8. Hukuk Dairesi 2012/1177 E. , 2012/7524 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu iptali ve tescil
... ile Hazine aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının kısmen kabulüne ve kısmen reddine dair ... Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 13.12.2011 gün ve 321/781 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davalı Hazine temsilcisi tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı, Aksu köyü, Dereağzı mevkiindeki 185 ada, 19 parsel sayılı, 3264,9 metrekare miktarındaki taşınmazın kadastro tespit çalışmaları sırasında ham toprak vasfı ile Hazine adına tespit ve tescil edildiğini, yaklaşık 3.000 metrekarelik bölümünün sınırları sabit olup, elli yılı aşkın bir süredir bahçe olarak zilyetliğinde bulunduğunu, sebze tarımı yaptığını, üzerinde çeşitli yaşlarda ceviz ve söğüt ağaçlarının yer aldığını, Hazinenin ve başkalarının hakları bulunmadığını ileri sürerek, tapu kaydının iptali ile 3.000 metrekarelik kısmı için aynı adada son parsel numarası verilmek kaydıyla adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı Hazine temsilcisi, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, bilirkişinin krokisinde A harfi ile gösterilen 622,35 metrekarelik bölümün davacı tarafından en az yirmi yıldan beri kullanıldığı anlaşıldığından, bu miktar için davanın kısmen kabulüne, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiş; hüküm, davalı Hazine temsilcisi tarafından süresinde temyiz edilmiştir.
Dava, kazanmayı sağlayan zilyetlik sebebine dayalı olarak TMK.nun 713/1, 996 ve 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14. maddesi gereğince açılan mülkiyetin aktarılmasına ilişkin tapu iptali ve tescil davasıdır.
Dava konusu 185 ada 19 parsel sayılı taşınmazın 2008 yılında yapılan kadastro çalışmaları sırasında belgesizden ve ham toprak niteliği ile Kadastro Kanununun 18. maddesi uyarınca Hazine adına 17.06.2008’de tespit ve tescil edildiği, kadastro tutanaklarının 15.08.2008 tarihinde kesinleşmesiyle tapu kayıtları oluştuğu saptanmıştır.
05.10.2011 tarihinde yapılan keşifte dinlenen yerel bilirkişi ve tanıklar dava konusu yerin davacıya babası ...den kaldığını bildirmişler, ancak davacıya intikal şekli konusunda herhangi bir beyanda bulunmamışlardır. Dosya kapsamı ile getirtilen nüfus bilgilerine göre, davacının babası İsmail’in 30.10.1969 tarihinde vefat ettiği, davacı dışında başka mirasçılarının da mevcut olduğu anlaşıldığına göre, İsmail’in terekesi TMK.nun 701 ve 702. maddeleri gereğince elbirliği mülkiyet hükümlerine tabidir. Elbirliği mülkiyetine tabi taşınmazlar üzerinde mirasçıların belirlenmiş payları olmayıp, her birinin payı taşınmazın tamamı üzerinde söz konusudur. TMK.nun 702. maddesi gereğince tasarrufi işlemlerde oybirliği aranır. Davada bir tasarrufi işlem olup, kural olarak üçüncü kişilere karşı tüm mirasçıların birlikte dava açmaları gerekir. Davacı dava dilekçesinde, sadece kendi adına iptal ve tescil isteğinde bulunmuştur. Bu nedenle terekeye dâhil bir taşınmaz için bir veya birkaç mirasçının tek başına üçüncü kişilere karşı dava açma sıfat ve hukuki ehliyeti bulunmamaktadır.
Öyle ise, öncelikle davacının babasına ait veraset belgesinin ya da ölümlü nüfus aile kayıt tablosunun getirtilerek dosya arasına konulması, yeniden yapılacak keşifte dinlenecek yerel bilirkişi ve tanık beyanlarına göre, muris İsmail’den gelen taşınmazların mirasçıları arasında ve tüm mirasçıların katılımıyla paylaşılıp paylaşılmadığı, paylaşım, satış veya bağış yoluyla taşınmaz davacıya intikal etmiş ise, dosyanın bulunduğu bu haliyle yürütülmesi ve şimdiki gibi davanın kabulüne karar verilmesi düşünülmelidir.
Şayet, murisin terekesi mirasçıları arasında ve tüm mirasçıların katılımıyla paylaşıma tabi tutulmamış, taşınmaz paylaşım, satış veya bağış yoluyla davacıya intikal etmemiş ise, davacının terekeye dâhil taşınmazlar için tek başına üçüncü kişilere karşı dava açma sıfat ve ehliyeti bulunmadığından ve tek başına kendi adına iptal ve tescil isteğinde bulunduğundan, TMK.nun 702. maddesi gereğince davanın reddine karar verilmesi gerekmektedir.
Davalı Hazine temsilcisinin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulüyle hükmün 6100 sayılı HMK.nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla halen yürürlükte bulunan 1086 sayılı HUMK.nun 428. maddesine uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK.nun 388/4. (HMK m.297/ç) ve HUMK.nun 440/I maddeleri gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine 17.09.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.