Abaküs Yazılım
3. Hukuk Dairesi
Esas No: 2016/9866
Karar No: 2017/16827
Karar Tarihi: 30.11.2017

Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2016/9866 Esas 2017/16827 Karar Sayılı İlamı

3. Hukuk Dairesi         2016/9866 E.  ,  2017/16827 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ

    Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kısmen kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalılar ... vd. vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

    Y A R G I T A Y K A R A R I

    Davacılar, dava dilekçesinde; ... 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2013/143 esas 2014/207 karar sayılı dava dosyasında ... ili Merkez İlçe ... Mahalle ... ada 110 parselde açmış olduğu davada toplanan deliller dinlenen tanıklar ve yapılan keşif neticesinde davacıların babadan kalan yerlerle ilgili alacaklı olduğu tespit edilmiş olmasına rağmen orada açmış olduğu davada tapu iptali ve tescil davasının mahkemece, davanın kadastro tespiti yapıldıktan sonra üzerinden 10 yıllık zaman geçtiğinden dolayı davalarının dava zaman aşımı nedeni ile ret edildiğini, yapılan yargılamada dava konusu yerde 03.03.2014 tarihinde yapılan keşifte davalarının sübuta ermiş olduğunu, davacılar adına 52.516,25 TL bedel tespit edildiğini, ... İli Merkez İlçe ... Mahalle ... ada 110 parselde kayıtlı taşınmaza ait ... 2. Asliye Hukuk Mahkemesi sonucunda davacılar lehine tespit edilen 52.516,25 TL bedelin, dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
    Davalılar ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., cevap dilekçelerinde; açılan iş bu davanın haksız usul ve esas yönlerden yasal dayanaktan yoksun olduğunu, davacıların davalılar aleyhine açtıkları tapu iptali ve tescil davacının reddine dair kararın gerekçesinde de belirtildiği gibi, tapulu taşınmazların satışının geçerli olması için satış işleminin resmi senetle, yani; tapuda yapılması gerektiğini, dava dosyasına sunulan harici satış senedi hukuken yok hükmünde olduğunu, geçersiz bir senetle bedel ödendiğini de kabul
    etmediklerini, ayrıca isnat edilen senet tarihi itibariyle verilen bedelin iadesine ilişkin talep hakkının da zaman aşımına uğradığını savunarak; davanın reddini istemişlerdir.
    Diğer davalılar, davaya cevap vermemişlerdir.
    Mahkemece; dava konusu taşınmazın 06.10.1964 tarihinde haricen satışının yapıldığını, taşınmazın tapulu olması nedeniyle yapılan harici satış sözleşmesinin geçersiz olduğunu, bu haricen satışta davalıların murisine satış bedelinin tamamının ödemesinin ispatının yapıldığını, buna göre ödenen bedelin günümüz değerinin ortalama verilerle hesaplanarak davacılara verilmesi gerektiği gerekçesiyle; davanın kısmen kabulü ile, 06.10.1964 tarihinde yapılan harici satış senedi bedeli olarak hesaplama yapılan 13.11.2015 tarihli raporda belirtilen 16.826,18 TL nin dava tarihinden itibaren işleyen yasal faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacılara verilmesine, fazlaca istemin reddine karar verilmiş; hüküm, süresi içinde davalılar ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    1)TMK"nun 6.maddesi hükmü uyarınca; Kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri, hakkını dayandırdığı olguların varlığını ispatlamakla yükümlüdür. Gerek doktrinde; gerek Yargıtay içtihatlarında kabul edildiği üzere, ispat yükü hayatın olağan akışına aykırı durumu iddia eden ya da savunmada bulunan kimseye düşer. Öte yandan, ileri sürdüğü bir olaydan kendi yararına haklar çıkarmak isteyen kimsenin, iddia ettiği olayı ispatlaması gerekir.
    Somut olayda, davacıların murisi ile davalıların murisi arasında 06.10.1964 tarihli harici satış sözleşmesi yapıldığı, satış sözleşmesinde satış bedeli olan 4.625 TL bedelin, 1.025 TL’sinin nakden peşinen ödendiğini, bakiye kalan 3.600 TL’nin ise, 1.000 TL’sinin 10.11.1964 tarihinde ödeneceği, geriye kalan 2.600 TL’nin en geç mayıs ayı sonuna kadar ödeneceği kararlaştırılmıştır. Dosya kapsamından davacıların murisi davalıların murisine 1.025 TL dışında ödeme yaptığını ispat edememiştir. Mahkemece, hatalı ve yanılgılı değerlendirme sonucu bedelin tamamen ödendiği sonucuna varılarak 4.625 TL’nin bilirkişi raporuyla güncellenmiş olan değerinin hüküm altına alınması usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
