Abaküs Yazılım
20. Hukuk Dairesi
Esas No: 2012/10279
Karar No: 2014/3742
Karar Tarihi: 31.03.2014

Yargıtay 20. Hukuk Dairesi 2012/10279 Esas 2014/3742 Karar Sayılı İlamı

20. Hukuk Dairesi         2012/10279 E.  ,  2014/3742 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

    Taraflar arasındaki yargılamanın yenilenmesi davasından dolayı yerel mahkemece verilen yukarıda gün ve sayısı yazılı hükmün; Dairemizin 08/05/2012 gün ve 2012/1091-6780 sayılı ilâmıyla onanmasına karar verilmiş, süresi içinde davacı vekili tarafından kararın düzeltilmesi istenilmiş olmakla, dosya içindeki tüm belgeler incelenip gereği düşünüldü:

    K A R A R

    Davacı ... vekili, 16/10/2009 günlü dava dilekçesiyle, davacının 1993 yılında tapuda satın alarak sahip olduğu ... Köyü 745 parsel sayılı 21200 m2 yüzölçümündeki taşınmazın, 1990 yılında yapılan orman kadastrosunda kısmen orman sınırları içinde bırakılması nedeniyle açtıkları orman kadastrosunun iptali davasının ... Asliye Hukuk Mahkemesinin 16.11.2000 gün ve 1996/527-931 sayılı kararı ile reddedilerek ve Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 29.01.2004 gün ve 2003/9269-2004/344 sayılı kararı ile onanıp karar düzeltme isteminin de 02.07.2004 gün ve 2004/4588-7103 sayılı kararı ile ret edilmek suretiyle 02.07.2004 tarihinde kesinleştiğini, daha sonra Orman Yönetiminin açmış olduğu tapu iptali ve tescil davasında ... 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2007/520-2008/519 sayılı kararı ile davanın kabulüne, dava konusu parselin kesinleşen orman sınırları içinde kalan 13.06.2008 tarihli fen ve orman bilirkişi krokisinde yeşil ile boyalı (B1)=14290 m2 ve (B2)= 770 m2 bölümlerinin tapu kaydının iptali ile orman niteliğiyle Hazine adına tapuya tesciline ve bu bölümlere davalının el atmasının önlenmesine dair verilen kararın temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 09/11/2009 gün ve 2009/16615-16419 sayılı kararı ile onandığını, karar düzeltme isteminin de 30/09/2010 gün ve 2010/9832-11562 sayılı kararı ile ret edilmek suretiyle kesinleştiğini, bu karara karşı başvurdukları Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi 2. Dairesinin 35783/03 sayılı KÖKTEPE-TÜRKİYE kararı ile mülkiyet hakkının ihlal edildiğinin tespit edildiğini belirterek yargılamanın iadesi istemiyle dava açmıştır.
    Mahkemece, AİHM kararı ile, mahkemenin anayasal gerekçelerle başvuranın mülkünün bir bölümüne tahdit getirildiği, bu mahrumiyetin amacının doğanın ve çevrenin korunması gibi kamu yararı kapsamına girdiği, dolayısıyla hukuka aykırı ve keyfî hiçbir işlem bulunmadığının tespit edilip, davanın koşulları özellikle de tahdidin nihaî oluşu, dava konusu durumu telafî edecek nitelikte etkili iç hukuk yolunun bulunmayışı, başvuranın mülkiyet hakkından yararlanması karşısındaki engel ve tazminat ödenmemiş olması hususları gözönünde tutularak, tüm zararlarını karşılayacak şekilde 100.000 EURO tazminat ödenmesine hükmedildiği, AİHM kararının yerin orman olmadığına ilişkin bir belirleme niteliğinde bulunmayıp, mülkiyet hakkı ihlal edildiğinden tazminata dair karar bulunduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hükmün davacı vekili tarafından temyizi üzerine Dairenin 08/05/ 2012 gün ve 2012/1091-6780 E.K. sayılı ilâmı ile ["" İncelenen dosya kapsamına, kararın dayandığı gerekçeye göre, yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddi ile usûl ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA,""] karar verilmiştir.
