3. Hukuk Dairesi 2016/9490 E. , 2017/16807 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :AİLE MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki ziynet alacağı davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı boşanma talepli dava dilekçesinde; düğün, kına ve nişan törenleri sırasında kendisine davetliler tarafından yaklaşık olarak 1 kg altın takıldığını, bahse konu takıların tamamının evlilik birliği içinde davalı kocası tarafından iş kurulacağı bahanesi ile alındığını ve iade edilmediğini beyan ederek fotoğraflarda görünen altın takıların aynen ya da bilirkişi aracılığı ile tespit edilecek değerlerinin yasal faizi ile birlikte davalıdan alınmasını talep ve dava etmiştir.
Davalı; takıların kendisinde olmadığını, davacının ziynet eşyalarını talep etmediğini ve iş yeri de açmadığını belirterek davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece; davacı tanık beyanlarının genel ve soyut olduğu, davacı vekilinin CD ve fotoğraftaki ziynet eşyalarının değerinin alınmasını istediği, davalı tarafından ibraz edilen CD"deki görüntüler ve bilirkişi raporu dikkate alındığında davacı üzerinde ziynet eşyası gerdanlık, çok sayıda bileziğin bulunduğu, düğünde takılan takılarla bu ziynet eşyaları arasında bağlantı olup olmadığının bilirkişi tarafından bildirilmediği, davacının takıların bozdurularak daha sonra iade edilmek üzere davalıya verildiği iddiasının kesin ve açık delillerle kanıtlanamadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş, hüküm süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava; ziynet eşyalarının iadesi, mümkün olmadığı takdirde bedelinin tahsiline ilişkindir.
Türk Medeni Kanunu’nun 6.maddesi hükmü uyarınca; kanunda aksine bir hüküm bulunmadıkça, taraflardan her biri hakkını dayandırdığı olguların varlığını kanıtlamakla yükümlüdür. Gerek doktrinde, gerek Yargıtay içtihatlarında kabul edildiği üzere ispat yükü hayatın olağan akışına aykırı durumu iddia eden ya da savunmada bulunan kimseye düşer.
Öte yandan, ileri sürdüğü bir olaydan kendi yararına haklar çıkarmak isteyen kimse iddia ettiği olayı kanıtlaması gerekir.
Kural olarak düğün sırasında takılan ziynet eşyaları kim tarafından takılırsa takılsın, aksine bir anlaşma bulunmadıkça kadına bağışlanmış sayılır ve artık onun kişisel malı niteliğini kazanır. Kadına ait ziynetler, koca tarafından bozdurulup, değişik amaçlarla harcanmış olabilir. Bu durumda, ziynet eşyalarının iade edilmemek üzere kocaya verildiğinin, davacının isteği ve onayı ile bozdurulup harcandığının, davalı yanca kanıtlanması halinde, davalı koca ziynet eşyalarının iadesinden kurtulur.
6100 S. HMK’nın 33.maddesi (HUMK 76) uyarınca, hâkimin bir davaya uygulanacak hukuku re’sen tespit görevi bulunmaktadır. Diğer bir anlatımla, maddi vakıaları dile getirmek tarafa, hukuki vasıflandırma ise hâkime ait bir görevdir. Diğer taraftan, HMK 31.maddesi uyarınca “Hakim, uyuşmazlığın aydınlatılmasının zorunlu kıldığı durumlarda, maddi veya hukuki açıdan belirsiz yahut çelişkili gördüğü hususlar hakkında, taraflara açıklama yaptırabilir; soru sorabilir; delil gösterilmesini isteyebilir” hükmü uyarınca, davayı aydınlatma görevi bulunmaktadır.
Somut olayda; davacı ziynetlerinin evlilik birliği içinde davalı kocası tarafından iş kurulacağı bahanesi ile alındığını iddia etmiş, dinlenen davacı tanıkları da davacının altınlarını kocasına iş yeri açsın diye verdiğini beyan etmişlerdir. Böylece davacı iddiasını, tanık beyanları ile ispat etmiştir. Ancak, ne kadar altın bozdurulduğu açık değildir.
O halde mahkemece, yukarıdaki ilkeler gözetilerek, davacıya davalının işyeri açmak için bozdurup harcadığı altın miktarını, nevini, cinsini, değerini açıklattırıp; altınlar bozdurulduktan sonra davacı üzerinde görülen altınların da tespiti ve karşılaştırılması suretiyle oluşacak sonuç dairesinde hüküm kurulması gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde davanın tümden reddine karar verilmesi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince davacı yararına BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK"nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 30.11.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.