10. Hukuk Dairesi 2015/3607 E. , 2016/9651 K.
"İçtihat Metni"
Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava, rücuan tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilâmında belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Dava konusu, 26.07.2008 tarihinde Mehmet Erendünya isimli işçinin öğlen yemeği esnasında yere düşmesi ve kaldırıldığı hastanede 29.07.2008 tarihinde vefat etmesi sonucu hak sahiplerine bağlanan sürekli iş göremezlik gelirinin rücuan tahsili istemine ilişkindir.
Davanın yasal dayanaklarından olan 506 sayılı Kanunun 9. maddesinde, işverenin, çalıştıracağı kimseleri, işe başlatmadan önce işe giriş bildirgeleriyle Kuruma doğrudan bildirmekle veya bu belgeleri iadeli-taahhütlü olarak göndermekle yükümlü olduğu, inşaat işyerlerinde işe başlatılacak kimseler için işe başlatıldığı gün Kuruma veya iadeli-taahhütlü olarak postaya verilen işe giriş bildirgeleri ile Kuruma ilk defa işyeri bildirgesi verilen işyerlerinde işe alınan işçiler için en geç 1 ay içinde Kuruma verilen veya iadeli-taahhütlü olarak gönderilen işe giriş bildirgelerinin de süresi içinde verilmiş sayılacağı belirtilmiş, 10. maddesinde, sigortalı çalıştırılmaya başlandığının süresi içinde Kuruma bildirilmemesi durumunda bildirgenin sonradan verildiği veya sigortalı çalıştırıldığının Kurumca saptandığı tarihten önce gerçekleşen iş kazası, meslek hastalığı, hastalık ve analık hallerinde ilgililerin sigorta yardımlarının Kurumca sağlanacağı, ancak, belirtilen sigorta olayları için Kurumca yapılan ve ilerde yapılması gerekli bulunan her türlü giderlerin tutarı ile gelir bağlanırsa bu gelirlerin hesap edilecek sermaye değerleri tutarının, 26. maddede yazılı sorumluluk halleri aranmaksızın işverene ayrıca ödettirileceği açıklanmıştır.
Bu tür rücu davalarında 506 sayılı Kanunun 26. maddesi ile birlikte 10. maddesinin de uygulanması gerektiğinde, maddedeki “26. maddede yazılı sorumluluk halleri aranmaksızın” ibarelerinden yola çıkılıp, gelir ve giderlerin tümü üzerinden
818 sayılı Borçlar Kanununun 43. ve 44. (6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 51-52.) maddeleri gereğince sigortalının kusurunun yarısından az olmamak üzere hakkaniyet indirimi yapılarak işverenin sorumlu tutulacağı tutarlar belirlenmelidir.
Diğer taraftan, sigortalı veya hak sahipleri tarafından tazmin sorumlularına karşı açılan tazminat davasında alınan kusur raporu, rücu davası yönünden bağlayıcı olmayıp, kesinleşmesi halinde ancak güçlü delil niteliğinde sayılması gerekmektedir.
Somut olay incelendiğinde, her ne kadar işbu dava dosyasından alınan bilirkişi raporu ile hak sahibi dosyasında alınan raporlar birbiri ile uyumlu olduğundan bahisle hükme esas alınmış ise de, hak sahibi dosyasından verilen hükmün, Yargıtay 21. Hukuk Dairesinin, 25.02.2016 tarih 2015/17594 E. 2016/2913 K. sayılı ilamı ile davalı Belediye’nin asıl işveren olduğunun gözetilmesi gerektiğinden bahisle bozulduğu anlaşılmakla, dava dışı belediyenin asıl işverenlik ve kusur oranı, hak sahibi dosyası da gözetilmek suretiyle belirlenip sonucuna göre hüküm kurulması gerekmektedir.
Mahkemece; yukarıda açıklanan ilkeler gözetilmek suretiyle, 506 sayılı yasanın 9. ve 10. maddeleri kapsamında irdeleme yapılmalı, dava dışı belediyenin asıl işverenlik ve kusur oranı, hak sahibi dosyası gözetilmek suretiyle belirlendikten sonra, hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik araştırma ve inceleme ile yazılı şekilde karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, taraf vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde davalıya iadesine, 09.06.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.