    Davacı vekili, karar düzeltme dilekçesinde; çekişmeli taşınmazın 1953 yılından beri tapuda kayıtlı olduğu ve 1973 yılında yapılan genel arazi kadastrosunda bu tapu kaydına dayanılarak kadastro tespitinin yapıldığı ve 1956 yılında yürülüğe giren 6831 sayılı Kanuna göre mülkiyet hakkını ortadan kaldırır biçimde geriye dönük tahdit uygulaması yapıldığı, İnsan Hakları Mahkemesi kararlarını tazminat ödenip ödenmediğine bakılmaksızın Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin ve Yargıtay 9. Ceza Dairesinin Yargılamanın iadesi nedeni olarak kabul ettiklerini ileri sürerek, Dairenin onama kararının kaldırılarak yerel mahkeme kararının bozulmasını istemiştir.
    Karar düzeltme dilekçesinde değinilen hususlar temyiz aşamasında da ileri sürülmüştür. Dairemiz kararı, karar düzeltme dilekçesinde değinilen hususlara cevap teşkil edecek nitelikte olduğu gibi, Mahkemece, AİHM kararı ile, mahkemenin anayasal gerekçelerle başvuranın mülkünün bir bölümüne tahdit getirildiği, bu mahrumiyetin amacının doğanın ve çevrenin korunması gibi kamu yararı kapsamına girdiği, dolayısıyla hukuka aykırı ve keyfî hiçbir işlem bulunmadığının tespit edilip, davanın koşulları özellikle de tahdidin nihaî oluşu, dava konusu durumu telafî edecek nitelikte etkili iç hukuk yolunun bulunmayışı, başvuranın mülkiyet hakkından yararlanması karşısındaki engel ve tazminat ödenmemiş olması hususları gözönünde tutularak, tüm zararlarını karşılayacak şekilde 100.000 EURO tazminat ödenmesine hükmedildiği, AİHM kararının yerin orman olmadığına ilişkin bir belirleme niteliğinde bulunmayıp, mülkiyet hakkı ihlal edildiğinden tazminata dair karar bulunduğu gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş olduğu gereğine değinilerek Onanmıştır. Her ne kadar HMK"nun 375/i maddesinde belirtilen ""Kararın, İnsan Hakları ve Ana Hürriyetleri Korumaya Dair sözleşmenin veya eki protokollerin ihlali suretiyle verildiğinin, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kesinleşmiş kararı ile tespit edilmiş olması,"" hali yargılamanın iadesi sebeplerinden kabul edilmişse de somut olayda; davacı vekilinin taşınmazın öncesinin orman olmadığı, bu nedenle kısmen de olsa mülkiyet hakkının sonlandırılamıyacağı, bu nedenle orman tahdidinin iptali ile tapu kaydının eski hale getirilmesi istemine dayandığına, Dairenin onama kararı gerekçesi bu hususlarada cevap teşkil edecek şekilde olduğuna göre usûl ve kanuna da uygun bulunduğundan davacı vekilinin karar düzeltme istemlerinin reddi gerekmiştir.
    SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle ve hükmün 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun geçici 3. maddesi atfıyla H.U.M.K."nun 440. maddesinde yazılı hallerden hiçbirine uymayan karar düzeltme isteğinin REDDİNE, aynı Kanunun 442. maddesi uyarınca takdiren 228.00.- TL. para cezası ile Harçlar Kanunu uyarınca 52.40.- TL. ret harcının düzeltme isteyenden alınmasına 31/03/2014 gününde oy çokluğu ile karar verildi.

    K A R Ş I O Y

    Davacı vekili, müvekkilinin 1993 yılında tapuda satın alarak sahip olduğu ... İli, Merkez İlçe, ... Köyü, 745 parsel sayılı 21.200,00 m2 yüzölçümündeki taşınmazın, 1990 yılında yapılan orman kadastrosunda kısmen orman sınırları içinde bırakılması nedeniyle açtıkları orman kadastrosunun iptali davasının reddedildiğini ve Yargıtay 20. Hukuk Dairesince onanıp kesinleştiğini, daha sonra Orman Yönetiminin açmış olduğu tapu iptali ve tescil davasında orman sınırları içinde kalan 14.290,00 m2 ve 770,00 m2 den oluşan iki bölümün tapu kaydının iptali ile orman niteliğiyle Hazine adına tapuya tesciline ve bu bölümlere el atmalarının önlenmesine karar verildiğini; kararın Yargıtay 20. Hukuk Dairesince onanarak kesinleştiğini, bu karara karşı başvurdukları Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi 2. Dairesinin 35783/03 sayılı Köktepe-Türkiye kararı ile mülkiyet hakkının ihlal edildiğinin tespit edildiğini, belirterek yargılamanın iadesi istemiyle dava açmıştır.
    Yerel mahkemece, AİHM kararı ile mahkemenin anayasal gerekçelerle başvuranın mülkünün bir bölümüne tahdit getirildiği, başvuranın mülkiyet hakkından yararlanmasına engel olunmasına rağmen kişiye tazminat ödenmemiş olması gözönünde tutularak, tüm zararlarını karşılayacak şekilde 100.000 EURO tazminat ödenmesine hükmedildiği, AİHM kararında yerin orman olmadığına ilişkin bir belirleme bulunmayıp, mülkiyet hakkı ihlal edildiğinden tazminata dair karar bulunduğu gerekçesiyle yargılamanın iadesi talebinin reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    Dairemizce dosya kapsamı ve kararın dayandığı gerekçeye göre temyiz itirazları yerinde görülmeyerek hükmün onanmasına karar verilmiş, davacı vekilince kararın düzeltilmesi istenmiştir.
    Anayasanın 90. maddesinin beşinci fıkrasında "usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası anlaşmalar kanun hükmündedir. Bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurulamaz. Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası antlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası antlaşma hükümleri esas alınır." hükmü öngörülmüştür.
    Bilindiği üzere yargılamanın yenilenmesi(iadesi) kesin hükme bağlanmış olan davaya yeniden bakılamayacağının en önemli istisnasıdır ve olağanüstü bir kanun yoludur. Bu nedenle, hangi hallerde yargılamanın yenilenmesine gidilebileceği gerek HUMK ve gerek HMK"da tadadi olarak sayılmıştır. Bu hallerden bir tanesi de HUMK"da iadei muhakeme başlığı altında 445. maddenin 11. bendinde “Hükmün, İnsan Haklarını ve Ana Hürriyetleri Korumaya Dair Sözleşmenin veya eki protokollerin ihlâli suretiyle verildiğinin, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kesinleşmiş kararıyla tespit edilmiş olması” olarak gösterilmiştir. 447. maddenin üçüncü fıkrası uyarınca 445 inci maddenin birinci fıkrasının 11 inci bendinde yazılı sebepten dolayı iadei muhakeme müddeti Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararının kesinleştiği tarihten itibaren bir yıldır.
    Karar düzeltmesine konu olayda, AİHM 35785/03 başvuru numaralı 22 Temmuz 2008 tarihli kararıyla, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 1 nolu ek protokolünün 1. maddesinin ihlal edildiğine oy çokluğu ile karar vermiş, tazminat açısından taraflar arasında uzlaşma ihtimaline binaen 6 aylık süre tanımış; 13 Ekim 2009 tarihli kararı ile de başvurana 100.000 Euro tazminat ödenmesine karar vermiştir. Lehine ihlal tespiti yapılan davacı 16 Ekim 2009 tarihinde harcını yatırdığı dilekçe ile süresi içinde yargılamanın yenilenmesi talebinde bulunmuştur.
    Somut olayda; Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 1 nolu ek protokolünün 1. maddesinin ihlal edildiğine karar verilen olay, yapılan orman kadastrosu ile başvuru sahibinin mülkiyet hakkı dikkate alınmaksızın tapulu mülkünün, idari bir tasarrufla orman içersine alınması ve buna ilişkin açılan davalar sonucu verilen ve kesinleşen mahkeme kararlarından kaynaklanmakta olup; ihlalin yargılamanın yenilenmesi dışında başka şekilde ortadan kaldırılması mümkün değildir.