    2)Sebepsiz zenginleşme, bir kimsenin mal varlığının geçerli (haklı) bir sebep olmaksızın diğer bir kimsenin mal varlığı aleyhine çoğalması (zenginleşmesi) demektir. Sebepsiz zenginleşmeye dayalı alacak talep edilebilmesi için borçlunun mal varlığından bir başkasının aleyhine olarak bir zenginleşme meydana gelmeli, zenginleşme ve zenginleştirici olay arasında illiyet bağı bulunmalı ve zenginleşme haklı bir sebebe dayanmamalıdır.
    Taşınmazın devrine ilişkin, TMK"nun 705, BK"nun 213(TBK"nun 237), Tapu Kanunu 26, Noterlik Kanununun 60.maddeleri gereğince ve HGK"nun 15.11.2000 tarih, 2000/13-1612 E, 2000/1704 K.sayılı kararı ile taşınmazın devrine ilişkin sözleşme resmi şekilde yapılmadıkça geçersizdir.
    Geçersiz satış sözleşmesi gereğince; diğerinin mal varlığına kayan değerlerin iadesi "Denkleştirici Adalet" düşüncesine dayanmaktadır. Denkleştirici Adalet İlkesi ise, haklı bir sebebe dayanmadan başkasının mal varlığından istifade ederek, kendi mal varlığını artıran kişinin elde ettiği kazanımı geri verme zorunda olduğunu ve gerçek bir eski hale getirme yükümlülüğünü ifade eder.
    Bu bakımdan, sebepsiz zenginleşmeye konu alacağın iadesine karar verilirken, taşınmazın satış bedelinin alım gücünün ilk ödeme günündeki alım gücüne ulaştırılması ve bu şekilde iadeye karar verilmesi gerekir. Bu güncelleme yapılırken, güncellemeye esas alınan somut verileri tek tek uygulanarak, ödeme tarihinden ifanın imkânsız hale geldiği tarihe kadar paranın ulaştığı değer her bir dönem için hesaplanmalı, sonra bunların ortalaması alınmalıdır.
    Başka bir deyişle, denkleştirici adalet kuralı gereğince iadeye karar verilirken, satış bedeli olarak verilen paranın alım gücünün, ifanın imkânsız hale geldiği tarihteki alım gücüne uyarlanması zorunluluğu bulunmaktadır.
    Satım bedelinin iade tarihindeki ulaştığı bedel belirlenirken ödenen paranın çeşitli ekonomik etkenler nedeniyle azalan alım gücünün enflasyon, ÜFE-TÜFE artış oranları, faiz, altın, işçi ücretlerindeki artış ve döviz kurlarındaki artış vs. ortalamaları göz önünde tutulmalıdır.
    Mahkemece; ödenen satış bedelinin, ifanın imkânsız hale geldiği tarihi itibariyle (çeşitli ekonomik etkenlerin ÜFE-TÜFE artış oranları, altın ve döviz kurlarındaki artışlar, memur maaş ve işçi ücretlerindeki artışlar ve benzeri ekonomik göstergelerin ortalamaları alınmak suretiyle) ulaşacağı alım gücü, yukarıda açıklanan ilke ve esaslar çerçevesinde, uzman bilirkişi heyetinden denetime elverişli rapor alınmak suretiyle belirlenmeli; bu yolla belirlenecek miktara hükmedilmelidir.
    Oysa, somut olayda; hükme esas alınan bilirkişi raporunda ifanın imkânsız hale geldiği tarih yerine dava tarihinin esas alınması ve güncellenmiş değerin hesaplanması yapılırken, yukarıda anlatılan şekilde yapılan değerlendirme hükme esas alınması gerekirken; ... Doları, İngiliz Sterlini, Külçe Altın, Cumhuriyet Altını, Reşat Altını değerlerindeki artışların oranlama suretiyle ortalama artışların dikkate alınarak hesap edilen güncellenmiş değeri esas alan bilirkişi raporu doğrultusunda hüküm tesisi isabetsiz olup bozmayı gerektirmiştir. Bu nedenle, yetersiz bilirkişi raporuna itibar edilerek hüküm kurulmuş olması da usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
    SONUÇ: Yukarıda birinci ve ikinci bendde açıklanan nedenlerle hükmün HUMK"nun 428. maddesi gereğince davalı yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun Geçici Madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK"nun 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 30.11.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.



    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi