açılacak davaların da yine bu mahkemelerde görülmesine karar verilmiştir.
Yasa gereği Selçuk ilçesinde ayrı bir Aile Mahkemesi kurulmadığına göre; davaya "Aile Mahkemesi" sıfatıyla bakılması gerekmektedir.
Hal böyle olunca; Mahkemece, "Aile Mahkemesi" sıfatıyla işin esasına girilip sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme sonucu mahkemenin görevsizliğine ve dosyanın görevli ve yetkili ... Nöbetçi Aile Mahkemesine gönderilmesine şeklinde hüküm tesisi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440.maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 30.11.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.