17. Hukuk Dairesi 2015/17507 E. , 2016/3875 K.
"İçtihat Metni"
Taraflar arasındaki itirazın iptali davası üzerine yapılan yargılama sonunda, kararda yazılı nedenlerle davanın dava şartı yokluğundan reddine ilişkin verilen hüküm, davacı vekili tarafından süresi içinde temyiz edilmekle, dosya incelendi, gereği düşünüldü:
-K A R A R-
Davacı vekili, şirketleri tarafından kaskolanan aracın park halindeyken, biriken yağmur suları nedeniyle hasar gördüğünü, sigortalılarına 3.995,52 TL. hasar bedeli ödediklerini, yağmur sularının trafikteki araçlara zarar verecek derecede birikmesi nedeniyle davalının kusurlu olduğunu, ödedikleri bedelin rücuen tahsili için davalı aleyhine .......................... 2014/7 Esas sayılı dosyasında başlattıkları takibe davalının itirazının iptali ile %20 icra inkar tazminatının davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı vekili, davacının hizmet kusuruna dayalı olarak zarar talebinde bulunması nedeniyle davada idari yargının görevli olduğunu, aksi kanaat halinde ise Ticaret Mahkemesi"nin görevli olduğunu, davalı idarenin içme suyu ve kanalizasyon hizmetlerinden sorumlu olup yağmur sularından doğan zarardan sorumlu olmadığını, yağmur sularını uzaklaştırma görevinin Belediye"ye ait olduğunu belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, iddia, savunma, yapılan yargılama ve toplanan delillere göre; davalının görevindeki hizmetin kusurlu ifası nedenine dayanan uyuşmazlığın idari yargıda çözülmesi gerektiği, adli yargıda görülemeyecek alacak hakkında icra takibi yapılamayacağından geçerli bir icra takibi bulunmadığı gerekçesiyle davanın dava şartı yokluğundan reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava; kasko poliçesi gereği sigortalısına ödeme yapan davacının, ödediği bedelin rücuen tahsili için başlattığı ilamsız takibe vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.
Yargı yolu kavramı, bir hukuk sisteminde, herhangi bir davanın, o hukuk sistemine dahil yargı kollarından hangisinde bakılacağını ifade eder. Uyuşmazlığın hangi yargı kolunda bakılacağı hususu, davanın genel koşullarından olup mahkemece resen dikkate alınması gereklidir.
TTK"nın 18’inci maddesinde kendi kuruluş kanunları gereğince özel hukuk hükümleri dairesinde idare edilmek ve ticari şekilde işletilmek üzere devlet, vilayet, belediye gibi kamu tüzel kişileri tarafından kurulan teşekkül ve müesseselerin dahi tacir sayılacakları belirtilmiş, aynı Yasanın 12/II. maddesinde su, gaz, elektrik dağıtım, telefon, radyo ile haberleşme ve yayın yapma gibi işlerle uğraşan müesseselerin ticarethane sayılacakları hükme bağlanmıştır.
6360 Sayılı Kanununun “Büyükşehir Belediyesi Kurulması ve Sınırlarının Belirlenmesi” başlıklı 1. maddesi ;
“(1) ..., ..., ..., ...., ...., ...., ..., ...., ..., ...., ..... ve ...... illerinde, sınırları il mülki sınırları olmak üzere aynı adla büyükşehir belediyesi kurulmuş ve bu illerin il belediyeleri büyükşehir belediyesine dönüştürülmüştür.
(2) ..., ....., ...., ....., ...., ..., ...., ...., ...., ...., ...., ....., .....ve ...... büyükşehir belediyelerinin sınırları il mülki sınırlarıdır.
(3) Birinci ve ikinci fıkrada sayılan illere bağlı ilçelerin mülki sınırları içerisinde yer alan köy ve belde belediyelerinin tüzel kişiliği kaldırılmış, köyler mahalle olarak, belediyeler ise belde ismiyle tek mahalle olarak bağlı bulundukları ilçenin belediyesine katılmıştır.
(4) .... ve ...... il mülki sınırları içerisinde bulunan köylerin tüzel kişiliği kaldırılarak bağlı bulundukları ilçe belediyesine mahalle olarak katılmıştır.
(5) Birinci, ikinci ve dördüncü fıkrada sayılan illerdeki il özel idarelerinin tüzel kişiliği kaldırılmıştır.
(6) Birinci ve ikinci fıkrada sayılan illerin bucakları ve bucak teşkilatları kaldırılmıştır.” biçiminde düzenlenmiştir.
Aynı yasanın “Yürürlük” başlıklı 36. Maddesi “(1) Bu Kanunun; a) 1. maddesi; 2. maddesi; 3. maddesinin birinci, ikinci, üçüncü, dördüncü, beşinci, altıncı, yedinci sekizinci ve dokuzuncu fıkraları; 4. Maddesi; 5. maddesi; 6. maddesi; 7. maddesiyle değiştirilen 5216 sayılı Kanunun 7. maddesinin birinci fıkrasının (g) bendi; 5216 sayılı Kanunun 18 inci maddesinin son fıkrasının yürürlükten kaldırılmasına ilişkin hükmü hariç 13 üncü maddesi; 22 nci maddesi; 25 inci maddesi; 5779 sayılı Kanunun 5 inci maddesinin değiştirilen ikinci fıkrası hariç 26. maddesi; geçici 1. maddesinin altıncı, yedinci, sekizinci, dokuzuncu, onuncu, onüçüncü, onbeşinci, onaltıncı, onyedinci ve yirmidördüncü fıkraları; geçici 2. maddesinin ikinci, üçüncü, dördüncü, altıncı, sekizinci ve dokuzuncu fıkraları ilk mahalli idareler genel seçiminde, b) Diğer hükümleri yayımı tarihinde, yürürlüğe girer.” şeklindedir. Dolayısı ile 30.03.2014 yerel seçimleri ile ....... mülki sınırları, Büyükşehir sınırları kapsamına dahil edilmiş olup, buna göre ..........(.......) sorumluluğunda kaldığı anlaşılmaktadır.
İSKİ’nin kuruluşu hakkındaki 2560 sayılı kanunun ek 5. maddesinde bu kanunun diğer Büyükşehir Belediyelerinde de uygulanacağı açıklanmış, ek 6. maddesinde 5363 sayılı ........... Su Tesisatının Belediyeye Devri ve İşletilmesi Hakkındaki Kanunu 23.11.1981 de yürürlükten kaldırılmış bulunmaktadır.
Böylece ASKİ de 2560 sayılı kanuna tabi bir kuruluş haline gelmiştir. Nitekim, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu da, bu tarihten sonra 2560 sayılı Kanuna tabi olan ASKİ’nin, gördüğü hizmetin kamu hizmeti olmasına rağmen, faaliyetini özel hukuk kuralları altında yapması itibariyle TTK"nın 18/I. maddesi anlamında tacir sayılacağını ve tacir olan davalı ile davacı arasındaki haksız fiilden kaynaklanan (TTK.nun 3. maddesi) davaya bakma görevinin adli yargının görevine girdiğini 21.09.1983 gün ve Esas 1980/II – 2721 Karar, 1983/323 sayılı kararında benimsemiştir. Her ne kadar 12.02.1959 gün 1958-17E.1959-15K sayılı idari eylemlerle ilgili bir içtihadı birleştirme kararı mevcutsa da 23.11.1981 tarihinde yürürlüğe giren 2560 sayılı yasanın hükümleri karşısında anılan içtihadı birleştirme kararının ASKİ, İSKİ, ASAT vs. bakımından uygulama alanın kalmadığı sonucuna varılmalıdır. Nitekim bu hususlar, YHGK’nın 29.11.1995 gün 1995/11-647, 1043K. sayılı içtihadında da aynen kabul edilmiştir.
Bu durum karşısında, TTK"nun 3, 11, 12/11, 14, 18/1. maddeleri ve 2560 sayılı Kanun hükümleri uyarınca davalı ASAT"ın tacir, davacının iddia ettiği olayın ise haksız fiil niteliğinde olduğu ve tacirin haksız fiilinden kaynaklanan tazminat davasının adli yargıda bakılması gerektiği nazara alınarak işin esasına girilip sonucuna göre bir hüküm kurulması gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 28/03/2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.