14. Hukuk Dairesi Esas No: 2013/13496 Karar No: 2014/3069 Karar Tarihi: 07.03.2014
Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 2013/13496 Esas 2014/3069 Karar Sayılı İlamı
14. Hukuk Dairesi 2013/13496 E. , 2014/3069 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : Yusufeli Sulh Hukuk Mahkemesi TARİHİ : 06/03/2013 NUMARASI : 2009/299-2013/75
Davacılar vekili tarafından, davalılar aleyhine 03.12.2009 gününde verilen dilekçe ile suya elatmanın önlenmesi istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kabulüne dair verilen 06.03.2013 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalılar vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne, duruşma talebinin değerden reddine karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacılar, dava konusu Kurudere mevkii ve Mavenk mevkinde bulunan 15 hanenin arklarla kullandığı suyu davalıların borularla götürdüğünü belirterek suya elatmasının önlenmesini istemişlerdir. Davalılar vekili, dava konusu suyun davalıların taşınmazı içinden çıktığını, davalıların ihtiyaçlarının bulunduğunu ileri sürerek davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiştir. Hükmü, davalılar vekili temyiz etmiştir. Türk Medeni Kanununun 756. maddesine göre; kaynaklar, arazinin bütünleyici parçası olup, bunların mülkiyeti ancak kaynadıkları arazinin mülkiyeti ile birlikte kazanılabileceği belirtilmiştir. Gerçek kaynağın suyu bir akiferden gelir. Su çıkışı bir noktadan veya bir alandan olabilir. Bu alana kaynak alanı denir. Kaynak, yeraltı suyunun doğal olarak yeryüzüne çıkması halidir. Kaynak suyu kendiliğinden kaynadığı arazinin hudutlarını aşacak debide ise ya da malikinin ihtiyaçlarını karşıladıktan sonra fazlası varsa genel su kabul edilir ve komşular yararlanabilir. Uygulamada kaynak; "yeraltı suyunun üst düzeyinin yer yüzeyini kestiği yer" olarak tanımlanmaktadır. Yeraltı suyu doğal yoldan yeryüzüne çıkmamış, drenaj vs. yollarla çıkarılmış ise, kaynak olarak değil, drenaj veya kuyu vs. isimlerle anılır. Bu şekilde insan eliyle çıkarılan sular, yeraltı suyu olarak kabul edilir. Yeraltı suları, kamu yararına ait sulardandır. Arza malik olmak, onun altındaki yeraltı sularına da malik olmak sonucunu doğurmaz(TMK.md.756/3). Arazisinde faydalı ihtiyaçları için yeter miktarda su bulunmayan veya bu suyu elde etmesi fahiş masrafı icabettiren bir kimsenin, komşu arazideki yeraltı suyundan istifade şartları 20. maddede sözü geçen tüzükte bertilir(167 sayılı Yeraltı Suları Kanunu 1-6.madde). Somut olayda; dosya içerisindeki 04.02.2013 tarihli jeoloji bilirkişi raporunda dava konusu suyunu özel taşınmazda bulunduğu, kadim kullanımlar, taşınmazın en uzak köşesinde olması durumunda bile taşınmazı kolaylıkla terk edebileceğinden genel su olduğu, davalıların meskun alanlarında içme ve kullanmak suyu olarak inşa edilmiş su deposu bulunduğu ve davalıların ihtiyacına yeterli olduğu belirtilmiştir. Mahalli bilirkişiler kaymakamlık tarafından verilen suyun ihtiyacı karşılamadığını ifade etmişler, davalılar vekili de kaymakamlık tarafından verilen suyun davalıların evlerinde akmadığını, ayrıca dava konusu suyu 4 aile olarak kullanmak için getirdiklerinin 4 ailedeki toplam kişi sayısı tespit edilerek ihtiyacın buna göre hesaplanması gerektiğinin ileri sürerek bilirkişi raporuna itirazda bulunmuştur. Bu durumda mahkemce davalıların bilirkişi raporuna itirazları doğrultusunda davalılara ait her hanede yaşayan kişi sayısı tespit edilerek kaymakamlık tarafından verilen suyun davalıların ihtiyaçlarını karşılayıp karşılamadığı araştırılarak sonucuna göre bir karar verilmelidir. Değinilen yönler gözetilmeden eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir. SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatıranlara iadesine, 07.03.2014 tarihinde oybirliği ile karar verildi.