    Yargılamanın yenilenmesinin koşullarının bulunup bulunmadığı açısından yapılacak değerlendirmede üzerinde durulması gereken husus, ihlalin tamir edilebilir olup olmadığıdır. Doktrinde ve uygulamada AİHM’in yargılamanın makul sürede bitirilememesi gibi ‘tamir edilebilir olmayan’ kararlarından dolayı yargılamanın yenilenmesi yoluna gidilemeyeceği ve ihlalin tazminat ödenmesi yoluyla giderilebileceği kabul edilmektedir. Ancak, dava konusu olayda böyle bir durum yoktur. AİHM’in aleyhine başvuruda bulunulan devletin AİHS ve eki protokol hükümlerini ihlal ettiğine dair verdiği kararda başvurucuya AİHS 41. maddesine göre tazminat ödenmesi de ‘yargılamanın makul sürede bitirilememesi’ dışında yargılamanın yenilenmesine engel teşkil etmeyecektir.
    Olayın açıklığa kavuşturulması için bu konuda HUMK da yapılan düzenlemelere adım adım bakılmasında fayda olacaktır. AİHM’in kararlarının açıkça yargılamanın yenilenmesi nedenleri arasına alınması ilk kez 3.8.2002 tarihli 4771 sayılı Kanunla olmuştur. 4771 sayılı Kanun’un 6. maddesi ile 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 445 inci maddesinden sonra gelmek üzere 445/A maddesi eklenmiştir. Bu maddede “ Kesin olarak verilmiş veya kesinleşmiş olan bir kararın, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesince, İnsan Haklarını ve Ana Hürriyetleri Korumaya Dair Sözleşmenin veya eki protokollerin ihlâli suretiyle verildiği saptandığında, ihlâlin niteliği ve ağırlığı bakımından Sözleşmenin 41 inci maddesine göre hükmedilmiş olan tazminatla giderilemeyecek sonuçlar doğurduğu anlaşılırsa; Adalet Bakanı, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvuruda bulunan veya yasal temsilcisi, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararının kesinleştiği tarihten itibaren bir yıl içinde Yargıtay Birinci Başkanlığından muhakemenin iadesi isteminde bulunabilirler. Bu istem, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca incelenir. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesince saptanan ihlâlin sonuçları tazminatla giderilmiş veya istem süresi içinde yapılmamış ise reddine; aksi hâlde, dosyanın davaya bakması için kararı veren mahkemeye gönderilmesine duruşma yapmaksızın kesin olarak karar verir. ” şeklinde düzenleme yapılmıştır. Bu düzenleme ile yargılamanın yenilenmesinde mutad uygulama dışında özel bir yol olarak düzenlenmiş, 448 inci maddesine son fıkra olarak “445/A maddesi hükümleri saklıdır.” şeklinde bir ilave de yapılmıştır.
    4771 sayılı Kanunla getirilen değişiklik yeterli görülmemesi ve uygulamada aksaklıklar gözetilerek konu 23.01.2003 tarih ve 4793 sayılı Kanun ile yeniden düzenlenmiştir. Bu Yasa’nın birinci maddesi ile 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 445 inci maddesinin birinci fıkrasına aşağıdaki 11 inci bent olarak “Hükmün, İnsan Haklarını ve Ana Hürriyetleri Korumaya Dair Sözleşmenin veya eki protokollerin ihlâli suretiyle verildiğinin, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kesinleşmiş kararıyla tespit edilmiş olması.” eklenmiş ve böylece bu sebeple yargılamanın iadesi yoluna gidilmesinde de Yargıtay Birinci Başkanlığına başvuru ve Yargıtay Hukuk Genel Kurulunca incelenme ve uygun görme uygulamasından vazgeçilerek olağan usule dönülmüş; beşinci madde ile de 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 445/A maddesi, aynı Kanunun 448 inci maddesinin son fıkrası, yürürlükten kaldırılmıştır.
    Geçici  birinci madde ile de Kanunun yürürlüğe girdiği tarihte kesinleşmiş olan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarından bir yıllık yargılanmanın yenilenmesi süresi geçirenler için Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir yıl ek süre verilmiştir.
    Yasa koyucu böylelikle, geçmişte verilip kesinleşmiş ve yeni yasanın öngördüğü bir yıllık sürenin çoktan geçtiği AİHM kararları için de yargılamanın yenilenmesini benimsemiştir. Yasanın yürürlüğe girdiği tarihten sonra açılan davalar için, kuşkusuz yasanın birinci ve üçüncü maddelerinde öngörülen bir yıllık süre işleyecektir (Şahbaz, İbrahim, AİHM kararlarının Bağlayıcılığı ve İç Hukukta Uygulanması, sayfa: 16 www.algul.av.tr).
    4793 sayılı Kanun ile yukarıda açıklandığı üzere hem yargılamanın yenilenmesi yoluna gidilmesi kolaylaştırılmış hem de süre nedeniyle kapsam dışında kalan eski kararlar için yargılamanın yenilenmesi imkânı sağlanmıştır. Bunun yanında 4771 sayılı Kanunla 1086 sayılı Kanun’la eklenen 445/A metninde yer alan “ihlalin niteliği ve ağırlığı bakımından Sözleşmenin 41. Maddesine göre hükmedilmiş tazminatla giderilemeyecek sonuçlar doğurduğu anlaşılırsa” ifadesine 23.01.2003 tarihli ve 4793 sayılı kanunla 1086 sayılı Kanun’un 445. Maddesine eklenen 11. bentte yer verilmemiş; bu metnin maddeden çıkarılma gerekçesi olarak da bu düzenlemenin yargılamanın yenilenmesinin fiilen uygulanmamasına sebep olabilecek nitelikte olması gösterilmiş ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları bakımından yargılamanın iadesi yolunun kolaylaştırılmasının amaçlandığı vurgulanmıştır (Yılmaz, Zekeriya: Medeni Usul Hukukunda Yargılamanın Yenilenmesi, , Adalet- ... 2013, s.135 ).
    6100 sayılı HMK’da da HUMK’daki son düzenlemeye paralel şekilde 375. Maddenin (i) bendinde “Kararın, İnsan Haklarını ve Ana Hürriyetleri Korumaya Dair Sözleşmenin veya eki
    protokollerin ihlali suretiyle verildiğinin, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kesinleşmiş kararıyla tespit edilmiş olması” şeklinde yer verilmiş; 377. maddede Yargılamanın iadesi süresi; 378. maddede inceleyecek mahkeme ve teminat, 379. maddede Talebin ön incelemesi, 380. Maddede ise yeniden yargılama veya hükmün iptali düzenlenmiştir.
    Öte yandan, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarının işlevi, sadece hükmedilen “tazminat” tutarlarının başvuruculara ödenmesinden ibaret olmayıp; başta yargılamanın tarafı olan ülke olmak üzere, Sözleşmeye taraf olan tüm ülkeler açısından bir dizi başka sonuçlar ve yükümlülükler de doğurduğu unutulmamalıdır. Bu Sözleşme ve kararlar, taraf ülke demokrasilerinde sürekliliğin sağlanması ve geliştirilmesi; insan haklarının korunması ve en önemlisi de hukukun üstünlüğü ilkesinde devamlılık ve tutarlılık sağlanmasını amaçlamaktadır. Sözleşmeye taraf olan devletler bu ilkelerde bir sürekliliğin sağlanması amacıyla Sözleşme’nin 1.maddesinde belirtilen “... taraflar, kendi yetki alanlarında bulunan herkese Sözleşmenin 1. bölümünde tanımlanan hak ve özgürlükleri tanırlar” hükmünü kabul etmektedirler. Bu hüküm, Sözleşme"nin "doğrudan uygulanabilir" (self-executing) kurallar içerdiğini, Sözleşme"de korunan hakların, iç hukukta başkaca bir düzenlemeye gerek olmadan ulusal mahkemeler tarafından uygulanabileceğini göstermektedir (www.online-hukuk.org.İnsan Hakları Mahkemesi Kararı Gereğince Yargılamanın Yenilenmesi).
    Avrupa demokrasisinin önemli bir itici gücü olan Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarının icrası, sadece hükmedilen “tazminat” tutarlarının başvurucuların banka hesabına havale edilmesinden ibaret olmayıp; başta yargılamanın tarafı olan ülke olmak üzere, Sözleşmeye taraf olan tüm ülkeler açısından bir dizi başka sonuçlar ve yükümlülükler de doğurmaktadır (Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Kararlarının İcrası Ve Sürecin Denetlenmesi, Toplum ve Hukuk Dergisi, 2003 bahar sayısı).
    AİHS’ne taraf ülkelerin, Sözleşme hükümleri bakımından, AİHM kararları ile “saptanmış ihlale son vermek”, “ihlalin sonuçlarını ortadan kaldırmak” ve “doğması muhtemel ihlalleri önlemek” görevleri vardır (Memiş, Emin: İnsan Hakları Avrupa Standardı ve İç Hukuk Etkileşimi Analizleri” Anayasa Yargısı 17, ... 2000, s.166 vd; Doğru, Osman: İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi İçtihatları, C.1, ... 2002, s.196).
    AİHM kararlarının icra edilmesi ile zararın tazmin edilmesi yanında bundan daha önemlisi ihlale son verilmesi ve benzer ihlallerin önlenmesi hedeflenmektedir. Bu yüzden kararların Sözleşmeye taraf olan tüm devletler tarafından söz konusu ihlalin tekrarını önleyecek biçim ve içerikte icra edilmesi gerekmektedir.
    Diğer taraftan, bu husus Türk yargısının ve yargıçlarının temel hakların korunması konusunda gösterdiği hassasiyet ve buna bağlı olarak evrensel itibarı ile de doğrudan ilintilidir.
    Bütün taraf devletler için, nesnel yükümlülükler getiren ve Avrupa’da ortak bir hukukî alan yaratan AİHS’ne taraf, Avrupa Birliği’ne de katılmaya aday olan Türkiye, bu ortak hukukî alan dışında kalamayacağından, Türk Yargı organlarının da, kendilerini ulusal sınırları aşan daha büyük bir hukukî topluluğun bir üyesi olarak görmeleri önem taşımaktadır (www.online-hukuk.org. İnsan Hakları Mahkemesi Kararı Gereğince Yargılamanın Yenilenmesi). Bu nedenle, yargılamanın yenilenmesine ilişkin kararın, İnsan Haklarını ve Ana Hürriyetleri Korumaya Dair Sözleşmenin veya eki protokollerin ihlali suretiyle verildiğinin, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kesinleşmiş kararıyla tespit edilmiş olması hallerinde, yargılamanın yenilenmesi kararlarında daraltıcı yorum yapılması uygulamasından vazgeçilmelidir.
    Nitekim Yargıtay’ın bazı içtihatlarda da “mahkemece mevcut deliller ve AİHM Kararı doğrultusunda HUMK"nun 445/11. maddesinde yazılı nedenin gerçekleşip gerçekleşmediğinin ve AİHM"de tazminata hükmedilmiş olmasının olaya etkisinin değerlendirilmesi ve tartışılması gerektiği kuşkusuz olduğundan işin esasının incelenmesi ve buna göre değerlendirme yapılması; hâsıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, davada ileri sürülen nedenin yargılamanın yenilenmesine esas olamayacağı biçiminde bir yorumla davanın reddedilmesi doğru değildir” (Yargıtay 1. Hukuk Dairesi, Esas No: 2009/7871, Karar No: 2009/10897) şeklinde kararlar verilmiştir.
    Yukarıda açıklanan nedenlerle, sayın çoğunluğun karar düzeltme talebinin REDDİNE görüşünün aksine, AİHM kararı ile ödenmesine karar verilen tazminatın, yargılamanın yenilenmesi sonucu verilecek kararda göz önünde bulundurulacak bir husus olup yargılamanın yenilenmesi talebinin reddini gerektirmediğini düşündüğümden, mahkemece buna ilişkin verilen kararı ve dairemizin onama kararını isabetli bulmadığımdan karar düzeltme talebinin KABULÜNE ve yerel mahkeme kararının BOZULMASINA karar verilmesi gerektiği kanaatindeyim.






    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için destek@ictihatlar.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi