Abaküs Yazılım
14. Hukuk Dairesi
Esas No: 2018/325
Karar No: 2020/3037
Karar Tarihi: 11.03.2020

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 2018/325 Esas 2020/3037 Karar Sayılı İlamı

14. Hukuk Dairesi         2018/325 E.  ,  2020/3037 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

    Davacı vekili tarafından, davalılar aleyhine bozma öncesi 08.02.2010 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil olmadığı takdirde tazminat talebi üzerine yapılan duruşma sonunda; tescil talebi yerinde olmadığından reddine, 350 m2 binanın davacıya ait olduğunun tespitine, 61.053,90 TL"nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte ... mirasçılarından alınarak davacıya verilmesine dair verilen 13.07.2017 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili ve bir kısım davalılar vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
    K A R A R
    Dava, tapu iptal ve tescil mümkün olmadığı takdirde tazminat istemlerine ilişkindir.
    Davacı vekili, davalının paydaşı bulunduğu 456 parsel sayılı taşınmazın 350 m2 kısmını 15.10.1991 tarihli harici senetle 30.000 TL bedelle satın alarak ev yaptığını, evin değerinin zemin değerinden fazla olduğunu, davalının 2007 yılına kadar bir itirazı bulunmadığını ileri sürerek taşınmazın bu bölümünün tapu kaydının iptali ile adına tescilini veya evin davacıya ait olduğunun tespitini ve senetle ödenen 30.000 TL ile evin dava tarihindeki rayiç değerinin faiziyle birlikte davalıdan alınmasını talep etmiştir.
    Davalı ... vekili, davalının harici satış konusunda bilgisi bulunmadığını, satış senedindeki mühür ve imzanın kendisine ait olmadığını, davacının zor kullanarak taşınmazına ev yaptığını ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.
    Mahkemece, tapu iptali ve tescil istemi hüküm altına alınmış, davalının temyizi üzerine karar Dairemizin 20.11.2012 günlü ve 2012/10609-13331 sayılı ilamı ile dava konusu taşınmazın ifrazının olanaklı olup olmadığı araştırılmadan tapu iptali ve tescil isteminin karara bağlandığı gerekçesiyle bozulmuş, mahkemece bozma ilamına uyularak ifrazın olanaklı olmadığının anlaşılması üzerine bozma sonrası yapılan ıslah doğrultusunda davalının payından pay iptali ile davacı adına tesciline karar verilmiştir. Hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiş; Dairemizin 21.05.2014 tarihli 2013/16468 Esas, 2014/6661 Karar sayılı ilamı ile HMK’nın 177. maddesi uyarınca ıslahın ancak tahkikatın sona ermesine kadar yapılabileceği, bozma kararı sonrası yapılan yargılamada taşınmazın ifrazının mümkün olmadığı bildirildiğinden mahkemece davanın reddine karar verilmesi gerekirken, davacının bozma kararı sonrasında sunduğu ıslah dilekçesi dikkate alınarak hüküm kurulmasının doğru görülmediği gerekçesiyle bozulmuştur. Dairemizin bozma kararı üzerine davacı vekili karar düzeltme isteminde bulunmuştur. Davacı vekilinin karar düzeltme istemi üzerine Dairemizin 20.11.2014 günlü ve 2014/13330-13194 sayılı ilamı ile taşınmazın ifraz edilemeyeceği anlaşıldığından tapu iptali ile pay tescili isteminin reddi, davacı vekilinin ikinci kademedeki tazminat talebi hakkında değerlendirme yapılarak bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, hükmün bu gerekçe ile bozulması gerekirken maddi hata sonucu yukarıdaki gerekçe ile bozulduğu bu defa yapılan inceleme sonucu anlaşıldığından davacı vekilinin bu yöne ilişkin karar düzeltme talebinin kabulü ile hükmün belirtilen gerekçe ile bozulmasına karar verilmiştir. Mahkemece, bozma ilamına uyularak;
    "1-Davacının tescil talebi yerinde olmadığından reddine,
    2-...Mahallesi, 456 parsel sayılı taşınmazın fen bilirkişisi ..."ın 15/05/2013 tarihli raporunda gösterilen krokide kalın düz çizgiler ile gösterilen 350 m2"lik alan içerisinde bulunan binanın davacıya ait olduğunun tespitine,
    3-Harici satım sözleşmesindeki sözleşme bedelinin uyarlanmış hali olan 29.553,90 TL ile bina bedeli olan 31.500 TL"nin toplamı olan 61.053,90 TL"nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte ... mirasçıları olan davalılardan müştereken ve müteselsilen alınarak davacıya verilmesine,
    4-Terditli taleplerin diğer davalılara yöneltilmemesi sebebiyle bu davalılar hakkında karar verilmesine yer olmadığına," karar verilmiştir.
    Hükmü, davacı vekili ve bir kısım davalılar vekili temyiz etmiştir.
    1)Yapılan yargılamaya, toplanan delillere ve tüm dosya içeriğine göre davacı vekilinin temyiz itirazları yerinde görülmemiş, reddi gerekmiştir.
    2) Bir kısım davalılar vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesine gelince;
    6100 sayılı HMK’nın 26/1. maddesi hükmünce hakim tarafların talep sonuçlarıyla bağlı olup ondan fazlasına veya başka bir şeye karar vermesi mümkün değildir. Duruma göre talep sonucundan daha azına karar verebilir. Bu emredici hüküm olduğundan mahkemece kendiliğinden dikkate alınması gerekir. Aynı maddenin 2. bendine göre hakimin tarafların talebiyle bağlı olmadığına dair kanun hükümleri saklı ise de; somut olayda uygulanması gereken böyle bir kanun hükmü bulunmamaktadır. Uygulama ve doktrinde buna taleple bağlılık ilkesi denilmektedir.
    Islah, taraflardan birinin usule ilişkin bir işlemini, bir defaya mahsus olmak üzere kısmen veya tamamen düzeltmesine olanak tanıyan ve karşı tarafın onayını gerektirmeyen bir yoldur. HMK"nun 176. maddesinde ıslah; “Taraflardan her biri, yapmış olduğu usul işlemlerini kısmen veya tamamen ıslah edebilir" olarak tanımlanmıştır.
    Aynı Kanun"un müteakip 177. maddesinde ise, ıslahın tahkikata tabi olan davalarda tahkikat bitinceye kadar yapılabileceği öngörülmüş olduğundan ve temyiz faslında da, bozmadan sonra dahi ıslahın olanaklı bulunduğuna dair açık veya örtülü bir hüküm yer almadığından, Kanunun bu olanağı bir devre ve zaman ile sınırlandırdığı kabul edilme ve bu nedenle bozmadan sonra ıslahın mümkün olmadığı sonucuna varılması zorunludur.
    Nitekim, 04.02.1948 gün ve 1948-3 Esas, 1944-10 Karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararında; ıslah"ın; Hukuk Muhakemeleri Kanununun 177. maddesinin açık hükmü dairesinde tahkikat ve yargılama bitinceye kadar yapılabileceği Yargıtay"ca hüküm bozulduktan sonra bu yoldan faydalanmanın mümkün olamayacağı açıklanmış, 06.05.2016 gün ve 2015/1 Esas, 2016/1 Karar sayılı İçtihadı Birleştirme kararı ile de; "Bozma kararı sonrası ıslah yapılamayacağı ve 04.02.1948 gün ve 04.02.1948 gün ve 1944/10 Esas 1948/3 Karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının değiştirilmesinin gerekmediğine” karar verilmiştir.
    Yukarıda açıklanan ilkeler gereğince somut olayda; davacı vekili, ikinci kademede senetle ödenen 30.000 TL ile evin dava tarihindeki rayiç değerinin toplamını faiziyle birlikte talep etmiştir. Dairemizin 20.11.2014 tarihli 2014/13330-13194 E-K. sayılı bozma ilamı sonrasında mahkemece bozma ilamına uyularak yargılamaya devam edilirken davacı vekilinin 20.02.2017 tarihinde 20.000 TL olan dava değerini ıslah ederek, arsa için ödenen paranın dava tarihindeki değeri ile evin dava tarihindeki rayiç değerinin toplamı olan 61.053,90 TL olarak yükselttiği, eksik harcı ikmal ettiği görülmektedir. Hukukçu hesap bilirkişisi, bankacı bilirkişi ve bağımsız denetçi bilirkişilerinin 26.02.2016 tarihli bilirkişi raporu incelendiğinde, 15.10.1991 tarihinde ödenen 30.000 eski TL"nin dava tarihi olan 08.02.2010 tarihi itibariyle uyarlanmış değerinin 29.553,90 TL olarak hesaplandığı görülmektedir. Ayrıca davanın ilk açılış yani talep edilen değerinin de 20.000 TL olduğu anlaşılmaktadır.
    Mahkemece taraflar arasında imzalanan 15.10.1991 tarihli sözleşmenin tarafı olan ... mirasçıları yönünden sözleşmenin geçersiz olduğu saptandığına göre sözleşme bedelinin güncel değerinden fazlasını talep edemeyecekleri göz önüne alınarak ve HMK"nın 177. maddesi uyarınca bozmadan sonra ıslah yasağı ilkesi de dikkate alınarak taleple bağlı olarak alacağa hükmedilmesi gerekirken talepten fazlasına hükmedilmesi doğru görülmemiştir.
    Salihli 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2009/326-410 E.-K. sayılı ilamı incelendiğinde, davacının ..., davalının ..., dava konusunun davacıya ait 456 parsel sayılı taşınmaza davalının ev yaparak taşınmaza tecavüz ettiği iddiası üzerine müdahalenin men"i ve kal"i davası olduğu, mahkemece davanın kabulüne 456 parsel sayılı taşınmaza davalı tarafından el atılmasının önlenmesine ve taşınmaz üzerinde davalıya ait olan ve davalı tarafından yaptırılmış binanın yıkılmasına karar verildiği, verilen kararın Yargıtay incelemesinden geçerek 15.03.2010 tarihinde kesinleştiği görülmektedir.
    Taraflar arasında görülüp Yargıtay denetiminden de geçen 08.07.2009 tarihli Salihli 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2009/326-410 E.-K. sayılı ilamı ile müdahalenin önlenmesine ve yapının ortadan kaldırılmasına karar verildiğine göre davacının taşınmaza ekonomik değer katmayan bina değerinin asgari levazım kısmını dahi talep edemeyeceği dikkate alınmaksızın bina bedeline hükmedilmesi ve taraflar arasında kesinleşmiş bu karara rağmen mahkemece binanın davacıya ait olduğunun tespitine şeklinde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
    Mahkemece, davalı ... mirasçılarının dışındaki davalılar yönünden karar verilmesine yer olmadığına karar verilmiştir. Sözleşmenin tarafı olmayan tapu malikleri aleyhine açılan davanın, yasal koşulları oluşmadığından reddine karar verilmesi gerekirken, karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi de doğru görülmemiş, yukarıda açıklanan sebeplerle hükmün bozulması gerekmiştir.
    SONUÇ: Yukarıda (1) No"lu bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddine, (2) No"lu bentte açıklanan nedenlerle bir kısım davalılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde bir kısım davalılar vekiline iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 11.03.2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.







    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi